KategorilerYAZILARMakaleŞEHİT ŞAİR A. SÜLEYMAN ÇOLPAN

ŞEHİT ŞAİR A. SÜLEYMAN ÇOLPAN

13.05.2012

Bu Eser 23.01.2014 Tarihinde Haftanın Yazısı Seçilmiştir

Çolpan





1897 yilinda Türkistan'ın Fergana

vilayetine bağlı olan Andican kentinde dogdu. Gerçek adı Abdülhamit

Süleyman'dır. Çolpan (Tan Yıldızı) onun takma adıdır.



Çolpan Cedit

doneminin en önemli şairidir. Hem medresede hem Rus okullannda öğrenim görmüş;

Arapça, Farsça, Rusça ve Ingilizce öğrenmiştir. Mevlana, Sadi, Hafız, Hayyam,

Nevayî, Fuzülî gibi Türk ve İslam klasiklerini okumuştur. Devrin diğer

ceditçileri gibi Osmanlı, Kazan, Azerbaycan Türk edebiyatlarını yakından takip

etmiştir. Türkiye’den Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Mehmet Emin, Ziya Gökalp,

Mehmet Akif gibi şair ve yazarları yakından tanımıştır.



1917-1918 yıllarında Orenburg’da “Vakit” Gazetesi’nde çalışırken Başkurt

Millî Hükümeti’nin de sekreterlik görevini de yürüttü. Bu yıllarda daha bir

olgunlaştı. Sovyetler’de egemen millet Ruslar’ın vaat ettiği sözde “hürriyet”in

hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini ilk sezenlerden oldu.



Çolpan, yaklaşmakta olan felaketi çok iyi sezmişti.

Orenburg’da duramadı. Ülkesine döndü. Yapacağı çok şey vardı… Adı: ÇOLPAN’dı! Ve

Çolpan yol, yön göstermiyor muydu? O halde, milletin içine girmeli; halka yol

göstermeliydi… Öyle de yaptı!



Halka vurulan çelik prangaları şiirin

yıldırımlarıyla parçalamak için yazdı.



Halkı gibi düşünüyor; şiirini halkın seveceği tarzda

yazıyordu. Bıkmadan, usanmadan çalışıyordu. Şiirin dışında hikâyeler, oyunlar

kaleme alıyordu. Halkını bilgilendirmek için, Hintli Şair Rabindramanth

Tagore’un Puşkin’in şiirlerini, Gorki’nin Ana’sını, Shakspeare’in Hamlet’ini

Özbek Türkçesine çeviriyordu…



1917-1920 yılları arasında ilk

önemli eserlerini veren Çolpan, 1920-1926 yılları arasında ise Oyganış (Taşkent

1922), Bulaklar (Taşkent 1924) ve Tan Sırları (Taşkent 1926) adlı eserlerini

yayınlamıştır. Bu eserlerinde yer alan toplam 119 şiir millî sembolizmin eşsiz

örnekleridir. Çolpan, millî meseleler yanında sosyal buhranları da

işlemiştir.



Kazak Türkü Magcan Cumabay gibi Türk

İstiklâl Savaşı’nı gönülden destekleyen ve bu amaçla şiirler yazan bir Türk

evlâdı da Abdülhamid Süleyman Çolpan’dır.



Çolpan’ın gençlik yılları Rusya’daki

çalkantıların zirveye yükseldiği bir zamana rastlar. I. Bolşevik ihtilâlinde

daha çocuk yaşta olan Çolpan; 1917 komünist ayaklanmasına ve bu sırada ortaya

çıkan bolşevizm taraftarlarıyla, tam bağımsızlık yanlılarının mücadelesine tanık

oldu. İlk ciddî çalışmaları da komünizmden sonra gerçekleşti. Eserlerinde Türk

insanının duygularına ve durumuna tercümanlık yaptı. Tehditlere ve baskılara

boyun eğmeden en iyisi için uğraştı.

1920’li yıllarda Türkiye Türklerinin

emperyalizme karşı verdiği savaşı da yakından takip eden Abdulhamid Çolpan, Türk

milliyetçilerinin iyi tanıdığı “Tufan” adlı şiirinde;

“Ey İnönü, ey Sakarya,

ey istiklâl erleri,

Yürü mazlumlar tufanının öç alguçı selleri”,

diyerek

Türkiye Türklerinin yanında olduğunu açıkça dile getirmiştir.



Bu şiiri ile diğer milliyetçi yazı ve

sözlerinden dolayı birçok kez yargılanarak, hapsolundu.

O yine bir şiirinde

Türkistan’ın üzerine nasıl bir kâbusun çöktüğünü;

“Gözel Türkistan senge ne

boldı?

Sebep vakıtsız, küllerin soldu”,

diye anlatıyordu.

Kullandığı dil sade, şiir tekniği özgündü. Çolpan’ı herkes zevkle okuyordu.

Baskıcı rejimin temsilcileri bile Çolpan’ın sanat gücüne hayran kalıyorlardı. Ne

var ki, Çolpan bir rejim şairi değildi! Aksine o, halkını şiirin güçlü

kanatlarına bindiriyor, özgür göklerde dolaştırıyordu. Sovyet rejiminin

propaganda masalları karşısında o, katı, saf gerçeklere işaret ediyordu.



Çolpan rejim için tehlikeliydi!



Halkın sevgilisi Çolpan’ı susturmanın yollarını aradılar… Önce “rejimin

sözcüsü bir şair” yapmak için çok gayret gösterdiler. Yapılan her öneriyi

Özbekeli’nin bu kahraman evlâdı, elinin tersiyle itti.



Aydınlar Çolpan konusunda ikiye ayrıldılar. Rejime sadık aydınlar “Çolpan

susturulmalı” diyorlardı! Rejime sadık görünenler ise: “Hayır, Çolpan halkını

seven bir şair. Bizleri onun politik düşünceleri değil, onun sanatı

ilgilendirir” diyorlardı.



1926 ve 1927 yılı bu tartışmalarla geçti…



Çolpan’ın sanatına hayran olan ve daha sonra aynı çileleri çeken şairlerden

Aybek, 1927 yılında, şöyle diyordu:



“Biz edebiyat dehâsı Çolpan’ın seviyoruz. Biz Çolpan’dan onun, bugünkü zaman

edebiyatının taleplerine hizmet etmediği için vazgeçebilecek miyiz? Fikrimce biz

buna muktedir değiliz. Biz, Rus yoldaşlarımıza bakarsak, onların Puşkin’i

sevdiğini görürüz. Puşkin’in eserlerini her bir Rus komünisti, komsomolu ve

aydını okuyor. Onun Rus edebiyatında şerefli bir yeri vardır. Puşkin proleter

şairi değildi. Aksine feodal ve aristokrat şairi idi. Onunda gâyeleri zamanımız

isteklerine uymuyor. Bu öyle olmasına rağmen ne sebepten onu hepsi seviyor?

Çünkü Puşkin güzel eserler yaratmış. Biz de Çolpan’dan ellerimizi çekmeyeceğiz.

Çolpan bizim edebiyatımıza yeni şekil getirdi. Genç nesil onun şiir san’atını,

açık dilini, çekici uslûbunu seviyor… Çolpan’ın ideolojisini değil, belki onun

yarattığı şairce ifâdelerini okuyor, bu sebepten hiç kimse ondan

vazgeçmeyecektir”



Çolpan’ ı sevenlerin bu içten düşünceleri, Rus kontrollü Sovyet rejiminin

Çolpan’a düşman olmasına sebep oldu. Sonunda o da, alçak Stalin’in 1930’lu

yıllardaki terörüyle yüzyüze geldi.
Şiirleri yüzünden sekiz defa

tutuklandı.
Sekiz defa hapsedildi. Hapishanede de yazdı.

Hapisten her çıkışında kutlu ülküsüne kaldığı yerden devam etti.



Karar: kesin ve açıktı: Çolpan rejim için bir

tehlikeydi…



Stalin devrinde 1937'de,

Taşkent'te yapılan bir yazarlar toplantısında, 'eserlerinde, ideolojik açıdan

komünizm dışı meselelerle uğraştığı için, davaya ihanet ettiğini söyleyerek

suçunu itiraf etmesini' istediler. Çolpan ""Siz beni üç gün içinde islah

edemezsiniz"" diye cevap verdi. Bu olaydan sonra, halk düşmanı ve milliyetçi

olmakla suçlanıp tutuklandı ve 'Aydınları Temizleme' hareketleri esnasında 4

Ekim 1938'de kurşuna dizildi. Cesedi yok edildi... O, milletini ve şerefini her

şeyin üzerinde tutarak, bir kahraman gibi öldü.




Şehit edilişinden 19 yıl sonra; 1957

yılında Çolpan’ın medeni hukuk yönünden suçsuz olduğu kabul edildi. Ancak

eserlerinin basılmasına izin verilmedi.



Duygulu,

atak, zeki bir özgürlük şairiydi... Eserlerinde bağımsızlık, kadın hakları,

eğitim gibi çeşitli konulara yer vermiştir. Toplumunu aydınlatmak için, dünya

edebiyatlarından Özbekçeye çeviriler de yapmıştır. Eserleri:

Şiir:
Uyanış, Bulaklar, Tan Sırları, Koşuklarım. Tiyatro: Halil Felenk, Zaman Hatunu, Uzun Kulaklı Baba,

Yarkın Ay, Müthiş Yumruk, Goar'ın İsyanı... Roman:

Gece ve Gündüz. Çeviri : Hamlet, Seyahat

Eden Kız.




Özellikle şiirleri

bağımsızlığın ve yurt sevgisinin birer timsali gibi görülmüş, Güzel Fergana,

Kisen (Zincir), Kozgalış (Ayaklanma) adlı eserleri bestelenmiş ve dilden dile

dolaşmıştır.







GÜZEL

TÜRKİSTAN





GÜZEL

TÜRKİSTAN SANA NE OLDU

SEHER ÇAĞINDA GÜLLERİN SOLDU

ÇEMENLER BERBAD,

KUŞLARDA FERYAD

HEPSİ BİR MAHZUN OLMAZ MI DİLŞAD.



BİLMEM NİÇİN KUŞLAR

ÖTMEZ BAHÇELERİNDE



BİRLİĞİMİZİN SARSILMAZ DAĞI

ÜMİDİMİZİN SÖNMEZ

ÇERAĞI

BİRLEŞ EY HALKIM GELMİŞTİR ÇAĞI

BEZENSİN ŞİMDİ TÜRKİSTAN

BAĞI



UYAN HALKIM BİTSİN ARTIK BUNCA ZULÜMLER



BAYRAĞINI AL KALBİN

UYANSIN

KULLUK, ESARETİN HERŞEYİ YANSIN

KUR YENİ DEVLET DÜŞMANLAR

ÜRKSÜN

YÜCE TÜRKİSTAN GÖKLERE DEĞSİN



YAYIL YEŞER ÖZ VATANIN GÜL

BAĞLARINDA



 

TUFAN

(Anadolu Kışlağının Muzaffer

Ordularına)





Ey İnönü, ey Sakarya, ey İstiklâl Erleri

Milli

Misak alıngança toktalmasdan ilgeri!





Ey İnönü, ey Sakarya, ey İstiklâl Erleri,

Misak-ı

Millî’ye kadar durmadan ileri.)





Bilemez kim, cennet kebi

tupragınız yavlarnın

Gödeklerni yastaguçı ayakları atsıda!

Bilemez kim,

tavuşınız, haksız çıkan dâvlarnın

İnsâfsızça şavkınlarnın, hurûşlarnın

pestide!



( Bilmezler ki,

cennet gibi toprağınız düşmanın

Bebekleri bile çiğneyen ayakları

altında!

Bilmezler ki, sesiniz; haksız işgalcilerin,

İnsafsızca şamata ve

saldırıları altında!)







Bilemez

kim, “medeniyet beşigi”nde olturgan

Cellâdlarnın bütün tema’ ve hırsları

sizlerde;

Bilemez kim, âzâldık dep şavkın kılgan, bakırgan

Börilernin aç

közleri altun tola yeryerde.



(Bilmezler ki,

“medeniyet beşiği”nde oturan

Cellâtların bütün açgözleri ve hırsları

sizlerde;

Bilmezler ki, hürriyet diyerek gürültü koparan,

Kurtların aç

gözleri altın dolu yerlerde.)





Bilemez kim, ular sizni yaşamakka

koymaylar,

Bilemez kim kanınızı tamçı tamçı içerler,

Bilemez Kim, ular

sire yuvaş halkını sevmeyler,

Bilemez kim, tuprak üçün insanlıkdan

keçeler.



(Bilmezler ki, onlar

sizi yaşamaya koymazlar,

Bilmezler ki, kanınızı damla damla

içerler.

Bilmezler ki, onlar sakin halkı hiç sevmezler,

Bilmezler ki,

toprak için insanlıktan geçerler.)





Bilemez kim, siz yoksullar son çakda,

Şunday yaman

düşmânlarnın kolıda,

Mengü esir, mengü tutkun bolışnı

İstemesden kolga

yarağ aldınız.



(Bilmezler ki, siz

yoksullar son anda,

Böyle zalim düşmanların elinde,

Sonsuza kadar tutsak

ve köle olmamak için

İstemeyerek elinize silah aldınız.)





Ey İnönü, ey

Sakarya, ey İstiklal erleri,



Yürü mazlum

tufanının öç alguçı selleri...



 ?cholpon

GÜZEL





Karanlık gecede göğe göz dikerek,

En

parlak yıldızdan seni soruyorum.

O yıldız utanıp boynunu bükerek,

Diyor

ki:”Ben onu düşümde görüyorum,

Düşümde görüyorum, o kadar güzel,

Bizden de

güzeldir, aydan da güzel!”





Gözümü

çeviriyorum ay çıkan yakaya,

Başlıyorum aydan da seni sormaya.

O da diyor

ki:”Bir kırmızı yanağa

Rastladım düşümde, gömülmüş aklara.

Aklara

gömüldüğünde o kadar güzel,

Benden de güzeldir, günden de

güzel!





Sonra sabah rüzgarı saçlarını

savurarak,

Yanımdan geçtiğinde sorup görüyorum.

Diyor ki:”Bir kez görüp,

yolumdan çıkarak,

Dağ ve taşlar içre dileyerek yürüyorum!

Bir kez gördüm

ben onu, o kadar güzel,

Aydan da güzeldir, günden de güzel!





O gidince gün doğar ışıklar

saçarak,

Ondan da soruyorum senin hakkında,

O da utancından gizlenip

kaçarak,

Demektedir:” Bir kez gördüm düşte değil, hakikatte,

Ben hakikatte

gördüğümde o kadar güzel,

Aydan da güzeldir, günden de

güzel!





Ben yoksul ne olmuş ki onu

sevmişim?!

Onun için yanmışım, yanıp yakılmışım.

Başımı zor işe salmış,

yıkılmışım.

Ben sevip… ben sevip de kimi sevmişim?

Benim aşık olduğum

sevgili o kadar güzel,

Aydan da güzeldir, günden de

güzel!”







Abdülhamid

Süleyman ÇOLPAN





Çolpan, bütün Türk dünyasının ışıklı

yıldızıdır. Ölümünden sonra şiirleri dilden dile, gönülden gönüle aktarıldı. O

büyük şair, rejimin sözde hürriyetlerinden Türk budunlarının hiçbir zaman

yararlanmadığı bir şiirinde şöyle anlatıyordu:



” Külgen başkalardır, yığlayan

menmen



Oynagan

başkalardır, inlegen menmen



Erk

erteklerini eşitgen başka



Kulluk

koşugunu tinlegen menmen”



Çolpan, o

karanlık rejimde parlayan Türk yıldızıydı... Aziz hatırasıyla da Türklüğün

sonsuza kadar parlayacak tan yıldızıdır!



Ruhu şad,

mekanı cennet olsun...

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da