TABİÎYET VE DOĞALLIK NEDİR ANATIM ÖZELLİĞİNDE VE EDADA İÇTENLİK

26.11.2023




TABİÎYET VE DOĞALLIK NEDİR ANATIM ÖZELLİĞİNDE VE EDADA İÇTENLİK


Osmanlıca yazılışı: tabîî :  طبيعى

Tabiî sözcüğü sözlüklerde “Tabiat icabı olan. Tabiatla alâkalı. Normal. Kendiliğinden. Doğal, fıtrî. Bir şeyin kendine hâs. “ anlamları ile ifade edilir.

Eski edebiyatta tabiîlik yani doğallık “ Bir yazının edasının da müeddasının da tabiata aykırı düşmemesi “ olarak tarif edilir.  Eda,; durum alış, davranış, tavır manalarındadır. Müedda sözcüğünün anlamı ise, mânâ, anlam, mefhum, kavram demektir. Müedda “eda eden “anlamına da gelir.

Eski edebiyatta tabiîlik terimi günümüz edebiyatında; anlatımda doğallık, içtenlik veya samimiyet tabirleri ile ifade edilir. Anlatıcının fikirde, düşüncede, duygularda, hayaller içten ve fıtratında olduğu gibi olması ile anlattıklarının uyumlu olması ile doğallık oluşur.

Doğallık; anlatımın, yapmacık tavırlardan,  zorlamalı ifadelerden uzak olan anlatımdır. Anlatımda doğallık;  anlatıcın fıtratına ters veya aykırı olmayan;  anlatıcın kültürü, eğitimi veya konumu ile orantılı olan; içten ve samimi bir şekilde yapılan ifade ve edalardır.

Anlatımın doğal olması, anlatıcının bir şeyi anlatırken samimiyeti, içtenliği, kendi gerçeğine birebir sadık kalabilmesi ile mümkün olabilir.  Doğal anlatım, anlatıcının içten, samimi, kimliği ve kişiliği ile örtüşen, eğitimi ve komumu ile çelişmeyen, şahsi nicelik ve niteliklerini yansıtan, anlatıcının fıtratına uygun olan anlatımdır.

Anlatımda doğallık bazı yazı türleri için çok önemlidir. Özellikle, deneme, gezi, hatırat, sohbet,  gazete fıkraları, röportaj ve öz geçmiş türü yazılarda anlatıcının duygu, düşünce ve ifadelerinde şahsi gerçeği kadar doğal, içten ve samimi olmaması çok ciddi bir hata olur. Anlatıcın kişilik özellikleri, duyguları, düşünceleri, sosyal ve kültürel muhiti, aldığı eğitim ve yaşama biçimi ile anlatımı arasında uyum olmadığı zaman anlatımında doğallıktan söz edilemez.  Kurmaca metinlerde bile bunlara dikkat edilmelidir. Örneğin bir romanda cahil bir çiftçi olarak tanıtılan bir karakter veya tiplemenin sosyeteye karışmış birinin üslubu ile konuşturulması yazarı ve eseri için ciddi hatadır.

Anlatımda doğallığı bozan en ciddi yanlış anlatıcın kendi fıtratı ile çelişen, kendi kimliğini ve konumunu aşan, süslemelere, abartmalar veya taklitlere kalkışmasıdır.  Başkalarının, anlatım edasını, üslubunu, söz dağarcığını, kelime seçimi ve ruh halini taklit etmek doğallığın düşmanındır.


Aykırı Örnek

Divan şiiri hakkında hiçbir şey bilmeyenlerin şiir hakkında ahkâm kesmeleri abes ve muktebestir.

Avrupa ekonomi alanında eğitim alırken divan şiirine özel bir ilgim vardı. Fuzuli’nin şarkı türündeki şiirlerini okurken mest olurdum. Mevlana’nın o yılların Türkçesi ile yazılmış fevkaladeden de daha muhteşem ahenkli gazellerini dinlerken şevke gelmemek mümkün mü? 

Yukarıdaki örnekte anlatıcının kendisi, bildiğini iddia ettiği konularda kendini aşmaya kalkmış, yanlış kelimler seçmiş, başkalarını kelime seçimlerine ve üslubunu taklit etmeye yeltenmiş, pek çok bilgi yanlışına, doğal ve samimi olmayan bir yapmacıklığa düşmüştür.


Uygun Örnek

“Cercis Karı’nın yüzünde kocaman bir beni vardır. Dudak ucundaki beni, sallanan bir dut gibidir. Bu et beni üzerinde, iki kalın tüy de yaşar. Cercis Karı’nın gözleri, öte bir dünyadan bakar. Bakışında ne heyecan, ne de bir tek sevinç vardır. Yüreğinden korkuyu da, sevgiyi de budamıştır. Bakışları iki ıssız buz kuyusu gibi soğuk, iki obruk yutmuş gibi derin ve kopkoyu durur. Bu duygusuz karartıya, bakmaktan herkes kaçınır. Onun gözlerine bakan. Hortlak görmüş gibi korkar. Cercis Kadının gözleri, gözlere çok soğuk bakar. Cercis Kadının gözleri, zemheriden ayaz çalar.

Kapkara bir çul giyinmiş penguen hortlağı gibi, ufkuna resim düşürür. Asadan taraf yan yatan kara bindallı bir cadı tablosunun canlısıdır. Asasıyla topallayan bir cadı kuklası gibi sallana sallana yürür. Kambur sırtı kamarası, asası kürek gibidir. Başını dik tutamayan menekşe gibi solgundur. Kanadı kırı karganın halinden de yorgun durur.” Şahamettin Kuzucular- Alaçıktan Gökdelene- Roman


Uygun Örnek

Bir şeyin yalan olduğunu anladık mı kutsallığına inanmıyoruz demektir; bunun için "kutsal yalan" sözü bir şeyin hem köşeli hem de yuvarlak, hem katı hem de biçimsiz olduğunu söylemek gibi bir saçmadır. Ama duygularını birer düşünce saymaktan çekinmeyenler böyle saçmalarla kolayca bağdaşabiliyor.

Birtakım doğruların gizlenmesi gerektiğini ileri sürmek eski kibarlık, asillik (aristocratie) -aristokrat- düşüncenin bir kalıntısıdır. Bir yanda büyükler, kibarlar, damarlarında mavi kan akanlar var, onlar doğruları bilirler, onların bilmesinden bir kötülük gelmez; ama küçüklere, kibar olmayanlara, kölelere sakın açmayın!... Öyledir kişioğlu: kendisi için ille birtakım ayrıcalıklar ister. Eski acunun kibarlığı, aristokratlığı yıkıldı ama onun yerine aydınlar türedi.. Nurullah Ataç ( Deneme ) 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar