UYGUR GÖÇ DESTANI (dünden devam)
Uygur ülkesine bir hüzün çöktü,
İnsanlar, hayvanlar gözyaşı döktü.
Yulun Tigin yedi gün sonra öldü,
Felaketler ardı ardına geldi.
Halkın huzuru kaçmıştı,
Toprak suyunu içmişti.
Irmaklar göller kurudu,
Ağaçlar dallar kurudu.
Toprak ürün vermez oldu,
Bütün ülke hüzün doldu.
Başa geçen Tiginler de,
Sık sık öldü o günlerde.
Buna sebep her ne ise,
Vahimleşti bu hadise
Vahşi, ehil tüm canlılar,
“Göç! Göç! Diye bağırdılar,
Halk huzursuz, beyler naçar,
Herkes bu seslerden kaçar.
Bu manevi işarete,
Muhtaçtılar beşarete.
Bu ilahî ceza mıdır?
Canlılara eza mıdır?
Düşündüler, nedendir bu?
Yok, mu bunun bir cevabı?
Hep Yulun’un suçuydu bu,
Bir milletin göçüydü bu.
Vatanın bir kayasını,
Verdi, tuttu halk yasını.
Beyler bir araya geldiler,
Göç üzre karar kıldılar.
Uygur Halkı düştü yola,
Encamları hayır ola.
Her nereye vardılarsa,
Mola verip durdularsa,
“Göç! Göç!” sesi duyardılar,
O sesten hep bizardılar.
Nihayeti Beş Balıg da,
Ses kalmadı ortalıkta.
Meşverette birleştiler,
Burda konup yerleştiler.
Uygur halkı huzur buldu.
Burda yaşayıp çoğaldı
İbrahim Sağır
“Yukarıdaki bölüm destanın Çin kaynaklarındaki şeklidir.