Meşale Dergisi İlk Sayısı - 1928
Yedi Meşaleciler
Beş Hececilerin savunduğu sanat anlayışı ve görüşlere karşı içtenliği ve Öz -Saf -Şiiri, savunan Yedi Meşale adlı dergi ile adlarını 1928'de yayınladıkları Yedi Meşale Dergisi ile duyuran altı şair ve bir öykü yazarından oluşan bir topluluktur. Bu edebi topluluk: Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Muammer Lutfi- Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret ve Kenan Hulusi Koray’dan oluşmaktadır. Diğerleri şair iken Kenan Hulusi sadece öykü yazarıdır.
Yedi Meşaleciler hareketini başlatan gençlerin kimi lisede kimi üniversitede öğrencidir. Kimisi üniversite, kimisi de lise öğrencisi olan bu yedi genç, Beş Hececilere tepki olarak bir edebi topluluk kurmaya karar vermişler; kuracakları topluluğa ad olarak Yedi Kollu Şamdan, Yedi Dağın Çiçeği, Yedi Veren Yedi Ses, Yedi Yıldız gibi isimler düşündükten sonra Yedi Meşaleciler isminde karar kılmışlardır. 1926’dan itibaren Servet-i Funun Dergisi etrafında bir araya gelmişler, 1927 yılından itibaren de bu dergide şiirlerini ve öykülerini yazmaya başlamışlardır. Servet-i Fünun Dergisi 'nde yazıları çıkan bu gençler, Servet-i Fünun Dergisi ' matbaasında karşılaşmışlar ve bir dostluk kurmuşlardır. Bu yedi genç “yeterince ustalığa eriştiklerini” düşünmeye başlayarak bir edebi topluluk kurmak ve ortak bir eser vücuda getirmek üzerinde anlaşmaya varmışlardır. Daha ziyade sanat için sanat anlayışına yakın Servet-i Funun ve Fecr-i ati çizgisine yakın olan bu gençler, heceden çok aruza meyilli duran, Haşim, Cenap Şahabettinve Tevfik Fikret izinden giden bir kuşak oldukları izlenimi vermektedir. Cenap Şahabettin’i üstat kabul eden bu gençler ondan da kendilerine yol gösterici olmasını istemişlerdir. [1]
YEDİ MEŞALE TOPLULUĞUNUN KURULMASI
Kenan Hulusi öykücü, diğerleri de şair olarak Servet-i Fununda yazıları çıkmakta olan bu gençler ilk önce Servet-i Fünun Dergisi 'nin 22 Mart 1928 tarihli sayısında Yedi Meşale isminde bir kitap çıkaracaklarını ve bir edebi topluluk kuracaklarını kamuoyuna ilan ederler. Daha sonra böyle bir topluluğun ortaya çıkacağı Yaşar Nabi tarafından Varlık dergisinde de duyurulur. [2]
Nihayetinbde ilan ettikleri bu kitap piyasaya çıkar. Kitabın 34. Dördünce sayfalarında ise beyannamelerini yazmışlardır. Kitap, Nisan ayında piyasaya çıkar ve büyük ilgi görür. Bu edebi topluluk genç öğrencilerden oluştuğu, Cumhuriyetin ilke edebi topluluğu olması nedeni ile heyecanla karşılanır.
Kitaptaki beyannameyi hazırlayan Sabri Esat Siyavuşgil, kitaba yazılan önsözde edebi alanda neler yapacaklarını anlatarak sığ ve yetersiz gördükleri Beş Hececilere tepki olarak ortaya çıktıklarını, ilkelerinin "samimilik, canlılık ve devamlı yenilik" olduğunu ilan ederler.
Kitapta her ismin bir bölümü bulunmaktadır: Yaşar Nabi, Kukla Oyunu, Şairin Bahçesi, Vasfi Mahir Kocatürk Dağların Derdi, , Ziya Osman Saba, Sebil ve Güvercinler, Cevdet Kudret, Solok: Cenaze İlahisi, Kenan Hulusi Koray: Denizin Muammer Lutfi-Zaferi, Dante'nin Ruhuna. “Edebiyatımızın hayli durgun bir döneminde çıkan bu küçük kitap hiç ummadığımız bir ilgiyle karşılanmıştı. Gazete ve dergilerde birçok yazılar çıktı bu kitap üzerine. Yerenler de oldu ama daha çok övücü yazılardı çıkan yazılar” (Nayır Nisan 1978: 2).[3]
Topluluk üyeleri ilk kitaplarını çıkardıktan sonra bir de dergi çıkarmaya karar verirler. Adı Meşale olan ve on beş günde bir çıkan bu derginin sahibi ve mesul müdürü Yusuf Ziya’dır (Ortaç). Derginin ilk sayısı 1 Temmuz 1928 yılında çıkar. Toplamda sekiz sayı çıkan dergi - 15 Ekim 1928 ‘de[4] yayımlanan son sayısı ile yayın hayatına son vermiştir. Derginin çıkan sekiz sayısına , Ahmet Haşim Necip Fazıl (Kısakürek), Ahmet Kutsi (Tecer), Ömer Bedreddin (Uşaklı), İlhami Bekir (Tez), Sâlih Zeki (Aktay), Galip Naşit, Nazif Selâhaddin, Sabahattin Ali, Mehmed Rauf, Suad Derviş (Baraner), Faruk Nafiz gibi devrin bazı şairleri de şiir ve yazı göndermişlerdir. Hatta Ahmet Haşim, Meşale Dergisi'nin ilk sayısında onları destekleyen bir yazı da yayımlar. “Şair kaleminden çok ressam fırçasıyla çalışan bu gençlerde his ve muhayyileden ziyade gözün rü’yet kabiliyeti yeni bir hususiyet teşkil ediyor” [5] diyerek de övmüştür. Buna rağmen, derginin ömrü toplamda sekiz sayıdır. Derginin kapanmasına neden olan diğer bir önemli etken ise Latin harflerin kabulü ile süreli yayınların basımını ve okunmasını güçleştirmesi olmuştur.
"Memleketimizde son edebî cereyanları gösterecek toplu bir eser vücuda getirmek" arzusu ile ortaya çıkan genç bir neslin kurduğu bir edebi topluluk olmakla heyecanla karşılanmıştır. Ancak eski kuşağın kendilerini küçümsemesine başkaldırmak, edebiyatımızı Batı edebiyatının taklidi olmaktan kurtarmak, ferdi duygulardan uzaklaşarak edebiyatımıza kendi kimliğini kazandırmak iddiası ile ortaya çıkan topluluk kendilerinden beklenen etkiyi ve başarıyı göstermemiştir. Fecr-i Âti gibi toplulukları orijinalliği yakalayamamış ve teferruata gömülmüş olmakla eleştiren bu topluluk dişe dokunur bir şey ortaya koyamadan dağılır.
Milli Edebiyat şairlerine ve Beş Hececileri, yalın, kolay anlaşılır, düz anlatımlı, milli temalarla dolu bu şiir olmakla suçlamışlar ama karşı çıktıkları hiçbir edebi topluluğun üzerine çıkabilecek bir edebi kalite ve üretim ortaya koyamamışlardır. Milli Edebiyat şiirini gerçekçilikten uzak bulan sanatsal yönü güçlü bir şiir oluşturmayı arzu eden, Türk şiirine yeni ufuklar açmayı uman topluluk bu amaçlarına ulaşamadan dağılır.
Türk şiirine yeni bir biçim, yeni bir katkı sunamayan bu gençler “ canlılık, içtenlik ve sürekli yenilik” sözleriyle özetledikleri ilkeleri hayata geçiremediler. Hece ölçüsünü kullanan bu topluluk, Fransız sembolistlerini örnek almış ama etkileyici bir başarı ortaya koyamamıştır.
"Sanat sanat içindir" ilkesiyle Öz Şiir taraftarı olan bu gençler , " şiir hiçbir fikir ve ideolojinin hizmetinde kullanılamaz, Gerçek şiir, sanat için yazılan, samimi ve yenilik dolu olan şiirdir." düsturu ile hareket etmeye çalışmışlar, Türk Edebiyatında Saf- Öz Şiiri savunan ilk edebi topluluk olarak anılmışlardır.
Topluluğun genel özellikleri şöyle sıralanabilir:
YEDİ MEŞALECİ ŞARİLER HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRMELER
Memlekette son edebi cereyanı göstermek” maksadıyla bir araya gelen bu isimler estetik bir birliktelik evresi yaratamamışlar, “Edebiyat Hareketi, olmaktan ziyade “arkadaş bağı”na dayanan bir grup oluşturmuşlardır. Fakat Cumhuriyet döneminin ilk edebi topluluğu olma hüviyetini kazanmışlardır.
Duygu ve düşünceleri arka plana atmışlar ve hatta kendi duygularını bile şiire sokmamaya çalışmışlar, manifestoyu yarken birlik gösterseler de pratikte bunu yapamamışlardır. . Sanata ve şiire “canlılık, samimiyet ve daima yenilik” getirmek istemişler ancak bunu kendileri de becerememiştir. Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati’ye tepki gibi ortaya çıkmışlar ama FGecr-i Ati ve Cenap Şahabettin’in akıl hocalığı altında kurulmuşlardır. Üstelik kendi çizgileri de Fecr-i Aticiler gibi “tablo şiirler” yapma yolunda kalmıştır. Estetik olarak da etkili olamamışlar, içlerinden üst düzey yetenekli bir şair de çıkmamıştır. Daha ziyade bir şiir topluluğu oluşturmalarına rağmen topluluk şairleri bile topluluk dağıldıktan sonra daha çok nesre yönelmişlerdir. Yine de Cumhuriyet döneminin ilk topluluğu olmaları bakımından isimlerini duyurabilmişlerdir
TOPLULUK ÜYELERİNİN EDEBİYATA GENEL KATKILARI
Yaşar Nabi şiir, roman, hikaye, tiyatro, deneme, sözlük, biyografi, makale: gibi birçok edebiyat türünde ürünler vermiş, “Varlık” dergisinin kurucusu olmuştur.
Sabri Esat, Siyavuşgil, günlük yaşama ilişkin izlenimleri fotoğraf gibi betimleyen şiirler yazmış “Cyrano Bergerac” çevirisiyle dikkati çekmiştir. Cevdet Kudret Solok, hece ölçüsüyle karamsar şiirler yazmış daha ziyade araştırma ve inceleme türünde eserleriyle dikkat çekmiştir.
Muammer Lütfi, arkadaşlarını da eleştiren tavrı nedeniyle topluluktan dışlanmış ve ilk kopan kişi olmuştur.
Vasfi Mahir Kocatürk, hece ölçüsü ile lirik şiirler yazmış, ancak daha ziyade antoloji, biyografi, eleştiri ve edebiyat tarihi çalışmaları ile tanınmıştır. Kenan Hulusi Koray topluluğun tek öykü yazarıdır. Korku türünde eser veren ilk öykücü olarak dikkat çekmiştir.
KAYNAKÇA