06.11.2020
‘’Babaannem derdi ki: İnsan kısadır oğlum
Ve bilmezden gelir kısalığını, bilseydi
Yarışmazdı yollarla, evler yükseltmezdi.
Ve…
Aşkı içimizdeki ormandan kurtarmak, aşk kısa, şiir uzun,
Sözgelimi bir ağaç kaybolsa da orman yine orman,
Ya bir harfi kaybolsa, zaten kaç harf ki insan?’’ (H. Ergülen)
İzahı yoktu imkânsızlığın
Ve düş kültüründe insan kalabilmenin tek kıstası
Şerit değiştiren bir sözcüğe hükmetmekti kibarca
Elbet dokunmadan sevmek usulca ve uzaktan
İçinde köpüren deniz gibi
Taslağı neydi sahi ömrün ve şiirin?
Bir bit yeniği vardı zamanda
Zaman hep kısaydı
Hayat denen uzamda
Sırıtan nidalar
Köçek oynatan sefil gölgeler
Aşkı da hizaya soktular ya akıllarınca
Tünediğimiz kadar
Tükettiğimiz insanlık
Hani olur da dolduruşa gelmeden severdi insan
Öznesi kocaman bir gövde
Yaşarken özveriyle
Hamt etmek değil miydi bataktan kurtaran?
Aşkı hicvetti insan
İnsanı hicvetti şiir
Derken şiir de infilak etti esir
Düştüğü yüreğin mahlası
Nasıl ki özlemdi…
Sonra da sözcükler firar etti
Tozu dumana katan o sözcükler
Aslında şairin damarlarında doluşan zehir misali
Söylemediği kadar bakir olsa da hisler;
Direnen elbette vakur
Direten elbet gururun
Sükûnet timsali kimi zaman
İçine yağan karda saklıydı düşler
Ve pekişen gerçek ve sitem
Sinmekse asla yaşadığı ve yazdığı sürece…
Olmazın oluruydu hem onca yas ve yasa
Sözcüklerin ikbali kazılıydı yüreğin mimarına
Duyduğu güven elbet asılıydı
Göğün yükselen katlarında.
Siper ettiği yüreğiydi sair zaman
Sınandığına delalet bunca yalan ve acı ve ısrar
Kaybolan güneşe sövüp duydu yıldızlar
Akışkan mevsimin etekleri tutuştu sonra
Ne izafi idi aşk ne yalan
Sinesinde saklı her dua ve umut
Kamaşan gözlerinde ölümün
Seyrüseferinde yüreğin
Bir bir nakşetti mekân ve zaman
Oysaki boyutsuzluğun tanrısıydı söylenmeyen
Hem saklı hem gerçek ve aslı
Sadece Allah katında muktedir ve saklı.
Bir dilemma bazen yanıp sönen
Revnak göğün reşit bulutları
Sağanak bildiğin elbet yaş ve rahmet
Doğacak umudun asılı kaldığı ufku ki
Şairin de gölgesine savurduğu üç beş sitem
Ne de olsa kalemdi yüreği ihbar eden
Alt etmekse acıyı ve kindar nidaları
Sessizliğine sahip çıktı şairin yüce Yaratan.
Düştü gözünden tek tek yaş
Düştü gözünden Rahmanın bunca kin ve nefreti
İçinde barındıran sözde kullar
Açığa aldığı sabırdı
Sabrına katık yaptığı katıksız niyazı
Niyazına tutunduğu her vakit
İhya edildi yürekler tek tek
Ta ki vakit dolana değin
Zikredip aşkı ve İlahı
Mecazi idi artık iblis ve nefret
Uzağında kalmaksa bedbin düzenin
Kıssadan hisse ile daldı tevekküle.
Her şiir vakti nasıl da tahakkuk etti
Tevafuk bulan aslında kaderin o ince çizgisiydi
Ve bilen tek Güç
Zoru kolay kılan elbet kâinatın sırrı
Sır denilense kul ile Allah arasında
Üstelik rıza gösteren imlecin
Her terk ettiğinde sayfayı
İmgeler sustu şiire ne gerek?
Şair sustu ansızın
Ne de olsa yazmak için daha da yükselmeliydi
Acının ve inancın çıtası…
Özüne sözüne sadık her anda
Andan doğan her anıda
Nasıl ki dündü yarının mizacı
Umuda dönük bir firar
Ruhun t/aşkın ırmakları yükseldi ve yükseldi
Kısalansa gölgeler
Alt eden hece hece
Arz ettiği bir şiirden çok öte
Mevsimin kibirsiz saltanatı
Verilecek son nefese dek.
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın
Mehmet Aluç
4 years ago
Gülüm Çamlısoy
4 years ago