Türk Edebiyatı ve Şiirinde Söz Sanatları Yard. Doç. Dr. Nurullah ÇETİN

25.08.2016

DEBÎ SANATLAR HAKKINDA BİR ÖZET /SÖZ SANATLARIMIZ

Türk Edebiyatı ve şiirindeki söz sanatlarımız

Yard. Doç. Dr. Nurullah ÇETİN

1. Giriş

Genelde edebiyat, daha özelde ise şiir, sözü etkili, çarpıcı, yoğun anlamlı ve güzelsöyleme sanatıdır. İnsanlar yüzyıllar boyunca dili işleye işleye zenginleştirmişler,ifade imkânlarını genişletmişler ve iletişimi daha güzel sağlayacak bir araç konumuna getirmeye çalışmışlardır. Zaman içinde edebiyatçılar, dili işleye işleye tek boyutluluktan, tek bir anlamın ya da şeklin karşılığı olmaktan çıkarıp, birden fazla anlamıkarşılayabilecek bir biçime sokmuşlardır. Böylece dil, kuru bir iletişim aracı olmakyerine sesiyle ahenkli, anlamıyla derinlikli, zengin, yoğun içerikli ve görüntüsüyle hoş bir kompozisyon hâline gelmiştir.

Edebî sanatlar, dilin gerçek ve sembolik her türlü anlamını karşılamak, az sözle çok şey ifade etmek, anlam ve çağrışım ilgileri kurmak, harf ve sözcüklerin şekil olarak görüntülerinden ve ses değerlerinden yararlanmak amacıyla üretilmiş söz söyleme sanatlarıdır.

Edebî sanatlar, ince duyguların, keskin zekâların ve estetik duyarlığın ürünü olarak doğmuştur.Türk edebiyatında en eski dönemlerden günümüze kadar, özellikle Klâsik (Divan)Türk edebiyatında edebî sanatlara büyük önem verilmiştir. Bu sanatları belli başlı şu başlıklar altında topluyoruz :
1. Mecazlar, 2. Anlam Sanatları, 3. Söz Sanatları.

2. Mecazlar

Mecaz, yol, geçecek yer, gerçeğin zıddı gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise sözün, sözcüğün asıl anlamıyla değil, benzerlikler kurma yoluyla başka anlamlarda kullanılmasıdır.

Kaç tür mecaz vardır?

Mecazlar başlıca altı alt bölüme ayrılır :

2.1. Benzetme (Teşbih)

Sözcük anlamı : Benzetme.Terim anlamı : Aralarında bazı özellikleri açısından ilgi kurulabilen iki unsurdan benzerlik bakımından güçsüz olanı güçlü niteliklere ve özelliklere sahip olan diğer unsura benzetmektir. Benzetme (teşbih) sanatı dört benzetme unsurundan oluşur :

Benzetilen : Aralarında benzerlik kurulan unsurlardan özelliği ve niteliği bakımından zayıf olun unsur.

Kendisine benzetilen : Benzerlik kurulan unsurlardan nitelik ve özelliği bakımından üstün, güçlü olduğu için kendisine benzetme yapılan unsur.

Benzetme yönü : Benzerlik kurulan unsurlar arasındaki benzeşme ilgisi ve yönüdür.

Benzetme edatı : Unsurlar arasında benzerlik ilgisi kuran edat ya da edat görevini yüklenmiş sözcükler, ekler. Bunların başlıcaları şunlardır : gibi, bigi, tek, andırır, benzer, niteki, nitekim, sanki, çü, çün, mânend, gûyâ, gûne, gûnâ, sıfat, misâl, misl, kadar, -veş, - âsâ, -vâr, âdetâ, nisbet, meğer ki, tıpkı.

Bu dört unsurundan birinin ya da birkaçının yer alıp almamasına göre benzetme üçe ayrılır :

2.1.1. Ayrıntılı Benzetme

Her dört unsurun da bulunduğu benzetme.

Örnek :

Aktı gönlüm su gibi sen serv-i dil-cûdan yana
Sen de mâyil ol revân ey serv akar sudan yana

Zâtî

(Gönlüm, su gibi gönlü çeken servi boylu sen sevgiliden yana aktı. Ey servi boylu güzel, sen de akar sudan yana akmaya eğilimli ol.)

Benzetilen : gönül

Kendisine benzetilen : su

Benzetme edatı : gibi

Benzetme yönü: Suyun akması ile sevenin sevilene eğilim, ilgi göstermesi, ona doğru yönelmesi, arasındaki ilişki.

2.1.2. Kısaltılmış Benzetme

Teşbihin dört unsurundan benzetme yönünün söylenmediği benzetme.

Örnek :

Âb-gîne içinde mey gibidir
Leb-i la'lin hayâli dilde müdâm

Bâkî

(Devamlı olarak gönülde kırmızı dudağının hayali billûr kadeh içindeki şarap gibidir.)

Benzetilen : leb-i la'l

Kendisine benzetilen : mey

Benzetme edatı : gibi

Benzetme yönü belirtilmemiş. Aşıkın gönlünde sevgilinin kırmızı dudağının hayali, düşüncesi, tasavvuru, kırmızılığından ve zevk vericiliğinden dolayı billûr kadeh içindeki şaraba benzetilir.

2.1.3. Pekiştirilmiş Benzetme

Benzetme edatına yer verilmeyen benzetme.

Örnek:

Aşk bir şem-i ilâhîdir benem pervânesi
Şevk bir zencîrdir gönlüm anın dîvânesi

Hayâlî

(Aşk, ilahî bir mumdur. Onun etrafında dönen pervanesi, kelebeği de benim. Şevk bir zincirdir, gönlüm de onun delisidir.) Burada aşk ilâhî bir muma , şevk de zincire benzetilmiş; ancak benzetme edatı kullanılmamıştır.

2.1.4. Uz Benzetme (Teşbih-i Beliğ)

Yalnız benzetilen ve kendisine benzetilen unsurlarıyla yapılan, benzetme edatı ve benzetme yönüne yer verilmeyen benzetme.

Örnek :

Göz yaşı encümünü reh-ber edinmezse eğer
Şeb-i gamda eremez âşık-ı güm-râh sana

Necâtî

(Yolunu şaşırmış âşık, eğer gözyaşı yıldızlarını kılavuz edinmezse, gam gecesinde sana ulaşamaz.)

Benzetilen : gözyaşı

Kendisine benzetilen : encüm (yıldızlar)

2.1.5. Yaygın Benzetme

Benzetilenle kendisine benzetilen arasındaki birden fazla özelliğin anlatıldığı benzetme. Benzetilen ile kendisine benzetilen arasındaki benzerlikler aktarıldıktan sonra, temel benzerlik unsuru belirtilir.

Örnek :

Nevha

I

Feminin rengi aks edip tenine
Yeni açmış güle misâl olmuş
İn'itâfile bak ne âl olmuş,
Serv-i sîmin safâlı gerdenine
O letâfetle ol nihâl-i revân
Giriyor göz yumunca rüyâma.
Benziyor, aynı kendi hülyâma
Bu tasavvur dokundu sevdâma.
Âh böyle gezer mi hiç cânân ?...
Gül değil arkasında kanlı kefen...
Sen misin, sen misin garîb vatan?...

(Namık Kemal - Vâveylâ)

(Ağzının rengi tenine yansıyıp yeni açmış güle benzemiş. Gümüş servinin safalı boynuna dönüp bir bak, ne kırmızı olmuş. O güzellikle su gibi akıp giden o fidan, gözümü yumunca rüyama giriyor. Aynı kendi hülyama benziyor. Bu düşünce sevdama dokundu. Ah, sevgili hiç böyle gezer mi ? Gül değil arkasında, kanlı kefen sen
misin, sen misin garip vatan?)

Bu metinde "vatan" bir sevgiliye benzetilmiş. Şair vatana âşık oluşunu bir kadına âşık olmayla özdeşleştiriyor. Sevilen kadınla vatan arasında benzerlikler kurup, sonunda da benzetilen unsur olan "vatan"ı belirtiyor.

2.2. İğretileme (İstiare)

Sözcük anlamı : Ödünç, iğreti alma. Terim anlamı : Bir sözcüğün anlamını geçici olarak başka bir sözcük hakkında kullanma. Bir şeyi gerçek anlamının dışında bazı bakımlardan benzerlik kurulan başka bir şeyin ismiyle belirtmektir. İstiarede söz, kendi gerçek anlamının dışında kullanılır ve benzetme amacı güdülür. İstiare sanatı,
benzetilen ile kendisine benzetilen unsurlarından sadece birinin belirtilmesiyle yapılır ve ikiye ayrılır:

2.2.1. Açık İğretileme (Açık İstiare)

Kendisine benzetilen unsuruyla yapılan iğretileme.

Örnek :

Aceb ne bezmde şeb-zindedâr-ı sohbet idin
Henüz nergis-i mestinde bûy-ı hâb kokar.

Nedim

(Acaba hangi dost meclisinde sabaha kadar sohbet ettin. Nergis[e benzeyen mahmur, sarhoş gözün]den hâlâ uyku kokusu geliyor )Burada "nergis" ile "göz" kastedilmiştir. Benzetilen "göz" söylenmemiş kendisine
benzetilen unsur olan "nergis" doğrudan göz anlamında kullanılmıştır. Beyitte geçen "kokar" kelimesiyle de nergisin asıl anlamı arasında ilişki vardır.

2.2.2. Kapalı İğretileme (Kapalı İstiare)

Sadece benzetilen unsuruyla yapılan iğretileme.

Örnek :

Eşcâr-ı bâğ hırka-i tecrîde girdiler
Bâd-ı hazân çemende el aldı çenârdan

Bâkî

(Bahçenin ağaçları tecrit hırkasına girdiler, tüm varlıklardan sıyrıldılar. Sonbahar rüzgârı, çimenlikte, bahçede çınardan el aldı.) Burada sonbaharda yapraklarını döken ağaçlar, dünya varlıklarından sıyrılan mutasavvıflara
benzetilmiş. Benzetilen unsur olan ağaç belirtilmiş, ancak kendisine benzetilen unsur olan mutasavvıf söylenmemiştir.

2.3. Mecaz-ı Mürsel

Bir sözü, gerçek anlamından başka bir anlamda ve benzetme amacı gözetmeden kullanma. Bu sanatta sözün kendi gerçek anlamının dışında olmasına ve gerçek anlamının düşünülmesine engel bir şey bulunmasına dikkat edilir. Mecâz-ı mürsel sanatı genellikle şu yollarla yapılır : Parça belirtilerek bütün, bütün belirtilerek parça
; durum söylenerek yer, yer belirtilerek durum ; sebep söylenerek sebep olan şey , sebep olan şey belirtilerek sebep ; genel vurgulanarak özel, özel vurgulanarak genel kastedilir.

Örnek :

Aldın hezâr büt-gedeyi mescid eyledin
Nâkûs yerlerinde okuttun ezânları

Bâkî

(Binlerce puthaneyi alıp mescide dönüştürdün. Çan yerlerinde ezanları okuttun.) Burada parça-bütün ilişkisi bağlamında, "nâkûs" parçasıyla Hristiyanlık dini ; "ezan" parçasıyla da İslâm dini vurgulanmak istenmiştir.

2.4. Kinaye

Asıl maksadı dolaylı va kapalı bir şekilde ifade eden söze denir. Sözün gerçek anlamı kastedilmiş olabilir; ancak asıl amaç mecazlı anlamı vermektir. Söz hem gerçek hem de mecazî anlamıyla birlikte kullanılır. Türkçedeki deyimler genellikle kinayeli sözlerdir.

Örnek :

Gönlüm gibi ey nâme gidip yârda kaldın
Baş üzre yerin var ham-ı destârda kaldın

Nâilî-i Kadîm

(Ey mektup, gönlüm gibi gidip sevgilide kaldın. Baş üzre yerin, var sarığın büklümlerinde, kıvrımlarında kaldın)
Burada mektubun sarığın kıvrımları arasında kalması gerçek anlamıdır. Onun baş üzre yeri olması da hem gerçek anlamıyladır, hem de saygı gördüğünü ifade eder.

2.5. Tariz

Sözcük anlamı : Dokundurma, dokunaklı söz söyleme, sataşma, ilişme, taşlama. Terim anlamı : Sözün gerçek ya da mecazlı anlamıyla kullanılmayıp, tamamen bunların zıddı bir anlamın kastedilmesidir. Amaç, sözü ters anlamıyla kullanmaktır. Bu sanat iğnelemek, alaya almak ve taşlamak için kullanılır.

Örnek :

Ters Öğüt Destanı
Bir yetim görünce döktür dişini
Bozmağa çabala halkın işini
Günde yüz adamın vur kır dişini
Bir yaralı sarmak için yeltenme

Huzûrî

Şair burada aslında söylediklerinin tam tersini kastetmektedir ve bu türlü davrananları taşlamaktadır.

2.6. Kişileştirme (Teşhis ve İntak)

Teşhis "kişileştirme", intak "konuşturma" demektir. İnsanın dışındaki canlıları, hayvanları, bitkileri ve cansız varlıkları insan gibi düşündürüp konuşturmaya, insan gibi davrandırmaya, kişileştirme ya da teşhis ve intak sanatı denir. Bu sanata en çok masallarda, özellikle hayvan masallarında rastlanır.

Örnek :

Hârdur tahrîk-i bâd ile libâsın çâk eden
Yoktur ey hâce güle hergiz ziyânı bülbülün

Zâtî

(Elbisesini rüzgârın tahrikiyle yırtan dikendir ey hoca, bülbülün güle asla zarar yoktur.) Burada gül, bülbül ve diken kişileştirilmiştir.

3. Anlam Sanatları

Bu bölümde, bir edebî metinde sözlerin gerçek anlamlarıyla ilgili sanatlar yer alır.

3.1. İham

Sözcük anlamı : Vehme düşürme. Terim anlamı : İki ve daha fazla anlamı olan bir sözcüğü tüm anlamlarıyla birlikte kullanma sanatıdır.

Örnek :

Şemîm-i kâkülün almış nesîm gülşende
Demiş ki sünbüle sende emânet olsun bu

Figânî

(Sabah esen hafif tatlı rüzgâr, gül bahçesinde senin kâkülünün güzel kokusunu almış ve sünbüle demiş ki, sende emanet olsun bu -koku-. Bu beyitte "bu" sözcüğü, hem koku hem de işaret sıfatı anlamlarıyla birlikte kullanılmıştır.

3.1.1. İham-ı Tenasüp

Sözün söylenmemiş anlamıyla mısra ya da beyitteki öteki sözcükler arasında anlam ilgisi kurulan ihamdır.

Örnek :

Sür sâkiyâ kümeyt-i sebük-seyr-i sâgarı
Gezdirmedir ilâcı su inmiş ayağına

Emrî

(Ey saki, kadehteki çabuk içiliveren şarabı ortaya sür; ayağına su inmiş, ilacı gezdirmedir.) Bu beyitte "ayak" sözcüğünün hem organ ismi, hem de kadeh anlamı vardır. Birinci anlamı vurgulanmış, ikinci anlamı olan "kadeh" in "kümeyt", "sakî" ve "sâgar" sözcükleriyle ilgisi kurulmuştur.

3.1.2. İham-ı Tezat

Birden fazla anlamı olan bir sözcüğünün mısra ya da beyit içinde söylenmeyen anlamıyla karşıt anlamı olan bir sözcük arasında ilgi kurularak yapılan iham sanatıdır.

Örnek :

Vakt-i iftâr kühen sözlere karnım toktur
Vehbiyâ aç elini hayr duâ eyle hemân

Seyyid Vehbî

(İftar vakti modası geçmiş sözlere karnım toktur. Ey Vehbi, elini aç ve hemen hayır dua eyle.)

"Aç" sözcüğü hem "açmak" eyleminin emir şeklidir; hem de karnı acıkmış, yeme ihtiyacı duyan kimse anlamındadır. Burada sözcüğün ilk anlamı kullanılmış, kullanılmayan ikinci anlam ise "toktur" sözcüğüyle karşıtlık oluşturmuştur.

3.2. Tevriye

Sözcük anlamı : Meramını gizlemek, bir şeyi örtmek, arkaya gizlemek. Terim anlamı: Birden fazla anlamı olan bir sözcüğün yakın anlamını vurgulayıp, uzak anlamını kastetmektir.

Örnek :

Bir bûse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm
Bir nîm tebessümle o âfet gülü verdi

Zâtî

(Gönlüm [o güzele] bir öpücük mü, bir gül mü verirsin diye sordu. O âfet sevgili ise yarım bir tebessümle gülü verdi) Burada "gülü verdi" sözcükleriyle "gül çiçeğini verdi" anlamı söylenmiş; fakat sevgilinin tebessüm ettiği, bu teklif karşısında hafifçe gülümsediği anlatılmak istenmiştir.

3.3. İstihdam

Sözcük anlamı : Kullanma, hizmete kabul etme. Terim anlamı : Bir sözcük veya deyim gerçek ve mecazlı anlamlarının tümünü kastederek, işaret ettiği anlamları ayrı ayrı kullanmak sanatıdır. Sözcüğün her anlamı için ayrı işaretler bulunmaktadır.

Örnek :

Zâhidâ sâgarı çekmek eğer olduysa günâh
Sen sevâb içre bulun biz bu günâhı çekelim

Hayâlî

(Ey Zahit, kadeh çekmek eğer günah olduysa, sen sevap içinde bulun, biz bu günahı çekelim.)
"Çekmek" sözcüğünün gerçek anlamı tahammül etmek, katlanmak, üstlenmek, kabullenmektir.
Mecazî anlamı ise içki içmektir. Birinci mısrada içki içmek anlamına işaret eden sözcük "sagar", ikinci mısrada üstlenmek anlamına işaret eden sözcük ise "günah"tır.

3.4. Tenasüp

Sözcük anlamı : Uyma, uygunluk, birbirini tutma, yakışma. Terim anlamı : İçki ve içki âlemi, peygamber ve mucizeleri, din ve ibadet, mitoloji, tarih ve mesnevi kahramanları, dil ve edebiyat, müzik, kimya, tabiat gibi belli bir konuyla ilgili olarak aralarında bazı bakımlardan ilgiler bulunan birden fazla sözcük, terim veya deyimi
mısra ya da beyit içinde bir arada kullanmaktır.

Örnek :

Sensin bizi muhlis yine gark-âb-ı fenâdan
Ne zevrak u ne Nûh u ne tûfân biliriz biz

Nâilî-i Kadîm

(Fânilik, yok olup gitme suyunda boğulmuş olan bizleri kurtaracak yine sensin. Biz ne kayık, ne Nuh, ne de tufan biliriz.) Bu beyitte Nuh peygamber, onun hayatı ve mucizeleriyle ilgili olarak "gark-âb", "zevrak", "Nuh", "tufan" sözcükleri tenasüplü olarak bir arada kullanılmıştır.

3.5. Leff ü Neşr

Sözcük anlamı : Dürüp sarma ve yayıp dağıtma, toplama ve yayma. Terim anlamı : Beyit içerisinde birinci mısrada bulunan birden fazla unsurla ikinci mısrada benzerlik ya da karşıtlık kurmaktır.

Örnek :

Yanağın u dudağın u teninle sûretin olmuş
Biri rengîn biri şîrîn biri nâzük biri ra'nâ

Ahmedî

(Yanağın, dudağın ve teninle yüzün; biri renkli, biri tatlı, biri nazik, biri güzel olmuş.)

"Yanağın" - "rengîn", "dudağın" - "şîrîn", "tenin" - "nâzük", suretin" - "ra'nâ" sözcükleri birbiriyle ilintili ve paralel bir şekilde düzenli olarak verilmiş.

3.6. Tecahül-i Arif

Arif "bilen", tecahül "cahil gibi, bilmez gibi görünme" demektir. Terim anlamı, kişinin bir durumu, gerçeği bildiği hâlde, nükte yaparak bilmezlikten gelmesi, bilmiyormuş gibi davranmasıdır.

Örnek :

Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım
Kurbânın olam var mı benim bunda günâhım

Nahîfî

(Göz gördü, gönül sevdi seni ey ay yüzlüm. Senin kurbanın olayım, bunda benim bir günahım var mı ? )

3.7. Hüsn-i Talil

Sözcük anlamı : Güzel yorumlamak, güzel bir sebebe bağlamak. Terim anlamı : Gerçek bir olayın meydana gelişini, gerçek sebepleriyle değil de söze güzellik katmak için, şairin kendince bulduğu hayalî nitelikli güzel bir sebebe bağlamasıdır.

Örnek :

Seni seyr etmek için reh-güzer-i gülşende
İki cânibde durur serv-i hırâman saf saf

Bâkî

(Nazla salınan serviler, gül bahçesinin yolunda seni seyretmek için iki yanda saf saf durur.)

Yolun iki yanında servilerin dikili duruşları tabiî bir olaydır. Bunun başka bir sebebi yoktur. Ancak şair güzel bir hayal meydana getirmek için, onların sıra sıra duruşlarını gelen sevgiliyi seyretmek için bekledikleri şeklinde yorumlamaktadır.

3.8. Sihr-i Helâl

Sözcük anlamı : Helâl olan büyücülük. Terim anlamı : Bir beytin birinci mısraının sonunda yer alan bir sözcük ya da sözcük grubunun, hem birinci mısraın sonuna hem de ikinci mısraın başına getirildiğinde anlamlı olacak şekilde kullanılmasıdır.

Örnek :

Âkil isen vahş u tayrın şâhı ol Mecnûn gibi
Başına mürg âşiyanından külâh-ı devlet al

Hayâlî

(Akıllı isen Mecnun gibi vahşi hayvan ve kuşların şahı, padişahı ol. Başına kuş yuvasından devlet külâhı al. )

Birinci mısraın sonundaki "Mecnun gibi" ifadesi, hem birinci mısraın sonunda, hem de ikinci mısraın başına getirildiğinde anlamlıdır.

3.9. Mübalağa (Abartma)

Sözcük anlamı : Abartma, aşırı büyütme. Terim anlamı : Bir durumu, özelliği olduğundan ya çok fazla ya çok az göstermek, bir olayı olamayacak şekilde zarif ve nükteli bir şekilde abartarak anlatma.

Örnek :

Donar soğuktan efendi semender âteşte
Bir iki gün dahi böyle eserse bu sarsar

Nedim

(Efendi, bu kasırga böyle bir iki gün daha eserse, ateşte yaşayan masal hayvanı olan semender soğuktan donar.)

Rüzgârın aşırı soğukluğunu vurgulamak için hiç olmayacak olan bir şeyi, ateşte yaşayan bir hayvan olan semenderin bile donacağını söylüyor.

3.10. Tezat (Karşıtlık)

Sözcük anlamı : Birbirine zıt olma, karşıt olma. Terim anlamı : Birbirine zıt özelliklerin, duygu, düşünce ve hayallerin bir arada söylenmesidir.

Örnek :

Ne efsûnkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten

Namık Kemâl

(Ah ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyücü imişsin. Esaretten kurtulduk, ancak bu kez de senin aşkının esiri olduk ) "Hürriyet" ve "esaret" kavramları arasında tezat (karşıtlık) vardır.

3.11. İstidrak

Sözcük anlamı : Yetişme, erişme, nail olmadır. Terim anlamı : Birisini övüyormuş gibi yapıp yermek, yeriyormuş gibi yapıp övmektir.

Örnek :

Öyle nâzik ki eğer şapkalı bir kunduracı
Evine gelse eder tâ kapudan istikbâl

Ziyâ Paşa

(Öyle nazik ki eğer şapkalı bir kunduracı evine gelse, onu tâ kapıdan karşılar.) Şair burada sözünü ettiği kişiyi över gibi görünüyor, ancak yermektedir.

3.12. Tekrir

Sözcük anlamı : Tekrarlama. Terim anlamı : Anlamı güçlendirmek için aynı sözcük veya sözcük gruplarını tekrarlamaktır.

Örnek :

Her zulmü, kahrı boğmağa bir parça kan yeter
Ey şark uyan yeter, ey şark uyan yeter

Ali Canip

3.13. Nidâ

Sözcük anlamı : Çağırma, bağırma, seslenme. Terim anlamı : Şairin aşırı bir şekilde heyecanlanması ve duygulanması sonucunda"'ey", "hey", "eyvah" gibi ünlemlerle seslenmesidir.

Örnek :

Eyvâh !... Beş on kâfirin îmânına kandık
Bir uykuya daldık ki cehennemde uyandık!

Mehmet Akif Ersoy

3.14. İstifham

Sözcük anlamı : Sorma. Terim anlamı : Yanıt alma amacı gütmeden sözün anlamını güçlendirmek için soru sormadır.

Örnek :

Nerde olsam çıkıyor karşıma bir kanlı ova
Sen misin, yoksa hayâlin mi, vefâsız Kosova

Mehmet Akif Ersoy

3.15. Rücu

Sözcük anlamı : Dönme, geri dönme. Terim anlamı : Söylenen bir sözden vazgeçer gibi yapıp, ondan daha güzel ve güçlü bir düşünceyi ifade etmektir.

Örnek :

Erbâb-ı teşâür çoğalıp şâir azaldı
Yok öyle değil şâirin ancak adı kaldı

Muallim Nâcî

(Şairlik taslayanlar çoğalıp gerçek şairler azaldı. Yok öyle değil, şairin ancak adı kaldı.) Burada rücu, "Yok öyle değil" ifadesiyle yapılmıştır.

3.16. Tefrik

Sözcük anlamı : Ayırma. Terim anlamı : İki unsurdan birinin üstünlüğünü vurgulamak için, aralarındaki farkları belirtmektir.

Örnek :

Seni Kisrâ'ya adâlette muâdil tutsam
Fazladır sende olan devlet ü dîn ü îmân

Bâkî

(Seni adalet konusunda Kisra'ya denk, eşit tutsam; sendeki devlet, din ve iman fazla gelir.)Şair "sen" dediği kişiyle "Kisra"yı karşılaştırır ve onun Kisra'dan üstün olan özelliklerini vurgular.

3.17. Kat

Sözcük anlamı : Kesme, kesilme, biçme. Terim anlamı : Sözü, ifadeyi tamamlanmadan bir noktada kesme. Bunun sonunun, arkasının okuyucu tarafından getirilmesi ya da söylenmese de anlaşılması beklenir. Geri kalan kısmın söylenmemesinin, sözün etkisini artıracağı için söylenmesinden daha iyi olacağı düşünülür.

Örnek :

Ey kimsesiz âvâre çocuklar... Hele sizler,
Hele sizler...

Tevfik Fikret

Burada kat sanatı, ikinci mısradaki "Hele sizler" ifadesinde yapılmıştır.

3.18. Terdit

Sözcük anlamı : Reddetme, geri çevirme. Terim anlamı : Sözün, muhatabı önce merakta bırakıp, sonunun ne olacağını hissettirmeden sürdürüp, daha sonra hiç umulmayan çarpıcı bir sonla noktalanmasıdır.

Örnek :

Lades

Vaktiyle yazdığım gibi:
Uzayacağa benzer
Tutuştuğumuz lades.
Bak, kaç sene geçti:
Aldatamadın beni
Ölüm kardeş !

Behçet Necatigil

Şairin son mısraya kadar kiminle konuştuğu belli değildir. Son mısrada bunun"ölüm" olduğu çarpıcı bir şekilde belirtilir.

3.19. İltifat

Sözcük anlamı : Dönüp bakma, dikkat, hatır sorma, sözü başka bir kişiye çevirme. Terim anlamı : Bir konu devam ederken, anîden bir duygunun ortaya çıkışıyla sözün muhatabının değişmesi.

Örnek :

Aradan yıllar geçti, işte o günden beri
Ne zaman yolda bir hana rastlasam irkilirim,
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim
Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar,
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar.
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları,
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları !

Faruk Nafiz Çamlıbel

Şairin muhatabı önceleri "yollar" iken, daha sonra "han duvarları"dır.

3.20. Telmih (Anıştırma)

Sözcük anlamı : Söz sırasında kastedilen bir şeyi imalı olarak belirtme, açık söylememe. Terim anlamı : Herkesin bildiği geçmiş önemli olaylara, meşhur kimselere, hikâyelere, efsanelere, inançlara, atasözlerine, ayet ve hadislere doğrudan doğruya değil, dolaylı olarak değinmek, işaret etmektir.

Örnek :

Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil
Çerh ile söyleşemem âyînesi sâf değil

Nef'î

(Mucize söyleyen papağanım, ne desem lâf değil. Felek ile söyleşemem, onun aynası saf değil.)

Burada papağana ayna karşısına geçip konuşma öğretilmesi olayına bir telmih bulunmaktadır.

3.21. İrsal-i Mesel

Sözcük anlamı : Atasözü getirme. Terim anlamı : Konuyu pekiştirmek amacıyla bir atasözü ya da atasözü değerini taşıyan bir ifade kullanmak.

Örnek :

Kirpikleri uzundur yârin hayâle sığmaz
Meşhûr bir meseldir mızrak çuvala sığmaz

Hevâî

(Sevgilinin kirpikleri hayale sığmayacak kadar uzundur. Şöyle meşhur bir atasözü vardır : Mızrak çuvala sığmaz.)

3.22. İktibas

Sözcük anlamı : Ödünç alma. Terim anlamı : Konuyu ve anlamı pekiştirmek için ayet, hadis ya da bunlardan birer parça almaktır.

Örnek :

Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i Mevlâ
Tallâhi lekad âserekellâhü aleynâ

Ziya Paşa

(Allah'ın gücü kudreti zalimlere bir gün "Allah'a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış" dedirir.)

Beytin ikinci mısraı Yusuf Suresinin 91. ayetinden alınmıştır.

4. Söz Sanatları

Bu bölümde yer alan edebî sanatlarda sözlerin, sözcüklerin anlamından çok şekil yapıları , yazılışları, söylenişleri dikkate alınır; bu unsurlara dayalı olarak sanat yapılır. Bunların başlıcaları on bir alt başlıkta toplanır:

4.1. Cinas

Sözcük anlamı : Münasebet, benzeyiş, farklı anlamla yorumlanabilen söz. Terim anlamı : Yazılış şekilleri ve söylenişleri (telâffuzları) aynı, ama anlamları farklı olan iki sözcüğü bir arada kullanmaktır. Cinas sanatı yedi ayrı şekilde yapılır.

4.1.1. Cinas-ı Tam (Tam Cinas)

Yazılış ve söylenişleri aynı, anlamları ayrı iki sözcük ile yapılan cinas.

Örnek :

Kısmetindir gezdiren yir yir seni
Göğe çıksan âkıbet yir yir seni

İbn-i Kemâl

(Seni yer yer gezdiren kısmetindir. Göğe çıksan, sonunda toprak seni içine alır.) Birinci mısradaki "yir yir" taraf taraf, ikinci mısradaki "yir yir" ise 'yer'; yani 'toprak seni yer, içine alır, ölür toprağın altına girersin' demektir.

4.1.2. Cinas-ı Mürekkep

Cinaslı sözlerden birinin iki ayrı sözcük hâlinde yazılmasıdır.

Örnek :

Varı yok yoğu var eden ol durur
Dünyede her olanı ol oldurur

Süleyman Çelebi

(Varı yok, yoğu var eden odur. Dünyada her olanı o oldurur.) İkinci mısradaki "oldurur" sözcüğü, birinci mısrada "ol durur" şeklinde ayrı iki sözcük olarak yazılmıştır.

4.1.3. Cinas-ı Muharref

Arap harfleriyle yazılışları aynı, söylenişleri, telâffuzları farklı olan sözcüklerle yapılan cinas.

Örnek :

Şehrin içinde şöhreti artar cemâlinin
Evsâf-ı verd-i ârızı vird-i zebân olur

Nef'î

(Şehrin içinde güzelliğinin şöhreti artar. Yanağının gülünün vasıfları dillerde dolaşır durur, sürekli tekrarlanır.)
"Verd" ile "vird" sözcüklerinin Arap harfleriyle yazılışı aynı, ancak harekeleri yani okunuşları ve anlamları farklıdır .

4.1.4. Cinas-ı Nakıs

Cinaslı sözcüklerden birinde fazladan bir harf bulunan cinas.

Örnek :

Bize ey bâd bâdî-i perîşânî olursan da
Dokun gâhî o zülf-i târümâra her çi bâd-â-bâd

Sünbülzâde Vehbî

(Ey rüzgâr bize perişanlık sebebi olursan da bazen ne olursa olsun o dağınık saça dokun.) Burada cinas "bâd" ile "bâdî" arasında yapılmıştır; "bâdî" sözcüğündeki 'î' sesi fazladır.

4.1.5. Cinâs-ı Lâhık

Birbiriyle cinas yapılan sözcüklerde bir harfin farklı olduğu cinas.

Örnek :

Cefâ gördük o nahl-i nâz-perverden vefâ derken
Bizimle âkıbet bîgâne çıktı âşinâ derken

Nâbî

(Biz vefa derken, o nazlı, fidan boylu sevgiliden cefa gördük. Biz onu kendimiz dost bilirken, sonunda bize yabancı çıktı.) "Vefa" ile "cefa" sözcükleri arasında cinas vardır ve ilk harfleri farklıdır.

4.1.6. Cinas-ı Mükerrer

Birbiriyle cinas yapılan sözcüklerden birinin, öteki sözcüğün son hecesiyle ses ve yazılış yönünden aynı olmasıdır.

Örnek :

Ne izz ü câh u neseble ne kesb-i mâl iledir
Fakat tefâhuru ehl-i dilin kemâl iledir

Seyyid Vehbî

Gönül adamlarının, kalenderlerin övünmesi, ne ululuk ve güçlülükle, ne makamla,ne soy sopla, ne de mal sahihi olmakladır. Onların övünmesi ancak olgunluk iledir. Birinci mısradaki "mâl" sözcüğü, ikinci mısradaki "kemâl" sözcüğünün son hecesiyle aynı yazılış ve söyleyiştedir.

4.2. Kalp

Sözcük anlamı : Değiştirme. Terim anlamı : Bir sözcükteki harflerin yerlerini değiştirmek suretiyle yapılan sanattır.

Örnek :

Böyle hûn-rîzâne tevcîh-i nigeh bilmem neden
Gâlibâ zann eyliyor Nâcî'yi cânî gözlerin

Mualim Nâcî

(Böyle kan dökücü bakışlar yöneltmek nedendir? Galiba gözlerin Naci'yi cani zannediyor.) Kalp, "Nâcî " ve "cânî" sözcükleri arasındadır. Bu iki sözcükte harflerin yerleri değiştirilmiştir.

4.3. İştikak

Sözcük anlamı : Türeme, türetme. Terim anlamı : Aynı kökten türeyen birden fazla sözcüğü bir arada kullanmaktır.

Örnek :

Ey beni lutfuyla yoktan var eden Rabb-i gafûr
Mağfiret kıl eyledikte azm-i iklîm-i bekâ

Enderunlu Vâsıf

(Ey beni iyiliğiyle, rahmetiyle yoktan var eden, bağışlayıcı merhametli Allah, sonsuzluk dünyasına, ahirete gittiğimizde bizi bağışla, bize merhamet et) Burada "gafûr" ve "mağfiret", Arapça dilbilgisi kurallarına göre aynı kökten türemiş iki sözcüktür.

4.4. Akis (Yansıtma)

Sözcük anlamı : Geri dönme, yansıma.Terim anlamı : Bir mısra içinde anlamlı bir ifadenin ters çevrilip, yine anlamlı bir ifadeye dönüştürülerek yerleştirilmesiyle yapılan sanattır.

Örnek :

Dîdem ruhunu gözler gözler ruhunu dîdem
Kıblem olalı kaşın kaşın olalı kıblem

Nazîm

Birinci mısraın "Didem ruhunu gözler" ifadesi ters çevrilerek, "gözler ruhunu dîdem" anlamlı ifadesine dönüştürülmüş ve aynı mısrada yerleştirilmiştir. İkinci mısra da aynıdır.

4.5. İade

Sözcük anlamı : Geri gönderme, geri çevirme. Terim anlamı : Şiirin her beytinin son sözcüğünü sonraki beytin ilk sözcüğü olarak kullanmaktır.

Örnek :

Ey güzellik göğünün mâh-ı münevver kameri
Şâd kıl gönlümü gün gibi tulû et seherî
Seherî aşk ile meydâna girip seyr edeyim
Ola ki peyk-i sabâdan ere yârin haberi
Haberi olsa anın yoluna cân verdiğime
Bana rahm eyleyüben eyleye idi nazarı

Zâtî

4.6. Tarsî

Beytin her iki mısraındaki sözcükleri harf sayısı, vezin ve kafiye bakımından birbirine denk getirmeye denir.

Örnek :
Ol şeh-i kâm-kâr gelmez mi
Ol meh-i nâm-dâr gelmez mi

Bâkî

(O mutlu padişah [sevgili] gelmez mi; ünlü, namlı ay gibi güzel sevgili gelmez mi?)

4.7. Akrostiş

Her mısraın ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca bir ismin çıkacağı şekilde yazılmış şiire denir.

Örnek :

Var olan bir sen, bir ben, bir de bu bahar
Elden ne gelir ki ? Güzelsin, gençliğin var.
Dünyada aşkımız ölüm gibi mukaddes.
İnan ki bir daha geri gelmez bu günler,
Âlemde bu andır bize dost esen rüzgâr.

Cahit Sıtkı Tarancı

Bu şiirin mısralarının ilk harfleri yukarıdan aşağı okununca Vedia ismi çıkar.

4.8. Lep-Değmez (Dudak Değmez)

İçinde 'b,p,f,m,v' gibi dudak ünsüzleri bulunmayan sözcüklerle yazılan şiire denir.

Örnek :

Her şey ne sıcaktı, her şey ne iyi
Hatta o karanlık, aysız geceler

Ahmet Kutsi Tecer

Özetle:

Etkili, güzel söz söyleme sanatı olan edebiyatta, dilin gerçek ve sembolik anlamlarına başvurmak, az sözle çok şey ifade etmek, anlam ilgisi kurmak yoluyla yapılan sanatların büyük bir yeri vardır. Bu sanatlara "edebî sanatlar" adı verilir. İnce duyguların, estetik duyarlığın ürünü olan edebî sanatlar ,Türk edebiyatında geniş yer
tutar. Özellikle Klâsik (Divan) Türk edebiyatında bu sanatlara büyük önem verilir.

Edebî sanatlar mecazlar, anlam sanatları ve söz sanatları olmak üzere üç kümede ele alınabilir. Benzetme, iğretileme, mecaz-ı mürsel, kinaye, tariz, kişileştirme mecazlara; iham, tevriye, tenasüp, tecahül-i arif, hüsn-i talil, mübalâğa, tezat, tehmih, iktibas anlam sanatlarına; cinas, kalp, akrostiş ve lep değmez söz sanatlarına giren belli başlı edebî sanatlardır.

 

İLGİLİ BAŞLIKLARIMIZ VE LİNKLERİ

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com 

 

 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar