|
|
Medeniyet bu mu, bu muydu adı.
|
Anası yabancı, kızı yabancı.
|
Yunup yıkanılsa etiyle budu.
|
Dudağı yabancı, yüzü yabancı.
|
|
Gel de yadırgama, bu nasıl hayat.
|
Süse bilet kesmiş, akla seyahat.
|
İçi fokur, fokur dışı çok rahat.
|
Bedeni yabancı, özü yabancı.
|
|
Yürürken sallanır beli kıvrılır.
|
Dayanmaz düğmeler, göğse devrilir.
|
Rüzgârla güreşir, etek savrulur.
|
Bakışı yabancı, pozu yabancı.
|
|
Ne derseniz deyin, bu haller irsi.
|
Burnunda taşırlar, halhalı örsü.
|
Ağladıkça akar, gözünden süsü.
|
Kirpiği yabancı, gözü yabancı.
|
|
Yabancıyı el üstünde tutarlar.
|
Ortalığı bir birine katarlar.
|
Saçma bir şarkıya çığlık atarlar.
|
Melodi yabancı, sözü yabancı.
|
|
Üstte yok, başta yok açıklar açık.
|
Ne öğütür bilmez, düşünce uçuk.
|
Yaylanarak giden birine pöçük.
|
Ayağı yabancı, izi yabancı.
|
|
Her gün başka başka giyip dökünür.
|
Ne utanma bilir, ne de çekinir.
|
Laf söylenince ağzını ökünür.
|
Eğrisi yabancı, düzü yabancı.
|
|
Bir av gibi durup, süzülüp bakar.
|
Görünce pusuyu, dilini büker.
|
Tastiksiz konuşup içini döker.
|
Cilvesi yabancı, nazı yabancı.
|
|
Vurmaya hazırdır yay ile oku.
|
Güle ayar verir, zıkkıma kökü.
|
De ki Birisi' ne sevdanın yükü.
|
Ateşi yabancı, közü yabancı.
zekeriya duman |