"Hayatta belli bir amaç uğruna yaşanmayan her şey bir yanılgıdan ibaret." (68.s.)
KİTABIN ADI: BİR KADININ YAŞAMINDAN 24 SAAT
YAZAR: STEFAN ZWEIG
ALMANCADAN ÇEVİREN: ELİF ÖZTARHAN
2017
108 sayfa
Okuduğum tarih: Ağustos 2019
STEFAN ZWEIG HAKKNDA KISA BİLGİ :
Avusturyalı romancı, oyun yazarı, şair ve gazeteci Stefan Zweig,
28 Kasım 1881 'de Viyana 'da doğar. Aydınlık, barışçıl ve hümanist bir yazar olan Stefan Zweig 'in yaşam öyküsü Nazizimle beraber umutsuzluğa doğru sürüklenir. Birinci Dünya Savaşı sırasında savaş karşıtlığıyla dikkat çekti... 1934 yılında Nazi baskısı nedeniyle Avusturya 'yı terk etmek zorunda kaldı... Stefan Zweig Avrupa 'nın içine düştüğü siyasal durumdan duyduğu hayal kırıklığı nedeniyle 22 Şubat 1942'de ikinci eşi Lotte 'yle birlikte intihar etti. Bugün hâlâ gerek biyografi çalışmaları gerek romanları, mektupları ve çalışmalarıyla dünya edebiyatının en çok merak edilen, araştırılan yazarları arasında yer alır.
Eserleri: Satranç
Dünün Dünyası
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Amok Koşucusu
Sabırsız Yürek
Dünya Fikir Mimarları
Korku
Yakıcı Sır
Kaynak: 1.Kitabin ilk sayfası
2. https:// listelist.com
ESER HAKKINDA BİLGİ:
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat, Stefan Zweig 'in 1927 yılında yazdığı kısa öykülerden biridir. Öykünün anlatıcısı Monte Carlo yakınlarındaki Riviera 'nın küçük pansiyonlarından birinde konaklamaktadır... Iskoçyalı Bayan C. , kendisine yakın hissettiği anlatıcıya, bizzat yaşadığı sıradışı, unutulmaz bir yirmi dört saatin hikayesini anlatmaya başlayacaktır...
( Arka kapaktan)
Bu kitap, benim için özel bir yere sahip oldu. Ilk kez bir eseri aynı gün içerisinde bitirdim. Aslında bu da ilginç bir rastlantı oldu. Kitabın adıyla kitabı okuma sürem arasındaki ilişki de hoş bir tesadüf oldu. Tabii bu durum sadece bir tesadüf olamaz diye düşünüyorum. Yazarın odukça akıcı ve merak uyandıran anlatımı, insan ruhunun derinlerine inmesi ve bunu başarıyla dile getirmesi eseri elinizden bırakmadan okumanızı sağlıyor. Stefan Zweig bir kadının ruhundaki fırtınaları, saklı dünyasını keşfetmiş ve adeta kahramanının ruhunu kuşanmış. Var ettiği kahramanların iç dünyalarıyla harmanlamış kendi iç dünyasını. Anlatılanlar önemsiz gibi görünebilir veya yazar fazla abartmış olabilir diye düşünülebilir. Ama anlatıcı olarak o kadar içselleştirmiş ki kahramanlarının deneyimlerini, iç dünyalarındaki sırlarını... Yazar bir anlamda her bir kahramanının ruhunun gizli odalarına girmiş ve onlarla özdeşleşmiş. Bu da yazarın ruh tahlillerindeki başarısının bir kanıtı.
" Bu ölümcül yara almış adamın halinde metanet vardı; merakla etrafını saran, ardından birden hepsi korkmuş, utanmış, kafası karışmış bir halde kendisine sırtını dönen bu insanların önünde insanüstü, gergin bir metanetle duruyordu..."( 11.s.)
Yazar, pansiyondaki konukların aralarında geçen tartışmaları ve başkahramanların iç konuşmalarını başarıyla aktarıyor. Bazen
iç konuşma tekniğini çok kullandığını düşünebilirsiniz. Ama yine de o satırları dikkatle ve merakla okumaktan alamıyorsunuz kendinizi. Onları daha yakından tanıma merakınızı kamçılıyor adeta. Aslında sanki bir insanın ruh dünyasına keşfe çıktığınızı hissediyorsunuz. Bu da yazarın okuyucusunu avcunun içine aldığı anlar. Bir müddet sonra siz de bu ruh çözümlemelerinden heyecan duymaya başlıyorsunuz ve bir de bakıyorsunuz ki hikayenin sonuna gelmişsiniz.
" Paniğe kapıldım... Öylesine paniğe kapılmış, öylesine felç olmuş, öylesine yıldırım çarpmışa dönmüştüm ki, bilince dair neyim varsa kaybetmiştim... Ona engel olmak, kendimi ondan kurtarmak istedim... Ama iradem felç olmuş gibiydi...( 59.s.)
Buna benzer o kadar detaylı ruh betimlemeleri var ki kahramanların dünyalarındaki içsel yolculuğunuz soluk almadan devam ediyor. Bir bakıma okuru da kendi iç dünyasının kapısını aralaması, itirafta bulunması konusunda cesaretlendiriyor.
En önemlisi de insanların birbirlerini yargılama ve suçlama kolaycılığından uzaklaşıp birbirlerini anlamaya çalışmaları gerektiğine dikkat çekiyor. Bu da bana göre çok değerli bir mesaj. Eserdeki kahraman anlatıcı yazarın dünya görüşüne ve insanlara nasıl baktığına ışık tutuyor.
" ...Insanları yargılamaktansa anlamak şahsen bana daha çok mutluluk verir! "( 18.s.)
Yazar, ruh betimlemelerindeki titizliğini, sanatsal anlatım gücünü tabiat tasvirlerinde de başarıyla ortaya koymuş.
"Riviera manzarasını siz de bilirsiniz.Herzaman güzel bir etki bırakır, ama kartpostal gibi sığdır; renklerini gözünüze usul usul tutar. Bakışların kendine dokunmasına sükunetle izin veren uyuşuk bir
uyuyan güzel gibidir... "( 77.s.)
Eserin içeriğindeki derinlik ve insanın iç dünyasına ayna tutan anlatım, eseri heyecanla okumanızı sağlıyor. Konunun ilgi çekici olmasından ziyade yazarın anlatım tarzı ve insanı anlamaya, çözmeye çalışan sanatçı duyarlılığı eseri ilgi çekici kılıyor. Bu da bir okur olarak sizin Stefan Zweig'i daha yakından tanıma ve başka eserlerini okuma isteğinizi arttıracaktır diye düşünüyorum. Stefan Zweig okunmaya değer bir yazar. Çünkü insan da anlaşılmaya değer! Yargılamadan, insanca bakarak...
22 Ağustos 2019