Kırık bir sandal bulsam, girip içine ağlarım, diyen şair gibiyim. Bana ait her şeyi yitirdim. Beni sevenleri uzaklaştırdım kendimden. "Sen de gitme." dedim giden herkesin arkasından ama kelimelerim öylesine sessizdi ki duyamadı kimse. Zaten asıl söylemem gerekenleri hep bastırdım ben. Duygularıma hep sustum.
İçimdeki kusursuz insan arzusu, duygularımı yönetirken hep sustum. Şimdi ele geçirilmiş topraklar gibiyim. Kalbim yerli halk gibi ayaklanmış, aklımsa çoktan beni satmış. Savaş veriyorlar aralarında, sanki işgal altında olmak yetmezmiş gibi.
Kalbim diyor ki sev birilerini, seni seven birilerine koş, aklım diyor ki sevmek boş. Kalbim inadına bir umut dolu, inadına gümbür gümbür atıyor, aklımsa bir zehir gibi o umudu çürütüyor. Kalbim seviyor, inanıyor birilerine, aklımsa hep kalbimin kanına giriyor. Aslında uçarı ve deli ruhum, somurtuk ve inançsız bir duygunun esiri olan aklıma yenik düşmemek için şu sıra fazla bile çırpınıyor. Belki de bu yüzden bu aralar hep bir yorgun bedenim. Belki de bu yüzden ruhum firarda, hani daha bir güçlü gelir, hani yeni umutlar toplar diye üzgün bile değilim gidişine ama çok da bekletmesin beni. Çünkü aklım hala karanlık planlarıyla beni itilaf devletleri gibi teker teker işgal ediyor. Belli benim üzerimde yeni bir devlet kurmak istiyor. Öyle bir devlet ki, bütün umutlarını yitirmiş, kaybedecek hiçbir şeyi olmayan, ve her şeye evet diyecek kadar saf bir devlet olacağım. Ve aklımın bütün planlarına uyan ruhsuz bir robot. Ama asi ruhum, güçlü bir savaşçı, yenik düşmeyecek kadar onurlu bir şövalye.
Hadi ruhum! Yeryüzünün yedi kat derinliklerinde saklı umut meyvesinin tohumlarını geç olmadan getir bana ki benim gibi işgal altındaki bütün kalpleri zehirlenmeden kurtarabilelim. Çünkü daha kıyamete çok var.
Sevim Kınalı
8 years ago
Sema Kızıltoprak
8 years ago
Sevim Kınalı
8 years ago
Sevim Kınalı
8 years ago
Sema Kızıltoprak
8 years ago