İyikilerimden biri de sokaklarda büyümüş olmam. Kısaca; kardeşliğin hit olduğu, evden sabah çıkıp akşam girdigim, ekmek arası ile doyduğum bir çocukluk. Kirli eller, yaralı dizler, yırtık giysiler. Ne güzeller...
Oysa şimdi devasa sitelere hapsolmuş, parkta annesinin avuçları içinde kayan, topraktan uzak kreşlerden çıkmayan, top tutamayan ip atlayamayan bir çocukluk. Ne kadar acı.
Komşusunu tanımayan, çocuğunu sevdirmeyen, aman düşmesin diye elinden bırakmayan, oynarken vurdu diye yaygara koparıp, çocuğu arkadaşlarından uzaklaştıran. Bu yüzden, zaten selamlaşmadığı komşusunu hepten kaybeden bir ebeveyn. Oysa kavgalarla öğrendik biz özür dilemeyi, küsleri barıştırmayı, kıymet bilmeyi. Şimdi masaya elini sürmeden doyan bir nesil yetişiyor, bırakın özür dilemeyi...
Peki suç kimde? Çocukta mı? Zamanda mı? Ebeveynde mi? Modernleşmekte mi? Güvensizlikte mi? Avrupai olmakta mı? Eğitim seviyesinin artmasında mı? Refah düzeyinin yükselmesinde mi ? Çevrede mi? Teknolojide mi? İnsani hislerin yitirilmesinde mi? Merhamet, samimiyet, yardımlaşma duygularının körelmesinde mi? Artniyetin artması, ahlakın azalmasın da mı? Hepsinde suç var. Hepsi hissedar.
Şanslıyım zamanın eskisinde yaşamakla, şanslıyım sokakta yaşamakla, şanslıyım tartışmasızca... xxM.