KategorilerKİTAP ÖZETLERİ VE ELEŞTİRİLERİSevgili Arsız Ölüm Hakkında Konu Özet İnceleme Latife Tekin

Sevgili Arsız Ölüm Hakkında Konu Özet İnceleme Latife Tekin

15.04.2019

ROMANIN YAZARI KONUSU İÇERİĞİ KAPSAMI TÜRÜ HAKKINDA 

Sevgili Arsız Ölüm, yazar Latife Tekin tarafından ilk kez 1983 yılında yayımlanmış olan bir romandır. Köuyden kente göç konulu olan ve 1960 lı yıllardaki köy ve kent gettolarını anlatan roman bir çok yönden ilgi çekmiş, başarılı bir sosyal romandır.

İçerdiği ayrıntılara bakıldığında 1960 yıllarındaki dönemi ele alan roman Kayseri’nin Bünyan ilçesindeki Alacüvek köyünde yaşayan ve köyün çehresini hatta dünyasını değiştiren Huvat adlı bir adamla karısı Aliye ile onlardan dünyaya gelen çocuklarının öykülerini anlatır.

Köyden kente göç olgusuna dayanan roman, şehre gittikten sonra bocalayan her biri ayrı bir problem ve ruhsal sorunlara kapılan aile bireylerinin bocalamalarına ve değişen yaşamlarına anlam kazandırma mücadelelerine dayanmaktadır. Tek başına bir köyün dünyasını değiştiren Hucat bile ailesini şehre taşıdıktan sonra kimlik ve benlik bocalamasına giren bir adam haline dönüşmüştür.

Roman önemli ölçüde yazarın öz geçmişinden izler taşımaktadır. . Romandaki ailenin en küçük kızı olan Dirmit yüksek bir ihtimalle yazarın kendisi olmaktadır. Yazarın ailesi Kayseri’nin Bünyan ilçesine bağlı Karacafenk köyüdür. Romandaki aile ise Latife Tekin’ in de olduğu gibi Kayseri’nin Bünyan ilçesine bağlıdır. Fakat romandaki köyün adı Alacüvek Köyü olur.  Yazar’ın ailesi de tıpkı romandaki gibi köyden göçüp büyük bir şehre- İstanbul’a – yerleşmiştir. Bu nedenle romanda büyük şehir olarak adlandırılan “kentin İstanbul olduğu, yazarın yaşam öyküsünden yola çıkılarak tahmin edilebilir.” [1]

Roman ilk önce şehirden köye gelen, köye alıştıktan sonra bu defa da köyden şehre göçen anne Atiye kimliği ile daha da dikkat çekici bir göç olgusu üzerine kurulmuştur.  Yoksul kalma nedeni ile geçim sıkıntısına düşen aile manevi değerlerini, geleneklerini ve inançlarını yaşatma süreçlerinde de büyük bunalımlara kapılmış, her biri şehrin başka bir getto seline kapılan aile fertleri artık bir arada kalamayacak kadar biri birlerine yabancılaşmışlardır.

Roman, kapitalistleşme sanayileşme ve çağdaşlaşma süreçleri başladığında devam eden ve artık toplum gündeminden düşmeye başlayan pek çok batıl inanç, batıl itikat gelenek ve görenekleri ortaya koyması ve bunların unutulmasına engel olması ile de dikkatleri çekmektedir. Romanda, bebeklerin ağzına tükürmek, yaraları tükürükle iyileştirmeye çalışmak, kurşun dökmek, muska yazmak, nişanlıya koç göndermek, adaklık hayvanı süslemek,  düğün evine bayrak direği dikmek, gelinin bakire olduğunu öğrenmek için gerdek gecesi kapıda beklemek, sevda bozma muskası yazdırmak gibi bir çok ananevi unsurlara da yer verilmiştir.

KONUSU

Roman Huvat Aktaş ve ailesinin Kayseri’nin bir köyündeki  hayatı değiştirmesi akabinde köyden kente göç ettikten sonra  ailenin yaşadığı değişimleri,, karşılaştığı maddi ve manevi buhranları , aile fertlerinin dramlarını buna bağlı olarak  ailenin dağılma sürecini ve dramlarını anlatır.

ÖZETİ

Huvat, Kayseri’nin Bünyan ilçesi Alacüvek Köyünün hatırlı adamlarından biridir.  Huvat Aktaş şehirde yalıtkan ve boya işleri yapmakta, arada bir köyüne gelmektedir. Huvat, köyden şehre gidip gelirken her defasında köye soba, kuyu motoru, radyo gibi şeylerle dönmektedir. Huvat bir seferinde köye mavi bir otobüs de getirmiş,  köylüler ilk başta çok çekinmişler ama otobüse de çabuk alışmışlardır. Köydekiler her gidiş gelişinde “gevur icatları” getirdiği için Huvat’ a çıkışmakta;  bazıları da Huvat’in şehir hakkında söylediklerine hiç inanmamaktadır.

Köylüler Huvat’ın getirdiği bu eşyaları en başında garipseler bile bunlara çabuk alışmaktadırlar. Şehirde çeşitli işler yapan Huvat,  bir gün de Atiye isminde açık başlı, al yanaklı bir kadın alıp gelmiştir.  Köyün kadınları Atiye’yi  merakla incelemişler köyde meydana gelen her kötü şeyin  onun uğursuzluğundan olduğuna hükmetmişler  ve en sonunda Atiye’yi ahıra kapatmışlardır. Atiye Huvat dönene kadar ahırda kalmış olur.

Fakat Atiye, hamiledir. Atiye, aylar sonra bir kız çocuğu dünyaya getirince onu ahırdan alıp tandır odasına yerleştirmişler ve yeni doğan bebeğe de Nuğber adını koymuşlardır.  Köylü kadınlar ile anlaşmanın yolunu bulan Atiye, köydeki kadınların yaptığı her işi öğrenmeye ve yapmaya da başlamıştır.  Ayrıca Huvat’ın getirdiği dikiş makinesi ile dikiş dikmeye başlar.  Köye gidip gelen çerçi ile bir şırınga getirtip hasta olan kadın ve çocuklara iğne vurmaya da başlamıştır. Bunun üzerine Atiye’nin adı ,İğneci Kadın’a çıkar.

Atiye’nin Nuğber’den sonra dört çocuğu daha olur:  Bu çocukları sıra ile Halit, Seyit, küçük kızı Dirmit ve en küçük oğlan Mahmut adını alırlar.

Huvat, bu defa da köyün adının değiştirilmesini köyün yeni adının“Atom” olmasını istemiş ama köyün yeni adı“Akçalı” köyü olmuştur. Huvat, köylüleri şehre taşımaya başlar. Şehirde kaloriferci, boyacı, badanacı olan köylüler köye bir daha dönmezler.

Biraz büyüyen Halit ve Seyit babaları ile birlikte şehirde çalışmaya başlamışlardır. Büyük oğul Halit, Atiye’nin doğduğu yöreden gelen  Sose ile Rızgo’nun kızı  Zekiye ile evlenir.

Atiye’nin en ilginç çocuğu olan küçük kızı Dirmit doğduğu günden beri garip davranışlar göstermiş, tulumbayla konuşmaya çabalarken görülmüştür. Dirmit öğretmen dahi yokken okula gitmeye kalkışmış, Atiye tüm bunların nedenini Cinci Memet’in çimdik atması nedeni ile olduğunu düşünmüştür.  Sonunda köye bir öğretmen gelir. Dirmit okula başlar ama köyde Dirmit’in dışında okula giden kız yoktur. Üstelik öğretmenin hakkında komünist olduğu dedikodusu yayılmış öğretmen de bu köyden ayrılmıştır.   Artık herkes Dirmit’in cinli olduğuna emin hale gelmiştir.

Bu sıralarda Huvat’ın bir Ermeni kadına âşık olduğu ve bu yüzden dinini değiştirdiği söylentisi de çıkmıştır.  Huvat,  hem şehirde sefil oldukları, hem de cinli kız denilen Dirmit’in dışlanması nedeniyle şehre göçmeye karar verir. Köydeki her şey satılıp ailece büyük şehre göç edilir.

Aile şehirde yaşamaya başlayınca karşılarına çıkan bu yepyeni hayatın karşısında bocalamaya başlar. Köyde, bahçeli, geniş bir evde ve bolluk içinde yaşayan aile, büyük şehirde  dokuz kişi tek bir odada yaşamak zorunda dır. Ailenin her ferdi ab ayrı bir eğilime yönelmiştir.  Aile şehre yerleştikten sonra bir sürü aksilik yaşar. Huvat, eskisi gibi iş tutamamakta büyük oğlu Halit, ilişlerden kaytarmaktadır. Ailede çalışan sadece Seyit kalmıştır.  Huvat, kendini iyice bırakmış dini kitaplara gömülmeye başlamıştır. Atiye ise sorunları, muska yazmak, büyü yapmak,  kurşun dökmek ile halletmeye çalışmaktadır.

Mahmut çalıştığı işten ayrılıp sinema önlerinde kitap satmaya başlamış; Huvat, irticai bir eylemde iyi bir dayak yiyince dinî kitaplarını da elinden bırakmıştır. Askerden dönen Halit, şalvar giyip namaza başlamış, kuş hastası bir adam haline dönüşmüştür. Eşinden de soğumuş olan Halit bir gün evini terk eder.

Nuğber, kendinden bir iki yaş küçük bir gençle evlendirilirmiş Seyit de askere gitmiştir. Mahmut, ise girdiği iş yerinde ustalığa yükselmiş ve Seyit’in yerine evin geçimini sağlamaya başlamıştır. Atiye’nin sinirleri iyice bozulmuştur.  Her tarafındın hasta olduğunu düşünen Atiye ölüm numaraları yapa yapa en sonunda gerçekten hasta olur.  Atiye, hiçbir evladını gönlüne göre yetiştiremediğini düşünmekte,  Huvat ise Atiye öldükten sonra köye dönmeyi, genç bir Çerkez kızıyla evlenmenin hayalini kurmaktadır.  

Dirmit, kendini şiire vermiş, okulda çok başarılı ancak ailesine yabancı bir kız haline gelmiştir.

 


[1] Turgay Gümeli, Latife Tekin'in "Sevgili Arsız Ölüm" Romanı, 11 Aralık 2010 Cumartesi, https://turgaygumeli.blogspot.com/2010/12/latife-tekinin-sevgili-arsz-olum-roman.html

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da