Tanzimat ve Edebiyatımızda ilk Çeviri Eserler.
Tanzimat Dönemi öncesi Türk edebiyatında hikâye ve roman türleri yoktu. Nesir alanında daha çok gazavatname, menakıpname, seyahatname, siyer vb tarih, siyasetname gibi eserle yazılıyor, olay konulu kurmaca eserler ise manzum olarak ve mesnevi türünde yazılıyordu. Tanzimat dönemine kadar şiir nesirden üstün tutulan ve daha çok önem verilen bir ifade etme şekliydi.
Tanzimat edebiyatı nesir alanında bir çığır açmış, onu şiirden daha etkili bir hale getirmiştir. Tanzimat’la birlikte edebiyatı kişisel imge, zevk ve konuları işleme alışkanlığı ve kalıpçılığındaki edebiyatımız süs, kalıp, ortak ve hiç değişmeyen konular içinde kalma anlayışından kopmaya başlayarak halkın okuması, bilgilenmesi, eğitilmesi amacına yönelik eserler üretmeye başlamıştır. Bunu sonucunda divan edebiyatımızın manzum ve nesir türleri ile sanat, dil, konu, şekil içerik ve tutumu terk edilmeye, batılı edebiyatın bu yönlerine sahip çıkılmaya başlanmıştı. Böylece, roman, tiyatro, öykü, makale, sohbet deneme, fıkra, eleştiri vb türler de edebiyatımızda gözükmeye başlamıştır. Bu türlerin edebiyatımıza girişleri ise ilk önce çeviriler yoluyla olmuştur. Bu ilk çevirileri de adapte uyarlama eserler izlemiştir.
Avrupaî anlamıyla tiyatro öykü ve roman Türk Edebiyatına Tanzimat edebiyatı ile girmiştir. Çeviri ile başlayan bu süreç, uyarlama eserler ile devam ederek özgün eserlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamış, özgün eserlerin de ortaya çıkması ile roman, öykü ve tiyatro yazarlığımız bu günkü düzeyine ulaşabilmiştir.
Batı tarzı edebiyata yönelmemizin başlangıcını çeviri eserlerin yayımlanmaya başlaması olarak kabul edebiliriz. Edebiyatımızda ilk çeviri eserler ise 1859 yılında görülmeye başlamıştır. Bu tarihten sonra edebiyatımızda divan edebiyatının edebi zevk, konu ve sanat anlayış, yerini daha toplumcu, halkın eğitilmesine yönelik, sanatı halk yararına düşünen, daha sade bir dille yazılmaya çalışılan, divan edebiyatının klasik nesir ve şir türleri yerine batılı türleri tercih eden bir edebiyat anlayışına yönelme süreci başlamıştır. Özgün roman öykü ve tiyatro eserlerimizin ortaya çıkmasına kadar olan sürede ve 1860-1880 yılları arası çevirilerin yoğun şekilde yapıldığı bir dönem olmuştur.
Özellikle Fransız edebiyatının tesirinde başlayan bu süreçle yapılan ilk tercümeler Türk edebiyatın yüzünü batıya çevirdiğinin ilk işaretleridir. Yurt dışında öğrenim görmüş veya Fransızcayı iyi düzeyde öğrenmiş olan devlet adamlarımız ve edebiyatçılar bu süreci başlatan isimler olmuşlardır. Bunların başında Sadullah Paşa, Yusuf Kamil Paşa, Pertev Paşa, Ahmet Vefik Paşa gibi devlet adamları gelmektedir. Bir başka deyişle edebi anlamdaki değişim halk tabanlı değildir. Bu değişimi eğitimli devlet adamları başlatmış olur.
Türk Edebiyatı'nda roman, Telamak adlı ilk çeviri romanla başlamıştır. Bu eseri Yusuf Kamil Paşa, Fenelon adlı Fransız yazardan çevirmiştir. Bu ilk çeviri eser birçok teknik kusurlarla dolu olmasına kahramanlarının yabancı olmasına, eser özetlenerek çevrilmesine rağmen büyük bir ilgi görmüş "Ahlak kitab " gibi görüldüğünden okullarda okutulmuştur. Yusuf Kamil Paşa tarafından (1279/1862) Fenelon'dan çevrilen Tercüme-İ Telemak'ın, "ihtiva ettiği ahlaki umdeler, bizim için yeni olan hayal sistemi ve taşıdığı Yunani unsurlar" (Tanpınar 1985: 150) ile bir siyasetname havası taşıdığı bilinmektedir ve hem Tercüme-İ Telemak'ta hem de Hayalat-ı DiI'de, kaybettiği birkişiyi arayan tecrübesiz bir gencin başından geçen maceralar ve bu maceraların sonunda ulaşılan mutlu sonun hikâye edilmesi söz konusudur. Her ikisinde de hikâye, amaç değil, araçtır. (1)
Telamak çevirisini adı bilinmeyen bir çevirmen Victor Hugo’nun Sefiller’ adlı romanını" Bir Mağdurun Hikâyesi " adıyla yaptığı çevirisi takip eder. Bu eseri de Vakanüvis Lütfi'nin Daniel Defoe'nin Robinson Crusoe' adlı çevirisi izlemiştir. Bu ilk roman çevirilerini Teheodor Kasap'ın Alexsandır Dumas'tan yaptığı Monte Kristo Kontu adlı romanın çevirisi izlemiştir. Bu çeviriyi de Atala, Paul ve Virginie, adlı çeviriler izlemiştir. Atala'yı Recâîzâde Mahmud Ekrem Chateaubriand'dan 1872’de Türkçeye çevirmiştir.
Mahmut Nedim, Jonathan Swift'in Gülliver'in Seyahatnamesini çevirerek edebiyatımızdaki ilk çevirmenler arasına katılmıştır. Bu çevirilere Şinasi, La Fontaine'den "fabl", Recaizade Ekrem ve Ahmet Mithat Efendi "manzum" çeviriler yaparak katkıda bulunmuşlardır. (2)
İlk tiyatro çevirimiz A. Vefik Paşa , Mollıere'den yaptığı " Zor Nikâh "adlı çeviridir. Bu çeviriyi A. Vefik Paşanın - Moliere’den yaptığı diğer on altı çeviri ve uyarlama eseri izlemiştir.
Tanzimat dönemindeki tiyatro çalışmalarını destekleyen diğer bir yazarımız Ermeni asıllı olan Thedor Kasap'tır. Türk tiyatrosunun yerli kaynaklardan yararlanması gerektiğini savunan Thedor Kasap. Pinti hamit (1875), İşkilli Memo (1874), Para Mesleği (1875) adlı Moliére uyarlamaları yanında Lükresya Borçiya adlı bir oyun da yazmıştır. Alexandre Dumas Pére’den Monte-Kristo (1871) çevirisi de edebiyatımızdaki ilk roman çevirilerindendir.
Tanzimat yıllarında İstanbul'a gelen yabancı tiyatro gruplarının, yabancı dil bilmeyen halkı da tiyatroya çekebilmek, kazançlarını artırmak için, oynanacak oyunların tam çevirilerini yaptırıp yayınlamaları ve temsillerini Türkçe vermeye çalışmaları çeviri dilimizin gelişmesinde büyük yarar sağlamıştır.
Tanzimat döneminde roman, hikâye, tiyatro şiir ve makale alanında yapılan çevirilerin Voltaire, Moliere, Bernardin de Saint Pierre, Chateabriand, Lamartine, Alexandre Dumas Pere, Paul de Kock, Victor Hugo, Alexandre Dumas Fils, Jules Verne, Racine, L'abbe Prevost, Octave Feuillet, Jean-Jacques Rousseau, Eugene Sue, Georges Ohnet, gibi Tanzimatçıların en çok beğendikleri şair ve yazarlardan yapıldığı dikkati çekmektedir. Edebiyatımızda yapılan ilk çeviri ve uyarlama eserler de bu yazar ve şairlerin eserleri olmuştur.
Batı dünyasını oluşturan bilimsel, teknolojik gelişmeleri anlamak maksadıyla, fizik, kimya, jeoloji, biyoloji bilimlere ait makale ve eserlerin çevrilmesiyle çalışılması çeviri alanında yapılan çalışmalara ayrı bir zenginlik katmıştır.
Bu ilk dönemde bu tercüme eseri takip eden birçok eser daha çevrilmişti. Ancak, bu eserlerdeki en büyük sorun "dil"di. Dil oldukça ağırdı. Alışılagelen eski dil kullanımı Batı romanına uygun değildi. İkincisi de batı kültürü ile Osmanlı kültürü arasında ki ahlak farkıydı. Çevrilecek eserler Müslüman ahlakına ters düşmemeliydi. Tanzimat döneminin ilk özgün tiyatro eserini Abdülhak Hamit'in babası Hayrullah Efendi yazmıştır. Hayrullah Efendi'nin yazdığı bu eserin adı Hikaye-i Der İbrahim Paşadır. Eserin konusu 16 yy Kanuni zamanıdır.
Türk tiyatrosunun ilk manzum piyesini 1866 da Ali Haydar yazmıştır. Üç adet piyesi vardır. Bunlar; 1- Sergüzeşt-i Perviz 2- Sasaniyan hükümdarlarında ıı. Ersaz'ın Sergüzeşti 3- Ruya Oyunu dur.
Tanzimat dönemiin ilk roman ve tiyatro çevirmenlerinde biri de Thedor Kasap’tı. İlk mizah dergimizin sahibi olan (3) T. Kasap Türk tiyatrosunun yerli kaynaklardan yararlanması gerektiğini savunarak Pinti Hamit (1875), İşkilli Memo (1874), Para Mesleği (1875) adlı Moliére uyarlamaları yazmış ayrıca " Lükresya Borçiya" adlı bir de oyun yazmıştır. T. Kasap'ın Alexandre Dumas Pere’den yaptığı Monte-Kristo (1871) adlı çevirisi de edebiyatımızdaki ilk roman çevirilerinden dir.
Kaynakça
1. https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/edebiyad/452-yusuf_kamil_pasa_hayatiede
Sakine ÖZTÜRK ÇELİK, Çocuk Edebiyatı, shf. 206 https://www.anadolu.edu.tr/aos/
2. https://tr.wikipedia.org/wiki/Diyojen_%28dergi%29