Bazen kara bulutlu, biraz yağmur yüklüdür,
Sonra da şimşek olur çakar şiir dediğin.
Sözlerin ahengiyle gönüllerde yer eder;
Birinden diğerine akar şiir dediğin.
Kimi zaman kendine çeker divâneleri,
Kimi zaman ateştir yakar pervâneleri.
Büyüsüne kapılan döker dürdâneleri,
Duygunun zirvesine çıkar şiir dediğin.
Bazen çöl gibi sıcak, bazen su gibi serin.
Bazen yayla gibidir, bazen derin mi derin.
Bazen şâhikâsıdır hüzünlerle kederin;
Dilerse pek bileği büker şiir dediğin.
Kimine gurbet olur, kiminde bitmez vefâ.
Bir şairde hasrettir, başka birinde sefâ.
Sanki mıknatıs gibi; yaklaşınca her defa
Ruhları kendisine çeker şiir dediğin.
Kimi güneşli gündür, kimi soğuk bir evdir.
Kimi Pamuk Prenses, kimi öfkeli devdir.
Kimi nasihatnâme, kimi zorlu ödevdir
Zalime kâbus gibi çöker şiir dediğin.
Güzel şiir dediğin kaderine küsemez.
Geleceğe sarılır, ümidini kesemez.
Söz yerini bulmazsa rüzgâr gibi esemez;
Esince güller gibi kokar şiir dediğin.
Birliğedir daveti, sevgidir onun yolu,
Yesevî’ den Yûnus’a uzayıp gelir kolu.
Odur aşkın kaynağı, odur sevdâ okulu;
İkilik şirkini de yıkar şiir dediğin.
Acı bir rüzgâr gibi eser, yakar, kavurur.
Kuru yaprak misâli ötelere savurur.
Bir sözle hedefini tam on ikiden vurur;
Yüreği tutuşturur, yakar şiir dediğin.
Şiir: Sanki bir çığlık, ciğeri delen bir ses..
Şiir: Cennet’ten köşe, rayihâ veren nefes.
Şiir: Her zaman şiir.. Ve altından bir kafes;
Hicrânlı gözyaşları döker şiir dediğin.
Esat ANIK