Yoksa Varmak İçin Gizli Bir Geçit  Varda Ben Mi Bulamıyorum?

30.12.2020

 

Yoksa Varmak İçin Gizli Bir Geçit  Varda Ben Mi Bulamıyorum?
Kaç zamandır yazmak istiyordum, yazarken üşüyen ellerimi mazlum kardeşim ağlarken beklentisi içinde ayazda donarken, suskun haliyle kimsenin söyleyemediği adımların atılmadığını neden kilitli bir sandık gibi kilitli kalındığını… Yazmak onun derdi için ne fayda eder ki? Varmadıktan sonra? Renkli klavyenin tuşları karanlık gündüzüne renk getirimiydi? Varamadıktan sonra! Yıllardır asırlardır bir bekleyen mazlum yarası olan birisi vardır varamadık yarasını saramadık yazmak bunun yanında ne ifade eder ki? Hiç bir şey! Oysa hiçlik olmasın diye bizi bu âleme gönderen Rabbim neden göndermişti? Kilitli sandık gibi kilitli kalmak için mi? Mazlumun derdi olanın sanmayın seması karanlık o karanlığını aydınlatan Rabbi var, şu an karanlık görünse de ahireti nurlar içinde sabrı ile…
 
Uzun zamandır, bu ellerimin gönlümün buz tuttuğunu yazdım da ne oldu? Mazlumun buz tutmuş yüreği ısındı mı? Yarası olanın, yarası iyileşti mi? Hayır! Öyle ise neden uzun zamandır bunu yazmayı istedim, varsaydım ya yanına, vardığım andaki sımsıcak gülüşünü yazsaydım ya! Şimdi bu davranışımın sinir bozucu halini neden yazıyorum? Bilmiyorum! Bilen Rabbimdir acizliğimden bilmiyorum! Yazdırtan Rabbim yazdırtıyor, gerisini bazen bilme diyor ben bildirene kadar belki de Rabbim bilir.
 
Kendi kendime, ne garip, demişken sizde garipsiyor musunuz acaba? Halimi? Oysa bütün bir varlığı ve bu arada kendimi onun yanında görebilmem gerekliymiş diye çırpınıyorum, çırpındıkça batıyorum Rabbim çıkartıyor şükür. Otururken, keyifle dünyanın ne buyurdunuz efendim, diye sorduğunda az keyif derken, lime lime sancı çekeni kurtarmak için destek istemiyorum ne garip! Belki de dünya soframı kurmuş, sofra tam hazır eksik yok ona hiç, diye gülümsemiştirim! İçim neden sımsıcak değil üşüyorum? İçim neden hala varmanın heyecanıyla kıpır kıpır değil? Neden içimde mazlumlar ayrılıklara düşenlerin haline koşarken onlar için içimde lâle tarlaları çiçek açmıyor neden ıssız?
Üstat ne güzel anlatmış. Okurken hayal ederek dinliyorum gözlerim kulaklarım açık.
 
Bir an kayboldun gibi! Yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti
Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma
Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde
Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş
Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine
Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar
Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın
Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım
Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Güzlek 1971
Erdem Bayazıt
 
Yoksa varmak için gizli bir geçit  varda ben mi bulamıyorum? Gönlümü karanlığıma saklamışken gizli geçit değil mi, içerden açarken koşturtan coşturtan buluşturan? Sancılar varken, gönlümde tam tam davulu neden acil diye çalmıyor? Davulcunun tokmağımı yok? Var ya işte ellerim! Gidemiyorsam vur ellerim yüreğime, tokmakla ayıkana kadar kendine gelene kadar, çal vur vur çal… Sizlerin de başını ağrıttım kusuruma bakmayın. Gecenin mehtabında ay ışığının parlayışını yıldızların göz kırpışını âşıkların gözleriyle yazmak sizi mutlu etmek isterdim olmadı, kusuruma bakmayın, bulanlardan varanlardan olmamız dileğimle vesselam.
Mehmet Aluç

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar