Essalatü
ve's-selamü aleyke ya Rasulallah,
Essalatü ve's-selamü aleyke ya Habiballah,
Essalatü ve's-selamü aleyke ya seyyide'l-evveline ve'l-ahirin,
Ey
sevgili! Nebi makamının efendisi... İşte nisan sabahlarında, dünya
beşeriyetinin sana muhtaç olduğu zamandayız. Seni bekliyor; yer, gök bütün
tabiat sana tutsak, sana aşık, sana mecbur bütün kainat; evet, belki bazı
kalpler korku içinde, gelişinden tedirgin yersiz endişelerde. Ama öyle kalpler
varki, Rahmetinden haberdar o eşsiz şefkat ve merhametini bekliyor.
Senin
doğduğun ay geldiğinde, gece olduğunda etrafı kollarım, ellerimi açar, zifiri
karanlıkta dua etmeye başlarım. Yanımda olduğunu düşünerek, kendi kendime derim
ki; o rahmet yaydığı geceler o nur yüzlü insan yok belki ben inanıyorum ki O'nu
anınca, O'nun için salavat edince yanıma geliyor; çünkü O, çocukları -özellikle
kız çocuklarını- çok seviyor. Yanımda olup bana sevgi dolu gözleriyle bakıyor.
Harama uzanmamış elleriyle başımı okşuyor.
Ey görmeden
inandığımız, inanıp sevdiğimiz peygamber, can peygamber, senin olmadığın
mevsimlerde akan sular bile bulanıktı, güneş ise küskündü dünyaya. Bütün
dünyayı kaplayan bir dalalet kasırgası beşeriyeti kırıp geçmekteydi. Şirk ve
dalalet kasırgaları cihanı kaplıyordu. İşte o gece, kurumayanlar kurumuş,
sönmeyenler sönmüş, yıkılmayan zihinler yıkılmıştı. Rabbimden getirdiğin
rahmetinin ve hidayetinin güzelliği bütün cihanı sarmıştı. Ama o gözler, kör
gözler görmüyor, belki de görmek istemiyordu.
Sultanım!
Senin yardım severliğinden adaletine kadar, birçok davranışın bize örnek
olmuştur. Birgün senin için siyah yünden çizgili bir cübbe dokunmuştu,
kenarları beyazdı. Onu büyük heyecanla, sevgiyle giymiştin ve ümmetinin
karşısına çıkmıştın. O mübarek gül kokulu ellerini dizlerine vurarak; ''
Görüyor musunuz ne kadar güzel.'' demiştin. O giysiyle seni görmeyi çok
isterdim, Sultanım! Ama o elbiseyi ümmetinden biri gerçekten çok beğendi ya da
senin kokunun giydiğin cübbeye geçtiğini düşündü ve her özlem duyuşunda onu
koklayıp ufacık da olsa yaralarının dineceğini ümit ettiği için istedi.
Sen ise hiç
tereddüt etmeden cübbeni ona verdin. Senin bu davranışın belki de onca
ümmetinin yardımseverliğini güçlendirmişti,onu bilemem; ama benim yardımsever
olmamı, hayatım boyunca hep o yolda yürümemi sağladın. Hele uçurduğun o haber
'' Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne
malımız, ne evladımız olsaydı diyecekler.'' sözün duygularımı tamamlıyor. Evet,
Şanı Yüce Peygamber! Ne malım, ne annem babam, ne de dostum olmasa da bir anlık
bile olsa, o mübarek yüzünü görebilseydim keşke.
Seni göremesek de, en
güzel şerefti seni bilmek. Seni bize bildiren Rabbim'e şükürler olsun. Ya seni
bimeseydik, senin ümmetin olarak gelmeseydik, seni tanımasaydık ne olurdu
halimiz. Yediğimiz yemek, içtiğimiz su gibi ihtiyacımız var sana. İsterdik ki
baktığımız her yerde, aldığımız her nefeste sen olsaydın Sultanım. İnan biz
seni çok seviyoruz, seni çok özlüyoruz. Yanımızda olmanı, bize yol göztermeni
çok arzuluyoruz .
Çok merak ediyorum seni;
konuşmanı, gülmeni, yürümeni, seni, seni ve her şeyini. Asr-ı saadette yaşamayı
çok isterdim. Hep sana destek olamayı hatta seni korumayı. Yaşasaydın
gönlümüzdeki tahtın mekanımızdaki tahta dönüşürdü. Emanetin elimizde Ey Sevgili
hiç merak etme bak biz varız. Belki senin eşsiz hidayet vesilene
eriştiremiyoruz; ama inan canımız da malımız da sensin ve senin bıraktığın
İslamı anlamak ve anlatmaktır Ya Resulallah.
Ey Sevgili! Sen ümmetine
doğru yolu göstermek için ne eziyetler çekmişsin. O eziyetleri duyunca acı
çekiyorum, içim kan ağlıyor. Peygamberim, amcan Ebu Leheb bile senin görevini
tamamlamanı istemiyordu. Hele sana yaptığı işkenceleri düşünemiyorum. Sen,
Allah'a olan aşkından, ümmetine olan sevginden onca eziyetlere katlanıp yine
İslam'ı tebliğ etmeye yönelmişsin. Sen, can verirken ruhun bedenden çıkmasının
çok zor olduğunu söylemişsin ve '' Ümmetim bu acıya dayanamaz, onların ruh acılarını
da benden al. ''demişsin. Son nefesinde onca ümmetinin acısına nasıl dayandın
Ya Resulallah?
Sen bizim için bu kadar
fedakarlık yapmışken biz senin yolunda senin izinde nasıl yürümeyelim Ya
Rasulallah! Bu zamanda bazı engellerle karşılaştık. O engeller sayılardı. Ey
Sevgili! Puanlarla önümüzü kestiler; ama biz onları hoş gördük, yine onlara
beddua etmedik; çünkü sen beddua etmemizi istemezdin. Peygamberim, senin duan,
senin şefaatin Allah katında büyüktür, sen de onlar için dua et.
Ey Sevgili, Muhacirler kadar
seninle beraber, Ensarlar kadar seni kucaklayan, bulutlar kadar seni
gölgeleyen, bu şerefle şereflenen varlıklardan biri de biz olmak isteriz. Sana
bait eden bütün insanlar ve canların biatı gibi bizim biatımızı da kabul edermisin?
Her şeye rağmen bizi ümmetin olarak kabul eder misin Ya Habiballah? Biz
kalbimizi sana açtık bizi sancağına kabul edermisin Ey Sevgili.