Yolda On The Road Jack Kerouac

03.12.2014

Yolda (On The Road) Jack Kerouac ile ilgili görsel sonucu
 

Yazıda Yolda (On the Road) Jack Kerouac’ın romanı hakkında bilgiler, romanının özeti,  romanın konusu, ana fikri, kahramanları,  Jack Kerouac’ın’in hayatı,  diğer romanları, Yolda (On the Road) adlı eserden alıntılar, eser hakkında yorumlar, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi yazar ve eseri arasındaki ilişkiler yer almaktadır.
 
 Yolda (On the Road) Jack Kerouac Hakkında 
 
Yolda (On the Road) Jack Kerouac’ın 1951′de yazıp 1957′de yayınlanan romanıdır.   Roman büyük ölçüde yazarının otobiyografisinden izler taşımaktadır. Romanda Beat Kuşağının üyesi olan yazar  Kerouac ve arkadaşlarının ABD’yi baştanbaşa dolaştığı yolculukları Beat Kuşağı arkadaş çevresi anlatılır.
 
Roman  Kerouac’ın 1947′den itibaren çıktığı yolculuklar sırasında aldığı notlarının roman haline getirilmesinden oluşur.  Roman 1957′de yayınlandıktan sonra da birçok değişime uğramış romandaki pornografik olarak değerlendirilen kısımlar çıkartılmış ve gerçek isimler değiştirmiştir.   Fakat Viking Press 2007′de kitabın 50. yıldönümü vesilesiyle özgün metnin çok az değiştirilmiş bir şeklini On the Road: The Original Scroll başlığıyla  yeniden yayınlamıştır. [1]
 
Yazar bir söyleşisinde romanını yolcuklukları boyunca aldığı notlarını  “36 metre uzunluğunda birbirine eklentili bir kâğıt rulosu haline getirdiği  daktiloya yazarak bir araya getirdiğini söyler. 36 metreye ulaşan bu ruloda   “sayfa yok, paragraf yok, imla yok, kural yok… “…kâğıt rulosunu yere açtığımda yol gibi görünüyor.”  Diyerek izah eder. [2]
 
Roman  batıya yolcuğu  anlatıyor olsa da asıl anlatılan adeta Amerikan’ın yeniden keşfidir.
Bu roman Russell Banks ve yapımcı Francis Ford Coppola  tarafından 2010′de filme alınmıştır.
 
 
Özet
 
Neal, Kerouac,  ve Beat Kuşağı arkadaşları: kimi şair, kimi yazar, kimi serseri  arkadaşları başka bir hayatın peşinde Amerika’yı baştan başa kat etmek için yola koyulurlar.
Bu yolculukları  bazen  tek başlarına, bazen bir arabayla, bazen bir otostopçuyla  bazen de aşık oldukları bir kadınla sürmektedir.
Yolda özgürlük, hayatın anlamı,  aşk  veya bazen de sadece seks vardır. Yolda parasızlık, açlık, çözümsüzlük, kargaşa, kalleşlik ve çok çok daha başka bir sürü arayış vardır. “Onlar “beat kuşağı”ydılar farklıydılar, özgürdüler, düzenin dışındaydılar Ve hep yoldaydılar…”[3]
 
Dean Moriarty (Neal Cassady). Anlatıcı Salvatore Sal Paradise (Kerouac) ise hümanist düşüncelerin, kendi eklektik arkadaş grubunun, cazın, Amerikan coğrafyası ve kadınların etkisi altındadır.
Daha en başta “Dean Moriarty’nin gelişiyle ömrümün yollarda diye adlandırabileceğim bölüm başladı” diyen Sal kitabın devamında bu uzun yolculukları anlatır.
 
Roman New York’ta sona erer. Dean Sal’ı görmek ve onu kendisine katılarak kız arkadaşıyla birlikte San Francisco’ya taşınmaya ikna etmek için New York’a gelir. Ancak taşınma planları yürümez ve Dean Batı’ya yalnız başına döner.
…..
* Sırtüstü uzanmış, gözlerimiz tavanda yatıyor ve Tanrı’nın hayatı bu kadar acıklı kılarken ne planladığını düşünüyorduk.[4]
* Onunla bir geceyi daha dünyadan gizlenerek geçirmeye karar verdim, sabah ne olacaksa olurdu.
* Terry’ye, gidiyorum dedim. Bütün gece bunu düşünmüş ve kabullenmişti. Bağda duygusuz duygusuz öptü beni; ardından da asma sırasının yanından ilerlemeye koyuldu. Birkaç adım attıktan sonra dönüp son kez birbirimize baktık, aşk bir düellodur çünkü.
* Gecenin ortasında bir şeye karar vermeye çalışan ve önlerindeki karanlıkta geçmiş yüzyılların tüm ağırlığını taşıyan üç yeryüzü çocuğuyduk biz.”
 
Amerika’nın çatısındaydık ve elimizden tek gelen bağırmaktı, sanırım – - -” (sf. 73) diyor Kerouac. Ve Denver’da ufak tefek bir kadınla “…sırtüstü yatmış tavana bakıyor, Tanrı’nın hayatı bu kadar kederli ve gönülsüz kılarken neyle uğraştığını…” (sf. 75) düşünüyor. LA’de “…Bir gün, hepimiz gülmekten yerlere yatacağız; bütün bu olup bitenlerin abuk sabuk olduğunun farkına vardığımızda. O ana dek, bütün bunlarda hoşuma giden dokunaklı bir ciddiyet bulacağım…” (sf. 135) Ve  Harrisburg’da “Lanet şehir! Korkunç bir sabah! İlk gençliğimin sabahları nerede? İnsan ne yapmalı bu dünyada?” (sf. 140)
* Yolculuğumuzun başında yağmur çiseliyordu ve esrarengiz bir hava vardı. Büyük bir sis destanına tanık olacaktık anlaşılan. ”Hey!” diye bağırdı Dean. “Gidiyoruz işte!” direksiyona abanıp gazladı; havasını bulmuştu, herkes farkındaydı. Hepimiz keyifliydik, karmaşayı ve anlamsızlığı arkada bıraktığımızın, zamanla ilgili tek ve yüce işlevimizi yerine getirmekte olduğumuzun farkındaydık: hareket etmek. Ve hareket ettik!
 
* Sonunda çıkıp yalnız başıma rıhtıma yürüdüm. Çamurlu kıyıya oturup Mississippi Nehri’ni incelemek istiyordum; bunun yerine bir tel örgüye burnuma dayayıp öyle bakmak zorunda kaldım nehre. İnsanları nehirlerinden ayırmaya başlarsanız ne kalır geriye? Bürokrasi…
 
* Otuz beş sent ödeyip eski filmler gösteren bir sinemaya girdik, balkona yerleştik ve sabah kovulana kadar bir yere kıpırdamadık. O sinemadakilerin hepsi yolun sonuna gelmiş insanlardı: bir söylenti üzerine araba fabrikalarında çalışmaya gelmiş Alabamalı bitik zenciler; yaşlı beyaz serseriler; şaraplarını yanlarında taşıyan, yolun sonuna varmış uzun saçlı zamane gençleri; orospular; sıradan çiftler ve yapacak işi, gidecek yeri, inanacak kimsesi olmayan ev kadınları. Detroit elekten geçirilse bundan daha bitik bir topluluk elde edilemezdi.
 
* 1942’de dünyanın gelmiş geçmiş en iğrenç oyunlarından birinin yıldızıydım. Denizci olarak Boston’da bulunuyordum, Scollay Meydanı’ndaki Imperial Cafe’ye içmeye gitmiş, altmış bardak bira devirdikten sonra tuvalete kapanmış ve klozete sarılıp uyumuştum. Gece boyunca en az yüz denizci ve çeşit çeşit insan gelip, ben tanınmaz bir şekilde topraklaşana kadar üstüme her türlü duygusal pisliklerini saçmışlardı. Ne fark eder ki? İnsanların dünyasında adsız olmak cennette ünlü olmaktan iyidir. Cennet nedir ki zaten? Yeryüzü nedir? Hepsi zihnimizde.
 
* Hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Hiçliğin altüst olmuş gölünde ufak dalgalarız.
* Bir gün çocuklarımızın merakla, anne babalarının inişsiz çıkışsız, düzenli, resimlerin dondurduğu gibi durağan hayatlar yaşadıklarını, sabahları kalkıp hayatın kaldırımlarını gururla adımladıklarını sanarak, bizim esas yaşantılarımızın, esas gecelerimizin hırpani deliliğini, bitikliğini, cehennemini ve o anlamsız yol kâbusunu akıllarının ucundan bile geçirmeden bakacakları fotoğraflardı bunlar. Hepsi sonsuz ve başlangıçsız bir boşluğun içinde.
 
[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Yolda_(roman)
[2] https://vapurdaokunanlar.blogspot.co.uk/2013/08/on-road-yolda-jack-kerouac.html
[3] https://www.dr.com.tr/kitap/yolda/jack-kerouac/edebiyat/roman/dunya- roman/urunno=0000000263909
[4] J.Kerouac, Yolda, Ayrıntı Yay., 2008

0

1

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar