Tülbent ile Yazma Giyme ve Yapma Geleneği

21.08.2016

Kur'an'da Nur Suresi, 31'nci ayeti ve Ahzab Suresi, 59'ncu ayetinde kadının örtünmesi anlatılır. Ahzab Suresi, 59'ncu ayeti şu mealdedir.

"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."[1]

Başörtüsü, yazma, tülbent ve peçe gibi saçları örtme ile ilgili bu giysiler İslamiyet’in emirleri ile alakadar olarak kültürümüze girmiş saçları örtmek amacıyla üretilmiş ve çeşitlenmiştir.

Kadınlarımızın başörtüsü kullanma nedenleri şunlar olarak düşünülebilir. 

  1. Geleneksel nedenler: Müslüman olmayan ülkelerde de başörtüsünün olması kadının günlük işlerini daha kolay yapabilmesi için de kullanıldığının kanıtıdır
  2. Toplumsal nedenler: Ataerkil ve feodal toplumlarda belirli bir yaşa gelen kadının topluma katılabilmesi ve toplumda yaşamayı başarabilmesi için başını örtmesi gereği ortaya çıkmıştır.
  3. Dini nedenler: İslam dini kadınların başlarını örtmesi konusunda emirler getirmiştir.( 2)

Türk toplumunda kadınların başlarını bağlama geleneği diğer nedenlerden ziyade İslami gereklerle ortaya çıkmıştır.  Türkler, örtünme konusunda kendi modasını kendi yaratmış, kendine özgü br gelenek geliştirmiştir. Saçları örtmekle ilgili olarak yaşmak, ferace, kadın fesi, . Yazma, eşarp, tülbent, felek tabancası, hotoz, maşlak, tandırbaş, yemeni, kundak yemeni, salma yemeni, terlik, başbezi gibi çeşit çeşit modeller üretmiş hemen her yöreye özgü olarak da baş bağlama ve kapanma üslubu gelişmiştir.

Bu örtünme şekillerine ve örtünme türlerine göre de 16., 17. ve 18. yüzyıllara ait mevcut örneklerden anlaşıldığına göre,Amasra, Bartın, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, İstanbul, Kastamonu, Tokat, Yozgat ve Zile, kendine özgü   baş örtü şekilleri, desenleri ve türleri geliştirmiştir

Yazmaların yapımı ve desenlenmesi için farklı tekniklerin kullanıldığı kendine özgü bir üretim modeli ve şekli oluşturduğu gözlemlenir. Bu el sanatının uygulama tekniğinde; ‘Kalem’, ‘Kalıp-Kalem’ ve ‘Kalıp’ olmak üzere üç ana yöntem kullanılmış olduğu tetkik edilmiştir. Mevcut örneklerden yola çıkılarak ilk yazma türlerinin kalemle başlamış olduğu ortaya çıkar.  Yazmaların ilk önce kalemle süslendiği daha sonra bu tekniğin yerine diğer yöntemlerin kullanılmaya başladığı zannedilmektedir.

KALEM İŞİ YAZMACILIK

Yazmacılıkta kalem olarak adlandırılan yazma yapımı, yazma ustası sanki yazı yazıyormuş gibi kumaşın üzerine kalem ve fırça ile desenler çizmesi şeklindedir. Kalem işi yazmalar kâğıt üzerine çizilen desenlerin ayaklı çerçeveler üzerine gerilen kumaşa aktarılmasıyla başlanır. Sadece fırçanın kullanılarak, önce konturlar, daha sonra da renk alanları resim yaparcasına boyanıp renklendirilir. Bu tür yazmalara  ‘el yazmaları’adı verilir. Bu tip başörtülerine yazma denmesinin de nedeni bu olmalıdır.(3)   

Kalıp-Kalem tekniğinde, konturlar kumaşa tahta bir kalıpla basılır. Daha sonra, renkli kısımlar fırçayla boyanır. Kalıpla baskıda da hem siyah kontur kısımlar hem de diğer renk alanları, uygun kalıplar vasıtasıyla kumaşa geçirilir. Yazma desenleri tahta kalıplara kalıp ustaları tarafından, özel bıçaklar vasıtasıyla oyularak aktarılır. Bu desenlerin bazıları lale, karanfil, kiraz, nar ağacı, geyik, at, horoz, serçe, tavus kuşu vb dir.

Horozlu, saatli, asma yapraklı, kara kalem, benekli, hürriyet, Çengelköy, kirazlı, örtme gibi değişik desenleri olan yazmalar da vardır.

Türk yazmacılık sanatına ait ürünler renklendirme açısından ‘Karakalem Yazmalar’ ve ‘Elvan Yazmalar’ olmak üzere iki ana grupta toplanır. (4)

 

İSTANBUL YAZMALARI

 

İstanbul’a ait yazmalar ince bir zevki, duyguyu ve doğanın tüm güzelliklerini yansıtan çok renkli bir yapı gösteriyor. İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti olması, yazmacılık sanatında kullanılan desen ve kompozisyonların işleme ya da çini gibi diğer el sanatlarıyla etkileşimine neden olmuş. Çoğunlukla simetrik anlatımları yansıtan yazmalardaki çiçekli kompozisyonlar, ya birbirinden bağımsız, ya da bir sap üzerinde toplanmış gruplar olarak renklendirilmiş. Tokat yazmalarında siyah, kahverengi veya kırmızının koyu tonları hâkim. Kalıpla baskı sistemiyle uygulanan karakalem veya elvan yazmaların en karakteristik özelliği, desenin kumaş yüzeyinin tamamını kaplaması. Tokat yazmalarında en çok elma ve kiraz desenleri kullanılıyor.

Bunlar arasında günümüzde de en yaygın olarak kullanılanı, yörelere göre yemeni, çember, çit veya çevre gibi isimler alan başörtüleri. Yemenilerin en önemli özelliklerinden biri de kenarlarını süsleyen iğne oyaları. Genellikle kenar süsü olarak kullanılan oyalar, dantel tekniği ile yapılan üç boyutlu şekiller. Yemenilerin kenarlarına geçirilen iğne oyalarında en çok görülen motifler, yazmacılık sanatında olduğu gibi doğadan esinlenilerek stilize edilmiş motiflerdir. (3 https://www.uyurgezer.net/anadoluda-yazmacilik-sanatı )

Başörtülerin ve yazmaların tercih edilmeleri yaşla da ilgilidir. Yazma ve tülbentlerin genç kızlar veya taze gelinlerin tercih ettiği, orta yaştan sonraki kadınların ise daha koyu renkli ve kalın başörtüleri taktığı bilinmektedir. Genç kızların tülbentlerinin ve yazmalarının kenarlarını el işi örgüler ve boncuklarla süsledikleri genellikle ince ve açık renkli yazmalar ve tülbentler taktıkları bilinmektedir.

Yazmaların kenarlarına işlenen oylara başlı başına bir inceleme konusu ve çok çeşitlidir. İğne, firkete, iplik, boncuk, tahta boncuk ve pullarla yapılan kenar süslemeleri çok zengin ve çeşitlidir. Anadolu’da yazma veya tülbent kenarlarına işlenen işlemelerin binlerce türü ve modeli olabileceği hiç de imkânsız değildir.

Yazma veya tülbent Anadolu hanımların vazgeçemediği, çeyiz sandıklarının da süsü olan kenarları, iğne, tığ, firkete işleri ve boncuklarla süslediği başörtüsü şekillerindendir.  Eskiden her genç kız düğünü için özel bir sanduka içine kenarları oyalarla işlenmiş onlarca yazma ve tülbent biriktirmekteydi.  Bu gelenek Anadolu’nun pek çok yerinde hala da tatbik edilmektedir.

Anadolu da gençler kızlar ince tülbent, oyalı yazma, yaşlı kadınlar ise da koyu renkli ipek başörtüleri, kış aylarında yünlü dokuma atkılar kullanırlar. 

 

KAYNAKÇA

 

  • tp://www.diyanet.gov.tr/kuran/result.asp?ayet=&page_id=&kuran_id=33&ayet_no=&Arama=Tamam&offset=50 Ahzâb Sûresinin 59 . Ayeti]
  • https://tr.wikipedia.org/wiki/Ba%C5%9F%C3%B6rt%C3%BCs%C3%BC
  • https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/sanat/78-geleneksel_el_sanatlarimiz__c_den_z_ye_kadar.html
  • (https://www.uyurgezer.net/anadoluda-yazmacilik-sanatı
  • https://www.tuncelikulturturizm.gov.tr/belge/1-58445/geleneksel-halk-giysileri.html

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar