“TEŞAUR-I NEF’İYANE

24.08.2016
 
 


“TEŞAUR-I NEF’İYANE
 
 
Dinle şi’rim ey Tanîn’in kari-i pür-gevheri
Açtı hâmemçün hümâ zirâ ki artık şehperi
Ver sımâh-ı cânını çün kirebâb-ı nazmımın
Başkadır âhengi hem hiç falso etmez telleri
Nef’i_i mu’ciz-beyânın sâni-i çâlâkiyim
Tâbi-i fermânım olmuş hicv ü mehdin kişveri
Gark olurdu kulzüm-i hayret içinde görse ger
Nazmımı Şâh-ı Acem, Sultân-ı Fâs ü Berberî
Ben rikâb-ı nazma pâyım vaz’ edince oldu hep
Pây-mâl-ı rahş-ı hicvim, Fecr-i Âtî leşkeri
Habbezâ bin bârekallah hâme-i kişver-güşâ
Bir gazâ ettin ki hayrân eyledin İskender’i
Sad-hezârân âferîn ol hülle dûz-ı tab’ıma
Kim arûs-ı şi’re giydirdi müceddedanteri
Merhaba ey Câhid-i yektâ ki oldun sen bugün
Hep kasâid-i âşinâyân-ı zamânın serveri
Sana pek çok ben sipâs etsem gerektir dâverâ
Sayt-ı hâmem himmetinle tuttu çün bahr ü beri
Kadr-i eşârım benim nilmez iken ehl-i hıred
Oldular şimdi meta’-ı şi’rime hep müşteri
Sâgar-ı medhim benim nâzırları ser-mest eder
Hicvimin hem titretir dünyayı billah neşteri
Rahşını irfânımın ger etmeseydin sen tımar
Dağda taşta durmayıp hiç kıç atardı serseri
Sen serîr-i şânaiclâs eyledin nâmım benim
Yok iken bî-çârenin dünyada bir ot minderi
Barekallah ey Tanîn’in ser-sütun-ı safderi
Hâme-i âteş-feşânı ‘arşa as şimden geri
Nîze-i Rüstem şikâr hâmenin mağlubudur
Âlem-i endişenin her Zâl-i heybet-güsteri
Hamle ettin bî-muhâbâ Bank-ı Osmânî’ye sen
“Hâke serdin yaralı bir kuş gibi ol ejderi”
Ta’naâgâz eyleyince “Tan” hele Câvid Bey’e
Garb’a sürdün düldülü birden çekip de şeşperi
“Tan” da man da menfaat peşinde hakkâbî-hayâ
Hepsinin silmiş yüzün güyâ ki kasap süngeri
‘Arsa-i medhinde koşmak zevki esb-i tab’ımın
Ger çekersem de inanın dönmüyor asla geri
Şânına lâyık sıfat bulmak için ben Câhidâ
Durmayıp hiç âlem-i manâ gezdim her yeri
Murg-ı efkârım nihâyet kaldı lakin bî-mecâl
Düştü arz-ı hayrete mecruh olup bâl ü peri
Ger ferâmûş eylesek olmaz velakin ey kalem
Ey kalem ey âlim-i ilm ü dehânın safderi
Vasf-ı bî-pâyânını sen şimdiki nâzırların
Çünki anlar oldu mülkün ahterân-ı Enveri
Söyle bana niçin artık çıkmıyor aslâ sesin
Ol sadâretçarhının ey tostoparlak mihveri
Bezm-i cem âyinini dünyaya göstermiş iken
Tâ “Marienbad” kasrı içre ref’ edip de sâgarı
Sahn-ı meclis içre duydum bekliyormuş zâtını
Mîr-i Lütfi hâzır etmiş tîg ü gürz ü hançeri
Dinle sen tavsiyesin bu şâir-i âvârenin
Tak giderken meclise bir “adl ü ihsân” miğferi
(Tal’at)-i nuzzâra hiç kâbil değil etmek kıyas
Rûy-ı eşârımdaki şu hüsn-i sâf esmeri
Mîr-i Câvid şimdi meşgul derd-i istikrâz ile
Duymaz oldu nâlemi artık sımâh-ı muğberi
Merhaba ey Gaznevînin şevket ü câhın tutan
Ger kusur ettiyse hâmemafv kıl ol çâkeri
Kimdir ol ki nâmınıgûş eyleyip de titremez
Görmek isterdi gözüm bir öyle er oğlu eri
Harp ilâhı zannedip medhûş olurdu görse ger
Şahsını rüyada Yunânîlerin ser-askeri
Kâzımînin gayzı olmaz ictihâdım var benim
Yoksa söyletmez idim ben kilk-i mazmun-perveri
Kârını evkafa vakfetmiş diyorlar kâmilen
Ehl-i hâller vasf ederken ol (Şerif-i Hayderî)
Âsumân-ı dîn ü adlin necmi bilmem nerdesin
Gel semâ-yı nazmımın ol sen dahî bir ahteri
Zâtinedîbâ-yı sıhhatten kesilsin cübbelik
Dûşuna hem atlas-gerdûn ola bir hayderî
Hazret-i Hallâc’a olsun ey Hudâyây ü gümân
Göklerin tâk-ı kebûduçarh-ı arzın çemberi”[3]
 
  • Fazıl Ahmet, Divançe-i Fâzıl Der-Vasf-ı Efâzıl, 1329, Tanin Matbaası, s.4-10
 
 
 


 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar