SENDİN

13.07.2016

 
Gönlünüzdeki gonca için,
bulutlara değen duygularınız,
yağmurlarda ıslanan özlemleriniz,
AŞK olup tenine değmiyorsa toprağın,
onun gül olmasını beklemeyiniz...
 
 
SENDİN
 
          Çıplak bir bakışa ürkek bir güzelliği yapıştırıp, kenar evlere sinen,
fani bir ses gibi gelen sendin.
Dönüp baktıran bir eda ile..,
taze bir heyecan arifesinde...
Güneşi arkasına alıp, destanlarda anlaşılmayan sebepsiz gidişlere inat.
          Sendin,
mavi atlaslara dokunan, genç kız kokusunun bıraktığı sıcaklığı.., bir vebal gibi çöken karanlıklara havale ederek gelen...
Tartıları ağır gelenlerin tebessümüyle, öylece geçmiştin, içimdeki sokaklardan..
Fer yüklenen şu gözler şahit olsun ki,
anılarda sönen gizemli bir aşkın., tüm olmazları, ellerimde can bulmuştu.
Eritilmiş bir sevda hasretinin, tutsak feryadına sunulan, serin bir kadehti.
Kardelen temizliğiyle iğde kokulu.
Aşkın kaderini  taşıyan bu gelişinle, takip edilen umut sözlerim azad olmuş/tu.
Yorgunluğun üstündeki sözler el değiştirmiş/ti.
Ölüm kokan destanların, acı veren sayfalarında çerçevelenen şansıma.,
güler biz yüz kondurmuştun.
Ve
ateş giyen tüm kuşanmalarıma rağmen, başı ezilmişti yüreğimdeki ihtilallerin...
          Ocaktaki aleve sarılan gri sesin uykusunu,
bakışlarında can çekişen bir endamla bölerek, gelen sendin..
Yalınayak,
Nabzı tutulan damarın perçeminde.
Şafak ötesi duygu karmaşasına bağlanan ihtirasın kör iplerini kırıp., aşksız gözlerin,
ağlayarak kabullendiği çaresizliği teselli edendin.
Güz bohçası gibi gelip dayanan esmer gecelerin, bağrına düşen bir fecirle..,
ateşli dudaklardaki derin çöllere değen, serin bir buseye eşti
gelişin...
Hamlesiz bakışın tutsak olduğu cemrelere, bir hanımeli kokusuyla., yıldız toplama telaşındaydı
ağır aksak kelimeler.
 Bir ırmak dalgınlığıyla bıraktı ellerime suçlu sözlerini.,
rengi bilinmeyen çehreler.
Az sonra başlayacak bir film telaşıyla, son çocukluğum aktı,
toplayamadım yangınlarımı..
Aşk işgali yaşanan bir hayata taşınan bu sayfalarda, neydi kendisini tutan.?
 
 
         Hangi iklim yitiğimdin bilmiyorum ama,
sevdim seni.
Çöllere dar gelen Leyla ile Mecnun aşkıyla..
Rüzgârlara yazılan yâsemen çekiciliği
ve
aynalara vuran mutlulukla..,
bir açelya gerçeğindeki sevinci yutkundum..
öptüm
yürekten
iffetli gelişini..
Zarif bir ihtirasla
ve
şadırvan ağlamaklı..
 
 
          Sonra,
Soluklar okşandı umudun sularında..
Hiçbir mekana sığmayan şiirim dururken eşikte, mağlup oldu eski kıyamlarda unuttuğum, yumruklar..,
Bir yanımı alıp götüren gecelerde,
cama düşen saçlarının kokusunu uzak baharlardan taşıyarak..,
kötülüğü en güzel şekliyle savıp.., içimdeki çocuğu emzirmeye gelen,
sendin.
Süzme bir özden yaratılmış, bir çiğnemlik ete yüklenen billur ten gibi.
Yüreğimdeki cehennemlere ve ateşe koşanlara inat.
Şu sayılı nefeslerle bezenen,
solgun ömürdeki yaşamın ölgün sayfalarında..,
acılara ılık bir yağmur gibi değen/de sendin...Bir aşk gibi dokunan.
Garlara sinen umutsuz hasretlere bir müjde gibi gelen/de
sen oldun., kırmızı yakutla.,
bir damlada var olup deryalara aksederek...
Ve
tufan gözlerine konan papatya esintisini yüreklere taşıyanda.
Sarmaşık durgunluğa inat..
          Sendin
bana yakın duran, bir karanfil kokusu aramızda.
Ve
tam hayatın tenine dokunacakken dudaklarım;
Bu aşkı kaderin içerisinden çekip alarak..,
bir ülkenin
mevzilenmiş tüm acılı gidişlerini
göğsüme saplayarak..,
yiten de,
sen oldun.        
 
A.Vahap DAĞKILIÇ.  
 
 
 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar