TEFEKKÜR ÜZERİNE

03.06.2016

 
TEFEKKÜR ÜZERİNE
Halit Yıldırım
Şair – Yazar
 
 
İnsan “ahsen-i takvim” (=en güzel bir biçimde) yaratılmıştır.
Filozoflar insanı tarif ederken “insan düşünen bir varlıktır” derler. Bu aslında çok yerinde bir tespittir. Zira insan “ahsen-i takvim” (=en güzel bir biçimde) yaratılmıştır. Bu yaratılışın bir diğer buudu  da insanın içtimai bir varlık olmasıdır. İnsanoğlunu diğer yaratılmış nebatat ve hayvanattan ayıran en önemli özelliği de düşünme melekesine sahip olmasıdır.
İnsana verilen her özellik, her meleke, her organ onun için ayrı bir nimettir. Düşünce ya da eski tabirle tefekkür nimeti sayesinde insan başta kendini, etrafını ve dünyasını tanır. Bu tanımaklık neticesinde insan; kendi yaratılış esprisini anlar ve “men arefe nefsehu, fe gad arefe rabbehu” yani “Kim kendini bildi, Rabbini bildi” sırrına agâh olur.
Okumak bizi bilgi ve fikir sahibi yapar. Fikir ise insanları düşünmeye zorlar. Ama en zor şeydir düşünmek...  Necip Fazıl’ın ifadesiyle düşünmek; “çileye talip olmaktır”. Ateşte ve cımbızda bile olmayan bir işkencedir ona göre fikir çilesi…
Düşünmek yani tefekküre dalmak da tıpkı okumak gibi Rabbimizin emridir ve bu gaye ile tefekküre dalmak bir ibadettir. Kur’an’da birçok ayette insanoğluna: “Hiç düşünmüyor musunuz?” hitabı vardır.
İlerlemek; horul horul uyuyarak değil, harıl harıl çalışarak mümkündür.
 Düşünmek aslında okumakla kazandığımız bilgilerin, edindiğimiz hayati tecrübelerin inancın ve vicdanın süzgecinden geçirilmesi, aklın terazisinde tartılması olayıdır. Ham bilginin bu şekilde işleme tabi tutulması o kişide kültürel bir birikim oluşturmaktadır aynı zamanda…
Buradan da anlaşıldığı gibi düşünme, kelime ve kavramlar sayesinde insan beyninde gerçekleşiyor. Okumak sonucu insanın dağarcığındaki kelime ve kavramlar çeşitlenmekte ve bu çeşitlilik de kişiye düşünce derinliği kazandırmaktadır.
Kelime zenginliği bir diğer ifadeyle dil zenginliği düşünceye derinlik kazandırırken bu derinlik de dili beslemektedir. Dil ise; bir insanın yaşadığı toplumla irtibat kurduğu en önemli bir araçtır. Dil sayesinde insanlar duygu ve düşüncede ortak bir noktada buluşur ve buluşma o topluluğa millet olma özelliği kazandırır.
İlerlemek isteyen, ileri bir medeniyet kurmak isteyen, bağımsız kalmak isteyen her millet okumak ve düşünmek zorundadır. Bir şeyler üretmenin yolu da düşünmekten geçer.
Düşünmek ve fikir üretmek; insanın yaratılış gayesine en uygun bir davranıştır ve onu tüm mahlûkattan ayıran en önemli özelliktir. Zira düşünme geleceği planlamadır. Yazar Selahattin Yaşar’ın ifadesiyle ilerlemek; horul horul uyuyarak değil, harıl harıl çalışarak mümkündür.
Her insan bir şekilde düşünür. Ancak düşünmesi gereken şeylerden ziyade Şair Yücel İpek’in de dediği gibi “Politikacımız; seçimi, sade vatandaşımız; geçimi, sanatçımız da biçimi” daha çok düşünmekte.
Düşüncede derinlik okumakla mümkündür. Bilgi seviyesi sığ olan bir kişi o derece düşünür. Düşünceleri sathidir ve basitliklerle doludur. Engin bir kültür birikimine sahip kişi de o nispette şümullü düşünme melekesine sahiptir.
Aslında burada bir parantez açılması da icap eder. Yazımızın konusu olan düşünmek fiilinden maksadımız, aslında esas anlamını daha iyi kavrayan tefekkür fiilidir. Yoksa madde planında sathi bir düşünce hayvanat için de geçerlidir. Zira bir hayvan da hayatını devam ettirebilmek adına da karnını nerede, nasıl ve ne ile doyuracağını düşünür. Bir yırtıcı hayvan pusuya yatarak avını nasıl parçalayacağını, ona ne zaman ve hangi cepheden saldıracağını hesaplar. Bu düşünce; yazımızın konusu olan bir düşünce değildir. Daha şümullü ve daha doğru bir ifade ile tefekkür değildir.
Yeni bir medeniyet inşa etmek için bu günün gençliğine “neyin düşünülmesi” yerine, “nasıl düşünülmesini” öğretmek boynumuzun borcudur.
Günümüzde toplumumuz düşünce tembelliğine itilmiş veya bu illete yakalanmış durumdadır. Bunun birçok sebebi vardır. Düşünmeyi engelleyen sebepleri sıralarsak; çarpık eğitim sistemi, dimağları uyutan internet ve telefon çılgınlığı, gençleri tehlikeli mecralara çeken özendirici medya faaliyetleri ve ekonomik sebepler en başta akla gelen amillerdendir.
Hiçbir ilmi, ahlaki ve sanat değeri olmayan yayınlar da kişileri düşünmekten alıkoyar. Yukarıda belirttiğimiz gibi insanımızı tehlikeli mecralara çeken, sorumsuz ve sınırsız bir hayat biçimine özendirici her türlü yayın da insanı düşünmekten alıkoyar.
İnsanımızı tefekkürden alıkoyan bir diğer önemli amil ise ideolojik dayatmacılıktır. İnsanımıza ve özellikle gençlerimize düşünme kalıplarını vererek onları düşünmeden alıkoyan bir yapımız var. İnsanlarımız hayatın her kulvarında hazırcılığa ve kolaycılığa alıştırıldığından düşünce konusunda da hazırcılığa ve tembelliğe alıştırılmıştır. Zira birçok kişi mensubu olduğu fikrin, topluluğun liderlerini kendileri adına düşünen mutlak kişiler olarak görmekte… Birileri düşünürken diğerleri bu fikirleri hiç sorgulamadan, üzerinde hiç düşünmeden aynen kabul etmekte ve papağanvari tekrar etmekte…
Aydınlık yarınlar için, gençlerimizde idrak eksikliğine sebep olacak bu tip hazırcı yaklaşımlar onların başına geçirilen tek delikli bir çuvaldan başka bir şey değildir. At gözlüğü de dediğimiz bu yaklaşımlar yüzünden yıllarca gençliğimiz hayata tek pencereden baktırılmış, onların sadece madde planında haz ve hız arasında yaşamaları istenmiştir. Yaratılış gayesi unutturulmuş, milli ve manevi değerlerden yoksun yetişen nesiller; kendilerini yetiştiren ideolojilerin elinde adeta bir oyuncak, bir köle gibi yaşamışlar, efendilerinin işareti ile birbirlerini yok etme yarışına girmişler, terörün, kaosun, anarşinin girdabında yok olup gitmişlerdir.
Öyleyse yarınlarımızı kurtarmak, yeni bir medeniyet inşa etmek için bu günün gençliğine “neyin düşünülmesi” yerine, “nasıl düşünülmesini” öğretmek boynumuzun borcudur.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Hüseyin Demir

Hüseyin Demir

8 years ago

Ellerinize sağlık

Halit Yıldırım

Halit Yıldırım

8 years ago

@halityildirim980 | Teşekkürler Hüseyin Bey

Şahin Mutlu

Şahin Mutlu

8 years ago

“Madde planında sathi bir düşünce hayvanat için de geçerlidir. Zira bir hayvan da hayatını devam ettirebilmek adına da karnını nerede, nasıl ve ne ile doyuracağını düşünür. Bir yırtıcı hayvan pusuya yatarak avını nasıl parçalayacağını, ona ne zaman ve hangi cepheden saldıracağını hesaplar. Bu düşünce; yazımızın konusu olan bir düşünce değildir. Daha şümullü ve daha doğru bir ifade ile tefekkür değildir. Öyleyse yarınlarımızı kurtarmak, yeni bir medeniyet inşa etmek için bu günün gençliğine “neyin düşünülmesi” yerine, “nasıl düşünülmesini” öğretmek boynumuzun borcudur.” Bâki selam ve muhabbetle paylaşımınız için teşekkürler.. Bu güzel yazınızın çağrışımlarına ek ve özet olarak düşüncemi paylaşmak isterim: _ Kemiyet mi- keyfiyet mi / diploma vermek mi- me’zûn etmek mi / Öğretmen mi – Muallim mi / öğrenci mi – Talebe mi _Ve.. Öğretmen Yetiştirme Siistemimiz!... Öğretim mi – Eğitim mi!... Kelimelerin ve Kavramların Dünyası Ne Alemde !... Güzel paylaşımlarınızın daim olması dileklerimle Hoşça bakın zâtınıza… Şahin Öğretmen

Halit Yıldırım

Halit Yıldırım

8 years ago

@halityildirim980 | Ve aleyküm selam Şahin Hocam. Evet kemiyet değil keyfiyetlerin peşinde olmalıyız. Yorumunuz için çok teşekkür ediyorum.