Dört duvar, örtük bir kapı,
ve ortasında bir küçük pencere;
Almış başını gidiyor içeride,
Nasıl da amansızca bir cendere...
Durgun saatler,
Sonu gelmez işkenceler,
Acı içinde geçiyor hep,
Sükût-u hayale uğradığım geceler...
Zaman hep haklıdır;
Hakkıdır tabi,
Geçip gidecek öyle hiç durmadan;
O gittikçe, sonu gelecek ömrümün,
Sormaya dahi gerek duymadan...
Peki ya sen?
Çekip de kapıyı bir yandan,
Gittiğini mi sandın,
Gönül kapısını kapatmadan...
İşaretlidir benim sorularım,
Bilirim aslında cevabını;
En çok da bu yüzden,
Hep kendimi sorgularım...
Beni konuşturan sebep,
Susturmuşsa seni eğer;
Lâl olsun dilim,
İnan ki buna fazlasıyla değer...
Kırkı çıktı ömrümün,
Yıllara verdim çoğunu;
Darası kaldı bana,
Dolduramadım boşluğunu...
Yine de bir ümit işte!
Der ya hani insan,
Ümit gönülden beslendikçe,
Dayanır mı ki buna can!
Cemil Baştürk