-V
VASITA HALİ: ing. İnstrumental, Thumbnail vehicle, . İsmin belirttiği nesnenin vasıta olarak kullanıldığını, fiile vasıta olduğunu belirtmek için kullanılan hâl, ansızın., durmaksızın, güzün, kışın, yazın, yayan gibi örneklerdeki eski n vasıta hâli eki, günümüzde çoğu örnekte kalıplaşmıştır. -la, -le vasıta hâli eki ise ile edatının ek şeklinde yazılmasıyla ortaya çıkmıştır. Ancak tam olarak ekleşme olmadığı için –la, -le’ye vasıta hâli eki demek yanlış olur.
VİRGÜL .ing. comma, almnc. Komma, par des virgules : Noktalama imlerinden biri. Görevleri: l— Tümcede birbiri ardınca sıralanan adlar, sıfatlar adıllar, tamlamalar, eylemler vb. arasına konur: Okulumu, öğretmenlerimi, arkadaşlarımı seviyorum; Bu dalgalar, bu ovalar, bu topraklar bizimdir; Her canlı doğar, büyür, ölür, vb. 2 — Mektuplarda hitap sözlerinden sonra konur: Sevgili Anacığım. Değerli Kar¬deşim. Arkadaşım Orhan, vb. 3 — Tümcede kişi ve işa¬ret adıllarından sonra konur: O, şimdi geldi. vb.
VURGU: ing. accent, emphasis: Sözcükte hecelerden birinin daha baskılı söylenmesi: Baba, arkadaşım, çiçekler, Ankara vb. Tek heceli sözcüklerde vurgu aranmaz. Ekler, sözcük sonlarındaki vurguyu genellikle kendi üzerlerine çekerler
VURGULU HECE. : ing. thesis : Sözcüklerde baskılı söylenen hece: Baba, çiçekler, Ankara vb.
VURGUSUZ HECE . Sözcüklerde bask.-h söylenmeyen hece: Baba, çiçekler, Ankara vb.
-Y
YABANCI SÖZCÜK . Bir dilin kendi kökünden
gelmeyen o dile başka bir dilden gelen sözcük Örneğin; Türkçedeki mektep, muallim, vatan, vazife, netice, nazik, ilim sözcükleri gibi.
YAKLAŞMA EYLEMİ . Yakınlık kavramı bildiren eyıem Eylem kök ya da gövdelerine e, a ünlülerinden sonra yazmak eylemi eklenerek yapılır. Örneğin: Düşeyazmak (düş-e-yazmak), öleyazrnak (öl-e-yaz-mak), bayılayazmak (bayıl-a-yazmak), vb.
YALIN AD.i ng. simple name: (Basit isim) Türemiş ya da bileşik ol-mıayan, kök durumunda bulunan ad: Ev, kol, ağaç, göz, yer, dağ taş, su vb.
YALIN BELİRTEÇ (Basit zarf). ing. plain token: Türemiş ya da bileşik olmayan belirteç: çok, pek, en, vb.
YALIN SIFAT : ing. absolute adjective | : Ek almamış , türememiş sıdat, basit kelime halindeki sıfat: beyaz el, soğuk su, yaş elbise ( beyaz, soğuk, yaş . yalın durumdadırlar )
YALIN DURUM . ing.absolute case | Fr. absolutif | Gr. Absoluti: Ad soylu sözcüklerin -e, -de, -den, -i durum takısı gibi çekim ekleri ile diğer hiç bir yapım eki almamış biçimi: Ankara, yol, su, insan, fikir, elma
YALIN EYLEM . (Basit fiil). ing. simple verb: Türemiş ya da bileşik olmayan, kök durumuda bulunan eylemi Gel, iç, ver, bil, oku vb.
YALIN SÖZCÜK. ing. simple vord : (Basit kelime). Türemiş ya da bileşik olmayan sözcük, örneğin: ne, kaç, ip, ve, sev, o, ben, yüz, el, kol, su, vb.
YALIN TÜMCE (Basit cümle)ing. simple sentence: . Bir tek yüklemle kurukm ve giderek bir tek yargı bildiren tümce, örne¬ğin: Çocuklar sokakta oynuyorlar-, Annem İstanbul'a gitti; Size yarın uğrarız; O, Ankara'da öğretmenmiş vb
YALIN ZAMANLI EYLEM .ing. simple verb: İçinde tek zaman eki bulunan eylem: bildim, aldı, koşuyor, gelmiş, sever
Yan Anlam :ing. connotation: Sözcüklerin ilk konuluş anlamına bağlı olarak zaman içinde kazandıkları yeni anlamlardır. Bu anlama, kullanılış anlamı ya da yan anlam adı verilir. Örnek :
Çocuk kapıyı sessizce açtı. (açmak : Bir şeyi kapalı durumdan kurtarmak.)
Gömleğinin düğmelerini yarıya kadar açtı. (açmak : Sarılmış, katlanmış, örtülmüş, buruşmuş veya iliklenmiş olan şeyleri bu durumdan kurtarmak.)
Okulun karşısına bir büfe daha açtı.(açmak : Bir kuruluş, bir işyerini işler duruma getirmek.)
Annem çok güzel baklava açar. (açmak : Kalın bir nesneyi yayarak ince duruma getirmek.)
Komşumuz tıkanan lavaboyu açtı. (açmak : Tıkalı bir şeyi, bu durumdan kurtarmak.)
YAN TÜMCECİK: YAN CÜMLE .ing. consequent: Fiilimsilerle ya da çekimli bir fiille kurulan ve temel cümleye bağlanan cümleye yan cümle denir. Yan cümleler temel cümlenin (yüklem) bir öğesi olarak görev yapar. Yan cümlecikleri fiilimsiler (isim fiil, sıfat fiil, bağ fiil) ve “-se-, -sa-“ şart eki ya da çekimli fiiller oluşturmaktadır. Örnek : Atı alan Üsküdar’ı geçti.
YANSIMA. Doğa seslerini yansılama (taklit) yoluyla veren sözcük Doğadan alınmış ses taklidi sözcüklerdir.: Mırıltı, çat, pat, kür, gümbür,Takır takır, gürül gürül, çisil çisil, çat çat vb.
YAPAY DİL : artificial languages | diğer pek çok dilin aksine, kaynağı belli olan (yani o dili oluşturan kişi ya da komisyonun adı bilinir olan), grameri, tarihin akışı içerisinde insanların günlük kabulleri ya da yönelimleriyle evrilmemiş, tamamen insan eliyle yapılandırılmış olan dillerdir.
YAPIM EKİ . Sözcük kök ya da gövdelerine getirilerek yeni sözcükler oluşturan ek veya ekler. Dört türlüdür,
isimden isim, su, sucu, taş, taşlık, agaç, ağaç -sız, su sulak,
İismden fill: su, sula, taş, taş-la,az, azal, yaş, yaşarmak, yön, yönet
Fillden fiil. Çık, çkış, gör, görül, sev, seviş, çık, çıkarmak, kork, korkutmak
Fillden isim: Bil bilmece, sev , sevindirik, gör, görüş bildirme, yıg, yığın, kes, keski, ört, örtü,
YAPMA DİL. ing. artificial languages: Türlü nedenlerle, anlaşma sağlamak için özel sözcüklerden ya da simgelerden oluşan dil. Esperanto gibi.
YARDIMCI EYLEM .ing. auxiliary verb: Ad soyu sözcüklerle birlikte kullanılarak tümce kuran etmek, olmak, kılmak gibi eylemler. Örneğin: Adam etmek, insan olmak, namaz kılmak vb.
YAŞAYAN DİL . ing. living language: Belli bir insan topluluğu tarafından yazı ve konuşma aracı olarak kullanılan dil : Türkçe, İngilizce, Fransızca, vb.
YAZI DİLİ. ing. written language : Bir ülkede, konuşulan ağızlardan biri nin yazışmalar için kabul edilmiş biçimi. İstanbul ağ' zı, ülkemizde yazı dilimize esas alınmıştır.
YAZIM (İmlâ). ing. spelling: Bir dilin belli kurallarla yazıya geçirilmesi.
YENİ SÖZCÜK. Başka bir sözcükten örnekseme yoluyla yapılan; üzerinden zaman geçmemiş kullanımı sınırlı olan sözcük: yoksul gibi varsıl; vergi gibi dergi vb.
YER BELİRTECİ. ing.adverb of place | Tr. yer belirteci, Yer zarfı . Eylemlerin, eylemsilerin anlamını yer bakımından etkileyen belirteç: Yukarı çıkmak; Aşağı inmek, İçeri buyur; Dîşarıya çıkıyoruz vb.
YETERLİK EYLEMİ. ing. actual competence: Gücü yetme ve başarma kav¬ramı veren eylem. Eylem kök ya da gövdelerine e, a ile birUkte bilmek eylemi eklenerek yapılır. Örneğin: Gelebilmek (gel-e-bilmek), kazanabilmek (kazan-a-bilmek, okuyabilmek (oku-y-a-bilmek), geçebilmek (geç-e-bilmek) vb.
YÖNELME DURUMU. ( bkz İsmin halleri, Ad durum ekleri ) : İng. allative | Tr. yöneliş durumu: İsmin ehali, ismin e yönelme durumu ekini alarak eylemin hangi isim yönüne yönelmeyle yapıldığını gösteren hali kazanması. Ev- e döndü, Okul- a gitti, biz-e geldiler.
YÖNELMELİ TÜMLEÇ . Tümcede, eylemin neye, noreye kime yöneldiğini gösteren dolaylı tümleç. Bu¬na, .-oii tümleç» de denir. Örneğin: Orhan uçağa bin miKll. Ablam, izmir'e gidiyor; Ağabeyim, bize elma şe-kori almış. vb.
YUMUŞAMA . Süreksiz ünsüzle biten sözcüklere ünlüyle başlayan bir takı geldiğinde, sözcüğün sonundaki süreksiz ünsüzün sürekli oluşu, örneğ'n Bardak-ı (bardağı), ciip-o (dıbo), borç-a (borca), yurt-u (yur-du) vb.
YUVARLAK ÜNLÜ. ing. round sound: Dudakların yuvarlaklaşma-sıyla oiuşan ünlü harf : o, ö, u. ü, gibi.
YÜKLEM. ing. predicate: Eylem çekimine giren sözcüklerin tümcedeki görev adı. Yüklem, tümceyi kuran öğedir. Çekimli eylemler, ekeylemle çekimlenmiş ad soylu söz¬cükler, tamlama ve sözcük öbekleri tümcede yüklem görevine girerler. Örneğin: Ali sınavı kazandı, Evrim oynamaya gitti!; O, akıllıdır; Türkiye'nin başkenti Ankara'dır: Ağlayan, benim kardeşimmiş. vb.
-Z
ZARF:i ng. indicator: bkz. Belirteç.: Zarf (Belirteç) Tümleci : Yüklemi zaman, durum, miktar, ölçü, yer yön ve soru yönünden gösteren sözcük ya da sözcük öbekleri cümle içinde zarf tümleci görevi yapar.
Yükleme yöneltilen "Nasıl?" sorusu durum zarfı tümleciyle ilgilidir.
ZAMAN: ing. tense: Eylemlerin belirttikleri gelecek zaman, şimdiki zaman, geçmiş zaman, geniş zaman kavramı. Örneğin: Geleceğim, geliyor, geldi, gelmiş, gelir, vb.
ZAMAN BELİRTECİ. ZAMAN ZARFI ,ing adverb of time | Eylemlerin, eylemsilerin anlamını zaman bakımından etkileyen belirteç : Şimdi geldi; Dün gördüm-, Bugün gitti; Hemen döner; Daha uyusun vb.
ZAMAN EKİ. ing. When the attachment: Eylemlere zaman kavramı veren ek: (ecek (gel-ecek), -iyor (geHyor-um), -di (gel-di-k), -miş (gel-miş-iz), -ir (gel-ir-ler) vb.
ZAMİR. ing.pronoun: Bk. Adıl. ZARF Bk. Belirteç.
ZIT ANLAMLILIK : İng. antonymy | Tr. karşıtanlamlılık: Birbirine taban tabana zıt durumları ve kavramları ifade eden sözcükler.Her kavramın karşıtı bulunmak zorunda değildir. Örnek:İyi x Kötü ,Sevinç x Üzüntü,Cesur x Korkak,Doğru x Yanlış
ZİNCİRLEME AD TAMLAMASI . Tamlayanı ya da tamlananı yahut her ikisi de birer ad tamlaması olan tamlama. OKUL KAPISININ ANAHATARI, evimiziin eskimeyen eşyaları