14.10.2022
Serpenah ve Şebkülah
Osmanlıca yazılışı: Ser سر
Osmanlıca yazılışı penâh : پناه
Ser- pehâh: Osmanlıca yazılışı : پناهسر
Şebkülah : Gece giyilen bere, gece külahı, gece başlığı şapka, destar vb
Ser, Farsça bir sözcüktür ve “baş, kafa” anlamlarına gelir.Penâh sözcüğü de Farsça bir sözcüktür ve “ Sığınma. , Sığınacak yer. Dayandığı nokta. Sığınak, dayanak. Anlamlarına gelir. Böylece ser penâh baş veya kafa koruyucusu anlamında Farsça bileşik bir isimdir.
Ser- pehâh, sözcüğünün Arapça anlamdaşı miğfer, Türkçedeki karşılığı ise tolgadır. Fakat ser penah, daha ziyade padişahlar için özel yapılmış süslü, gösterişli miğferlere denmiştir.
Şeb külah ise bir çeşit başlık, serpuş veya şapka olmaktadır. Şeb, Farsça gece, külah ise şapka başa giyilen başı örten şapka anlamına gelir. Şu halde şeb külah geceleri giyilen şapla bere, anlamlarındadır.
Eski devrilerde ser- penah, miğfer veya tolga askerlerin giydikleri başı koruyan zırhlı başlık manasında oldukça sık kullanılmıştır. miğfer veya tolga savaşçıların başlarına taktıkları demirden yapılmış başı darbelerden koruyan zırhlı başlıklardı. Demirden yapılan bu miğferlerin şekli medeniyetlere göre şeklen değişiklikler gösterirdi.
Şeb külah ise daha ziyade sivillerin giydikleri gece şapkası, külahı veya başlığı olmaktadır. Şeb külah Mevlevi tarikatına mensup dervişlerin boyu kısa, kalıpsız olan sikke türlerinde de dendiği bilinmektedir. Mevlevî geleneklerine göre Mevlevilerin gündüzleri başlarına taktıkları uzun serpuşlara sikke denmektedir. Mevleviler başlarına giydikleri bu sivri külahları uykuya dalmak dışında başlarından çıkarmaz, uyuyacakları zaman ise sikkelerini özenle katlayıp başlarına gece uykusu için
daşeb-külâh giyerlerdi. Bazı metinlerde dervişlerin gündüzleri de şeb külah giydikleri ve bu külahların renklerinin kırmızı olduğu da bildirilmiştir. “Rumeli'den dervişler...başlarına kırmızı keçeden karagöz şebkülahı gibi külahlar giydirip İstanbul'a getirirler” ( Evliya Çelebi, Seyahatnamesi)
Eski devrilerde bu külahlara şibh-külah ( külaha benzeyen) de denirdi.Şeb külahlar genellikle siyah yünden yapılırdı. Ancak geceleri giyilen bu başlıkların altın işlemeli, simli benekli ve oldukça süslü püslü olanlarının da olduğu anlaşılmaktadır.
Ser- pehâh, şeb külah, miğfer ve tolga Divan şiirimizde yukarıda izah edilen anlamları ile süslü püslü, sırmalı altın işlemeli gece külahları ile alakalı güzel hayaller kurmuşlardır.
Şem-i meclis sana reşk eyleyip ey sîm beden
Urunurşeb- külah*i zer giyinip altunlubenek Tarikî[1]
Ey gümüş gibi sim gibi parlak tenli sevgili, meclisteki yanan kandil sana haset ederek omzuna altınlı benekli bir şal başına da altından sırmalı bir gece külahı giymiş
Cihanda derd-i serdir bâr-ı zib-i efser-i zerrin
Cûnun erbabına sahrada besdirşeb- külah kevkeb Beliğ
Ah ey sen de sümbüllü destarım ol ki yâr
Bir taze gül takınmış olup şeb- külah tâb Naili
Ey yâr sen de sarığımın sümbülü olur musun. Çünkü sevgilim parlak bir sen külah giymiş ve üzerine taze bir gül de takmıştır.
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdu ilerle
Bir Yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle Yahya Kemal
Kıbrıs mehmetçiğin barış miğferi
Miğfer kadar şerefli taç yok bugün
Ordumuzun her subayı her eri
Bu sonsuz şöhrete müstehakbugünAşık Deli Hazım
Kaynakça
[1]A.TalatOnay,Eski Türk Edebiyatında mazmunlar, MEB, 1996, s. 434
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın