SELEAUKOSLAR VE ROMA DÖNEMİNDE
ANTAKYA VE İSSOS- KINIK – OVASI TARİHİ
Çukurova, İssos, Amik ovası ve
civarı ile Antakya M.Ö. 333'te Büyük İskender'in egemenliğine girdi.
İskender'in ölümünde (MÖ. 323) sonra Büyük İskender'in komutanlarından Seleucus
Nicator, Babası Antiochus'un isminden Antiocheia adını verdiği Antakya'yı inşa
ederek ve Selaukos devletini kurarak bölgeye hâkim oldu. Antakya, Amik,
İskenderun Körfezi ve Silifkeye kadar uzanan Çukurova, uzun bir müddet
Selaukosların elinde kalmıştı.
II. Antiochus Theos, (M.Ö. 261–247)
Antakya'yı krallığın ikamet merkezi olarak kullanmış, Mısır Kralı II.
Potolemaius ile savaşmıştır. Mısırlılar, Antakya'yı bir ara kontrolleri altına
almışlar daha sonra ise geri çekilmişlerdir. Selaukosların zayıfladığı
esnalarda bölgenin bir müddet korsanlık ve karmaşa sürecine girdiği
anlaşılmaktadır. Fakat bölgenin Roma idaresine girmesiyle düzen yeniden
sağlanır. (17 Bekir Uludağ, Tarih Boyunca Çukurova, Mersin, 1948, s.6- 13)
Antiokhos IV Epiphanes Çukurova’ya
doğru yayılma siyasetini güderek, bölgede Seleukos devletine ait beş adet şehir
kurmuş veya eski şehirleri yeniden imar etmiştir. Bu şehirler: Aias (Ayas)
Tarsus, Misis, Anamur ve Erzindeki Epiphaneia adlı şehirleridir.
Toros Dağları'ndaki çeşitli
yolların birleştiği noktada bulunan, Suriye'nin kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı, Kuzey
Toroslar ve doğuda Fırat Nehri'nin çevrelediği, Adıyaman, Kahramanmaraş ve
Gaziantep illerini kapsayan bir coğrafyaya yayılan Kommagene devleti M.Ö.
1. M.S.72'ye kadar varlığını
sürdürmüştü. Mersin'deki Kız kalesi ile Adıyaman'ın Nemrut dağındaki dünyaca
tanınan, heykelleri yapan Kommegane devleti zaman zaman Selaukos devletine
bağımlı; zaman zamanda bağımsız olarak
varlıklarını sürdürmüşlerdir. Selaukosların bölge üzerindeki hükümranlığı M.Ö.
66'da Romalı konsül Pompeius'un hâkimiyeti ele geçirmesine kadar devam etmiştir.
Roma döneminde Antakya Dünya'nın en
önemli şehirlerinden biri oldu. Roma'nın doğudaki başkenti haline dönüşen
Antakya, tarihinin en parlak dönemini yaşamıştır. Romalılar kendileri için Roma
ve İstanbul’dan sonra en önemli kent olan Antakya'yı, Çin Seddi’nden sonraki en
uzun surlarla çevirmişlerdi.
1650 yıllarında Antakya'yı gezen
Evliya Çelebi bu surların etrafının on iki mil olduğunu her milin 4000 adım
olması hesabı ile çevresinin 48.000 adım olduğunu yazar. Evliya Çelebi surların
yüksekliğini tarif ederken hayatında gördüğü en yüksek surların Antakya surları
olduğunu belirtmektedir. (18 Evliya Çelebi Seyahatnamesi, MEB. Yayınları, CII,
Shf. 183) Antakya, Roma döneminde bu denli önemli bir kent iken Dörtyol ve
civarı; Roma imparatorluğunu Antakya'ya ulaştıran geçit yollarının üstündedir.
Kinet höyüğü (İssos) önünden geçen Roma yolunun anlamı işte budur.
ı) SASANİ İŞGALLERİ VE AYAS SAVAŞI
M.S.256 –260 yılları arasında
Sasani işgaline uğramıştır. Ardaşir I'in oğlu Şapur I Roma üzerinde birçok
seferler düzenleyerek M.S.256 –260 yıllarında Antakya ve civarını işgal edip
Antakya'yı yağmalattı. (20 Tekin, Mehmet, “Deprem ve Tarihte Antakya
Depremleri”, VI. Hatay Tarih ve Kültür Sempozyumu, Antakya, 2004,s.6) I. Şapur'un bu işgal ve talan hareketinden
sonra bölge iki kere daha kısa süreli olarak İranlıların saldırısına uğramış ve
talan edilmiştir. MS. 540 ve 611–628
Bu bilgiler göre Dörtyol ve çevresi
demir çağdan başlayarak sırasıyla Kizzuvatna, Geç Hitit (MÖ. 2000),
Kue Krallığı', MÖ 16, MÖ 9. yy sonlarına doğru Asur, MÖ 6. yy.da Persler,
MÖ 333 Makedonyalılar ve İskender, İskender sonrasında Selaukos, MÖ 66'da Roma
imparatorluğunun idaresine girmiştir. Roma’nın bölgeden bir müddet için
çekilmiş olması esnasında MÖ 64-MÖ 12 yılları arasında bölgenin korsanlar
tarafından ele geçirildiği görülür. MÖ 12.yy.da bölge yeniden ve kesin olarak
Roma’nın idaresi altında olacaktır.
Uzun yıllar Akdeniz çevresinde
hüküm süren Roma İmparatorluğu, Kavimler Göçü'yle başlayan karışıklıklardan
sonra MS 395 tarihinde doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı kısmı (Batı
Roma İmparatorluğu) MS 476 yılında Kavimler Göçü'nde Avrupa'ya gelen kuzey
kavimlerinin saldırıları sonucunda yıkılmış, doğu kısmı da varlığını Doğu Roma
İmparatorluğu veya Bizans İmparatorluğu olarak 1453'de Fatih Sultan Mehmet'in
İstanbul'u fethine kadar sürdürmüştü. İkiye ayrılınca Çukurova, doğal olarak
merkezi İstanbul olan Doğu Roma'nın (Bizans) payına düşmüştü. (21 Bekir Uludağ,
Tarih Boyunca Çukurova, Mersin, 1948, s.348) Bölge Bizans idaresinde iken İran
Kralı II. Hüsrev, zamanında 622'de Ayas'ta yapılan savaşta İranlıların
Bizanslıları yenmesi sonucu yeniden İranlıların eline geçmişse de Emevi
ordularının İran'ı işgale başlaması sonucu yavaş yavaş İslam devletlerinin
kontrolüne girmeye başlayacaktır.
Türklerin Anadolu’ya ve Çukurova’ya
ilk girişleri zannedildiği gibi Abbasiler ya da Selçuklular zamanında
olmamıştır. Abbasilerin ordusunda gelen veya Selçuklu ordusunun öncüleri olan
Türk birliklerinden çok çok önce Anadolu ve Çukurova’ya Hun Türkleri girmiştir. Roma imparatorluğunu sarsan Hun Türklerine
ait Kafkaslardan inen bir akıncı Hun kitlesi Anadolu ve Çukurova’ya gelen ilk
Türk birlikleridir.
MS IV. yüzyılın sonlarına doğru
(395–396), Anadolu’da istilâ hareketlerine girişen Hun Türklerinin doğu kanadı
tarafından Erzurum-Malatya yolu takip edilerek Basık ve Kursık adlı başbuğların
kumandası altında düzenlenen harekâtlarda bölge istilâ edilmiştir (22
Kafesoglu, 2004: 73; Sevim ve Yücel, 1989: 27).
( 23 Akif Bilge Çelik,Fırka-ı
İslahiye, shf, 6-7 ) Bu istila esnasında Hun Türkleri Antakya kalesinin
önlerine kadar gelmiş ve geri
dönmüşlerdi.
g. II. İSSOS SAVAŞI:
IV. Selevcos Philapator (M.Ö.187–173),
Romalılara yenilmiş ve Romalılara vergi ödemek zorunda kalması yüzünden
devletin ekonomisi bozulmuştu. XIII. Antiochus zamanında, M.Ö.64 Romalı General
Pompeius Antakya'yı Roma İmparatorluğu'na bağlamış, Antakya, Romanın Suriye
eyaletinin merkezi konumuna geçmiştir ve MÖ47 yılında Ceasar şehre gelerek
geniş haklar vermiştir.
MÖ 42'de Antakya, artık dünyaca
tanınan, Roma ve İskenderiye'den sonra dünyanın 3. büyük kenti olmuştu. Tamamen
surlar içine alınan kent idari bir merkezden ziyade yakın şarkın ilim, din ve
ticaret merkezi haline dönüşmüştür.
Dörtyol’da meydana gelen ikinci
İssos savaşı MS 194'te Roma imparatoru olma savaşı veren iki Roma komutanı olan
Septimus Severius ile Pescennius Niger, arasında olmuştur. Libya, Tunus ve
antik dönemde Kartaca olarak bilinen bölgenin Leptis Magna adlı şehrinde doğan
Lucius Severus Libya-Fenike kökenli bir Berberi soylusu idi. (Historia Augusta
at LacusCurtius: Latince metin ve İngilizce çevirisi) Severus, 172'de İmparator
Marcus Aurelius tarafından Roma Senatosu'na Senatör olarak atandı. 193'de
Pertinax'ın kuvvetleriyle beraber öldürülmesi üzerine, Carnuntum'da imparator
ilan edilmişti. Bu sırada Suriye
Lejyonları Pescennius Niger'i imparator ilan etti. 197'de Niger'e destek verenlerden
intikam almak için Pers İmparatorluğu'na karşı kısa ve başarılı bir savaş
yaptı. Pers Ülkesinden zaferle dönmesi anısına Roma'da Septimius Severus Zafer
Takı'nı diktirdi. Roma’daki bu meşhur tak İssos ovasında Niger’e karşı
kazandığı zaferinin hatırası adına dikilmiştir. Roma forumundaki Zafer Takı
onun adıyla anılır.( Anthony Birley.
Septimius Severus: The African Emperor (Septimius Severus:Afrikalı İmparator),
1998. (İngilizce)
Pescennius Niger ( d. 140–ö. 194).
193'deki Beş İmparator Yılı İmparatorlarındandır. "Siyah" anlamına
gelen "Niger" adı, taht üzerinde hak iddia eden rakibi Clodius
Albinus'la (Albinus=Beyaz) tam bir tezat oluşturur. Niger, bir italyan olarak,
Syria valiliği yaptığı sırada doğu lejyonları tarafından İmparator ilan edildi.
Eyaletlerden Aegyptus doğrudan kontrolü altına girerken Asia Eyaleti yönetimi
tarafından da desteklenmenin keyfini çıkardı. Bu Eyaletler büyük zenginliklere
sahip olduğu halde diğer bir asi General Septimius Severus, önce Roma'da tahtın
varis oldu ardından da doğuya ilerleyerek Niger'le yüz yüze geldi. Niger (193)
Cyzicus savaşı'nda ve Nicea Savaşı'nda ardından da son olarak (194) Issus
Savaşı'nda bozguna uğradı ,(194)'de Antakya'ya çekilen Niger Parthia'ya kaçmaya
denerken öldürüldü. İngilizce Vikipedi'deki 11 Mart 2007 tarihli Pescennius
Niger maddesi
İki Romalı general arasında meydana
gelen bu savaşta Niger kesin bir yenilgiye uğramıştır. (19 Ayşegül DAYI, K.
Maraş, Sütçü İmam Üniversitesi, SBE ,Yüksek Lisan Projesi, 2007, shf., 3)
Şahamettin Kuzucular