Kırılgan çizgisinde sendelemişse zaman İnsanlık destanını kime söylesin ozan Türküler geliyordu Rumeli’den sitemkâr Hiç böyle esmemişti Balkanlar’dan bu rüzgâr Vurulur mu bir kartal en onulmaz yerinden Anadolu hicrana yol almış kederinden Haneler doksan üçten kalma dertle yaralı Ağıtlar kanat kanat yüreklerse karalı Ne hicrî bir takvimin tükenen yaprakları Ne de bir coğrafyanın elde son toprakları En güzel yerinden mi bölünmüştü bir rüya Bu acı ve kederi kime gösterdi dünya
Ağlarken Anadolu anaların ahında Dokundu kefenimiz gafletin tezgâhında Kimler taşısın şimdi adalet sancağını Muhacirler kaybetti dağılan ocağını Rumeli uzaklardan bir içli veda arar İstanbul bu bozgunu şimdi kimlerden sorar Tarihin görmediği ihanet vurdu bizi Kurudu gözyaşımız fitne savurdu bizi Bu bahçenin gülünü kim dikti kimler derdi Bizi bizle vurdular kim bilir kim söylerdi Kan düşmüşse kâğıda kalem neye dokunsun Tarihin bu sayfası hangi dilden okunsun
Ruhunun heykelini dikmek için toprağa Haykırdı Anadolu can verdi her yaprağa Düşsün artık yollara İsmailler sorgusuz Kuruldu cenk meydanı sizi bekler korkusuz En güzel düşlerinden uyanıp nevcivanlar Daldılar bir ateşe yanmada can bulanlar Ten kafesinde kalan nefse hayat günahtır Ruhlar keskin bir bıçak som çelik nişangâhtır Yürüyor Mehmetçikler başı dik alnı apak Kuşanmıştır ölümü elde kefendir bayrak Yer gök tanık çağrıldı son insani savaşa Gelibolu önünde mahşere denk kargaşa
Şu deniz dedikleri simsiyah bir heyula Gerinir karşımızda demir çelik dağıyla Kapkaranlık perdeden çıkıp geliyor vahşet Yırtsa bir el perdeyi düşecek maske elbet Dökülecek sahneye haçlının çirkin yüzü Utanacak kendinden yok söyleyecek sözü Queen Elisabeth ki kin kusuyor uzaktan Tabyalar titriyordu bitmeyen infilâktan Gökte martı çığlığı sesi var gölgesi yok Her taraf toz ve barut alacak nefesi yok Bu nasıl bir aynadır kimse görmez kendini Dost ve düşman yan yana ele vermez derdini
Anzak koyu önünde durup saklanmak kolay Büyür namlu ucunda Elli Yedinci Alay Bu hak ile batılın sanki ilk davasıdır İman ile inkârın say ki ilk kavgasıdır Yarbay Hüseyin Avni direniyor siperde Toz duman olmuş birlik el ayak parmak yerde Pusatsız kaldığını kimseler bilmeyecek Tükense de bir alay onursuz ölmeyecek Top ve mermi önünde göğsüyle duran asker Mermisi bittiğinde türküyle vuran asker Tarihin son destanı gözlerinden geçiyor Şehitlik şerbetini ab-ı revan içiyor
Mecidiye tabyası bir topçu bataryası Kollarında mavilik sular onun deryası Koca Seyit pusuda gözleri çakmak çakmak Ahd ü peymânı vardır zırhlıları vuracak Geçiyor uzaklardan şu Queen Elisabeth Arkasında kıvrılmış bakıyor yılan Bouvet Dünyayı sallar gibi kavradı son mermiyi Vurdu Seyit Onbaşı Ocean denen gemiyi Deniz cana susamış dostlarını yutuyor Görenleri bir korku düşeni kan tutuyor Şeyh Galip tabiriyle sanki yanıyor deniz Kızıl yakamozlarla yanıp kanıyor deniz
Dümeni yok aklı yok pusulası kırıldı Çanakkale önünde bir dev gibi kuruldu Bu dilsiz yığınlarla Bâbil sınandı en son Lisanlar ki keşmekeş yakındır bilinen son İstila kıtasının meczup hayaletleri Dökülüp gemilerden buluyor yiğitleri Damlayınca sulara korkunun ılık kanı Kavuştu birbirine Boğaz’ın iki yanı Ateş su deryasında akıl üstü bir vahşet Bu nasıl bir savaştır dehşet mi işte dehşet Ölümü öldürenler kan kusturdu düşmana Meçhul değildir adı Mehmetçik derler ona
Gözleri mi kör oldu semada uçan kuşun Bire bin yankı buldu gökleri yırtan kurşun Deniz ki balıkları ateşte kan içiyor Semenderler yanından ürpererek geçiyor Şefkat bazen yaralı bazen korkuya düşer Şu şanlı duruşa bak şaşıyor buna beşer Kollarında bir Hintli donup kalmış ateşte Ruhu arş-ı alâda kendi dünyada işte Şefkatiyle sardıkça onulmaz yaraları Kendisinden utanır insanlık paryaları Ey kahraman şehit adın her şeye değer Ruhunu yoğuruyor Hak ve Resul Peygamber
Süngüler şahadetle ışıl ışıl göklerde Allah Allah nidası sel oldu bölüklerde Bir zafer müjdesi var Mehmetçiğin alnında Ruhlar keskince bıçak nasıl dursun kınında Gönlünde Sultan Ahmet gözünde Ayasofya Ay yıldızlı bir bayrak seyrinde bitmez rüya Kalbinden geçenleri okusa bir Fransız Nedamet kelamında dilsiz kalır İngiliz Varlık ile donanan yokluğu nerden bilsin Bir inancın azmini düştüğü yerden bilsin Bu savaş sayıların kendini inkârıdır Aklı kuyuya düşmüş çağın intiharıdır
Tarihin son destanı ufuklardan belirdi Çanakkale zalimin dize geldiği yerdi Sanki güneşi almış arkasına bir ordu Aylar yıllarca süren seferden geliyordu Şehitlik payesiyle kimi Mevla’yı seçti Kimi İbrahim oldu kordan alevden geçti Soluk bir resim artık dünden kalan her anı Şehitlikler donatmış tabyalarda her yanı Onurlu savaşçılar yatar orda göz göze Gelincik tarlaları sanki geliyor söze Gelibolu sırtları şimdi gülden laleden Rüya gibi bir destan geçti Çanakkale’den
Seferi (Nurcan Bedir Ören)
7 years ago
Sebahattin Günday
7 years ago