KategorilerEDEBİYATTasavvuf Edebiyatı Aşık ve DivanTekke ve Zümre Edebiyatı Nazım ve Nesir Türleri Şairleri Genel Özellikler

Tekke ve Zümre Edebiyatı Nazım ve Nesir Türleri Şairleri Genel Özellikler

24.08.2016

 


Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatı, İslâmiyet'in ve Tasavvufun etkisiyle ortaya çıkmıştır. İslâmiyet'in kökleşip yayılmasında büyük etkisi olan tasavvuf, zamanla edebî eserlerde de işlenmiş, din ve tasavvuf, edebiyat aracılığıyla yayılmaya çalışılmıştır. Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatına Tekke edebiyatı da denir. Dinî-Tasavvufî Türk edebiyatında asıl olan sanat yapmak değil, dinî-tasavvufi düşünceyi yaymaktır. Tekke şairlerinin çoğu tarikatlarda yetişmiş şeyh ve dervişlerdir. Tekke şiiri, halk şiirinden de divan şiirinden de nazım şekilleri almıştır.

Yüzyıllara göre Tekke Edebiyatını en önemli temsilcileri şunlardır:
12.yy.: Hoca Ahmet Yesevi
13.yy.:Yunus EmreHacı Bektaş-ı Veli
14.yy.:Kaygusuz Abdal
15.yy.: Hacı Bayram-ı Veli, Eşrefoğlu Rumi, Seyyid Nesimi
16.yy.: Pir Sultan Abdal- Kul Himmet
17.yy.: Niyaz-ı Mısrî, Sinân-ı Ümmî, Hüdâi- Kul Nesimi
18.yy.: Sezai
19.yy.: Kuddusi, Turâbi

 

En belirgin özellikleri şunlardır:

Genel Özellikler:


a)Gerek dini-tasavvufi görüşler, gerek bunların işlenişi yönünden Arap-İran Tasavvuf Edebiyatları'nın etkisi söz konusudur. Ancak etkilenme, Divan Edebiya­tı’ndaki boyutlarda değildir.
b)Tasavvufa alt kavramları anlatan terimler dolayısıyla yabancı sözcük ve tamlamalar Âşık Tarzı Edebiyat’tan daha fazladır.
c)Eserlerin çoğunluğu yazılı olarak oluşturulmuş ya da sonradan yazıya geçirilmiştir.
d)Manzum eserler, düzyazılılardan çoktur.
e)Ağırlıklı olarak hece öIçüsü kullanılmıştır. Ama aruzu kulla­nanlar da çoktur.
f)Dörtlüklerle kurulan ve koşma biçiminin özelliklerini taşı­yan şiirler çoğunIuktadır. Beyit birimiyle gazel, kaside, mesnevi biçimli şiirler de yazılmıştır. Divan tarzı tevhit, münacaat, naat türü şiirlere rastlanır.
g)Tekkelerde ve halkın karşısında şiirlerin okunuşu sıra­sında ya da ayinlerde müzik eşliği oldukça yaygındır.

Bu özelliklerin dışında kalan; Eserlerini aruz ölçüsüyle ve Di­van Edebiyatı diliyle, hatta tamamıyla Arapça-Farsça yazan tasavvufçular da vardır. Örneğin Mevlana, Anadolu’da yetişen ilk ve en büyük Türk Mutasavvıf olduğu halde, eserlerini Fars­ça yazmıştır. Şeyh Galip, Divan tarzında eser verdiği için Tek­ke Edebiyatı çerçevesinde düşünülmez, Divan Edebiyatı men­subu sayılır. 

Yunus Emre(1240?-1320?):Tekke Edebiyatı’nın en bü­yük ismidir. Dünya çapında ün yapmıştır. Nerede ve ne za­man yaşadığına dair kesin bir bilgi yoktur. Eskişehir-Sivrihisar, Karaman dolaylarında yaşadığı kabul edilir. Eskişehir -Sarıköyde Yunus’a ait olduğu kesine yakın bilinen bir mezar vardır.Halka halk diliyle seslenerek,halkın şairi olmayı bilmiştir.İlahileri yüzyıllardır hem halkın belleğinde hem de elle ço­ğaItıIan divanlarında yaşamış,günümüzde düzenli basımları da yapılmıştır.Tasavvuf terimlerinin dışındaki kullanımları sade halk diliyledir.Genellikle hece ölçüsünü,bazen de aruzu kullanmıştır.Beyit birimiyle yazılmış şiirIeri,dize ortalarına yerleştirilen duygulu ve coşkun bir dille ilahi aşkı ve tasavvuf inanç­larını işlemiştir.İslam inançlarından kaynaklanan bir hümanizm(insan severlik) düşüncesine sahiptir.Şiirleri “Yu­nus Emre Divanı” adıyla bir araya getirilip yayımlanmıştır.Risaletü’n-Nushiyye(Öğütler Kitabı) adlı öğretici eseri,mesnevi biçiminde ve aruzla yazılmıştır.

 

 

TEKKE EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ/BİÇİMLERİ

 

Tekke şiirinde görülen ve dinsel içerikli konuları işleyen ilahi, nefes, deme, sathiye ... Gibi ürünler nazım biçimi değil, birer nazım türüdür. Çünkü bunlar da koşma tipi nazım biçimiyle ve hece ölçüsünün genellikle 7, 8 ve 11'li kalıplarıyla söylenir. Söz konusu türlerde dörtlük sayısı genellikle 3-7 dir. İlahi, nefes ve demeler, bestelenerek söylenir.

Ayin: Mutasavvıflara has bazı hal ve hareketleri ifade etmek için ilk defa İranlılar tarafından kullanılan ayin terimi daha sonra Türk Tasavvuf Edebiyatına da geçmiş Mevlevilerin sema meclislerinde söyledikleri ilahilere verilen ad olmuştur.

Durak:

Mevlevi dışındaki tarikatların hemen hepsinde bulunan fakat genellikle Halveti Tarikatına mensup kişilerce zikrin birinci bölümünü teşkil eden Kelime-i Tevhidden sonra İsm-i Celal zikrine geçmeden önce verilen orada bir ya da iki zakir tarafından her makamdan okunan, serbest olarak bestelenmiş Türkçe manzumelerdir.
 

Deme

Alevi-Bektaşi tarikatından tasavvuf şiirlerinin tarikatlarını ve hareketleriyle ilgili temaları işleyen, sorunlarını konu edinen şiirlerine "deme" adı verilir. Genellikle 8'li hece ölçüsüyle yazılan demeler saz eşliğinde kendine özgü bir makamla söylenir.
 

Duvaz: Düvaz imam,düvaze,imam da denilen duvazlar On İki İmam'ı öven nefeslerdir.
 

Cumhur: Mevlevi ve Bektaşi dergahları dışında topluca okunan ilahilere verilen addır. 
 

Hikmet: Dini ve tasavvufi halk şiirinde şairin anlayış ve sezgilerine göre din konularını işleyen şiirlere denir
 

İlahi

Herhangi bir tarikatın izini taşımaksızın Allah'ı öven şiirlere denir. Daima özel bir ezgi ile söylenir. Divan şiirindeki tevhit ve münacaatın Halk edebiyatındaki karşılığıdır. En ünlü şairi Yunus Emre'dir.

Değişik tarikatlara göre "deme, nefes, âyin" gibi adlar alır. Şekil olarak Koşma biçimindedir. Yani dörtlüklerden oluşur. Son dörtlükte şairin adı veya mahlası geçer. Genelde 7'li hece ölçüsü kullanılır. Bazı ilahilerde aruz vezni kullanılmıştır. Aruz vezninin kullanıldığı ilahiler gazel şeklindedir.
 

Nefes

Bektaşî şairlerinin yazdıkları tasavvufî şiirlerdir.  Nefeslerde genellikle tasavvuftaki vahdet-i vücut (varlığı birliği) kavramı anlatılır. Bunun yanı sıra Hz. Muhammet ve Hz: Ali için övgüler de söylenir. Nefeslerde kalenderane ve alaycı bir üslûp göze çarpar.
Edebiyatımızda Pir Sultan Abdal nefesleriyle ünlüdür.
 

Nutuk

Tekke Edebiyatı'nda Pirlerin ve mürşitlerin, tarikata yeni giren müridleri bilgilendirmek tarikat derecelerini ve tarikat adabını öğretmek amacıyla söylenen didaktik şiirlerdir.
 

Devriye

Evrendeki canlı cansız her şey Allah'tan gelmiştir, yine Allah'a dönecektir. Bu felsefeyi yansıtan şiirlere Tekke edebiyatında devriye denilmiştir.
 

Şathiye

Dini ve tasavvufi halk şiirinde genel olarak mizahi manzumelere şathiye adı verilir. Tasavvufi konuları işleyenleri şathiyat-ı sûfiyâne adını alırlar. İnançlardan alaylı bir dille söz eder gibi yazılan şiirlerdir. Görünüşte saçma sanılan bu sözlerin, yorumlandığında tasavvufla ilgili türlü kavramlara değindiği anlaşılır. Bu tür şiirlere genellikle Bektaşi şairlerinde rastlanır. Medrese hocalarına göre bu şathiyeler küfür sayılır. Bu türün en tanınmış şairi Kaygusuz Abdal'dır.
 

Tapuğ:

Gülşeni tarikatında ayinler sırasında okunan şiirlere tapuğ denir.


 

TEKKE EDEBİYATI : MENSUR TÜRLER

 

Düz yazı (nesir) olarak yazılmış veya yazıya geçirilmiş yapıtlardır.

Fütüvvetname

Fütüvvetle ilgili değerlendirmelerin, geleneklerin yer verildiği, fütüvvetin ilkelerini, tarihini, niteliklerini, törelerini konu edinen yapıtlara verilen addır. Bu yapıtlarda, fütüvvetlerin özellikleri açıklanır, fütüvvet yoluna girerken uyulması gereken kurallar belirtilir. Günümüze ulaşan en eski fütüvvetname,

Şeriat, Arapça kökenli bir sözcük olup; "yol, mezhep, metod, âdet, insanı bir ırmağa, su içilecek bir kaynağa ulaştıran yol" anlamına gelir. İslam dinindeki terimsel anlamı ise "ilâhî emir ve yasaklar toplamı", "İslam'ın kutsal kitabı Kur'an'ın âyetleri, İslam'ın son peygamberi olan Muhammed'in söz ve fiilleri (sünnet/hadis) ve İslâm bilginlerinin görüş birliği içinde bulundukları hususlara dayanan ilâhî kanun"dur.

10. yüzyılda mutasavvıf Sülemi tarafından yazılan Arapça Kitab ül-fütüvve'dir.

Silemi, yapıtlarında, füttüvetin kurallarından, yol ve yordamından söz eder; fütüvveti uygunsuz davranışlardan kaçınmak, Tanrı'ya itaat etmek, ahlak üstünlüklerini, güzelliklerini korumak şeklinde tanımlar.
 

Gazavetname

Türk Edebiyatı'nda, savaşları konu edinen yapıtlara verilen isimdir. Türkler'in tarih boyunca oluşturdukları sözlü ve yazılı edebiyat geleneğini ve bu geleneğin ürünlerini içerir. Türk edebiyatı tarihsel gelişimi içinde üç ana bölümde incelenmektedir: İslamlık'tan önceki Türk edebiyatı, İslam uygarlığı etkisinde gelişen Türk edebiyatı, batı uygarlığı etkisinde gelişen Türk edebiyatı. Bu sınıflandırma Türkler'in girdikleri din ve kültür çevrelerinin belirleyici etkisi göz önüne alınarak yapılmıştır.

Gazavetname ile daha çok din düşmanları üzerine, gazilerin düzenledikleri akın ve savaşları, bu sırada gösterilen kahramanlıkları anlatan yapıtlar kastedilir. Bu kentin ya da bir kalenin alınmasını konu edinen yapıtlara "fetihname", düşmanın yenilgisiyle biten savaşları konu edinenlere ise "zafername" denirse de, bu gibi farklılıklar daha sonra birbirine karıştırılmış ve bunların tümüne birden "gazavetname" denilmiştir.


Menakıbname

Menakıbnamelerde, kahramanların, din ulularının, tarikat büyüklerinin yaşamları, gösterdikleri kerametler yer alır. Kahramanlar, olağanüstü nitelikler taşır, olağanüstü işler yaparlar.

 

 

Özet

İslamiyet sonrası dinsel halk edebiyatının içeriğini tekke ve tarikat çevresinde yetişen kişiliklerin ürünleri oluşturmaktadır.

Dinsel halk edebiyatının belirgin karakteri, tasvvufi bir içeriğe sahip olmasıdır. İslam inancını değişik biçimlerde algılayıp yaymaya çalışan ve bu düşünce etrafında örgütlenen tarikatlar çevresinde beslenen dinsel halk edebiyatının en önemli kolu Alevi-Bektaşilik koludur.

Orta Asya Türk kültürünün baskın izlerini taşıyan ve İslam inancına karşı daha esnek bir

İnanca sahip olan bu çevrelerde şiir, saz eşliğinde dile getirilmekte ve dinsel törenlerde bu ikili başköşede yer almaktadır. Bu edebiyatın beslendiği düşünce kaynağı İslam inancı ve tasavvuftur.

Bu ana temayı gerek manzum gerekse mensur eserlerin tamamında görmekteyiz. Dindışı halk edebiyatı ürünleri ile dinsel halk edebiyatı ürünlerinde vezin ve nazım şekillerigibi dış unsurlar bakımından belirgin bir ortaklık görülür.

Tasavvufi halk edebiyatının Türkler arasında yayılmasını 'Hikmet' adı verilen dinsel-tasavvufişiirleriyle tekke şiiri geleneğinin oluşmasını Hoca Ahmed Yesevi sağlamıştır. Bu tür,esas yükselişini, ünü ve etkisi bütün zamanlara yayılan Yunus Emre'yle yaşamıştır. Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Kaygusuz Abdal, Eşrefoğlu Rumi, Eflaki Dede, Said Emre, Gülşehri, Abdurrahim Tırsi, Ümmi Sinan, Pir Sultan Abdal, Azmi, Kul Himmet, Muhyi, Gaybi Sunullah, Kul Budala gibi kişilikler bu geleneğin önemli adlarıdır.

Dinsel halk edebiyatının, divan ve âşık edebiyatı gibi, hem halk şiirine hem klasik şiirin cazibesine bağlı, iki taraflı bir kimliği vardır. Bu yüzden tekke edebiyatında da manzumeler aruz ve hece vezinleriyle yazılırlar. Ahmed Yesevi, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Hacı Bayram-ı Veli, Ahmed-i Sarban, Ümmi Sinan, Niyazi-i Mısrî gibi tekke edebiyatı büyükleri aynı zamanda aruza da hakimdirler. Ancak, dinsel halk edebiyatı ürünlerinin sahipleri, kitleyle buluşacak asıl ürünlerini heceyle söylemişlerdir


Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da
gulserenordu431
Gülseren Ordu7 years ago
Selam ARMY