ULU MABETTE ULU VAKİT-ULU CAMİİ

06.07.2012

Papatya gün batışına gülerken daüssıla,
Gülümseyerek sezgiler sıraya girer yüreklerde güllü fasıla...

Günbatımının morumsu renklere buladığı gökyüzü
Yerini dolunaya terk eder geceye dönük munis yüzü
Gece boyunca yanım sıra arkadaşlık ederken dolunay
Yekpare bir huzura limandır Ulucami’de zaman.
Ve yüzüncü yıl armağanıdır cihan devletinden 
Yüzlerce yıl yüzlerce nesil, yeşil Bursa’dan…

Güneşin hülyamsı sıcaklığına suyun hayatsallığını ekleyen,
Bahçesinde ebruli güzelliğe can katan çiçeklere su veren
Piri fani Haşmet Dede, mabedin haşmetinin kıblesinde gülümseyen
Mütevazı endamıyla asra yaklaşmış bereketli ömründen
Çehresiyle bir ayna yansıtıyor, saygıyla cilalanmış sevgi cennetinden…

Uhreviliğe açılan kapı tokmağında yıldızsı izler Yıldırım’dan.
Aynı şemsten izler taşıyor dünya coğrafyasından yüzlerce insan.
Kapılarının her bir nakışına sinmiş ebediyet tazeliğiyle ulu mekân,
Gönül ferahlığına buyur ediyor gönlü yıkanmışları her kapıdan… 
Zaman bir devrandır bu eşikte, sonsuzluğa kanat çırpan. 

Ulu mabette ulu vakit,
Doluyor gönlümün sırlarına huzurdan nakit.

Kırmızı sükûtun lalliğine kıvrılmış sevginin ayyenisi
Ulu mekânın ortasına yakın yerde fısıldıyor sabrın zirvesi:
“Men sabere zafer”(1) hattı şahanesinin ferahlatmış gölgesi 
Ve özetlenmiş asırların yarınlarda ki efsanesi.

Sarılarla süzülürken yüreğimde tebessüm çiçekleri
Buharlaşan su zerreciklerinde huzur fısıltılı, kımıl kımıl benekleri…
Şadırvan havuzunda yakarırken lafzai celal haşmetleri
Sonsuzluk muştusuyla nakşediyor ab-ı hayatın feri.
Ve meylediyor gönül iklimine kırkikindili rahmet taneleri… 

Beyazın duayenliğinde kıvrılmış aşkların tüm albenisi
Yürek aydınlığının hasadının verimkâr iklimleri gibi
Her yeri kuşatıyor canlar canının sütunlardaki simkar busesi
Mihrabın eşiğinde yuvarlanan minik Ayşe’nin neşesi
Mihrimah sultansı bir cimcimeye dönüşüyor, yaramazlık ilavesi..

Ulu mabette ulu vakit,
Dağlaşıyor gönlümün sahalarında huzurdan nakit.

Kızılın katmerliğiyle kutsanmış şafak muştuları burada
Zarif ve taptaze bir menekşe gibi bütün mevsimlerde
“Hu” nidası kılı kırk yaran zerafetle kucaklaşmış mavera ötesinde.
Hatların naif görüntüsünün kehribarlığına yüklenmiş şiirsel tınılar
Tevhid aydınlığı çiçeklenmiş her bir ayetin her bir hecesinde.

Soylu beyazlarla kaynaşmış arlı siyahlar
Her bir harfin kıvrımında ölümsüzlüğün şavkı parlar 
Nokta nokta hüsnün dengesine kurulmuş ayar
Her değişik besmelenin miminden şelaleler gibi nur akar
İlahi hendese hatlarda canlaşıp, canlara can katar…

“Ve ize hakemtüm beynennesi yahkümü bil adli” (2)
Bu köşe vicdanları aydınlatıyor şuleler demetiyle, adaleti.
Beşikten mezara; gün yüzlülüğün ilk şartı ve ebediyet alameti;
Gül yüzlü şahsenemden mülkün temelini muhkemleyen söz azameti.
Ahenkli hayat için sonsuzlukta yankılanıyor: Devlet, ebet ve müddeti…

Ulu mabette ulu vakit,
Dağılıyor gönlümün surlarına huzurdan nakit.

Zarif bir kürsü, aynalı “Ya, Hafizu!” nidasının gölgesinde ferahlamış,
Hıfzedilen ayetlerin rahmeti kalp iklimini daim baharlatmış
Haki yeşil zeminde yaldızlı mermerden kabartma iki cümle,
Mana aleminin sırları yüzyıllarca buradan fısıldanmış.
Vavların edasına kurulan azamet, ulviliğe kıvrım kıvrım halkalanmış. 
Ulu Camii, muhteşem hakandan ulu dine ilelebet adanmış

Tekbir sesleri dualara karışıyor burada gönül şöleninde buluşuyor
“Kalplerin doyması ancak Allah’ı zikretme makamında oluyor.”
Beş vakit beş kandile hiç bitmeyecek nur akışının nakışları
Yaldız yaldız mihrabı donatarak ayetlere sinmiş akışları
Meydanların zaferinin vücut iklimine yansımışlığının üstünlüğü
Sonsuzluğun sahibinin ismiyle taçlanmış mabedin zirve süsü
Sevgi doyumsuzluğunun vakur albenisi vitraylarda rengarenk
Ömürlere ömür katan ferahlığın şifaları kubbelere denk
Aşk kehkeşanları yaldızların pırıltılarında hayat ötesi hayat
Asil ruhlara ötelerden haber sıralanıyor sütunlar sanki sırat
Şiirsel potansiyelliğin uhrevi meltemi yürekleri öpüyor
Doğan her an muştularla menekşe narinliğinde tazelik sürüyor
Gün ve güneş yoldaş oluyor pencerelerden süzülen ışıklarla yüzlerde
Unutulmayacak hazlarda bir fincan kahvenin kırk yıl hatıralığında…

Sait Edip Akdağ Bursa, 13.07.2011

(1) “Sabır, zaferdir.” 
(2) ”İnsanlar arasında adaletle hükmet.”

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar