SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK MÜ ?

31.10.2016
Her varlık mahrem çapı hakkına sahip olduğu gibi had ve hudut sınırları da başkalarının hakları için belirlenmiş hassas çizgilerdir.
Nerede durup nereye kadar açılacağını işaret eden toplumun ortak çıkarlarını benimseyen kural ve yasaların uygulandığı sistemdir. Bu kural ve yasalar insanların çoğalma zorunluluğuna karşı düzen ve intizamın korunması adına örfi, ahlaki ve hukuki uygulamaları kaçınılmaz kılmıştır. Ve tüm bu emir ve yasaklar bütünün huzuru ölçü alınarak yaratıcı tarafından belirlenmiş düşünce ve eylemleri yapılandırma amacı ile gönderilen dinlerle başlamıştır.
Fakat karar ve beklenilen sonuç hep sabittir bütünün memnuniyeti....
Yap yapma, konuş konuşma gibi...
Genellikle sorunların temeli bu uyum projesine karşı zıt davranış sergileme meyil ve hareketinden doğar. Bunların başında haddini aşmak, hududu hiçe saymak, üzerine vazife olmayana karışmak, hak ve özgürlüğü yok saymak, saygı duymamak, ben merkezli bakmak, sorumluluk almamak vesair gibi karşı tarafın negatif duygularını aktif edici davranışlardır.
Bütün insanlar kendi zaman, mekân, yaş, bilgi, çevre, aile ve kültüründen besleneceğinden dolayı vereceği de aynı türden olur. Herkesten olması gereken harikuladeliği beklemek haksızlık olur.
O nedenle sorgulamak yargılamak yerine statüsü ne olursa olsun bütüne saygı duyan herkes bu anlamda eşittir. O da kendi imkanları dahilinde bütüne hizmet etmektedir.
Mahrumiyet ne demek bilgisi de onlardan öğrenilmek için görevlidirler belki...
Bilgi, akıl, refah yani her alanda bir şekilde gelişimde önde olanlar bunu ast üst konusu yapmadan muhtemelen zamanla araza dönüşecek bu imtiyazın kaynak olamadığının farkında olmaları bile bütünün uyumuna katkı yapacaktır.
İnsan da var olan her şey doğru yer, doğru zaman, doğru zemin de doğru kullandığında istenilen sonucu verir. Karşılıklı sorumlu olanlar sorumlu olduklarına bu minvalde yaklaştığında her şey merkezinde ve dengesinde huzur bulabilir.
Olaya göre en akılcı tavırla yaklaşmak, genelin onayına yakın davranmak gereklidir ki bu uzlaşı ile umumî bir memnuniyet doğabilsin.
Memnuniyet olmazsa mahrumiyet kaçınılmazdır. Ya insan kendini kontrol etme bilgisini öğrenecek ya da edilgen olmayı kabul edecektir.
Madde ile sınırlandırılmış varlıkta mutlak özgürlük ve hürriyet yoktur. Uhrevi bakış açısı bu konunun dışındadır.
 
Ancak başkasının hürriyetini tehdit etmeyen aynı zamanda kendini özümsemiş, değişmeden pozitif yönde dönüşmeye açık insanın, sınırsız özgürlük anlayışı kabul edilebilir...
 
Zehra Asuman / Denemeler
31.10.2016

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Ecir  Demirkıran

Ecir Demirkıran

8 years ago

sevgili kardeşim, güçlü bir kaleminiz var amenna , kelimeleri,çok mahirce sıralıyorsunuz, ancak olaylara bakışınız çok safiyana ve iyi niyetli, tahlil ettiğiniz kitle insan ve insanın eşref-e mahlukat olan bir vasfi olduğu gibi, esfelü safilin diye gittikleri bir makamda var. zevk ve sefa içinde yaşamını sürdüren ,hayatı maddeden başka bilmeyen ,ahlakın örf ve adetlerin bittiği bir dünyadayız, küçüğün büyüğe saygısının,büyüğün küçüğe sevgisinin olmadığı bir çirkef dünya, kendi yaşantı standartları düşmessin diye acımasızca insanların canına kasteden, şehirler yıkan, kendinden başkasını köle gören bir zihniyetin hakim olduğu bir dünyadan sizin asil ve ülvi isteğinizin çıkması çok zor. gönlüm sizin dileğinizin olmasından yana , ama umudum hiç yok. selam ve saygılarımla.

Şahin Mutlu

Şahin Mutlu

8 years ago

" Küçük kız elinde iki elma tutuyormuş. Annesi yanına gelmiş, yumuşak ses tonuyla kızına gülümseyerek; “Hayatım, elmalarından bir tanesini bana verir misin?” demiş. Küçük kız bir an annesine bakmış ve hemen hızlıca elmalardan birini ısırmış. Hemen ardından da diğerini… Anne her ne kadar gülümsemeye çalışsa da; kızının hayal kırıklığı yaratan egoist bir davranışta bulunduğuna hükmetmiş. Tam bu konuda kızına açıklamaya hazırlanırken; küçük kız ısırdığı iki elmadan birisini annesine uzatmış ve tatlı bir gülümsemeyle; “ Anneciğim, bu elma daha tatlı, sen bunu ye.” demiş…" Esen kalınız Zehra Kardeşim...