Tanzimat Dönemi Tiyatro

24.08.2016

 

TANZİMAT  HAZIRLIK DÖNEMİ TİYTARO FAALİYETLERİ 1840-1860

Tanzimat Edebiyatı’nın hazırlık döneminde tiyatro, Türk halkının batı medeniyetini tanımasına oldukça yardımcı olmuştur. Tanzimat tan önce Avrupa’dan gelen bazı tiyatro topluluklarının İstanbul’da bir takım temsiller verdikleri bilinmektedir. Bu topluluklar 1839’dan sonra yurdumuzda uzun süre kalmağa ve kendi tiyatro binalarını yapmağa başlamışlardır. Daha çok İtalyan ve Fransız grupların faaliyet gösterdikleri bu ilk yıllarda tiyatronun hemen her çeşidi Türk seyircisine sunulmuştur. 1846’dan itibaren yerlilerin kurduğu Hacı Naum, Hasköy, Şark ve Ortaköy tiyatrolarını 1867’de Güllü Agop tarafından Gedik Paşa’da kurulan Tiyatro-yı Osmanî takip etmiştir.

Osmanlı Tiyatrosu yarı resmi olmasının yanı sıra -Türk tiyatrosunda ilk kez- edebi heyete sahip olmasıyla da dikkatleri çekmektedir. Bu modern tiyatroda Namık Kemal, Ali Bey Ahmet Mithat, Ebuzziya Tevfik, Şemseddin Sami gibi Türk yazarları ile tanınmış batılı yazarların tiyatro eserleri ve yine batının başlıca operaları ile ilk Türk operaları büyük bir ciddiyetle sahneye konulmuştur.

 

Batılı anlamda ilk yerli tiyatro eserimiz, Şinasi'nin 1859 “Şair Evlenmesi” dir. Bir perdelik komedi olan bu eser, 1860 yılında Tercümân-ı Ahvâl gazetesinde bölüm bölüm yayımlanır. Ancak bu eserden önce yazılmış iki tiyatro eserimiz daha vardır. Bunlardan biri 1800'lü yıllarda yazıldığı sanılan "Vak'ayi-i Acibe ve Havadis-i Garibe-i Keşfger Ahmet" (Pabuççu Ahmet'in Garip Vak'aları ve Sergüzeştleri) adlı eserdir. Bu eser 1956 yılında Prof. Fahir İz tarafından Viyana Millî Kütüphanesinde bulunmuştur. İskerleç adında bir yazara ait olan eser üç perdelik bir komedidir. Diğer eser ise Hayrullah Efendinin 1844'te yazdığı "Hikâye-i İbrahim Paşa ve İbrahim Gülşenî"dir. Bu da dört perdelik acıklı bir dramdır. Her iki eserin varlıkları geç öğrenildiği için Şair Evlenmesi ilk tiyatro eserimiz kabul edilir.

Şinasi'den sonra Ali Haydar "Sergüzeşt-i Perviz" ve "İkinci Ersas" adlı manzum oyunlarını yazar. Bu oyunlar, teknik zayıflıklar içeren trajedilerdir. Yazarın ayrıca komedileri de vardır.

Tanzimat döneminin yazarları arasında en etkili olanlar, Namık Kemal ve Ahmet Vefik Paşadır. Namık Kemal'de romantizmin etkileri vardır, oyunları dram türündedir. Ahmet Vefik Paşa, Moliere'den çevirileri ve özellikle uyarlamaları ile başarıya ulaşır. Yalnız, Padişah Abdülaziz'in Meşrutiyet'e karşı olması, meşrutiyet yanlısı olan tiyatrocuları olumsuz etkilemiştir. Namık Kemal'in Vatan Yahut Silistre adlı oyununun sahnelenişi sırasında ve oyun sahnelendikten sonra halkın, Abdülaziz aleyhine ve Şehzade Murat lehine yaptığı gösteriler Namık Kemal'in Magosa'ya, Ahmet Mithat Efendi ve Ebüzziya Tevfik'in Rodos'a sürülmelerine neden olmuştur.

1876 yılında Abdülaziz tahttan indirilir. Meşrutiyet yanlısı Şehzade Murat, akıl sağlığı bozuk olduğu için tahtta kalamaz. II. Abdülhamit, meşrutiyet yönetimi kurmaya söz vererek tahta geçer ve I. Meşrutiyet'i ilân eder. Abdülaziz döneminde sürgüne gönderilen yazar ve şairler sürgünden dönerler. Ancak II. Abdülhamit, kısa bir süre sonra anayasayı yürürlükten kaldırır ve meclisi dağıtır. Bütün yetkileri kendinde toplar. Bundan sonra, tarihimizde "istibdat dönemi" olarak bilinen baskı ve sürgün dönemi başlar.

Tanzimat döneminde Direktör Âli Bey, tiyatro eserleri yazdığı gibi, tiyatronun sanatsal yönüyle de ilgilenir. Ayrıca Ahmet Mithat Efendi, Ebüzziya Tevfik, Şemsettin Sami, Manastırlı Rıfat gibi yazarlarımız tiyatro türünde eser verirler. Tanzimat'ın ikinci döneminde Recaîzade Mahmut Ekrem, başarılı sayılan tiyatro eserleri yazar. Abdülhak Hâmit Tarhan ise oyunlarını okunmak için yazar. Ancak Abdülhamit'in getirdiği sansür nedeniyle tiyatro alanında bir durgunluk görülür. Bu durgunluk, II. Meşrutiyet'in ilânına kadar sürer.

Tanzimat tiyatrosu, toplumun eğitimini amaçlar. Tanzimat dönemi sanatçıları, düşüncelerini topluma aktarmada en etkili araç olarak tiyatroyu görürler. Namık Kemal'e göre "Ahlâk bakımından tiyatronun hizmeti; gazetelerden, kitaplardan daha fazladır. Tiyatro, millete verilmek istenen mesajların en dinamik aracıdır. “Seyit Kemal Karaalioğlu, Tanzimat tiyatrosuna ilişkin; "Konular tarihten, dış ülkelerden, bireysel olaylardan alınır. Gelenekler, görenekler, vatan, millet, yurtseverlik temaları işlenir. Çevirilerden uyarlamalara, klasisizmden romantizme geçilirken komediyle dram arasında görünür. Toplum için sanat' yapılırken konuşma diline, 'sanat için sanat' yapılırken güzel, etkili öz söylemeye, edebî dile gidilir." değerlendirmesini yapmaktadır.

 

 

HİKAYE-İ İBRAHİM PAŞA

Konusunu Kanuni devrinden alan ve 4 perdeden 11 tablodan oluşan Hayrullah Efendi tarafından yazılan  küçük bir dramdır. Konusu, Kanuni'nin Bağdat seferi sırasında Ordu Defterdarı İskender Çelebiyi haksız yere idam ettirdiği ve saltanat hırsına kapıldığı için Kanuni tarafından 1536 da idam edilen sadrazam İbrahim Paşa ile aynı devirde Mısır da ün salmış mutasavvıf İbrahim Gülşeni ve Mısır valisinin oğlu İbrahim Paşa'lar birbirine karıştırılarak Osmanlı imparatorluğu için asıl tehlikenin son söylenen şahsiyetten geleceği söylenmek istenen piyeste, tarihi atmosferi tamamlamak için özellikle dil ve uslübun 16. yy uygun olması dikkat çekicidir.

 

ŞAİR EVLENMESİ

Şinasi tarafından yazılan bir perdelik komedidir. 1860 yılında Tercüman-ı Ahval de sertifika

şeklinde yayınlanmış ve aynı yıl kitap halinde basılmıştır.konu olarak görücü usulü evlenme adetini işlemiştir. Olay basittir fakat kuruluş sağlamdır. Vakanın başlıca iki tarafından yürütülmesi, değişik halk tabakalarından yerli karakterlerin bulunması orta oyununa ait özellikleri içerirken belli bir edebi metin halinde olması, vakanın gelişme tarzı bakımından batılı tarzda bir eserdir.  Eserin böyle bir yapıda oluşu yazarın, orta oyuna alışık olan Türk seyircisini yadırgatmadan batılı tiyatroya ısındırmayı amaçlamıştır. Şinasi, tiyatroyu da düşünce ve bilgileri aktarma aracı olarak görmüştür. Türk tiyatrosunun  komedi türündeki ilk denemesi, drama türündeki Hayrullah Efendinin piyesine göre teknik bakımdan daha ileridedir.  Şinasi kendinden sonrakiler için de teşvik edici olmuştur.

C) İLK MANZUM PİYES

Türk tiyatrosunun ilk manzum piyesini 1866 da Ali Haydar yazmıştır. Üç  adet piyesi vardır. Bunlar; 1- Sergüzeşt-i Perviz 2- Sasaniyan hükümdarlarında ıı. Ersaz'ın Sergüzeşti 3- Ruya Oyunu dur. Bunlardan ilk ikisi trajedidir. Yazar ilk piyesinin önsözünde Türk tiyatrosuna ilk trajediyi kazandırdığını söyler. Ancak kuruş ve teması daha çok dram karakteri taşır. Doğal olarak manzum tiyatro çeşidinin ilk deneme olması , yazarın nazım tekniğine hakimiyet zayıflığı dil ve uslübu cansızlaştırmıştır. Son piyesi ise iki perdelik komedidir.

D) KARAKTER KOMEDİSİ

 

Bir yandan tiyatroda oynanmak üzre tercüme piyesleri hazırlayan diğer yandan da kendisi piyes yazan Ali Bey'in 1- Kokona Yatıyor,2- Misafir-i istiskal,3- Geveze Berber adlı üç komedisi ile Letafet isimli (1899) bir tane operatı vardır. Yazdığı komedyalar tamamen batılı tarzda kuruluşa sahiptır. Sosyal meselelere dokunmaz. Basit karakter komedisidir ki bu tarzın Türk tiyatrosundaki ilk örnekleridir.

 

RECAİZADE EKREM'İN VUSLAT'I

İlk denemesini Afife Anjelik ile 1870 de yapmıştır. İkinci denemesi Atala yahud Amerika Vahşileridir. Afife Anjelik, kocasının yokluğunda uşağının tecavüz teşebbüsüne karşı direnmiş genç bir kadının hikâyesini anlatır. 4 perdelik ve şahısları Fransız’dır. Kitabın kapağında ve yayınlana gazetede telif diye gösterilmesi vakası Fransa’da geçmiş zabıta olayından alındığı ihtimalini güçlendirmektedir. 1872 yılların başında Fransız yazar Şatobriyan’dan çevirdiği Atala romanını piyes haline getirip bastırmıştır. Önemli bir başka tiyatro eseri de Vuslattır(1874). Evlilikte anne- babanın değil çocukların karar vermesi gerektiği şeklindeki sosyal meseleyi ele olan dramın önsözünde, daha önceki denemelerinde yerli olay ve ifadelerin yer almayışından dolayı eleştirilmesine dikkat çekerek haklı olduklarını bunun için Milli bir piyes denemesi olarak Vuslat'ı yazdığını ifade eder. Vuslat daha önce Namık Kemal 'in yayınlanan Zavallı Çotuk’taki temayı aynen tekrarlaması ve karakterler arasındaki benzerlikler nedeniyle değerini zayıflatmıştır.

1914 yılında vefatından sonra basılan konusunu Binbir Gündüz Hikâyelerinden alan Çok Bilen Çok Yanılır komedisi modern tiyatro türünün bütün özelliklerini taşır. Tanzimat döneminin en iyi tiyatro yazarları arasında yer alır.

 

ROMANTİK DRAM

Namık Kemal, Osmanlı Tiyatrosu'nun modernleşmesi için çaba harcarken bir tarafından da oynanmak üzre piyesler yazmıştır. 1867 yılında Avrupaya giden N. Kemal, orada da tiyatro ile ilgilendi ve burada tiyatronun sadece eğlence aracı olmadığını aynı zamanda seyircinin kültür seviyesini yükseltme görevi de olduğunu farketti. Binlerce insana hitap eden bu müessese, bir okuldu.  Paris'ten yazdığı mektuplarda tiyatronun ahlak ve lisan mektebi olduğunu ifade etmiştir.

 Avrupa’dan dönünce Osmanlı Tiyatrosunun edebi heyetine girdi ve 1873 te Vatan yahud Silistre'yi yazdı. Oyun oynandıktan 1 hafta sonra Kıbrıs'a  Magosa kasabasına kalebent olarak gönderildi.3 yıl içinde 600 defa oynandı. Bu sırada N. Kemal, Gülnihal'i (1875) yazıyordu. Kıbrıs da kaldığı 38 ay içinde 4 piyes yazmıştır. 1-Zavallı Çocuk (1873)2-Akif Bey (74),3- Kara Bela(1910),4-Celalettin Harzemşah ( 1875). bu piyeslerin hepsi dramdır.

“Vatan Yahut Silistre” ile “Celalettin Harzemşah “konuları tarihi olaylardır. Teknik bakımdan en kuvvetli eseri “Gülnihal” dir ki vakanın geliştirilmesi, entrik unsurların çok iyi işlenmesi, canlı karakterler olması onun bu eserini güçlü kılar. Vatan Yahud Silistre ise devrin yurtseverlik ve kahramanlık duygularını çok iyi işler. Celalettin Harzemşah ise romantik dramın etkisiyle yazılmıştır. Okunmak için yazılmış, vakası da orta çağ tarihinden alınmıştır.

Özellikle faydalı bir eğlence olarak  tanımladığı tiyatro ile ilgili fikirlerini Celalettin Harzemşah'ın Mukaddemesinden öğrenmek mümkündür. Bu piyes, Abdülhak Hamid'in tarihi piyeslere yönelişini sağlamıştır.

 

Not: N. Kemal-- Zavallı Çocuk, R. Ekrem--Vuslat, A.Hamid- İçli Kız piyesleri arasında yakın tema ve vaka benzerlikleri dikkat çeker.

MİLLİ DRAM TERİMİ

Tiyatro alanındaki başka önemli şahsiyet ise Ahmet Mithat'tır. 1872 yılında Eyvah isimli dramı oynanmıştır. Bu oyunun teması, batılılaşmanın aile üzerindeki tesiri ve evlenmedeki eski adetlerin tenkidi şeklindedir. Burada birden fazla kadın ile evlenme tenkit edilmiştir. Bazı kesimlerce ağır tenkitlere maruz kalan A. Mithat, 1875 te Açık Baş adlı başka bir komedisi ile halkın dini duygularını kötüye kullanan din istismarcılarını eleştirmiştir. 12'ye yaklaşan eserlerinden 7 tanesi basılmıştır. 1875 te, Ahz-ı Sâr Yahut Avrupa'nın Eski Medeniyeti adlı dramı, insan hakları ve Avrupa’daki sınıf mücadelesini anlatmasına karşın başarısız bir dramdır. 1883 te Çerkez Özdenler adlı piyesin kapağında Milli Dram terimi ve hem tiyatroda oynanmak hem de roman gibi okunmak için yazılmıştır ifadesi yer alır. Konusu Osmanlı İmparatorluğu azınlıklarından olan Çerkezlerin yaşayış tarzını anlatır. 1883 te yazılan Fürs-i Kadim'de Bir Facia yahut Siyavuş piyesi ise, konusunu eski İran tarihinden almıştır.

Bu dönem II: Abdülhamit tarafından ciddi tiyatro içerikli oyunlara izin verilmediğinden dolayı, daha çok müzikal eğlence ağırlıklı eserler sahnelenmiş ve buna Hamid de uyarak Çengi yahut Daniş Çelebi (1883), Ziba (basılmamıştır.) adlı tiyatro eserleri yazmıştır.  Haricinde Hükm-i Dil 1884, Zuhur-i Osmaniyan (1879) piyesler yazmıştır. Sosyal meselelere üzerindeki hâkimiyetinin yanı sıra tiyatro tekniğini ikinci plana atmıştır.

KURALSIZ ÜSTAD

Tanzimat Tiyatrosu’nun en verimli ve en mühim şahsiyeti, şüphesiz Abdülhak Hamit’tir. İlk denemesi (1873) Macera-yı Aşk, Fransız ve İngiliz edebiyatlarından gelme tesir ile egzotik bir yapı dikkat çeker. 1874 te Sabr u Sebat ile İçli Kız 'ı yazar ardından Duhter-i Hindu 'yu (1875) yazar. Sabr u Sebat 'ta, atasözleri, halk tekerlemeleri ve cinaslı anlatım vardır. İçli Kız, Zavallı Çocuk piyesinin tesirindedir. Duhter-i Hindu 'da tekrar egzotik anlatıma döner. Bunun sebebini de  şöyle açıklar: Milli Tiyatro, herkese bildiği konuları aktarır oysa tanınmayan azınlıkların ve toplulukların hayatlarını, İslam veya Osmanlı tarihinin muhteşem olaylarını anlatmalıdır. 1916 da yazılan Finten , 19.yy sonundaki İngiltere'yi anlatır.

Hamid, piyeslerinin bir kısmını nesir bir kısmını da manzum yazmıştır. Yadir -ı Harp (1917), Nazife(1878), Nesteren (1877), Eşber(1880), Tarhan (1916), İlhan(1918), Hakan(1953) v.b. Eserleri vardır. Yirmi biri bulan tiyatro eserlerinin hepsi dramdır.  Genellikle romantik dramın tesirindedir. Hanid'in bütün piyeslerinde karakterler ön plandadır. Psikolojik tahlillerine büyük önem vermiştir. Özellikle ihtirasların tahlil ve tasvirinde güçlüdür. Elbette piyeslerinde tamamen sosyal konulardan uzaklaşmış değildir. Vatan ve yurtseverlik konuları Liberta'da dikkat çeker.  İlk piyeslerinde teknik yapıya dikkat ederken sonraları bunu ihmal etmiştir. 1880 den sonraki piyeslerini okunmak için yazmıştır. Bunun için perde bölünüşleri düzensiz olmuştur. Perde sonlarına yaptığı ilaveler piyesin yapısını bozmuştur. Nesteren ve Liberta'yı hece vezniyle yazarken diğerlerini aruz vezniyle yazmıştır. Onun eserlerindeki en büyük kusur dil ve uslüptadır. İlk piyesler konuşma diline yakınken sonraları uzaklaşmıştır. Zaman zaman bütün tiyatro kalıplarını hiçe saymıştır. O kurallar içinde kuralsız bir üstad olmuştur.

SONUÇ

Bütün gelişmeleri kısaca özetleyecek olursak; Batılı anlamıyla tiyatro da   Tanzimat döneminde  görülür. Bu dönemde geleneksel tiyatro  içine giren  türler (kukla, Karagöz, orta oyunu gibi) de varlığını sürdürmüştür. Tanzimat’ın  ilk yıllarında İstanbul’un çeşitli  yerlerinde tiyatro binaları yapılmaya başlandı. Önceleri  özellikle İtalyan  ve Fransız, daha sonra da  Ermeni  tiyatro toplulukları bu binalarda  oyunlar sergiledi. Mihail Naum, Güllü Agop   gibi  Ermenilerin  Türkçe oyunları da  sergilemeleri  önemli bir gelişmeye sebep  oldu. Güllü Agop1868’ de kurduğu Osmanlı Tiyatrosunda ilk kez  düzenli olarak temsiller vermeye başladı;  müzikli  oyunlar dışında  Türkçe oyunlar sergilemenin tekelini 10  yıl elinde tutmuştur. Birçok Türk erkek tiyatro sanatçısı ilk kez bu tiyatroda sahneye çıkmıştır. Müslüman Türk  kadınının sahneye  çıkması şeriat hükümlerine göre  olanaksızdı. Bu yüzden bazı kadın  rollerini  bazı durumlarda yabancı kadınlar ya da  erkekler   oynamışlardır.

Bu tiyatro  1884e  Ahmet Mithatn Çerkez  Özdenler oyununu  oynarken oyun  özgürlük duyguları aşıladığı gerekçesi ile  tiyatro kapatılmış, binası da  yıktırılmıştır. Bundan dolayı bu tarihten 1908  kadar Türk tiyatrolarına  tuluat oyunları egemen olmuştur.

KAYNAKLAR

 

Ahmet Hamdi TANPINAR–19. ASIR TÜRK EDEBİYATI TARİHİ

Ahmet KABAKLI- TÜRK EDEBİYATI 3. CİLT

Hüseyin SEÇMEN- ŞİNASİ

Niyazi AKI- TÜRK TİYATRO EDEBİYATI TARİHİ 1

Mücap OFLUOĞLU- DÜNYA BİR SAHNEDİR

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da