YONCA YAPRAK YANKI

13.09.2023

YONCA YAPRAK YANKI

 

Beyaz tenli, incecik bir kız... 20'li yaşların en güzel hâlini taşıyor... Bir küçük yuvarlak masanın etrafında oturmuşlar, arada kıkırdayarak bir şeyler konuşuyorlar. Masada iki kız daha var. Gözleri, ince kızın gözlerinde, o ne derse kapacak gibi bakıyorlar. O neşeli masayı izlemeye dalmışım adeta film izler gibi... 

Bir ara bakışlarımı hissetti mi ne... Döndü bana baktı. Profilden gördüğüm güzel yüz bana dönmüştü. Hemen başımı başka tarafa çevirdim. Ama o parlak yeşil gözleri, oklarını çoktan saplamıştı bile...

Dalgalı saçlarını omzuna doğru savurup konuşmaya devam etti. Kızlar küçük birer kahkaha daha attılar... Anlattığı şey neydi acaba?..

Derslerinden, hocalarından mı bahsediyordu... Mesela "Sınavda şurdan bekliyorduk, burdan sordu. Ay bu adam kâğıtları okumadan mı not veriyor?.. Hoca bana taktı..."

Annesini mi çekiştiriyordu yoksa... Evin işlerinde ne yapsa beğenmiyordur... Mesela akşamdan nohutları ıslatmayı unutmuştur... Belki bulaşıkları makineden çıkarmıyor, odasını toplamıyordur. Belki bugün olduğu gibi, arkadaşlarıyla gezmekten ev işlerini aksatıyordur.

Belki... Belki erkek arkadaşı... Hayır olmasın, erkek arkadaşı olmasın olmasın... İnşallah sadece komik fıkralar anlatıyordur... Evet komik fıkralar...

Kalkıyorlar... Hesabı paylaştılar, Alman usûlü... Baba parası... Kesin öğrenci bunlar... 

Yarın da gelirler mi ki... Acaba yakın mı oturuyorlar? 

Ben de hesabı istedim. Hemen kalkıp arkalarından koşmam lazım. Ama öyle yapsam dikkat çekerim.

Hesabı ödeyip kalktım. Bir müddet onları takip ettim. Önce o ayrıldı gruptan. 

-Hadi kızlar, iyi akşamlar... 

-Güle güle Yonca, sana da iyi akşamlar...

Yonca'ymış adı. Yonca... Ne güzel bir isim bu... Yeşil, bereketli, uğurlu... Hele bir de dört yapraklıysa... Ah... Yonca... Yonca...

Büyülenmiş gibi peşi sıra yürüdüm. Telefonu çalıyor. Annesi mi arıyor?.. "Nerde kaldın, hemen eve gel" diyecektir belki. Konuşuyor :

-Yaa Hay Allah...

-Tamam, öyle yaparım, dedi.Telefonu kapattı.

Bir apartmana girdi. Büyük cam kapıyı şifreyle açtı, arkasına bakmadan, içeri girdi. Kapıyı kapatmak için geri dönseydi, o gözlerini bir daha görseydim...

....

İlk defa iki hafta önce gördüm. Uzun boylu, sarışın, kıvırcık saçlı bir çocuk... "Ay ne yakışıklı" diyecektim ki bir yağmur birikintisinden su içmeye çalışan bir kediyi rahatsız etmemek için kaldırımdan indi, yolda yürüdü. "Ay ne iyi kalpli" dedim ben de. Biliyorum, kalbinin güzelliğini görmüşümdür yüzünde. Ondan bu kadar dikkatimi çekmiştir. Birkaç defa - kasıtlı olarak- önüne çıktım. Başını kaldırıp bakmadı bile. Bir defa tam önünde durup, yoldan geçen bir kadına yüksek sesle bir adres sordum. Dönüp baksın diye. Hiç aldırmadı, kadın bana yeri tarif ederken o, yürüdü gitti. Bir gün bolca parfüm sıktım. Tam yanından geçerken hafifçe çarptım. Başını bile kaldırmadan "Afedersiniz" dedi, geçti gitti. 

Ne zaman görsem, kalbim boğazımda atıyor, adımlarım karışıyor. Bir de dönüp baksa var ya... Herhâlde şak diye düşer bayılırım. 

Geçenlerde bizim kızlara bahsettim. Çok merak ettiler benim eşsiz platoniğimi. Bir gün baktım, çay bahçesinde oturuyor. Güzel bir Eylül öğleden sonrası... Çağırdım kızları, "Koşun gelin, enişteniz, filanca çay bahçesinde. Biz de oraya gidelim, belki dikkatini çekerim. Hadi yardım edin kankinize... Ayy benden daha güzel olmayın sakın, adam bana bakacak size değil, ona göre..." dedim. Oh canım kızlar... Geldiler, beraber tam karşısındaki masaya oturduk. Çaylarımız gelene kadar ufak, kaçamak bakışlarla oğlanı kestik. "Ay ne yakışıklıymış... Çok da şıkmış... Hmm evet, renkleri iyi yakıştırmış... Kibar da... Garsona kibar davranıyor... Ay iyi de bir adammış, elindeki simidi sokak köpekleriyle paylaştı gördünüz mü?" Her cümlede bir kıkırdıyoruz. Kızlar da beğendi benim yakışıklı prensimi, içim rahat... Aa bize mi bakıyor o?.. Ah Allahım ilk defa dikkatini çekiyorum. Kalbimde kelebekler uçuyor, nefesim kesiliyor, kulaklarımda Sezen Aksu şarkıları... Yonca tam bakamıyor, saçlarını düzeltme bahanesiyle başını çevirdi, baktı. "Kız bu adam çok yakışıklı, ne güzel bakıyor öyle..." dedi. Biz Yonca'nın öngörülerine inanırız, adeta gözünün içine bakarız, ne diyecek diye... O da beğendi yaşasın... 

Şimdi kalkabiliriz. Bakalım arkamızdan gelecek mi?.. Kalkacaz, tam sokağın başında ayrılacaz. Birbirimizle vedalaşırken ismimi yüksek sesle söyleyecekler. Böylece adımı duyacak. Sonra tanımaya çalışacak belki arkamdan gelecek. Ahh...

Hesapları ödedik, kalktık. Dalları yeni yeni sararan ağaçların altında, rengârenk gülleri koklama bahanesiyle, yavaş yavaş yürüyoruz izimizi kaybetmesin diye... O da kalktı, Allahım... Peşimizden geliyor... 

Sokağın başına geldik, şimdi ayrılma zamanı... "Görüşürüz Yaprak, hoşça kal!.." " Hadi Yaprakçım hoşça kal!" "Güle güle canlarım, görüşürüz..." "Güle güle Yankı... Güle güle Yonca, iyi akşamlar"

Dağıldık. Arkamdan ayak sesi bekledim, kalbim tutuştu yanıyor, şimdi öleceğim... 

Heyhat... Biraz yürüdüm ama kendi ayak seslerimden başka ses duymuyorum. Döndüm, baktım. Yakışıklı prensim Yonca'nın ardından gidiyor. Allahım Allahım... Güç ver bana Allahım...

.....

Yaprak, âşık olmuş. Bizi çağırdı. "Koşun gelin, enişteniz çay bahçesinde." dedi. "Sakın benden güzel olmayın ha..." diye de tembihledi. Benim üstümde eşofman vardı, Yonca da saçını bile taramamıştı. Yaprak, gerçekten çok güzel görünüyordu. 

Çay bahçesinde, tam karşısındaki masaya oturduk. Ben tam cepheden görebiliyordum. Yaprak'ın büyük aşkı, Yonca'ya bakıyordu. Fark ettim ama söyleyemedim. 

Masadan kalkıp yürüdük. Sokağın başında vedalaşıp ayrıldık. Adam Yonca'nın ardından gitti. Şaşırmadım. Yonca'ya da bunu söylemeliyim. Telefonu sessizde değildir inşallah...

-Alo, Yonca... Bizim prens, senin arkanda. Yaprak'ı görmedi bile. 

-Yaa... Hay Allah.

-İstersen yolunun üstünde büyük bir apartman var. Oraya gir. Orası teyzemlerin apartmanı. Şifresi 14 66 99... Senin evin sansın. O gidince sen de çıkarsın. Evini, yolunu, nerde oturduğunu bilmese daha iyi. 

-Evet, haklısın. Tamam, öyle yaparım.

-Tamam görüşürüz. Şifreyi unutma.

 Ah be Yaprak, ilk defa âşık olacaktın. Sevdiğin adam, Yonca'yı seçti...

....

Biliyorum. Gördüm. Yankı "Ah be Yaprak" dedikçe yüreğim çınladı. Beynim o sesle yankılandı. Benim tatlı, vefalı arkadaşlarım... Tamam sevmiyorum. Vaz geçtim... Sevmiyorum o adamı... Benim büyük aşklarım sizsiniz... 

 

 

 

 

 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar