Bazen yazar her aynı konu içeriklerine dönüşle, o konuya bir
paragraf ta olsa; bir cümle de olsa ekler yapar. Yani tekrarilik hem bir pekiştirmedir. Hem de
o konu içeriğinde olacak yeni bir ek özelliktirler. Yani yazarın yeni bir
tanım, söylemek zorunda oluşudur. Totemi alanları belirtme gibi.
Doğada, her yerde olan şeyler, temelde görece durumlar
içinde de, bir yansıma oluşun süren ortak dinamiğidirler. Süren dinamik,
elbette modam od oluşla temeldeki olan şeylerin kopya yansıması olmayacaktır.
Örneğin; sosyo toplumsa yapı içindeki alan kavramıyla; elektronikteki alan
kavramları; benzer alansa bir ÇEKİM onmaktan gayri, bire bir onlarla da, aynı
değildirler.
Alan, içindeki yüklere bir kuvvet uygular. Yükle alan,
karşılıklı bir kuvvet etkimişi ile girişirler. Yükler, alan yönünde ve lineer
bir hareketle birden oluşan bir süreç boyut gerçekleşmesinin tekrarıdırlar.
Sosyo toplumsal alan da yüklerine (kişilerine) bir kuvvet
uygular. Kişilerin de, bu kuvvete karşı bir direnci ve bu kuvveti kullanımları
vardır. Ama elektronikteki alan hareket yönü lineer oluşla ve birden oluşla sosyo
toplumsa alanla aynı değildir.
Çünkü sosyo toplumsa alan içindeki kişilerin; kendilerine
özgü bir duyguları, kendilerine özgü istekleri, kendilerine özgü akıl ya da
mantıki olma dediğimiz; ÖZNELLİK dirençleri vardır. Bu nedenle sosyo- toplumsa alan; duyguya
hitap edip, aklı da ikna etmek zorundadır.
Sosyal totemi alan: hemen, hepten duyguların; kişi
öznellikti aklın alanı olurken; sosyal alanlar yine parçalı ve ortak duygulu
inanma oluşla mantıki gelenekler birliğini ortaya koyar. Toplumsal alan:
nesneye dek yasalar kavranıştı olup; toplumsa güçle, bilim denen ortak aklın
girişen totem alanıdırlar.
Sosyo toplumun bu özellikleri; temel olan elektrik, manyetik alanlar içinde yoktur.
Sosyo-toplumsa ÖZNELLİK sosyo toplumsa temel alan üzerine sonradan inşa olan,
yepyeni bir özellikçe olan tarihiliktir. Ve sosyo toplumsa inşalar, temel alan
girişmesini karmaşık yapmanın olgu ve olay süreçleridirler de. Burada, organik
ve inorganik her iki alanda salt olan, alan içinin çekme itme özelliğinin aynı
olmasıdır.
Artık sosyo-toplumsa alan içinde insanın duyguya batışıyla
hoşlanılan bir noktası; alanın yön akış hız, zamanını yavaşlatır. Bura yer akışın
yığılma yaptığı noktalardır. Alan içinin, bir baştan bir başa yol olan uzamı;
bu yığılmaların kullanımıyla alan yolu hayli uzayan bir gecikme direnç ve fren
noktaları olacaktırlar.
Alan içindeki bu öznellik, yükün özelliğini belirtemeyecektir.
Ama yükün bu yasa özelliklerini istediği zamanda, istediği doğrultuda
kullanabilecektir. Bu amaçlı kullanımla sosyo- toplumsa alanın içindeki istemli
yığılmalar düzenli enerji kullanışla, istikrarlılığın alanlarını oluşturacaktırlar.
Ya da bu istemli iradi yığılmalar, alan içi kaostuk
yapıların üzerine kendi yüzen vahalarını ortaya koyacaktır. Bu vaha alan
içindeki kişiler, iyice bir kendi insanlığını ortaya koymanın, olgunluk ve
öznel yücelmesini meydana koyacaktırlar.
Temel inorganik süreçli alan içinin tabu ve kutsalları yoktur.
Sosyo-toplumsa totemizmdi alan içinin, tabu ve kutsalları olacaktır. Sosyo-toplumsa
yapının tabu ve kutsallıklarını öğrenen ve pekiştiren davranışlar; aklın, duygunun
ve vicdanın verileri ile eşik durumları olacaktılar.
Sosyo-toplumdaki alanın iç yönü, çok kez direk bir icbarın
(total kuvvetin) uygulaması olmayıp; tabuya (öznelliğe) uygunlukla kutsanan bir
vicdani kanaatin de alan yönü olacaktır. Vicdan bile; sosyo-toplum sal alana dek
hareket, uygulanan alan gücüne göre yapı içi alan hareketini hayli yavaşlatır.
Uygulanan alan hareketi ile de insanın öznelliği
çatışacaktı. Bu çatışma, çok ileride sosyo toplumsa alanın gücüne karşı, insan
öznelliğinin kendini savunmasıyla, demokrasi denen hareket postülasını ortaya
koyacaktı. İlk başlardaki on binlerce yıl içinde, totemizm hareketi ile sosyal
birlikti alan insanın hiç bir çatışma yoktur.
Sosyal yapılı alan içinin tabu ve kutsal buyurması olan
yönetir gücü ile bu güce karşı oluşların parçalı mezhepti ya da fraksiyoncu aidiyeti
tutumların bir reaksiyonları vardı. Temas eden yapıların inancı tabularının
farklı oluşundan kaynaklanan bu durumların iç çatışmaları; müsamahayı ortaya
koydu.
Bu çelişme, temas eden ittifakı süreçli yapı çatışmaları,
totemizm içinde ilk çatışmaydı. Kısacası, sosyo toplumsa alan böyle bir inşacı
alandı. Bu bakımdan da, in organik temel alanla; totemizm alanın, hiç bir
benzerliği yoktur. Benzerlikler her iki alanın da ortaya bir ÇEKİM gücü koymuş
olmalarıydı.
İttifakı dönem sonrası toplumların, totemizm içindeki
yönetir totem güçle olan ikinci bir çatışması da; mülkiyetçi ilişkilerle ortaya
konacaktı. Mülkiyetçi ilişkiler; tam bir mücadeleci ilişkilerin, tarihidirler.
Eski totem soy bağı aitliği yerine, şimdi; malı, mülkü olanlarla; bu mala mülke
karşı, emeğini sunan (köle) insanların; egemenci-köleci uzlaşan aitliği, vardı.
Bu nedenle, mülkiyetçi ilişkiler içinde, kabaca ezen, ezilen
ikiliği; yeni yapının ürettiren ideolojilerini ortaya koymuştu. Ürettiren ideoloji;
ürünlere dek olur hak edişlerin paylaşımını, ilk başlarda salt idari gücün
buyuran iradesi keyfine bırakmıştı. Yöneten güç te, ezen sınıftan oluşuyordu.
Süreç ezenleri yöneten kılmıştı. Ezilenleri de yönetilir,
yapmıştı. Peki, ama kabaca ezen-ezilen ikiliği içinde; tek yanlı bir yönetim
oluşa bilir miydi? Elbette ki oluşamazdı. Ezilenin duyguları; güçsüzlerin
isteği; güçsüzlerin mantığı da, bu alanın içine katılmalıydı!
Ezen gücün toplumu yönetmeleri içine ezilenler de dâhil
edilip ikna edilmeliydiler. Bu ikna oluş yönetim içinde söz sahibi oluşla
olmayacaktı. Yönetimi yapının içine ezilenler adına, sosyal yapının inancı ve
imani olan tabuları zerk edildi.
Böylece yöneten gücün, güçlü-güçsüz tarafları (ezen-ezilen);
yönetimin sözleş ilmesi içine, ezilenler imani oluşla, ezenler de fiili oluşla
katılmışlardı. İmani anlama; "yönetimi ateşten gömlek" kılıp
ezilenlerin üzerine giydirmişti.
Güçlüler ateşten gömleğin öte dünyadaki hesabını göze
alışla, toplumu yönetmeliydiler. Böylece ezilenler felsefesi olan kişilerin
imani düsturları, ezenlerin yönetimine okeyletilmesiyle; ezilenler de, yönetime
muhatap edilmiş oluyorlardı!
Bunu en güzel kavrar olmanın uygulama şekli gereğinde
egemene; “mağrurlanma padişahım (egemenim, ezenim, efendim) senden büyük Allah vardır”
denişidir. İşte ezilen sınıfın yönetim içine olan katılımları buydu. Güçsüz
sınıfın yönetime katılması, öznel anlama ve korkutmalarla olup, böylece
ezilenlerin de yönetime; dolaylı yolla katılmaları sağlanmıştı.
Arada bir Spartaküs’ler ve yeni men şeyli dinlerle birlikte
ortaya çıkış, sürecin mücadeleler tarihini, olacaktı. Henüz emek ekseninde
eşitlenmeye dek aitlikler birleşmesi ve demokratik olanın uzlaşmasını
kategorize etmeyi insanlık bilmiyordu. Bu nedenle Fransız İhtilalinden önceki
dönemlerde yönetime katılma gibi işlerin zorunlu mücadele tarihi, inancı olan
kanaat paylaşımları içinde götürülecekti.
Günümüzde bu sürece katılımlar, yani yöneten (otoriter) totem güce katılma
sağlanacaktı. Bu katılım emek gücü
(sermaye) ve emek ekseninde olacaktı.
Üretim ilişkilerinin, insan tarafları; sermayeci emek gücü
(yatırım gücü) ile nitelikli emek gücüdür. Günümüz de üretim ilişkilerinin
insan tarafların konfederasyonlar eliyle uzlaşmaları vardır. Böylece az da olsa
güçsüzlerin de yönetimi; yani tabuya dek yasaları belirleme hakları vardır.
İşte ezen, ezilen ikilemi içindeki günümüzde yönetim içine katılma macerası;
demokrasi denecek olan mahsuplaşmaların kendi totemleri üzerinde,
çatışacaktılar.
09.11.2012