20.03.2025
Tomruk Bukağı Tutsağı Tomruğa Vurmak Nedir
Tomruk Türkçe kökenli bir sözcüktür. Eski Türkçede tomur-mak “(ağacı) yuvarlak biçimde kesmek demektir.[1] Tomurmak sözcüğü zamanla tomruk şekline dönüşmüş, bu sözcük birçok yabancı dile de geçmiştir.
Tomruk sözcüğü günümüzde “Kesilmiş bir ağacın silindir şeklindeki gövdesi, odun, kütük, et konulan veya üzerinde et kesilen kütük, et kesilen yer ” anlamlarındadır.[2]
Ancak eski devrilerde tomruk sözcüğü tomruk veya bukağı denilen işkence aleti, hapishane anlamında da kullanılmıştır. Yazımızda işkence aleti, hapishane anlamında kullanılan tomruğa vurmak anlamı üzerinde durulacaktır.
Tomruk, tomruğa vurmak veya tomruğa bağlamak demek eski devirlerde mahkûmların veya esirlerin ayaklarının, ellerinin, boyunlarının hatta tüm vücutlarının oyuk yerlerinden geçirildiği çatal ağaçlara dendiği bilinmektedir. Oyuk yerleri ayaklardan veya boyunlardan geçirilen bu alet tutsakların veya mahkûmların kaçmasına engel olmak için kullanılan bir çeşit pranga olduğu gibi işkence aleti olarak da kullanılmıştır. Suçlunun başı, ayakları veya elleri iri bir tahtaya veya kütüğe zincirlenir yahut tahtanın boşluğundan geçirilerek bağlanır. Bu ağır tahtayı üzerinde taşımak zorunda olan mahkûm veya tutsak taşımaktan yorulacak, uzağa kaçabilmesi ve kendi kendini besleyebilmesi mümkün olmayacaktır.
Tomruğa vurmak tabirinin bukağı sözcüğü ile eş anlamlı olduğu görülmektedir. Bukağı ise ağır cezalıların veya hayvanların ayaklarına kaçmalarına engel olmak için takılan ve ucuna pranga bağlanan demir halkaya denmektedir. ·
Tomruk veya tomruğa vurmak sözcüğün anlam genişlemesine uğrayarak tevkifhane veya hapishane binalarına da dendiği anlaşılır. “Paşakapısı civarında bulunup şimdi kapısı İstanbul Vilâyeti’nin önünden Devlet Güvenlik Mahkemesi’ne giden yolda bulunan “ hapishaneye tomruk, mahpushane müdürlerine de tomruk ağası dendiği bilinmektedir.
Tomruk veya tomruğa vurmak şeklindeki aletin ve eylemin pek çok kültürde çok eskiden beri var olduğu kutsal kitaplardan da bellidir. “ Peygamber gibi davranan her deliyi tomruğa, demir boyunduruğa vurmak görevindir.” Yeremya 29:26[3]
Tomruğa vurmak tabirinin Acem dilindeki karşılığı düşâha ve düşânedir. [4]
Tomruğa vurmak eylemi ve âdetinin Moğollar ve Türkler tarafından da bilindiği açıkça ortadadır. Cengiz Han’ın tutsak düştüğünde tomruğa bağlandığı ve bu şekilde iken kaçıp kurtulabildiği tarihten bilinmektedir.
Divan şiirinde tomruk ve tomruğa vurulmak, sık sık değinilmiş bukağı ve falaka ile eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Osmanlı devrinde de bu cezanın uygulandığı, şahnelerin yakaladıkları sarhoşları tomruğa vurdukları ve dövdükleri beyitlerden anlaşılır.
Nice feryâd-ı fiğân eylemesin bülbül-i zâr
Gonca tomrukta yatar mest alıp etrafın hâr Yedikuleli Azizi [5]
Şahne-i nâmiyenin tomruğuna girmez idi
Olmasa böyle muannid mütemerrid gonca Sâbit
Cihan yansın ki o şem’- i şeker kand
Yatur giryan ayağında demir bend
KAYNAKÇA
[1] https://www.lugatim.com/s/TOMRUK
[2] https://www.lugatim.com/s/TOMRUK
[3] https://kutsalkitap.info.tr/?q=Yer.29:26
[4] A.T. Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 480
[5] A.T. Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 480
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın