Tuyug Nedir Anlamı Konusu Özelikleri ve Tuyug Örnekleri

15.12.2012
 

TUYUG

Divan Şiirimizde Türk edebiyatı zevkine göre şekillenen Divan Edebiyatı nazım türlerindendir. Tuyug köken bakımından şarkı ile birlikte Divan Şiirimizde milli karaktere sahip olan iki nazım türünden birisidir.  Divan Şiirinin diğer nazım türleri  Arap ve  Fars edebiyatından edebiyatımıza girmiş,  Tuyug ise anonim halk şiirimizdeki cinaslı manilerin divan şiirimize yansıması ile oluşmuştur. Bu yüzden cinasları,  kafiye şeması, tek dörtlük halinde oluşu bakımlarından Maniye benzer. Aruz ölçüsüyle yazılmış olması, ayaklı yedekli şekillerinin olmaması ile de manilerdeki diğer özellikleri taşımaz. ( bkz ARUZ ÖLÇÜSÜNÜ ÖĞRENELİM. )

TUYUG KELİMESİ NEREDEN GELMEKTEDİR VE ANLAMI NEDİR?

Tuyug sözcüğünün duymak, duy kelimesinden geldiği düşünülür.  Tahir’ül Mevlevi Edebiyat Lüğati adlı eserinde  “ DUYUK, TUYUK “ başlığı ile ele almıştır.  .Tahir’ül Mevlevi kelimenin “ Duymak “ fiilinden türediğini,  “Hissi, duyularak söylenilmiş yahut işitilmiş,  yani yayılmış söz manasındadır” demektedir. Hatta Tahir’ül Mevlevi kelimeyi “ Tuyuk “ olarak değil ısrarla “ DUYUK “ olarak yazmıştır.  [1]

Tuyugun kelime anlamı üzerinde farklı yaklaşımlar da bulunur.  “Türkçe bir kelime olan tuyugun sözlük anlamı “şarkı söyleme, övme, kapalı, gizli ve cinaslı, imalı söz”dür.”  [2]   “Kelime, etimolojik olarak “duymak” fiilinden geldiği düşünülürse “hissettirmek, kalpten anlamak” manasına gelir. “[3] Bu açıklamalara göre de “ duymak”  “ duygu” ile  “ Tuyug” kelimeleri arasında güzel ve mantıklı anlam bağlantıları vardır.  “Duymak” sözcüğünü, hem işitmek, hem de “ Hissetmek” anlamlarıyla düşününce Tuyug kelimesinin anlamı bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır

TUYUG NAZIM ŞEKLİNİN ÖZELLİKLERİ RUBAİ VE MANİ İLE MUKAYESESİ

Türklere ait bir nazım şekli olan Tuyugun Anonim Halk Edebiyatındaki mani biçiminin karşılığı sayılabilir. Maniler genellikle 7 hecelik olsa bile 5 hecelik ve 11 hecelik olanları da vardır. ( bkz Mani Söyleme Gelenekleri- Mani Mahnı Törtlük Manilerde Yapı Konu Tür ve Mani Örnekleri )  Hatta Halk edebiyatında 11’li hece kalıbıyla yazılan mâni biçimindeki şiirlere duyuğ denmektedir.[4]

Tuyug, maninin ruba’i şeklini almış halidir.[5]  Arap ve İran edebiyatlarında olmayan, yalnız Türk edebiyatında kullanılan bir nazım şeklinin adıdır. Başlangıcı, milli Türk nazım şekli olan dörtlükler, hatta Koşuklar olarak kabul edilebilir. Pek çok uzmana göre de manilerin kökeni İslamiyet öncesi deneme uzanmaktadır.  Tuyug, Anonim Halk Edebiyatı Ürünlerinden birisi olan da maninin ve  Divan edebiyatında Rubai' nin karşılığıdır. ( bkz Rubai'nin Konusu, Özellikleri ve Rubai Örnekleri _ Rubai'nin Tüm Özellikleri ve Rubai Örnekleri )

Tuyuğ’un kafiyeleri tıpkı cinaslı manilerde de olduğu gibi cinaslı kelimelerden seçilir.  Tuyugda maninin cinaslı kafiyeleri korunduğu gibi, 11’li hece vezni de aruzun kısa “Fâ’ilâtün, fâ’ilâtün, fâ’ilün” kalıbına uydurulmuştur.[6] Bu kalıp  aruz ölçüsü kalıpları içerisinde Türkçe söyleyişler için en uygun olan kalıptır.

Tuyug nazım biçimini ilk ve en çok kullanan Divan Şairlerinin Çağatay Sahasında yetiştiği dikkati çeker. Anadolu sahasında da tuyuğ yazan birçok şairimizin yetişmesine rağmen Çağatay ve Azerbaycan Sahası ( AZERBAYCAN SAHASI TÜRK EDEBİYATI  ) edebiyatında daha sık yazılmıştır.  ( bkz ÇAĞATAY SAHASI TÜRK VE DİVAN EDEBİYATI )  Ali Şir Nevai , bu nazım şeklinin kurallarını yazıya geçirmiş ve Türk şairlerini tuyug yazmaya teşvik etmiştir.

 Ali Şir Nevai ,Mizanü’l-evzan ve  Muhakemetü'l Lugateyn ’de tuyugun, “remel-i müseddes-i maksur” vezniyle söylendiğini ve kafiyelerinin cinaslı olması gerektiğini anlatmıştır. Babür Şah da “Aruz Risalesi”nde “fâ’ilâtün, fâ’ilâtün, fâ’ilün” veznini anlatırken, bu vezinle Türkçe tuyuglar yazıldığını; bu nazım şeklinde iki ve üç kafiyenin cinaslı olabileceği gibi ilk ve üçüncü mısraları cinassız ve kafiyesiz tuyuglar da yazılabileceğini söylemiş, Ali Şir Nevai tuyuglarından da örnekler vermiştir.[7] [8

Buna rağmen Anadolu sahasındaki şairlerin bu nazım türüne çok heves ettikleri bol bol örnekler verdiği söylenemez. Tuyuğ türünde en önemli örnekleri veren  Kadı Burhaneddin   ve Seyyit Nesimi  ’nin Azerbaycan Türkçesi ile yazan şairler olduğunu göz önünde bulundurursak Divan şairlerimizin tuyug türüne çok önem vermedikleri daha da belirginleşir.  ( bkz Kadı Burhaneddin Seçilmiş Tuyug ve Gazeller-  Kadı Burhaneddin Edebi Kişiliği Divanı Diğer Eserleri- Kadı Burhaneddin Hayatı Edebi Kişiliği Dil ve Üslup Özellikleri )

“Türk şairlerinin, Farsça şiir yazma heveslerinden dolayı belirli Türk sahalarında ve sınırlı sayıda şairlerce kullanılan tuyug, mahalli bir nazım şekli olarak kalmış ve yazıldığı coğrafya ve dönemlerin özelliklerini aksettirebilmiştir. Dolayısıyla “Tuyug” yazılan ÇAĞATAY SAHASI, AZERBAYCAN SAHASI ve 1 Anadolu sahası  şairlerinde, şekil ve içerik olarak farklılıklar görülmektedir.”[9]

Tuyuglar aruzun fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılan dört dizelik milli bir nazım biçimidir. Fakat Tuyug nazım şeklinin bu kalıp dışında Fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün” ve “Mefâ’îlün mefâ’îlün fa’ûlün” kalıbıyla da yazılmış olan şekillerine rastlanılır.

Tuyuğ Tek dörtlükten oluşur. Kafiyelenişi rubai ve mani ile aynıdır: aaxa.  Fakat genellikle lirik tarzda olan ve aaaa şeklinde Kafiyeleşen tuyuğlara da rastlanılır. Bu tip tuyuğlara “Musarra Tuyuğ” denir. Tuyugun en belirgin özelliklerinden birisi Mani de olduğu gibi, cinaslı kafiye ile yazılmış olmasıdır. Tuyuglar ilk iki mısralarının doldurma olması, ilk iki dizenin son iki dizede verilen anlamı tamamlamak için yazılmaması yönü ile Manilerden farklı bir özellik daha taşır.  Manilerde ilk iki dize doldurmadır ve ilk iki dize anlamın verildiği son iki dizeyi tamamlasın diye söylenir. Hâlbuki Tuyuglarda her dize anlamlıdır. Anlam dörtlüğün tamamına yayılır ve dörtlüğün tamamından anlaşılır

Divan Şairleri çoğu zaman divanlarında Tuyug türüne yer vermemişlerdir. Bazı Divan Şairleri ise Tuyug kalıplarıyla, özellikleriyle ve cinasları ile şiirler yazmış olsalar da şiirlerine Tuyug başlığını, ibaresini koymamışlar bu tip şiirlerini kıta veya Rubaiyat başlığı içinde yazmışlardır.  Tuyugların tüm özelliklerini taşıyan bazı dörtlüklerin Rubai ve kıt’a başlıkları altında verilmiş olması manidardır. Mesela XV. yüzyıl Çağatay şairi Şeybânî Han Divanı’nda bulunan “Rubaiyyat” başlığı altında, “Fâ’ilâtün, fâ’ilâtün, fâ’ilün” kalıbıyla yazılmış on adet şiir vardır. [10]

Müşg (ü) ‘anber saçlarıdur çîn bile
Bir anıng tig kayda bolgay Çîn bile
Her ne kim dir dilberim tik turmasun
Ger ne dise min bilür-min çın bile          Şeybânî Han,

Bunun dışında Tuyug kalıbıyla ve cinaslı olarak yazan birçok Divan Şairleri bu şiirlerinin başlıklarına Tuyug ibaresini düşürmemişlerdir.  Bundan yola çıkarak Divan Şairlerinin Tuyug ve Rubaiyi aynı tür olarak görmüş oldukları söylenebilir. Veya İhtimaldir ki divan şairleri Tuyug ve rubai ayrımına girmek istememişlerdir.  Üstelik 16. yy.dan sonra edebiyatımızda neredeyse hiç tuyuğ yazılmamıştır.

Tuyuglar Rubaiden sadece ölçüsü ve cinasları yönü ile ayrılır.  Tuyuglar diğer pek çok açıdan Rubai’nin benzeridir. Fakat Rubai’nin kalıplarının farklı olduğunu Ruba’inin Ahrem veya Ahrep kalıplarla yazıldığını,  yani Mef u lü veya Mef u lün kalplarıyla başladığını unutmamak gerekir. Buna mukabil Tuyugların da sadece bir kalıpla yazılmadığı, hatta bazı Tuyugların cinassız yazıldığı da vakidir.  Tuyuglar da rubailer gibi mahlas taşımazlar.

TUYUGLARIN KONUSU

Tuyugların konusu rubai ile farklı değildir. Rubai’de işlenen konular Tuyuğda da işlenir.  Tuyugların konusu Şairlerin dünya görüşü, dini Tasavvufi düşünceleri,   Şiirde Aşkla ilgili tespitleri, tasavvurları, sevgili, sevgilinin yanağı,  yüzü,  cefası, fettanlığı, zalimliği, güzelliği, fitneliğe sebep oluşu gibi klasik divan şiiri temalarıdır. Fakat tuyuglarda şaşırtıcı ve ironi saptamaların da önem kazandığı söylenebilir.  Nükte, ironi, şaşırtıcı tespitler ve durumlar, zekâ oyunu örneği hünerli sözler tuyugların vazgeçilmez özelikleridir.

Dîlberin işi itâb u nâz olur
Çeşmi cadû, gamzesi gammâz olur
Ey gönül sabret, tahammül kıl ana
Yâre erişmek işi az az olur       Kadı Burhaneddin

Kadı Burhaneddin'in bu tuyuğunda da görüldüğü, gibi tuyuglarda söz hüneri icra etmek önemli bir özelliktir.  Tuyguların dil özellikleri üz<erinde çok fazla durulmamış bir konudur. Fakat Tuyug yazan şairlerin şiir dilinde sade olmaya özen gösterdikleri söylenebilir.  Tuyug yazan şairlerin dikkat çekici bir şekilde yazdıkları Tuyuglarda sade ve anlaşılır bir dille yazdıkları gözden kaçmaz. Diğer nazım türlerine nazaran Tuyug yazan şairlerin tıpkı mani de olduğu gibi sade bir dille yazmaya çalışıp çalışmadıkları veya Tuyug yazarken özellikle sade yazmaya gayret edip etmedikleri incelenmeye değer bir konudur.

TUYUGLARIN GENEL ÖZELLİKLERİ

Kadı Burhaneddin, Çağdaşı Azerî şairi Seyyid Nesimi ve 15. yüzyıl Çağatay şairi Ali Şir Nevai, Cihanşah, ( Karakoyunlu hükümdarı ) , İvazpaşazade Atayi ( Âli Çelebi) , Şeybânî Han bu türde ürün vermiş önemli isimlerdir.

 Dr. Recai KIZILTUNÇ,  “TÜRK EDEBİYATINDA TUYUG VE BAZI PROBLEMLERİ,”  adlı makalesinde Tuyuglarla ilgili özellikleri şu şekilde sıralamıştır. [11]

a-“Fâ’ilâtün, fâ’ilâtün, fâ’ilün” kalıbıyla yazılır. Ancak az sayıda da olsa “Fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün” ve “Mefâ’îlün mefâ’îlün fa’ûlün” kalıbıyla da yazılmıştır.

b-Hece vezniyle 11heceli olup, aaxa şeklinde kafiyelenir. Bunun yanında aaaa ve xaxa şeklinde de çok sayıda tuyug vardır.

c-Kafiyeleri, manide olduğu gibi, cinaslı kelimelerden seçilmiş olmakla beraber, cinassız tuyuglar da yazılmıştır.

d-Tuyuglarda, manilerde olduğu gibi, mahlas kullanılmaz.

e-Aşk, şarap, kadın, güzellik gibi bireysel konular yanında din, tasavvuf ve sosyal konularda da önemli bir fikir söylenmeye çalışılır.

f-Maniden ayrılan en önemli özelliği, ilk iki mısraının doldurma olmayıp, mısralar arasında tam bir konu bütünlüğünün olmasıdır.

  1. Mahlassız bir şiirdir.

 

TUYUĞ ÖRNEKLERİ

Ey tabib-i hâzik-i nâzik-mizaç
Sen bilürsün hasta gönlüme ilaç
Ey gönül ile sana kul olmuşem
Şive ile naz ile ne ihtiyaç      Seyyid Nesimi

Dîlberin işi itâb u nâz olur
Çeşmi cadû, gamzesi gammâz olur
Ey gönül sabret, tahammül kıl ana
Yâre erişmek işi az az olur      Kadı Burhaneddin

Seni sevmeyen begüm âdem degül
Ne demi var kim ki bağrı dem degül
Sen gözün gamzesin atma şuna
K’irmeye ger yarunuz merhem degül  Kadı Burhaneddin 

La‘lidin cânımğa otlar yakılur
Kaşı kaddimni cefâdın ya kılur
Min vefâsı va‘desidin şâdmın
Ol vefâ bilmen ki kılmas yâ kılur       Ali Şir Neva'i

Kim elif dedi de kim hâ bu yana
Ben anunçinnunçün demişim hâ bu yana
Gün yüzün olalı me’va bu yana
Can verir ehl-i temâşâ bu yana           Seyyid Nesimi

Evvel ü ahirde çün bir zât imiş
Vahdiyyet şanına isbât imiş
Mushaf-ı hatt-ı ruhı âyât imiş
Gayri vecheş cümlegi emvât imiş         Cihanşah, Karakoyunlu hükümdarı [12]

Dilberin haddi gül-i handân durur
Şol mutarrâ sünbülü reyhân durur
Cân eger tenden revân olsa ne gam
Ehli aşkın  ânı çün cânân durur.   İvazpaşazade Atayi ( Âli Çelebi)

Gönlüm oldu aşkının avaresi
Gamzenin gitmez, gönülden yaresi
Derdime çok istedim derman veli
Yoğ imiş lâlinden özge çaresi        İvazpaşazade Atayi ( Âli Çelebi)

Lâlidin canıma otlar yakılır
Kaşı kaddimi cefâdan ya kılur
Min vefâsı va’desin şad min
Ol vefa bilmen ki ya kılur.    Ali Şir Nevai, [13]

 

KAYNAKÇA

  •  
  • [1] Tahir’ül Mevlevi, Edebiyat Lüğati, Enderun Yayınları, İstanbul, 1973, shf, 37
  • [2] İPEKTEN, Haluk, Eski Türk Edebiyatı Nazım Şekilleri ve Aruz, Dergah, Ankara 1997, s. 80. 
  • [3] ONAY, Ahmet Talat, Türk Halk Şiirinin Şekil ve Nev’i, (hzl. KURNAZ, Cemal), Akçağ, Ankara, 1996, s. 64. 
  • [4] TURAN FERİDE , TÜRK ŞİİRİNDE KULLANILAN NAZIM ŞEKİLLERİ VE TÜRLERİ, https://www.esbl.k12.tr/belge/nazim.pdf, son erisim tarihi 12-12- 2012
  • [5] Dr. KIZILTUNÇ Recai, “ ” A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 37 Erzurum 2008,  shf, 107- 125
  • [6] Dr. Recai KIZILTUNÇ, agy, shf  108
  • [7] Dr. Recai KIZILTUNÇ, agy, shf  108
  • [8] İPEKTEN, a.g.e. s. 80–81 
  • [9] Dr. Recai KIZILTUNÇ, agy, shf  107
  • [10] KARASOY, Yakup, Şiban Han Divanı (İnceleme-Metin-Dizin-T.basım), TDK, Ankara, 1998, s. 302. 
  • [11] Dr. Recai KIZILTUNÇ, agy, shf  109- 110
  • [12] Dr. Recai KIZILTUNÇ, agy, shf  121
  • [13] Tahir’ül Mevlevi, Edebiyat Lüğati, Enderun Yayınları, İstanbul, 1973, shf, 37

 

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar