Vizeli Behişti Ramazan Hayatı Eserleri

18.06.2011

 

  

Vizeli Behişti 

( d. ?- ö. 1511-1512)Behiştî mahlasını kullanan altı şairden birisi olan Vizeli Ramazan Behiştî, on altıncı yüzyılda Kanunî devrinde yaşamış bir şairdir. Babasının adı  Abdu’l-Muhsin’dir.  Vizeli  Doğum tarihi hakkında bilgimiz yoktur, ancak bütün kaynaklar şairin Vizeli olduğunu belirtirler.  [1]

"Çün baharıdur Behişti Vize'nün

Çorlu'da düşmenlerüm itsin karar." 

(Mademki  Vize'nin baharıdır, düşmanlarım Çorlu'da otursunlar. [2] Beyitlerinde olduğu gibi şiirlerinin birçok beytinde Vizeli olduğuna işaret eden ibareler bulunmaktadır.

Kaynaklar, Behiştî’yi, kendisinden önce yaşamış olan Karıştıranlı Süleyman Bey, oğlu Sinan Behiştî ile karıştırmamak için, “Vizeli Behiştî”, “Behiştî-i Sânî”, “Vâiz Behiştî”, “Behiştî Ramazan bin Abdulmuhsin”, “Ramazan bin Abdulmuhsin er-Rûmî” ve “Mevlana Behiştî”, gibi adlarla anmışlardır.[3] Çorluda vaizlik yaptığı için Çorlu Vaizi olrak da adlandırılmıştır.

Kaynaklar, Behiştî’nin tahsilini İstanbul’da tamamladığı, Merhabâ Efendi’den ve Şeyhülislam Sadi Efendi’den dersler gördüğü, daha sonra da Şeyhülislâm Sa’dî Efendi’ye danişment olduğunu belirtirler. Sa’dî Efendinin yanında iken bir ara kendisini dünyevî eğlencelere kaptırmıştır. Böyle bir hâldeyken anî bir kararla ilmiyye mesleğini bırakıp, Halvetîliğe intisap etmiştir.  Sadi Efendi’nin ölümünden sonra,  devrin ünlü şeylerinden Merkez Efendi’nin yanında tasavvuf yoluna girmiş seyr u sülûkünü tamamladıktan sonra hilâfet göreviyle Çorlu’ya yerleşmiştir. [4] Kaynaklar, şairin ilim yolunu tamamlayıp, kutbu Merkez Efendi’ye intisab ettiğini, nefsini terbiye ve ahlak güzelliği için inzivaya çekilip dünya lezzetlerinden uzaklaştığını” yazar. [5] 

“Behiştî’nin üzerinde Merkez Efendi’nin etkisi büyük olmuş, şâirin dünyası değişmiştir.”  “Behiştî, Halvetî tarikatinin Sünbüliyye koluna mensup Merkez Efendi’nin halifesidir. Merkez Efendi’nin yanında seyr ü sülûkunu tamamladıktan sonra, hilafet alarak İstanbul’dan ayrılıp Çorlu’ya yerleşmiştir”[6]

Şairin vefatına kadar en az otuz yıl Çorlu’da kaldığı tahmin edilmektedir. Çorlu'da kalmasına rağmen zaman zaman memleketi Vize'yi özlediği şiirlerinden anlaşılmaktadır.

Felekde Ademe hergiz vatandan yer olmaz
Behişti bağ-ı cennetten alâmettür bana Vize

(Vize benim için cennet bahçesinden bir alâmettir.[7])

Çorlu da tahminen otuz yıl boyunca imamlık yapmış, vaiz olarak halka vaaz ve nasihatlerde bulunmuş, evinin etrafına ilâve ettiği odalarda kalan talebelere ders vermiş ve eserlerini kaleme almıştır.  (Atâî, a. g. e. , s. 156; TA. s. 20; Unat, a. g. e. , s. 121; Ergun, a. g. e. , s. 787.)[8]

 

Kaynaklar onun “Fesahat ve belâgati çok kuvvetli idi. İfadesi çok güzel olup, herkes onun tesirli vâaz ve sohbetlerinde bulunmak için can atardı” şeklinde bilgiler vermektedir.   

Çorlu’da kaldığı evin yanında bir tekke yaptırdığı, Orada talebelere ders okuttuğu, bu yılarda sürekli olarak Vize’yi düşündüğü ve özlediği,  yaşlılık günlerinde dahi etrafının gençlerle dolu olduğu hayatı hakkında bilinen diğer ayrıntılardır. Kimi kaynaklar onun Şeyhliği üzerinde de durmaktadır. Anlaşıldığı kadarı ile Çorlu da Halveti şeyhi gibi hareket etmiş evini ve etrafını müritleri ve öğrencileri ile doldurmuştur. Evlenip evlenmediği, çoluk çocuğunun olup olmadığı konusu belirsiz kalmaktadır. Âşık Çelebi, Ahdî, Beyânî, Latîfî ve Âlî’nin, ölümü için tarih vermediği Behiştî’nin ölüm tarihi 979/1571 olarak genel kabul görmüştür. Böylece 979/1571-72’de vefat etmiş olan şair Çorlu’da zaviye hâline getirdiği evinin bahçesindeki zaviyeye defnedilmiştir. [9]

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Eserlerinin dili ve içeriğinden zahiri ve Bâtıni ilimleri öğrendiği, tasavvuf hakkında çok şey bildiği anlaşılır. Eserlerinden, çok ibadet ettiği dünyanın mevkiine ve malına düşkün olmadığı çıkartılabilir. Kaynaklar onun “zühd sahibi,  İlim, irfan ve marifette üstün şiir ve edebiyattaki kabiliyetli” bir şair olduğunu belirtmektedir.

Behişti âlim bir şairdir, tezkirelerde hayatı hakkında bilgi verilirken; ilmî yönü ve şairliği üzerinde durulmuş, şiirlerinden çok sayıda örneğe yer verilmiştir. Dinî, ilmî ve edebî eserleri yanında, hacimli bir fivanı ve iki mesnevisi mevcuttur. Kanuni Sultan Süleyman ’a sunduğu bir kasidesi, çok sayıda gazelleri ve özellikle mecmualarda bulunan musammatları; onun bütün nazım şekillerini kullandığını  ve bildiğini gösterir. Vezni hiç zorlanmadan kullandığı ve vezin kusurlarına yer vermediği görülür. Şair, kafiyeye de hâkimdir ve Kafiye bulmakta sıkıntı çekmemiştir.

Dile olan hâkimiyeti olan bir şair olduğu bellidir.  Şiir yazmakta zorlanmayan; şiirlerini tabiî, samimî ve akıcı bir üslupla kaleme almasını bilen bir şair özelliği göstermektedir.  Şairin rahatlıkla şiir yazabildiği  sade, açık ve akıcı ifadesinden anlaşılmaktadır. Berrak bir anlatımı vardır, konuyu herkesin anlayabileceği seviyede ve uygun kelimelerle dile getirir.

Eserleri:

Divan

Behiştî Divanı, Dr. Yaşar Aydemir tarafından tenkitli metin olarak yayımlanmıştır (Ankara 2000). Millî Kütüphane ve Kayseri Raşit Efendi Eski Eserler Kütüphanesi’ndeki yazma nüshalar ile şiir mecmualarının taranmasıyla hazırlanan bu yayında; 4 kaside, 1 terkib-i bend, 561 gazel, 9 nazım, 7 kıt’a, 3 murabba, 8 muhammes, 3 tahmis, 38 matla ve 30 müfret mevcuttur. Divan neşrine dâhil edilmeyen Paris ve Kahire nüshalarının eklenmesiyle Behişti’nin gazellerinin sayısı yedi yüze yaklaşmaktadır. Eser, klasik mesnevî tertibine göre düzenlenmiş; giriş bölümü, konunun işlendiği bölüm ve bitiş bölümü olarak değerlendirilen bir yapıya sahiptir. 1124 beyitten oluşmaktadır.

Cem-Şâh u Alem-Şâh

Hemedan sultanı Nezîr’in oğlu Cem-şâh ile veziri Beşîr’in oğlu Alem-şâh’ın başından geçen olaylar ı anlatan müelliflerinin beğeni ile söz ettikleri 2400 beyit civarında bir özgün  bir mesnevîdir
 

HEŞT BEHİŞT

Heşt Behişt, tür itibariyle dinî ve tasavvufî muhtevalı nasihatnameler grubuna dâhil bir mesnevîdir. Şair; dünyanın geçici olduğunu, her canlının bu âlemden göçeceğini, zamanın su gibi hızla geçtiğini, kabiliyetli insanların telifleriyle hem hünerlerini gösterdiklerini hem de öldükten sonra isimlerinin anılmasına vesile olan bir eser bıraktıklarını belirtir. ( Prof. Dr. Emine Yeniterzi,Behiştî’nin Heşt Behişt Mesnevîsi,İstanbul 2001,)

VİZELİ BEHİŞTİDEN ŞİİR ÖRNEKLERİ

Hünkar şehre geldi deyu seyre çıkdılar
Her kuşe mehlika dolu hünkara kim bakar

**********

Yâ sabır, yâ sefer derler, ne Rûm ü ne Acem kaldı
Dolaştım rub'ı meskûnu, hemen mülk-i adem kaldı.

********

Bülbül-i gülşen-i kudsüm bu cihân dâmımdır
Beni bunda tutan ol serv-i gül-endâmımdır.

(Ben aslında mukaddes ve azîz olan gül bahçesinin bülbülüyüm. Fakat vücûd denen dünyâ evinde hapsedildim. Beni burada eğleyen boyu gül gibi olan ve salınan servi boylu sevgilidir.)

**********

Visâlın Kâbe'dir, rûz-ı ecel azmi zamânıdır.
Kefen ihrâmı, tâbût, ol yolun taht-ı revânıdır.

(Sana kavuşmak Kâbe'ye kavuşmak demektir. Ecel günü ise dünyâdan gitme zamânıdır. Bu yolda kefen ihram, tabût da yürüyen bir tahttır)

*************

Kokmuş ete tuz ne yapsın
Utanmaz yüze söz ne yapsın.

Edeb üzre olan fâni cihanda
Muzaffer oldı hem bunda hem anda.

*********

Cân murgına gıdâ-yı ruh olmaya münasib
Hâl-i ruhun Halîlüm şeh-dâne bir ‘adesdür
 

 Dilediğiniz şiir başlığını kopyalayıp Esa’dan arayınız

·         MURABBA

·         MUHAMMES

·         TAHMÎS

·         Şâh-ı ‘âlemsin n’ola virsek dil ü cânlar saña

·         Aglamak tutdı beni añmañuz uçmagı baña

·         Çıksa kûyından semendile giyüp la‘lîn kabâ

·         Deşt-i gamda ben saña Mecnûn u sen Leylâ baña

·         Ger baña rıhlet müyesser olsa ‘ukbâdan yaña

·         Devr-i gül geçdi dirîgâ içmedüm gül-gûn şarâb

·         Göz yumup ey dil cihândan kendü cânânuñ gözet

·         Servlerde ne boyuñ gibi baña kad görinür

·         Her kaçan gam mülkine râhum olur

·         Dirler ki haste dillere la‘lüñ devâ olur

·         Her kaçan yârüñ yüzin görsem gözüm giryân olur

·         Sanma ruhsâruñ öpen nefsâni hâlet gösterür

·         Şu‘le kim şem‘üñ başında efser-i zer gibidür

·         Ehl-i ‘ışk âteşe düşdiler oda yanmadılar

·         Ey cefâ-hû sen beni sanma sitemden incinür

·         Dehânuñ öpmege bî-çâre dil fikr-i nihân eyler

·         Sûfiye nakş-ı cemâlüñ göz ile kaş gelür

·         Cem kim cihâna câmı ile toldı nâmı var

·         Gül gülistân seyrine gelmiş çemen sultânıdur

·         Felegüñ ‘ahde hılâf itmek ezelden işidür

·         Sanma sûfî hırka egnümde külâhum serdedür

·         Sen var iken iki gözüm agyâra kim bakar

·         Beni eşkümle gördüñse kapuñda satma sîmüm var

·         Karañu oldı ‘âlem gözüme ey mehlikâ sensüz

·         Ya dilde dûd-ı âhumdan ya gözde nemden incindüñ

 

FAYDALANILAN KAYNAKLAR


[1] Prof. Dr. Emine Yeniterzi,Behiştî’nin Heşt Behişt Mesnevîsi,İstanbul 2001,)

[2] vize.bel.tr/Sair-Yazar-ve-Sanatcilarimiz.html

[3] Dr. Yaşar AYDEMİR, BEHİŞTÎ DÎVÂNI , https://ekitap.kulturturizm.gov.tr/dosya/1, shf, 15 20

[4] Mustafa Uzun, Bihişti Ramazan Efendi. TDV İ, C6, SHF, 145, İst. 1992

[5] Dr. Yaşar AYDEMİR, age. Shf- 20 21

[6] Dr. Yaşar AYDEMİR, age. Shf- 20 21

[7] Anonim, vize.bel.tr/Sair-Yazar-ve-Sanatcilarimiz.html

[8] Dr. Yaşar AYDEMİR, age. Shf- 20 22

[9] Prof. Dr. Emine Yeniterzi,Behiştî’nin Heşt Behişt Mesnevîsi,İstanbul 2001,)

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar