Sisislename Nedir Türleri ve Silsilenameler

19.06.2011


SİLSİLE VE SİLSİLENAME KELİMESİNİN ANLAMI VE ORTAYA ÇIKIŞI

Silsile-nâme, Batı medeniyetinin “genalogie” diye tanımladıkları, Türklerin soy ağacı veya şecere diye adlandırdıkları,” nesebnâme”diye de bahsedilen, sülâlelerin (soyun) kimlerle akraba olduklarını gösteren bir nev'i’ şemadır.

Ataerkil aile düzeni içinde olan Türkler [ Ebûl Gazi Bahadır Han, Şecere-I Terakkime ( Türkler’in Soy Kütüğü ), Tercüman 1001 Temel Eser, No.33;] sülâleye geniş önem vermişler, atalarına daima saygılı davranmışlardır. Bu münasebetle çeşitli soy ağacı yapmışlardır. Anadolu’da bu adet halen devam etmektedir.

Hz. Muhammed’in sülâlesi mensuplarının işleriyle meşgul olan “Nakib-ül-Eşraf” adıyla bir makam kurulmuş; bu makam, peygamber sülâlesi mensuplarının işleriyle meşgul olan “Nakib-ül-Eşraf” adıyla bir makam kurulmuş; bu makam, peygamber sülâlesinin işlerine bakmış ölümlerini deftere geçmiş, yani bir nev’i şecere tutmuşlar, onları adî sanata girmekten, fena hallerde bulunmaktan men eder, bir çeşit vasilik yapmışlardır. Abbasilerde Halife’den sonra bu makam gelirdi. Osmanlılarda da Yıldırım Bayezıd Devrinde Nakibü’l-Eşraflık tesis edilmiş, padişahların kılıçlarını, bunlar takmışlardır. II.Abdulhamid Devrinde Yıldız’da bir konak tahsis edilmiştir.

1908’den sonra maaşları 5.000 kuruşa çıkarılmış, saltanatın son bulmasıyla bu müesssese tarihe karışmıştır. Nakibü’l-Eşraflar, peygamber soyundan gelen kimselere şecereler vermişler, bunları kendi özel mühürleriyle de tasdik etmişlerdir.[Osman Zeki Pakalın, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.II, s.647. ]

Arapça, bir şeyi diğer bir şeye bağlamak ve iliştirmek, zincir yapmak, birbirine ulamak, bir soyun şeceresini yapmak, su şelâle hâlinde dökülmek anlamına gelen "selsele"  fiilinin ismi olan ve zincir, bağ, uzayıp ve dolaşıp uzayan şeyler, soy sop, sülâle; bir zürriyet ve neslin tevalisini gösteren şecere anlamına gelen "silsile" kelimesi ile Farsça mektup, kitap, bir hüküm ve vesika ifade eden evrak, bir şeyden haber veren vesika anlamına gelen "nâme"5 kelimelerinin Farsça terkibinden oluşan "silsilename" kelimesi bir neslin, tarikat yahut birliğin şeceresini gösteren yazılı vesikalar anlamına gelmektedir.

Genelde silsile-nâmeler [Sadi BAYRAM, MERZİFONLU KARA MUSTAFA PAŞA'NIN II.VİYANA BOZGUNUNDA VİYANA'DA BIRAKTIĞI SİLSİLE-NÂME, ]madalyon içinde minyatürlü veya minyatürsüz olarak yapılmaktadır. Minyatürsüz silsile-nâmelerde sadece, kollar 1, 1,5, 2, 3 cm çaplarında, bir daire içinde sadece isimler ve buradan ayrılan kollar gösterilmiştir. Minyatürlü olanlar ise, Hz. Âdem’den başlayarak Kur’an-ı Kerim’de geçen 28 peygamber ile bazı halifeler ve tarihte iz bırakmış kahramanlar veya padişahların küçük portrelerine yer verilmektedir. Dolayısıyla minyatür sayısı, her esere göre değişmektedir. Minyatürlerde resme büyük bir yaklaşma bulunmaktadır. Renkler ve şahısların üzerindeki elbiseler, özellikle resmi yapılan kişinin karakterine uygun seçilmiştir. Kumaş desenleri de şifahî folklorik edebiyatın unsurlarını yansıtmaktadır.

SİLSİLENAME TÜRLERİ VE YAZILDIĞI ALANLAR

Silsilenameler çok çeşitli alanlar ve meslekler için  kullanılmıştır. Silsilenameler başlıca şu alanlarda kullanılmıştır. Fakat önemi açısından en sık kullanılddığı alan tarikat ve tasavvuf için olmuştur.

 

KONU VE ŞEKİL İTİBARİ İLE SİLSİLENAMELER

( Anonim,TABİBZÂDE MEHMED ŞÜKRÎ EFENDİ VE SİLSİLENÂME-İ SÛFİYYE İSİMLİ ESERİ,.islamvetasavvuf.com/index.php?topic=7022.)

Mahiyetine Göre Silsilename Çeşitleri  

  • Menâkıb Tarzında Olan Silsilenameler  
  • Hal Tercümesi Halinde Kaleme Alınan Silsilenameler  
  • Bir Tarikatı Konu Edinen Silsilenameler  
  • Bir Şeyhi Konu Edinen Silsilenameler  
  • Belli Bir Bölge ve Tarih İle Sınırlı Olan Silsilenameler  
  • Belli Bir Tarih ve Bölge Sınırı Olmaksızın Tüm Tarîkat ve Şeyhlere Ait Tarîkat Silsilelerini Veren Silsilenameler  
  • Silsilename İsmini Taşımadığı Halde Şeyhlerin Silsilelerini Konu Edinen
  •  

Menâkıb, Hal Tercümesi ve Tabakât Kitaplar  

 

Şekil İtibari İle Silsilenameler  

Kitap ve Risale Şeklinde Olan Silsilenameler  

Oklar ve Çizgiler İle Birbirine Bağlı Silsilenameler  

Daireli ve Madalyonlu Silsilenameler  

Madalyonlu ve Minyatürlü Silsilenameler  

Cetvel Şeklindeki Silsilenameler  

 

DİĞER ALANLARDA OLUŞTURULAN SİLSİLELER VE SİLSİLENAMELER  

 

İslâmî İlimlerde Kullanılan Silsileler  

Hadis'te Silsile:  

Fıkıh'ta Silsile  

Kelam İlminde Silsile  

Kıraat Alanında Silsile  

Sanatta Silsile  

Hat Sanatında Silsile  

Musikî Alanında Silsileler  

Meslek Silsileleri  

 

Divan edebiyatında silsilename en çok rastlanılan ve kullanılan yazı türlerinden biri olmuştur. Hemen her tarikatın ve şeylerinin silsilenameleri yazılmış. Şeyhlerin müritleri tarafından yazılan yüzlerce, binlerce silsilename Edebiyatımızda yerlerini almıştır.

 

Silsilenameler Türk ve İslam edebiyatına mahsus bir yazı türüdür.

 

TASAVVUF TARİKAT VE MUTASAVVUFLARLA İLGİLİ SİLSİLENAMELER

 

Tasavvuf kültüründe ise silsilename tarikatlarda şeyhten şeyhe ulaşarak tarikat pirine, ondan da yine şeyhten şeyhe, tâ Hz. Peygamber (s.a.v)'e kadar dayandığına inanılan bey'at zincirini gösteren kitap, liste ve cetvellere verilen genel bir isimdir.6 Silsilenameler şecere, tomar ve ensâb olarak da isimlendirilmektedir. İslâm kültüründe silsile ilk defa hadis ilminde bir terim olarak kullanılmış ve hadisi rivayet eden kişilerin, kesintisiz Hz. Peygamber'e kadar çıkarılması silsile veya sened adını almıştır.

 

Sened; bir hadisi birbirinden rivayet ederek daha sonraki nesillere ulaştıran râvilerin alış sırasına göre ve tarih unsuru göz önünde bulundurularak zikredilmesidir.9 Sahabe nesli sonrasında İslâm toplumunda fitnelerin ortaya çıkması, iç savaşların olması, çeşitli siyasi fırkaların oluşması ve bunların taraftarlarının hadis uydurmaya başlaması İslâm âlimlerini haber kaynaklarını araştırmaya, râvilerin kimlik ve kişiliklerini soruşturmaya, tenkit usulünü geliştirmeye sevk etmiş, bir yöntem olarak senedin bir diğer ifade ile silsilenin kullanılması bir zorunluluk haline gelmiştir. İslâm alimleri dinin temelini oluşturan naklî ilimlerin tamamen, diğer ilimlerin de çoğunlukla silsileye dayanıyor olması sebebi ile silsilenin vazgeçilmezliği üzerinde görüş birliğine varmışlar, başta hadis olmak üzere tüm ilimlerde silsileyi ilmin ayrılmaz bir parçası olarak kabul etmişlerdir.

İlk dönem âlimleri silsileyi ilmin sünnetlerinden saymışlar, meşhur âlimlerin de içinde bulunduğu bir topluluk silsilenin müekked sünnet, hatta farz-ı kifâye olduğunu belirtmişlerdir. Tüm bu sebeplerden ötürü başta hadis ilmi olmak üzere, siyer ve magâzî ilmi, tefsir, fıkıh, kelam, tasavvuf ve diğer dini ilimler eserlerinde silsileye yer vermişlerdir. Bunun yanında din ilimleri için alet vazifesi gören edebiyat, tarih, lügat, nahiv, şiir vb., ilimlerle hikmetli sözlerin, atasözlerinin naklinde, Müslümanlar arasında neşet eden tıp ve benzeri ilimlerde, zanaatkarların mesleklerini sergilediği ve aktardığı işleme, terzilik gibi iş kollarında ve esnaf birliklerinde, sanatkarlarının hünerlerini gösterdikleri ve öğrettikleri hat, musikî, hitabet ve benzeri alanlarda da silsile kullanılmıştır.(Dr. Ahmed Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanakları, Ankara)

Silsile yani sened ilminin Müslümanlar tarafından icat edilip geliştirildiği görüşü tarih boyunca pek çok âlim ve modern araştırmacılar tarafından önemle vurgulanmıştır. Ebû Hatim er-Râzî ve İbn-i Hazm gibi âlimler, Hz. Peygamber'in sünnetini ve ondan nakledilen ilimlerin korunması için güvenilir râvilerin kesintisiz bir zincir, sened ve silsile ile nakledilmesinin Allah'ın sadece Müslümanlara verdiği bir nimeti olduğunu, diğer milletlerde böyle bir rivayet şeklinin bulunmadığını belirtirler.

Tarikat silsilelerinden asırlarca önce ortaya çıkan hadis ilmindeki isnâd geleneğinin, tasavvuf ehli arasındaki silsile anlayışına etkisi açıktır. Ancak, tarikatlardaki silsile, manevî bereketin şeyhten şeyhe aktarılması yönüyle, sadece rivayet edilen hadis metninin aktarılmasına dayalı hadis isnadından ayrılmaktadır. Şeklî bir benzerliğe rağmen Silsile ile isnadın arasında, muhteva ve fonksiyon açısından birbirinden farklı oldukları unutulmamalıdır. Şeriat, tarikat ve hakikat ilimlerinde kemale ulaşmış ve bu noktada nefislerin hastalıkları ve tedavilerini bilmede en son noktaya gelen, taliplere rehberlik eden ve onları irşâd etme ehliyetine ve liyakatine haiz rehber ve delil olan kimse manasına gelen mürşid bir diğer ismi ile şeyh,17 iradesi olmayan, iradesinden soyutlanan, iradesini kullanmayan, kendisine göğün kapıları açılan ve bu isimle Hakk'a vâsıl olanlar arasına katılıp Hakk'a vâsıl olan kimse anlamında kullanılan müride yani bir diğer ismi ile talibe18 seyr u sülük olarak bilinen manevî bir terbiye ve ahlak öğretimi süreci neticesinde sırr-ı ilâhî olarak da isimlendirilen marifetullahı aktarmakta yani telkîn etmektedir. Bu telkinler ile kurulan manevî bağ sonucu mürit kâîm, nâib, vekîl ve halîfe olarak isimlendirilmekte ve neticede şeyhinin vefatı ardından, şeyhinin makamına oturmakta ve müritleri kendisine aktarılan usul ve yöntemler ile Hakk'a vâsıl etmektedir.

 

Tarîkat nikahından doğan çocuklara evlâd-ı manevî denir ki tarîkat silsilesi bunlarla devam eder. Manevî silsile, peygamberlere verese zuhur etmesidir ki onların mirasları ilm-i billahtır. Vârislere "hulefâ" denir ki çocuklar babalan yerine kâim oldukları gibi manevî çocuklar da enbiyâ makamına kâim olur. Nefes-i hakikat, vârisden vârise ve veliden velîye olmakla birlikte bu konuda esas olan nebîdir. Bu sebeple halef olanlar doğrudan nebilerden ahz-i nefes etmiş gibi olur. Sırr-ı ilâhî birdir. Fakat sureti muhtelif aynalarda zuhur etmiştir. Mürşit ve mürebbilerin çokluğundan vahdet sırrının müteaddit olması lazım gelmez. Bu yüzden bütün nebiler ve veliler hakikatte bir cihet üzerinedir. Önce ve sonra geldikleri ise itibarî olup her zamanın halkını irşada dairdir.(ANONİM, TASAVVUF SİLSİLELERİ,https://www.islamvetasavvuf.com/index.php?topic=7020).

 

TARİH VE DEVLET ADAMLARI İLE İLGİLİ SİLSİLENAMELER

 

Kültür tarihimize bakacak olursak, önemli görevlere gelen devlet adamlarının veya bazı büyüklerimizin, sülâlelerini, ya meşhur bir kişiye, ya da bir din büyüğüne veya Peygamberlere dayamaya ihtiyaç duyduklarını görürüz. Bu geleneğin, Türk kültür tarihinde oldukça eski olup, en az XII. Yüzyıla kadar ineceğini düşünüyoruz. Orta Doğu’da ise daha önceki asırlara kadar indiğini söylemek mümkündür. Ancak, belgeler günümüze ulaşmamıştır. Elimizde bulunan eserlerin adı üç grupta toplanmaktadır.

  • Zübdetü’t-Tevarih adı verilen eserler,
  • Subhatu’l-Ahbâr adı verilen eserler,
  • Silsilenameler.

Subatu’l Ahbar adı ile anılan “ Haberler Tesbihi “ anlamına gelen eserler ile Silsilenameler birbirlerinin tamamen aynısıdır. Minyatürlü veya minyatürsüz olabilirler. Zübdetü’t-Tevarihler ise, şifahî tarihin bir özetidir.

 

Bunlardan sadece  minyatürlü olanların bazıları şunlardır.

  • İstanbul-Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine 1324 numaralı Zübdetü’t-Tevârih,
  • İstanbul-Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine 1591 numaralı Silsile-nâme,
  • İstanbul-Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine 1624 numaralı Zübdetü’t-Tevarih,
  • İstanbul-Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine A-3110 numaralı Silsilenâme,
  • İrlanda-Dublin, Chester Beatty Library, T. 423 numaralı Zübdetü’t-Tevarih,
  • Avusturya-Viyana, National Bibliothek AF.17 numaralı Silsile-nâme,
  • Avusturya-Viyana, National Bibliothek AF.50 numaralı Zübdetü’t-Tevarih,
  • Ankara, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi K.4 numaralı Silsile-nâme,
  • Ankara Etnografya Müzesi 8457 numaralı Silsile-nâme,
  • Amerika Edwin Binney Kolleksiyonunda bulunan Silsile-nâme,
  • Almanya Karlsruhe Müzesi 241 numaralı Silsile-nâme,
  • Londra, el-Halil-i Kolleksiyonunda bulunan Silsile-nâme,
  • Kuveyt, El-Sabah Kolleksiyonunda bulunan Silsile-nâme, 244x167 mm., 1600 tarihli Bağdad ekolü.
  • Mısır-Kahire Millî Kütüphanesi T. 110 numaralı Silsile-nâmedir.
  •  

KAYNAKLAR

  • Ebûl Gazi Bahadır Han, Şecere-I Terakkime ( Türkler’in Soy Kütüğü ), Tercüman 1001 Temel Eser, No.33;]
  • Osman Zeki Pakalın, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.II, s.647. 
  • Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul: M.E.B. Basımevi, 1983, s. 226; 
  • Mustafa Aşkar, Tasavvuf Tarihi Litaratürü, Kültür Bakanlığı Ankara 2001, s. 240.
  • Dr. Ahmed Yıldırım, Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanakları, Ankara: T.Diyanet Vakfı Yay., 2000, s. 183.
  • Hüseyin Kazım Kadri, TDK Türk Lügati, İstanbul 1943, III, 104
  • Mustafa Aşkar, Tasavvuf Tarihi Litaratürü, Kültür Bakanlığı Ankara 2001, s. 240.
  • Sadi BAYRAM,MERZİFONLU KARA MUSTAFA PAŞA'NIN II.VİYANA BOZGUNUNDA VİYANA'DA BIRAKTIĞI SİLSİLE-NÂME, 
  • "Silsilename", Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergah Yay., 1998, VIII, 17.; 
  • Abdülbâkî Gölpınarh, Mevlânâ'dan Sonra Mevlevîlik, İstanbul 1983, s
  • ANONİM, SİLSİLE VE SİLSİLENAME KELİMESİNİN ANLAMI VE ORTAYA ÇIKIŞI,https://www.islamvetasavvuf.com/index.php?topic=7021.0
  • ANONİM, TASAVVUF SİLSİLELERİ,https://www.islamvetasavvuf.com/index.php?topic=7020.0
  • Anonim,TABİBZÂDE MEHMED ŞÜKRÎ EFENDİ VE SİLSİLENÂME-İ SÛFİYYE İSİMLİ ESERİ,.islamvetasavvuf.com/index.php?topic=7022.
  •  

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya [email protected] 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar