21.03.2025
Tuğ Nedir Dokuz Üç ve Bir Tuğ Vermek
Tuğ, Türkçe kökenli bir sözcüktür. Tuğ sözcüğü Türkçenin farklı lehçelerinde “toğ “ya da “tuk” şeklinde de telaffuz edilmiştir. Tuğ, en tepesine yak öküzünün alaca kuyruğu, atkuyruğu ( son dönmelerde püskül ) bağlı, ucuna altın yaldızlı bir top eklenmiş olan mızrak gibi bir alâmet olmaktadır. Tuğ eski Türklerde bayrak, sancak, alem, tuğra ve davul gibi hükümranlık alametlerinden birisi olmaktadır. Hükümranlık ve hükümdarlık alametlerinin en başta gelen alametlerinden biri olan Tuğra sözcüğü de tuğ sözcüğünden türemiştir.[1] ( bkz Tuğralar ve Osmanlı Padişah Tuğraları- Yazar: Dr. Ercan Mensiz,)
Tuğ, Türk ve Altay halklarına ait kurulan devletlerde hükümranlık sembolüdür. Tuğlar, hükümranlık alameti olarak sancakların, sırıkların veya sorguçların tepesine takılan; Hıtay ve Tibet dağlarında bulunan yak adlı öküzünün veya atlardan kesilmiş kuyruklardan oluşur. [2] Tuğ adı verilen alametin üzerinde bulunan kuyruk sayısı tuğ sahibinin Han, Kağan, Padişah, baş vezir, vezir, beylerbeyi veya sancakbeyi -mir –i liva- olduğunu belli eder.
Han, Kağan veya Padişahı temsil eden alametin üzerinde dokuz adet tuğ bulunur. Eski Türkler Yak adlı öküzü kutsal saydıklarından Hanlar ve Kağanları temsil eden alametlerdeki tuğların üzerine dokuz adet Yak öküzünün kuyruğunu takmışlardır.
Dokuz tuğ, eski Türklerdeki dokuz kat göğü temsil etmektedir. Bu sembollere göre Kağan, Gök Tanrı’nın atadığı, kutsadığı, kutlu lider olmaktadır. Türk Hükümdarlarını temsil eden alametlere dokuz tuğ takma geleneği Tanzimat'a kadar devam etmiş Osmanlı Padişahları da alametlerine dokuz tuğu takmışlardır. Ancak zamanla yak öküzünün kuyruğu yerine atkuyruğu daha sonraları da püskül takılmıştır.
Tuğlar savaş ve sefer sırasında hakanın padişahın atı ve arabası önünde taşınır, otağının önüne dikilirdi. Baş vezir, vezir, beylerbeyleri, sancak beyleri, devlete bağlılıklarını bildiren voyvodalar da tuğ sahibiydi. [3]Tuğ verme yetkisi hükümdara aitti. Başvezire- Sadrazama- beş tuğ, vezirlere üç tuğ, beylerbeyine iki, sancak beyleri –mirlivalara- ve voyvodalara ise bir tuğ verilirdi.
Harp ve sefer zamanlarında taşınan tuğların sırıkları çok uzun olmakta ve çok uzaklardan görünebilecek yerlere dikilmekteydi. Har ve sefer sırasında uzun tuğlar en önde gider, karargâhın en yüksek yerlerine dikilirdi. Muharebe sırasında padişahın mahiyetinde yedi püsküllü tuğ bulunurdu. [4]
Osmanlı padişahlarının tuğlarını kapıkulu süvarilerinin Silâhdar bölüğündeki Tuğciyân-ı Hâssa birliği taşırdı. Bu birliğin amirine “ser-tuğciyan” denilirdi.[5] Osmanlı hâkimiyetini kabul eden beylerle ve voyvodalara da tuğ verilir, bunun karşılığında onlardan vergiler alınırdı. Bu türden alınan vergilere de “tûğ-ı hümâyun câizesi” denilirdi.
Tuğsuz vezir tabiri ise, isyancı, zorba veya şakiler için kullanılırdı. Türk şiirinde tuğ yukarıda izahı yapılan bilgileri teyit edecek şekilde kullanılmıştır.
Çözdü saç açtı baş tuğ u alem
Büktü bel döktü yaş tîğ u kalem İbn Kemal Kemalpaşazade
Mukkaddem menzile gitmiş bir altın toplu tuğudur
O rahşan kevkeb-i dünbâledar-i âsumân- pirâ Sabit
Câh ile cahile rıf’at mı gelir âlemde
Alem- efrâz-ı maârifte olan sahib-i tuğ Ragıp Paşa
KAYNAK
[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Tu%C4%9F
[2] A.T. Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 481
[3] TÜLİN ÇORUHLU, TUĞ, https://islamansiklopedisi.org.tr/tug
[4] Mahmud Şevket Paşa, Osmanlı Teşkilât ve Kıyâfet-i Askeriyyesi, İstanbul 1325, I, 38.
[5] Uzunçarşılı, Saray Teşkilâtı, s. 243, 275.
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın