ŞU DESTANI
Bir Türk kaynağında, yarı tarih sayılacak bir anlatışla yazılı,
eski bir destan parçası, Şu Destanıdır.
Menkıbeye göre Şu, M. ö. lV. asırda yaşamışbir Türk hükümdarıdır.
Onun hayat ve hatırası etrafında söylenen ve Makedonyalı Büyük İskender'inTürk illerine yürüyüşü vakasıyla birleşen bir menkıbe
Türkler arasında M. S. XI. asra kadar yaşamış ve bu asırda Türk diline ait Arapça eser yazan Kaşgarlı Mahmud'un Divanü Lugati't - Türk adlı eserine alınmıştır.
Bu uzun ömürlü destan'ın hikâye ettiği vaka şöyledir:
«Arapların Zülkarneyn dedikleri İskender, Semerkand'ı geçip de Türk yurduna yöneldiği zamanTürklerin hükümdarı Şu idi.
Şu, genç bir hükümdardı; elinde büyük ve kuvvetli
bir ordu vardı. Balasagun yakınında, Şu kalesini bu
hakan yaptırmıştı. Her gün, Balasagun'daki sarayının
önünde, ordu beğleri için 360 növbet vurulurdu.
ŞU ( SAKA) DESTANI
Saka Türklerinin hakanıydı Şu,
Aslan gibi heybetliydi duruşu.
İsa’dan dört yüz yıl önceleriydi,
Balasagun O'nunkonak yeriydi.
Beyleri bilgeydi, ordusu kavi,
Yoktu ona o devirde müsavi.
Dört bucaktan hep elçiler gelirdi,
Herkes onu yüce hakan bilirdi.
Çok değerli armağanlar sunardı,
Boylar arasında hürmeti vardı.
Türk boyları onu sever sayardı,
Buyruğuna baş eğerdi, uyardı.
Muhteşem çadırında otururdu,
Günde üç yüz altmış növbet vururdu.
Zaman hızla böyle akıp geçerken,
Bu iş oldu şu iş olmadı derken,
İskender’de Semerkand’ı geçmişti,
Şu’nun ülkesini hedef seçmişti.
Semerkand’ı geçti diye İskender,
Doğuya çekildi küçük beylikler.
Şu’da telaş yoktu, gayet sakindi,
Beyler telaşlandı bu hâl niçindi?
Kendi aralarında akıl yordular,
Varıp hakan Şu’ya şöyle sordular,
“İskender yaklaştı buyruğun nedir?
Nasıl isterseniz alalım tedbir.”
Beylerin bildiğin hakan bilmesin,
Olmazdı, elbette, bilirdi kesin.
Kırk kumandanını öncü olarak,
Hücend Irmağına doğru salarak,
Gayet gizli göndermişti önceden,
Bir hesabı vardı elbet inceden.
İbrahim Sağır