Uzun Hikaye Mustafa Kutlu

15.11.2016

Uzun Hikâye, Mustafa Kutlu tarafından  2000 yılında yayımlanmış  adı gibi uzun bir hikâyedir. Yazar bu eseri ile  ard arda uzun hikâyeler yazmıştır. [1] Daha önce Klâsik şark üslûbundan hareketle hikâyeler yazan Kutlu, bu eseri ile daha uzun hikâyeler yazmaya başlamıştır.

 

“Uzun Hikâye, Bulgaristan Göçmeni Ali ile oğlunun başından geçen olayların göç olgusu zemininde ve nostaljik bir atmosferde anlatıldığı uzun bir hikâyedir.  Uzun Hikâye’nin en dikkat çeken tarafı, otobiyografik özellikler göstermesidir. Oldukça akıcı bir dil ile kaleme alınan Uzun Hikâye’de anlatılanlar, yazarının hayatındaki bazı olay ve kahramanlarla paralellik arz eder[2] Yazarın bu eseri  “edebiyatımıza uzun hikâye türünün en güzel örneklerinden biridir”

 

ARKA KAPAK


“….Babam "İnatsın inat... İnatçı adamın saçı yatmaz. Dedene çekmişsin besbelli. Keşke annene benzeseydin" diyordu.
Keşke...

Annemin lepiska gibi yumuşacık, sarı saçları vardı. En çok o mavi gözlerini özlüyorum. "Benim oğlum okuyacak yüksek bir memur olacak" der, sonra da göz ucuyla babama bakardı. Sanki anlaşmışlar gibi babam da ona bakar, dudaklarında muzip bir gülümseme:
"Hıh... Biz okuduk bir şey olduk sanki" diye omuz silkerdi.”  Arka kapak

 

 

Uzun Hikâye Özeti 

 

“Romana ve romancıya saygı gereği özet kısa tutulmuş, final bölümü yazılmamıştır. “

 

 

16 yaşında uzun ince bir oğlanım saçlarım ne yana nede geriye taranıyor ve beni deli ediyordu. Babam dedeme benzediğimi ama anneme benzememi çok istediğini söylüyordu. Annemin sarı lepiska gibi yumuşacık saçları ve mavi gözleri vardı. En büyük istegi benim okuyup büyük adam olmamdı…….

 

Babam kaçırmış annemi. Bulgar muhaciri. Babamı Pelvan Süleyman büyütmüş Dede-torun bir fırsatını bularak Türkiye’ye kaçmış. Ailenin diğer fertleri de kaçmaya çalışırken yakalanmışlar zamanlar Bulgaristan komünist Türkiye'yle ilişkileri iyi değil ve sınırdan kuş uçurtmuyorlar. Zaten babam kendi babasını küçük yaşta kaybetmiş annesi ve diğer akrabaları da Kırcaali’de kalmışlar ve bir deha da onlarda haber alamamışlar. Sonra aile bağları büsbütün unutulmuş.

Pelvan Süleyman İstanbul'a hemşerilerinden bir ikisinin yardımıyla Eyüp Sultan’da bahçeli bir ahşap eve yerleşmiş. Evin sahibi Nişantaşı'nda oturan zengin lakin kimsesiz bir kadınmış. Pehlivan Süleyman ile birlikte. Elde avuçta olan az bir para ile birkaç koyun alıp bahçenin bir köşesine yaptıkları ahıra koymuşlar zamanla çoğalmış koyunlar. Derken koyunların yanına bi iki inek beri yanda bir tavuk kümesi Tavukların horozlarının arasına hindi, kaz, ördek katılı vermiş. Hatta bıldırcın bile beslemeye başlamış. Fakat mahalleli bu duruma sessiz kalamamış, Bulgaryalı mahalle arasını ahıra çevirdi; horoz sesinden inek böğürtüsünden gübre kokusundan bunaldık diyenler çoğalmış. Hatta bunlardan biri Pelvan Süleyman'ı tehdit etmeye kalkışınca Pelvan adamı tuttuğu gibi bahçedeki dut dalına asmış. İbret olsun diye 5-6 saat bekletmiş sonra ses seda kesilmiş, bir yandan da sebzeler yetiştirip satmaya başlamışlar………..

.

Peki ya Annem?

Annem ile babam Eyüpte mahalleden tanışıyorlar. Babam orta sonda iken annem kız sanat mektebine gidiyormuş. Annemin Ailesi Eyüp Sultan'ın belalılarından. Orada yazlık kışlık sinema işletiyorlar. Ağabeyleri bildiğin kabadayı takımından, bu sebeple annemi çok  sıkıya almışlar. Daha parmak kadarken yok balkona çıkma, yok pencereden bakma diye zılgıt üstüne zılğıt. Ancak gönül bu  kabadayı abilerden de gelse dinlemez. Birbirlerini sevmişler lakin ilerisi karanlık. Babamın ne annesi, babası nede bir işi ne de  bir evi var, tabii ki babama vermeyecekler. Derken Annemin serseri ağabeyleri Annemi işlettikleri sinemanın sahibi akıldan yaya oğluna vermeye kalkmışlar böylece akraba olup sinemaların mülkiyetine kanmak istiyorlarmış. Babam meseleyi öğrenince anneme haber göndermiş bir gece sözlenip kaçacakları yeri belirlemişler annem bohçası ile hazırlanmış, annem limanda kayıkla beklerken babam annemin intikamını da almış annemin abilerinin işlettiği sinemayı aleve verip annemin beklediği kayığa gelmiş ve beraber Üsküdar'a kaçmışlar......

 

Babamın bu işi Eyüp Sultanda Destan olmuş.Bu kaçış işi annemin ailesini deliye döndürmüş,peşlerine düşmüşler,yakalasalar ikisini de öldürecekler bunlar tabi durur mu izlerini kaybettirip ortalık yatışıncaya kadar o şehir senin bu şehir benim dolaşıp durmuşlar…………..

 

ÖZET HAZIRLIK : Nurdan Örnek


[1] Necati TONGA, YAZAR-HAYAT-ESER BAĞLAMINDA MUSTAFA KUTLU’NUN “UZUN HKÂYE” ADLI ESERNN TAHLİLİ ,

[2] Necati TONGA, YAZAR-HAYAT-ESER BAĞLAMINDA MUSTAFA KUTLU’NUN “UZUN HKÂYE” ADLI ESERNN TAHLİLİ ,

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da
yasincolak197
Yasin Çolak7 years ago
Nurdan Hanım emeğinize yüreğinize sağlık çok güzel bir çalışma olmuş...