Osmanlıca yazılışı: Sûf ( sof ) : sûf : صوف
Sûf ( sof ) sözlüklerde yün, yapağı. Yün dokuma anlamlarında tarif edilir. Sûf ( sof ) kelimesinin çoğulu esvâftır. Esvâf koyunyünleri manasına gelir.
Ankara’da Ankara keçilerinden üretilmiş tiftikten yapılmış kumaşlara da sof, sûf adı verildiği bilinmektedir. “ Sof, ince keçi kılından dokunan bir kumaşın adı olup en meşhur olanı Ankara sofudur”[1] “Tiftik keçisinin kıllarından elde edilen ipliğin dokunmasıyla elde edilen sof kumaşı Osmanlı döneminde giyim kuşam endüstrisinde çok önemli bir yere sahipti. Yüzyıllar boyunca dünya üzerinde sadece Anadolu’da ve özellikle Ankara’da yetiştirilen Ankara keçisinden elde edilen tiftik ipliği XV. yüzyıldan sonra dokuma sektöründe önemli bir noktaya gelmiştir. “[2]
Kimilerine göre tasavvuf ehli, derviş manasında kullanılan sofi “ sûfi” sözcüklerinin dervişlerin yün aba ve hırka giymelerinden dolayıdır. Ancak derviş manasındaki sofi sözcüğünün kökeni Yunanca “bilge, usta “ anlamına gelen “sophos” sözcüğüne dayandığı tespit edilmiştir. [3] Sophos sözcüğü Arapçaya belki de “yünlü giyinen bilge” anlamı ile de ilişkili olarak “sûfi “şeklinde girmiştir.
Divan şairleri sofi, sofu , sûf sözcüklerini hem kendi manalarında hem de cinaslı , tevriyeli ihamlı manalarda ve değişik anlam oyunlarına yol açabilecek şekillerde kullanmışlardır.
Dü mengûşun kalender rûy-ı bed- fercâma uydurmuş
Şarabî sofi Engüriden almış câma uydurmuş Nabi [4]
Şarabi, şarab renginde demektir. Sofi, hem yün aba, hem Ankara sufi kumaşı, hem de sûfi – derviş - manalarına gelir. Engüri hem Anlara hem de şarap manasındadır. Câme ise kumaş elbise, hem de câma kadehe şeklinde de anlaşılabilir. Nabi bu sözcükler ile çok çeştili manalara gelebilecek bir beyit yazmıştır.
Kalender derviş kulağına iki küpe ( menguş: tarikatını belli eden kulak halkası ) takarak mendebur suratına uydurmuş. Şarabi rengindeki Ankara sofu kumaşından almış elbisesine ( câme) uydurmuş ( diğer manaLA: Şarabi sofi engüri şarabını kadehine veya elbisesine uydurmuş, Sofu Ankara’dan şarap alıp kadehine doldurmuş )
Sen şarabî sofî-vâr bir içlik eyle kendine
Alıver engüriden bir sof-i vişnâbi bana Kastamnonulu Sadi [5]
KAYNAKÇA
[1] Pakalın, M.Z., (1993) Sof, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, 3.bs., İstanbul: MEB Yayınları
[2] Ankara Kalkınma Ajansı, 2018: s.10)
[3]https://www.etimolojiturkce.com/kelime/sufi
[4] A. Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 442,
[5] A. Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 442,