ÜMMET-İ MUHAMMED BİLİNCİ

03.12.2018

“Allah, onlardan razıdır, onlar da Allah’tan razıdır.”[1]
“Ey Ümmet-i Muhammed! Siz insanların iyiliği için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği yayar, kötülüğü önlemeye çalışırsınız; çünkü Allah'a inanırsınız.”[2] 
Değerli dostlar! Sizlere burada Ümmet-i Muhammed olmak adına hamasi ifadelerden bahsetmek istemiyorum. Ümmet-i Muhammed olma bilincinden nasıl uzaklaştık, nasıl bu bilinci varlığımızda, salih zürriyetlerimizde diriltebiliriz bunun örneklerini aktarmak istiyorum ki, nefislerimizde bu vakaları murakabe edelim, kendimizi tartalım. Unutmayalım ki, “Kendini bilen, Rabb’ini bilir.” Rabb’ini de hakkıyla bilen, ümmet olma şuuru ile selsebil olur.
Ben Kudüs’üm! Ben Gazze’yim! Ben Filistin’im! Ben Bosna’yım! Ben Musul’um!
BEN ÜMMET-İ MUHAMMED’İM (S.A.S.)!
Ümmet-i Muhammed (s.a.s.) bu dünyada yılmayacak, Livaü’l Hamd bayrağı düşmeyecek, gönüllere sabır, şükür, aşk duaları işlenecektir. Rabb’imiz Efendimiz’e (s.a.s.) ümmetinin günümüzde yaşayacağı kederli hâlleri gösterdiği için Efendimiz (s.a.s.) çok gözyaşı döker ve ümmeti için sürekli dua ederdi. Hepimiz O’nun (s.a.s.) mübarek avucunun içindeki tek Ümmet-i Muhammed’iz, şükürler olsun.
Yüreğinde daimi Ümmet-i Muhammed’i (s.a.s.) yaşayan dirilere selam olsun….
Mübarek ayaklarına başımızın feda olacağı Peygamberlerin (a.s.), Büyüklerimizin Ümmet-i Muhammed için olan aşklarına gelin bakalım:
Hz. Ebubekir (r.a.): “Cehennemde vücudum büyüsün ta ehli imana yer kalmasın.”[3] Hakikatinin müjdesini;  Resûlullah (s.a.s.): “Ümmetimin fertleri arasında ümmetime karşı en çok merhametli olan kimse Ebu Bekir’dir.”[4] Buyruğu ile görüyoruz ve Ümmet-i Muhammed’in de bu bilinçte olmasını Rabb’imize niyaz ediyoruz.
“Ey Sultanü’l Arifin Bayezıd! Bu marifeti ve Allah’ı tanıma devletini nasıl bir hasletle elde edebildin?” diye sordular. “Yüce Allah beni birçok hasletle süsledi. Onlardan biri budur ki, yaratılmışın tamamını kendimden üstün gördüm, kendimi de aşağıda. Benim dileğim daima bir gönle mutluluk ulaştırmaktır. Yüce Allah’ın halka rahmet etmesini kendime rahmet etmesinden çok daha fazla dilememdir. Kıyamet günü bana şefaat makamı bağışlanırsa ilk önce düşmanlara, sonra dostlara şefaat etmemdir.”[5] Cevabını verdi.
Ümmet olma bilinci ancak bu tür güzel hasletlerden geçer can… Çünkü bu ümmet öyle ahlakȋ hikmetlere sahiptir ki, Hz. İsa (a.s.), Hz. Musa (a.s.) onlarla birlikte haşrolunmak için dua eder. Hz. İsa (a.s.) kutlu göğe yükseltilmiştir ki, kıyamet günü en hayırlı Ümmet-i Muhammed ile yeryüzünde birleşsin.
Hz. Musa (a.s.), Tevrat’ı eline aldığı vakit onun baş tarafında Kalemin Levh’a ilk yazdığı yazıyı gördü ve dedi ki: “Ya Rab, ümmetlerin hayırlısını bildim. Onlarda vaz-u nasihat ile emr-i maruf ve nehy-i münker (iyiliği emreder ve kötülükten nehyeder) vaizleri vardır. Bütün kitaplara inanır ve Deccal’ı onlar öldürürler. O halde bunları benim ümmetim eyle”  dedi. Allah Teâla: “Onlar ahir zaman peygamberi Muhammed’in ümmetidir”  buyurdu. Yine Hz. Musa (a.s.): “Ya Rab, öyle bir kavim görüyorum ki, yaptıkları iyiliklere bire on, yedi yüz ve kat kat daha çok mükâfatlar verirken, yaptıkları kötülüklere yalnız karşılığı ile ceza veriyorsun. Onlar kitaplarını ezberlerler. Namazda melekler gibi saf bağlarlar. Mescitlerde arı gibi vızıldaşır, okur ve seni tesbih ederler. Onlar cehenneme girmezler. Onları benim ümmetim eyle”  dedi. Allah Teâlâ: “Onlar da ahir zaman peygamberinin ümmetidirler”  buyurdu. Hz. Musa (a.s.), Hz. Muhammed (s.a.s.) ve onun ümmetine verilen bu üstünlüklere hayranlığından: “Hiç olmazsa beni de ona ümmet eyle”  dedi. Allah Teâlâ: “ Ya Musa, seni aziz kıldım, seni peygamber yaptım, seninle konuştum, sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol. Tevrat’ı kendi kudret elimle yazdım. Bütün öğütleri açıklayarak sana verdim. Kavmine söyle, Salihlerden olsunlar. Benim yardımımla onlar hidayet bulmuşlardır.”  buyurdu. Hz. Musa (a.s.), bunları dinleyince rahatladı, gönlü hoş oldu ve sonra da: “Ya Rab, bu peygamberi görmek isterim.”  Dedi. Allah Teâlâ: “Sen onun zamanına kadar yaşayamazsın.” buyurdu. “İstersen ümmetinin seslerini sana duyurayım” buyurdu ve Hz. Musa’nın isteği üzerine Allah Teâlâ: “Ey Muhammed ümmeti!”  diye seslenince onlar:
 “LEBBEYK ALLAHÜMME LEBBEYKE LE ŞERİKE LEKE  LEBBEYK İNNELHAMDE VENNİ’METE LEKE VELMÜLKE LE ŞERİKE LEKE”  dediler.
 
Allah Teâlâ: “Ey Muhammed ümmeti, Benim rahmetim gazabımı geçmiştir. Siz benden istemeden, ben size verir ve günahlarınızı bağışlarım”  buyurdu.
Ey Ümmet-i Muhammed’in bilincine varmak isteyen, diril!
İşte bir gece sabaha kadar, Hazreti İbrahim'in duası olan,  “Ya Rabb’i! Doğrusu onlar (putlar) insanların çoğunu saptırdılar. Artık bundan sonra kim bana tâbi olursa, o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, o da Senin merhametine kalmıştır, şüphesiz Sen Gafûr’sun, Rahîmsin.”[6] Mealindeki ayet ile Hazreti İsa'nın duası olan, “Ya Rabb’i! Eğer onları cezalandırırsan, şüphe yok ki onlar Sen'in kullarındır. Onları affedersen, Aziz ü Hakîm (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibi) ancak Sen'sin!”[7]  Mealindeki ayeti tekrar tekrar okumuş, ellerini kaldırıp “Allah'ım! Ümmetimi (mağfiret et), ümmetimi (mağfiret et!) diye yalvarmış ve ağlamıştı. Bunun üzerine Allah Teâlâ Hazretleri: “Ey Cebrail! Muhammed'e git ve O'na de ki: Biz seni ümmetin hususunda razı edeceğiz ve asla kederlendirmeyeceğiz.” buyurmuştu.[8] Ey müjdelere nail olan Hz. Muhammed (s.a.s.) evladı; Rabb’ine, Peygamber’ine (s.a.s.), ecdadına layık ol! Sen layık ol ki, salih zürriyetin de senden razı olsun.
Cebrail (a.s.) Efendimiz’e (s.a.s.)  “Allah Sana zulmedeni ve haksızlık edeni affetmeni, Sana vermeyene vermeni, Sana gelmeyene gitmeni, Sana cahillikle kusur edene aldırmaman, Sana kötülük edene iyilik etmendir.”[9] Bu hakikatlerin bilincinde olursak bir oluruz, diri oluruz.  Ümmet-i Muhammed adına bu hakikatlerin daim diri olması için gönül abdestlerimizi bozmamak gerekir. Mürüvvetin esası, yaratılmışlara karşı daim hoşgörülü olmaktır. Efendimiz (s.a.s.) Medine’ye hicret ettiği zaman ashabına: “Ey insanlar! Hepiniz birbirinizle selamlaşın. Yemek yedirin. Akrabalık bağlarınızı koparmayın. Geceleyin herkes uyurken kalkıp namaz kılın. Selametle cennete girersiniz.”[10] Buyurmuştur. Bu hasletler için nefsimiz ile sürekli mücadele gerektir. Yunus Hazret’ in beyitlerinde bu hakikate açıktır:
“Cümle âlem halkına,
Bir göz ile bakmayan
Halka müderris ise
Hakikatte asidir.
Selam olsun, elini açtığında cümle alem halkına dua edene, Efendisi’nin (s.a.s.) yanıp tutuştuğu ümmeti için yanıp tutuşan Hak erenlerine.. Daim aşk ile kalınız efendim...
 
[1] Maide Suresi, 5/119.
[2] Âl-i İmran, 3/110.
[3] Şemseddin Sivasi, Cihar-ı Yar-ı Güzin, s. 25.
[4] Tirmizi, Menakıb (3793, 3794).
[5] Ahmed b. El-Harakȃnȋ, Düsturu’l Cumhur, 251-253.
[6] İbrahim, 14/36.
[7] Mâide, 5/118.
[8] Müslim, iman, 346
[9] Taberi, Muhammed b. Cerir, Camiu’l Beyân.
[10] Sȗfȋlerin Edepleri, Ebu Abdurrahman Sülemȋ, Türk Edebiyatı Vakfı,  İst., s. 118.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar