Şiirde Ahenk Nedir ve Ahenk Oluşturma Teknikleri

29.07.2013
 
 
 

AHENK NEDİR VE ÖLÇÜLÜ ŞİİRLERDE AHENK KURMA YÖNTEMLERİ 

 

Şiir hususunda belki de üzerinde en az yazı yazılan şiir unsuru ahenk olmalıdır. Hakkında çok şey söylense bile şiirin en zor anlatılabilecek özelliklerinden birisi de ahenktir.  Şiirde ahenk sağlayan unsurlar üzerinde durulmuş olsa bile,  şiirlerde ahengin nasıl inşa edileceği,  nasıl kurulacağı ve nasıl sağlanacağı üzerinde yapılmış çalışma sayısı çok az olsa gerektir.

Yazıya ahenk tarifi ile başlarsak: Ahenk, Kelime anlamıyla uyum kelimesinin eş anlamına yakın bir kavramdır. Şiirde sesler, kelimeler dizelerle şiirin bütününe yayılan, melodik yapıdaki uyuma; armoni, seslerle sağlanan müzikaliteye ahenk denir şeklinde bir tarif getirebilmemiz mümkündür. Şiirde ahengi, seslerle kurulan beste düzeni şeklinde de tarif edebiliriz. Bu anlamları ile kullandığımızda, ahengin tesadüfen oluşan bir yapı değil şairin; ses, hece, kelime ve dizelerle bilinçli olarak kurduğu müzikal  inşa olarak düşünmemiz mümkündür. Yani ahenk kurmak demek melodi inşa etmek demektir.

Kimi şairler şiirde ahenk üzerinde durmazken, kimi şairler ahengi şiirin en önemli bir iki unsurundan birisi olarak görür. Sözgelimi A. Haşim'e göre " Şiir sözden ziyade musikiye yakın" bir şeydir. Divan şiirimize göre de ahenk şiirdeki en önemli unsurların başında gelir.

Şiirde ahenk oluşturmak için şiir geleneklerimizde ölçü, durak, kafiye, aliterasyon, asonans ve ses tekrarları gibi bir dizi teknik yollar geliştirilmiştir. Ama bu teknik özellikler şiirde ahenk sağlamayı kolaylaştıran, vasat düzeyde ahengi sağlayan, bildik ve çok kolay tekniklerdir. Fakata, sadece bu teknik metotları kullanarak oluşturulan ahenk, pek çok şairi ve şiir severi tatmin etmeye yetmeyecektir. Böylesi, basit teknik şiir bilgileri vasıtası ile elde edilen ahenk düzeni ortalama veya vasat düzeyde bir ahenk oluşturabilmektedir. Şiirde daha üstün, daha nitelikli bir ahenk oluşturmak için bunlar yetmemekte, daha iyi ahenk oluşturabilmek için şairlik vasıfları, yetenekleri ve daha  karmaşık düzeyli ahenk bilgisi devreye girmektedir.

Açıkçası vasat  aşamadan sonraki üst düzeyde ahenk oluşturabilmek daha ziyade yetenekle alakadar bir konu olarak belirir. Üstelik ahenk oluşturma ile ilgili  bildik kıstasların yanında ifadesi ve uygulaması zor olan bazı  özellikler daha vardır ki, bu özellikleri öğretmenler veya akademisyenler değil, ancak şairler anlatabilir.

Ahenk oluşturmak için kullanılan  ritim, durak, ölçü, kafiye gibi teknik özellikleri rahatlıkla anlatılabilmek mümkündür. Ancak, sezgi, dili kullanma yeteneği ve yaratılıştan gelen ahenk oluşturabilme becerilerini ders anlatma yöntemleri ile anlatabilmek oldukça zor olsa gerektir. Çünkü sezgi, kavrama ve ortaya koyma becerisi ile alakadar bu edinimlerin ders öğretilerine benzer metotlar ile öğrenilmesi ve öğretilebilmesi bir hayli zor olmaktadır. 

Onun için bu yazımızda ahengi oluşturan ölçü, durak, kafiye gibi bildik öğretileri değil, her başarılı şairin  sezgi, yetenek ve deneyimleri ile kendi kendine keşfettiği  öğretileri sezdirmeye ve öğretmeye çalışarak aktarmak yolunu seçeceğiz.

Kitabi bilgilere dayalı olarak öğrenilmiş ahenk oluşturma yöntemleri ile edilen ahenk, herkesin aşina olduğu ortalama bir melodik unsur yaratır. Bu tip bir melodiyi yaratmak şair için basit, bu tip bir ahngi algılamak da okur ve dinleyici için de kolaydır. Halk şiirimizden dolayı farkında olduğumuz ahenk sistemi bu şekildedir. Usta şairlerin vasatı aşan ahenk uygulamalarını anlamak veya algılamak dinleyici ve okur için de zor olabilir. Veya böylesi nitelikli bir ahengin dizayn edilme şemalını idrak edebilmesi için   okurun ve şairlerin üst seviyede şiir bilgisi ve sezgisine ulaşabilmiş olmasını gerektirmektedir.  Söylemek istediğimiz şeyi, somut bir örnekle açıklamaya çalışalım. Örneğin  Beethoven’in bir bestesini ve  kalitesini algılamak, müzik eğitimi almayan birisi için ne kadar zor ise, kaliteli bir şiirdeki ahengi anlamak da o kadar zor gelebilir. Bir başka açıdan, Bethoven gibi bir beste yapabilmek en üst düzeyde müzik eğitimi alanlar için bile ne kadar zor ise, üst düzeydeki bir ahengin farkına varmak ve bunu şiirde oluşturabilmek işte bu denli zor bir şeydir. 

Bunca gelip gidenleri

Koymuyor bu kara toprak

Nice canları yedi de

Doymuyor bu kara toprak         ( Rüstem Alyansoğlu)

Dörtlüğünde halk şiiri gelenekleri içerisinde; ölçü, durak kafiye, redif  ve  dörtlük sistemi ile sağlanmış bildik, algılaması da, uygulaması da kolay bir ahenk  örgüsü vardır. Bu şiirdeki ahenk, aşina olduğumuz öğretileri olan ve bilinen tekniklerle sağlanmış  vasat düzeydeki bir ahenktir.

Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;

Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter,

Ve serin serviler altında kalan kabrinde

Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter ( Yahya Kemal )

Yahya Kemal’ in bu şiirinde ise ahenk aşina olduğumuz tekniklerin fevkinde bir melodik yapı ile sağlanmıştır. Bu şiirdeki ahenk dinleyen üzerinde sağlam bir ahenk yapısına sahip olduğunu hemencecik hissettirir. Fakat dikkatli bir şekilde incelense bile bu şiirde ahengi oluşturan unsurları kavrayabilmek kolay olmayacaktır. Bir şairin bu şiirdeki  melodi mimariyi gerçekleştirmesi oldukça zordur.  Bu şiirdeki ahengi analiz etmekten daha da zor olanı bir şiirde bu denli bir ahengi meydana getirebilmektir. 

 Bu şiirde oluşan  ahengin nedenlerini sadece aruz ölçüsüne, kafiye sistemine ya da aliterasyon söyleyişe bağlayabilmek iyimserlik olur. Bu şiirde ahenk oluşturulurken, ebetteki, ölçü, kafiye, aliterasyon hatta asonans tan da yararlanılmıştır. Ancak, bu şiirdeki ahengi sağlayan faktörler bunlardan ibaret değildir. Bu şiirdeki ahenge  eriştiren diğer unsurlar şairin yetenekleri ve ahenk inşasında gösterdiği diğer çabalarıdır.

Şairin bu şiirindeki ahenk sağlayabilmek açısından harcadığı emeğini ve  ortaya koyduğu yeteneğini fark ettirebilmek için faklı bir yol deneyerek, şöyle bir uygulama yapalım. Şairin bu şiirindeki ölçüye uygun eş anlamlı kelimelerle şiiri yeniden yazmaya çalışalım

Ölüm huzur getiren bir vatandır dervişe

Gönlü yanan çıradır sanki senelerce tüten 

O büyük çamların içinde mezarlıkta

Her sabah güller açar, her gece dududur öten

Ölçü kafiye, durak bakımlarından aslı ile uygun olarak yazılan bu dörtlük ile orijinal dörtlükteki ahengi  mukayese ettiğimiz de ne kadar çok şeyin bozulduğu açıkça ortaya çıkar. Aşağı yukarı iki dörtlük de aynı anlamı ifade ettikleri, aynı ölçüde yazılmış oldukları, kafiyeye de sahip oldukları  halde şiirdeki ahenk büyüsü  bozulmuş olur. O halde şiirde ahenk sağlayan pek çok şey daha vardır.

Ölçülü şiirlerde, ölçü, durak ve kafiye bir ritim yaratarak  alışılmış bir ahengin ortaya çıkmasını sağlar. Durak, kafiye ve şiirdeki iç seslerin uyumu ahenk sağlamak için önemli vasıtalardır. Bunlardan birisinin bozukluğu, şiirin melodik yapısında  bariz bir arıza yaratır

    Geldi geçti ömrüm benim

    Şol yel esip geçmiş gibi

    Hele bana şöyle geldi

    Bir göz açıp yummuş gibi  ( Yunus Emre)

Dörtlüğün ikinci dizesindeki durak kusurunun ahengi bozduğu hemen fark edilecektir. İkinci dizedeki 5+4 lük durak diğer dizelerdeki 4+4 sistemle uyuşmadığı gibi hem hece fazlalığı ile ölçü bozukluğu, hem de kelime seçimlerindeki hatalarla tınıyı bozar. Söz gelimi " Şol yel esip " yerine  "Yeller esip"  dense idi her şey düzelecek anlam da değişmeyecekti. Örnekte de görüldüğü gibi ahenk sağlamak için şiirdeki her kelime, hece,  hatta seslere çok dikkat etmek gerekir. 

Aradılar bir tenhada buldular

Yaslandılar şivgalarım kırdılar

Yaz bahar ayında bir od verdiler

Yandım gittim ala dağlı kar iken

Karacaoğlan’a ait olan bu dörtlükte farklı renklerle gösterdiğimiz uyum ve ritim sağlayan ses ve hecelerin dizilişine dikkat ettiğimizde ahenk sağlamak için ne kadar çok şeye dikkat edilmesi veya ne kadar çok ayrıntıyı bir araya getirmek ve bir arada düşünmek zorunda kalındığını ortaya koyar.

- dılar, ekinin dizilişleri ve tekrar düzeni ile , a seslisi, -ar ekinin dizilişine destek veren -ım eki  şiirdeki  ölçü, durak, kaifye ve redif dışında dizayn edilen ahenk düzenini oluşturur.

Erdi yine ürdi behişt, oldu hava amber sirişt

Âlem behişt ender behişt her guşe bir bağ-ı irem ( Nefi )

Beytindeki ( er, di – işt ) ses birimlerinin beyitte sağladığı ahenge dikkat edelim. Nefi, bu beytinde aruz ölçüsünün ruhunda var olan ritim ve ahenkle yetinmemiş, durak, cüz ve kelimeler arasında da ses benzerlikleri ve tekrarları ile ahengi güçlendirmiştir. Bu beyitte görülebileceği gibi ahenk mimarisi diyebileceğimiz bir plan söz konusudur

Nefi'nin bu şiirindeki ahenk dizaynını  bold'lu kelimeler, ekler ve seslere dikkat ederek de anlayabilmemiz mümkündür. Bu şiirdeki ahenk mimarisi, sadece iç ve dış kafiyeler, ölçü ve durak ile değil, ahengin oluşumunda bunların yanı-sıra, ikilemelerin kullanılması, kelimelerin yerleşim  yerlerine detay özen gösterilmiş;  bu ahenk örgüsü, kelimelerin uyum sağlayabilecek şekilde dizelere yerleştirilmesi gibi hassasiyetlere ve düzenlemelere de önem verilerek sağlanmıştır.

Sedâsız poyrazım; ıssız, yarsızım

Siyeden siyeden sızar; kar, sızım

Buz sızar, mor sızar, ölmem arsızım,

Bu yüzden bahtıma tuttuğum alkış ( Ş. Kuzucular)

ar, ıs, sız, sızı benzeşmelerinin yoğun olduğu bu dörtlükteki ahenk hem dizelerdeki bir birini takip eden kelimelerde yatay planda, hem de her dizede alt alta gelen kelimelerde ve durak sonlarındaki rediflerle, düşey planda uygulanmıştır. -IS, -SIZ, SIZI, IZ, sesleri rüzgârın sesini taklit eder, Şiirdeki anlam, seslerden duyulan poyrazın esişi, şiirin fonunda aktarılan kış ve üşüme ilgili fon, şiirde yapılan kış tasviri, ses, renk, duyum, anlam ve ahenk ile bir birini tamamlamaktadır. Poyrazdan bahseden bu dörtlükte rüzgâr sesi de duyurulmaya çaba gösterilmiştir. 

Şiirde rüzgârın sesini, dizelerdeki sesler ile duyurabilmek de ahenkle alakadar bir unsurdur.

Evc-i hevada siyt-i çekaçak-ı tiğden

Avaz ü ra'd ü saika reh güm-künan olur.  ( Nefi)

Bir savaş sahnesini anlatan bu beyitte ise aykırı seslerle sağlanan bir ritm vardır.  Evc- sıyt, çek – çak- tığ-  den seslerinin, kılıç, ok, sesleri ve ıslıkları olduğuna dikkat edelim. 

Yukarıdaki beyitte olan ahenk uygulamasından da anlaşılabileceği gibi şiirde melodi yaratmak kılıç, sesi, rüzgâr, sesi, nara, seslenme, tıklama, damlama gibi melodik yapılar oluşturabilmekle de mümkün olmaktadır.  Örneğin Köroğlu'nun pek çok şiirinde böylesi sesler duyulur.

Ok atılır kalasından

Hak saklasın belasından

Köroğlu'nun narasından

Her yan gümbür gümbürlenir

- dan, eki redifleri oluştururken çarpışma seslerini de duyurmaktadır. - sın,- ıs sesleri ile ok ıslıklarını, a sesinin  yinelemeleri, naraları duyurmaktadır. Gümbür gümbürlenir nakaratı ise şiiri hem anlamca  tamamlamakta, hem de şiirdeki çarpışma sahnelerini betimleyecek ses çağrışımları  ile bütünleştirmektedir. Böylelikle, anlam, betimleme, sesler ile sağlanan ahenk, ölçü, kafiye, redif ve duraklarla sağlanan ritm ve  yapılan betimlemeler, şiirde bir bütünlük  ve uyum sağlamaktadır.

 

ŞİİRDEKİ AHENK İLE ANLAM VE BETİMLEMELER ARASINDAKİ İLİŞKİLER

Yukarıda izahına çalıştığımız,  örneklerin analizlerinde  hissettirmeye çabaladığımız gibi ahenk oluşturma meselesi sadece melodik bir yapı özelliği değildir. Aksine ahengin içerikle de sıkı ilişkisi bulunur. Ahenk sadece melodi sağlayan dış bir unsur değil, anlamı, anlatımı, şiirdeki içeriği ve betimlemeyi, müzikal açıdan tümleyen bir unsurdur.  Tabiri caiz ise ahengin bu özelliğini bir müzik eşliğinde okunan bir şiire benzetiliriz. Ahenk bu durumda şiire eşlik eden bir fon müziği olarak düşünülebilir.

Şiirdeki ahenk, şiirin muhtevasını ses yoluyla bariz  hale getiren, şiirin içeriğine melodik bir fon oluşturan melodik bir katkı olarak da kullanılabilir. Örneğin, savaşı anlatan bir şiirin dizelerinden ok ,tüfek, top, vuruşma ve çarpışma seslerini duymak şiirdeki anlatıma ve betimlemelere müzikal bir fon oluşturmuş olmaktadır. Üstelik böyle bir özellik taşımış olan müzikalite şiirin içeriğini tamamlayan bir nitelik haline gelir.

Açıkçası, işte tam bu noktadan şairliğin gücü ve şairlik yeteneği ortaya çıkmaktadır. Şiirden çok anlamayan insanların buna dikkat etmiş olmaları biraz zordur. Şiir dizayn edilirken şairin çabasını anlayamayanlar, bu unsurların tesadüfen oluştuğunu düşünüyor olmalıdır. Hâlbuki bunlar tesadüfen  değil, şairin büyük bir bilinç göstermesi, bunu sağlayabilmek için önemli bir emek vermesi  ve  Allah vergisi bir yeteneği  kullanabilmesi ile oluşabilmektedir

Bir şiiri yazarken şiirin anlamını müzikal olarak tamamlayabilen bir ahenk düzeni oluşturmak son derece zor bir şeydir. Böyle bir ahenk fonunu ve sistemini oluşturabilmek için hem dilin imkânlarının çok geniş olması, hem o şairin dilinin  tüm olanaklarını bilip kullanabilecek düzeyde olması, hem de bu müzikal ilintileri kurabilecek sezgi ve düşünme gücüne sahip olabilmesi gerekmektedir.

Elbetteki bir şiirde hem duyguyu anlatmak, hem hayali betimlemek, hem anlatılanı anlatabilmek, hem ölçü, kafiye, durak, redif, gibi şekil unsurlarına uymak, hem de tüm bunlara müzikal bir fon oluşturacak ahenk yaratmak, hem de olabildiğince özlü ve çarpıcı bir şekilde ortaya koymak ve  tüm bu unsurları  belli bir düzene koymak  oldukça karmaşık düşünme ve uygulama süreçleri oluşturmayı gerektirmektedir.

Peki şairler bunu nasıl sağlayabilmektedir. Bir şair şiirinin içeriğine uygun bir müzikaliteyi nasıl oluşturabilir?

Hammâri gözinden anun bir tolu ayağ işmişem 

Andan berü serhoşam uş hiç dahı uyanmamışam    Kadı Burhaneddin

Bu şiirde sevgilinin gözlerindeki anlamdan şarhoş olan şairin, içki içip sarhoş olmuş gibi yere düşüp bayılması aktarılırken, şiirin içeriğindeki içmek , sarhoş olmak bayılıp düşmek eylemlerine müzikal bir fon teşkil eden melodik yapı, içmek , düşmek ve uyumak eylemi ile alakalı iş, ş, uş, oş, miş,      seslerinin sıklıkla kullanılmasıyla oluşmuştur. O halde şair, böyle bir müzikal fonu oluşturmak için içlerinde iş, şıp, uş, tıp, tap seslerini çağrıştıracak kelimeleri bulmak için özel önem sarf etmiş demektir.       

Çıkalı göklere âhum şereri döne döne, 

Yandı kandîl-i sipihrün ciğeri döne döne   Necati

Yanmak,  duman tütmek,  ah sesinin göklere dek yükselmesi ile alakadar bir içeriğe sahip  olan bu beyitte şairin döne döne kelimesini redif olarak kullanması tesadüf olmamalıdır.

Ahbab ile muhabbet hazlara lezzet imiş.

Mağrur olana rağbet şeytana hürmet imiş. ( Ş. Kuzucular)

Beyitte yatay olarak kelimelerin içinde ve sonlarındaki b,z,t, sessizlerinin aliterasyonu, a ve i seslilerinin asonansının yarattığı ahengin yanı sıra: yatayda ve düşeyde ahbab, muhabbet, haz lezzet, rağbet hürmet kelimelerinin oluşturduğu bir ahenk sistemi vardır. 

Gül yüzünde göreli zülf-i semensay gönül

Vay gönül vay bu gönül vay gönül eyvay gönül ( Ahmet Paşa )

Ahmet Paşa’nın bu beytindeki ahenk palanını izah etmeye bile gerek yoktur. bu şiirdeki ahenk bilinen yöntemlerin ustaca kullanılması ile sağlanmıştır. Bu şiirin ahengi, şu ana kadar ki verdiğimiz örneklerded görülen, sesler, heceler, kelimeler ve rediflerin dizelerin içinde ve sonlarında belli bir sistemle  tekrarları,  ay, vay, gönül  gibi ikilemelerin kullanılması  ile sağlanmıştır. 

ÖLÇÜSÜZ ŞİİRLERDE AHENK

Buraya kadarki örneklerden yola çıkıldığında ahengin sadece ölçülü, duraklı veya beyit ya da dörtlükler halinde yazılmış şiirlerde olabileceği şeklinde bir ön yargıya varabiliriz.  Hâlbuki ahenk serbest ölçülü şiirler de vardır ve başarıyla uygulanabilir.

Serbest ölçü ile yazan pek çok şair ölçüsüz duraksız, kafiyesiz şiirler yazmış olmalarına rağmen, şiirlerinde ahenk uygulamalarına girmiş ve girmektedirler.

Karadutum, çatal karam, Çingenem

Nar tanem, nur tanem, bir tanem

Ağaç isem dalımsın salkım saçak

Petek isem balımsın ağulum

Günahımsın, vebalimsin.

Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan ( Bedri Rahmi Eyüpoğlu)

Ölçüsüz, duraksız ve mısra sonlarında kafiye sistemine dayanmayan bu şiir özellikle her kelimesinin aynı seslerle bitmesi ile oluşan çok yoğun bir ahenk sistemine dayanmıştır.  ım, em, um ekleri, k ve n sessizleri ile a ve ı seslilerin yoğun olduğu sessiz ve seslilerin bulunduğu kelimeler şiirde belli bir ahenk sistemi doğurmuştur. Üstelik bu sesler salkım saçak,, nar tanem, nur tanem, Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan gibi, zıt, yakın, eş veya birbirlerini andıran ikilemelerin özellikle ve sıklıkla kullanılmasıyla kuvvetlendirilmiş olmaktadır.

Yediyordu Elif kağnısını,

Kara geceden geceden.

Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu,

Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,

İnliyordu dağın ardı, yasla,

Her bir heceden heceden. (Fazıl Hüsnü Dağlarca)

Bu şiirde ikilemeler ve kelime tekrarları ile sağlanmış olan başarılı  bir ahenk sisteminin olduğu hemen göze çarpacaktır. Bu şiirdeki ahenk oluşturma yöntemi teknik olarak yukarıdaki Karadut şiirindeki uygulamalara benzemektedir.

Aysel git başımdan ben sana göre değilim

Ölümüm birden olacak seziyorum.

Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Aysel git başımdan istemiyorum   ( A. İlhan)

 

  1. İlhan’ın bu şiirinde ise daha çok birbirini izleyen kelimelerdeki ses benzerlikleri, hece tekrarları ile sağlanan bir uyum vardır. Dizlerdeki kelimeler ahengi sağlayacak hassas bir düzene ve dizilişe göre yapılmıştır.

 

Örneğin :

 

“Aysel git başımdan ben sana göre değilim” dizesi

Aysel ben sana göre değilim, git başımdan şeklinde oluşsaydı dizedeki melodi bozulmuş veya o dizede oluşan  bir melodi olmayacaktı. Ayrıca, değilim, kötüyüm karanlığım çirkinim, Ölümüm, başımdan, istemiyorum kelimelerindeki  -im ve üm hecelerine dikkat edelim.

Ben Antepliyim, Şahin’im ağam.

Mavzer omuzuma yük.

Ben yumruklarımla dövüşeceğim.

Yumruklarım memleket kadar büyük. ( Y. Bülent Bakiler )

Bu ölçüsüz şiirde 1ve 3, 2 ile 4. dizeler kafiyeli aşağı yukarı her kelime sonunda rastlanılan –ım – im hecelerin yinelenmesi,  Ben ve yumruklarım kelimelerinin tekrarı ile sağlanan yoğun bir ahenk gür bir ses sağlanmıştır.

 

Senin dudakların pembe

Ellerin beyaz,

Al tut ellerimi bebek

Tut biraz!

 

Benim doğduğum köylerde

Ceviz ağaçları yoktu,

Ben bu yüzden serinliğe hasretim

Okşa biraz!   

Benim doğduğum köylerde

Buğday tarlaları yoktu,

Dağıt saçlarını bebek

Savur biraz!                 Cahit Kulebi

Ölçüsüz şiirlerde uyguladığı farklı ve başarılı ahenk uygulamaları ile dikkat çeken Cahit Kulebi’nin bu şiirinde şiirin tamamına yayılan bir ahenk sistemi vardır. Şiirin her nazım bölümleri ve tamamı aynı ahenk örgüsünün planı içindedir.  Şiirin her bölümü biraz redifi ile biter. Dizeler uzunluk ve kısalık yönünden bir ahenk sırası ve ritmi oluşacak şekilde dizilmiştir. Şiirin ilk dizeleri “Benim doğduğum köylerde” dizesiyle başlar ve bir istek fiilini tamamlayan “ biraz “ sözcüğü ile biter. Şiirin ikinci dizeleri ise yoktu kelimesinin olumsuzluğu üçüncü dizeler ise yoktu sözcüğü sonucu sevgiliden yapması istenen “ Dağıt saçlarını bebek”, “ al tut ellerimi bebek” gibi kelimelerle biter.



 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar