"İnsan dünyayı zapt eder; ama ağzını zapt edemez." Mevlana
Ne güzel bir atasözüdür: "Söz uçar, yazı kalır." Geçmişten günümüze gelen bütün güzel eserler bu sözün güzel bir kanıtıdır. Şiirler, hikâyeler, romanlar ve daha birçok değerli eser... Peki, bu sözü bir de şu açıdan değerlendirdiniz mi? Bildiğiniz üzere mesajlar, paylaşımlar daha da yoğunluk kazandı salgın döneminde. Birbirimize telefonumuzdaki tuşlar kadar yakınız. Telefon elimizden düşmez oldu.
Elimizde telefon; gözümüz, kulağımız telefonda. Herkes kendince bir bağ kurmuş telefonuyla. Bazen mesajlaşmalar bazen paylaşımlar bazen sohbetler. Neler sığdırıyoruz o elimizden düşmeyen telefonlara. Bazen merakımızı giderir bazen muhabbete doyurur bazen de türlü nedenlerle attığımız mesajları ulaştırır. Ya bir de yanlış bir şey yazdıysanız veya paylaştıysanız! O zaman vakit geçmeden "sileyim" dersiniz. Evet, geç kalmadıysanız, "herkesten sil" ifadesini heyecanla onaylarsınız.
"Söz uçar, yazı kalır." sözü güzel bir sözdür ama bazı durumlarda sözlerin uçmasını, kaybolup gitmesini isteyebilirsiniz. Ancak yazıya dökülen söz bir dokunuşla kanatlanıp artık birçok kişiye ulaşmıştır. Silmek için geç kalmış olabilirsiniz. Onun içindir ki bin düşünün ve öyle dokunun tuşlara. Zaman zaman tebrik zaman zaman taziye zaman zaman da akıp giden hayata dair mesajlar. Mesajlar, mesajlar, mesajlar... Tabii bir de düşünmeden söylenip ağızdan çıkan ve yayılan sözler... Hayatımızın merkezine yerleşen iletişim araçlarını çok daha yoğun bir biçimde kullanıyoruz. O yüzden, sözler yazıya dökülüp veya ağızdan çıkmadan önce çok iyi düşünün.
Konuşurken onarmak, gönül almak daha mümkündür ama mesajlar öyle midir? Yazıya dökülen kalıcıdır ve açıklaması zor olabilir. Aman siz siz olun, bin düşünün bir yazın! Bin düşünün bir konuşun.
"Konuşmak ihtiyaç olabilir; ama susmak bir sanattır." Wolfgang Van Goethe
01.04.2021