Bu Eser 15.06.2013 Tarihinde Günün Yazısı Seçilmiştir
YUNUS EMRE VE HÜMANİZM
Yunus Emre tartışmasız bir Müslüman Türk ve tasavvuf şairidir. Bu büyük divan şairini anlamak ve değerlendirebilmek için yaşadığı çağın kültürel, sosyal, ekonomik durumları göz önüne alınmalıdır. Bundan öte Yunus’un divanındaki şiirleri dikkatle ve insafla okunursa Yunus’un kavi imanı, tasavvufî coşkusu ve erişilmesi güç Allah aşkının terennümleri olduğu görülecektir. Yunus Emre Kur’an ve ehlisünnet akidesine bağlılık çizgisinden hiçbir zaman ayrılmamıştır. Yunus Emre’nin şiirlerindeki insan sevgisinin, erişilmez hoşgörüsünün ana kaynağı Kur’an’ı Kerim ve Haz. Peygamberin Hadîsi Şerifleridir. Ne üzüntü verici bir hâldir ki bu büyük İslam mutasavvıfının hayatını ve şiirlerini inceleyen bazı aymazlar O’nun İslimî inanç ve düşüncelerini batı kültürünün felsefî akımları paralelinde, Panteizm, Hümanizm Nev platonizm ve Mistizm ile irtibatlandırarak anlatma gayretkeşliğinde bulunmaktadırlar.
Hadîs ile dinene key bilgil sâdık olmak gerek.”
İfadelerinde açıkça görüleceği üzere; Yunus Emre Her ne kadar sözlerimi şiirle söylesem de Manalarının aslı kitaptandır ( Kur’an) , Hadîs ile denene (söylenene) iyice bil ki sadık olmak gerekir. Demekle İslam’a, Kur’an’a, Hazreti Muhammed’e (S.A.V.) Sadakatle bağlı olduğunu
Söylemektedir.
Şimdi gelelim Hümanizm nedir ve bizim Yunus’la ilgisi ne kadardır onun izahına.
( Dinî, İlmî, Felsefî
Yeni Ansiklopedi.Timaş yayınları İstanbul 1989)
2 HÜMANİZM: (Lât.) edb.” İslâmiyet’e mugayir ve aykırı eski Yunan ve Lâtin edebiyatı ve felsefesi taraftarlığı hareketi. ( Fls.) İnsan menfaatini Hayata değer ölçüsü kabul eden ve dine tabi olmayan, İnsana aşırı Hâkimiyet tanımak isteyen ve maddeperst, dinsiz, imansız bir cereyan, bir fikir ve batıl bir nazariye.”
( İslimî, İlmî, Edebî, Felsefî Lügat.) Abdullah Yeğin Fatih Matbaası İsatnbul-1968
“Filhakika hümanizmin ikinci manası insanlık dinidir. Kilisenin abesleriyle bunalan serazat zekâlardan kimi, "tabiatta tanrı yoktur, tanrıyı yaratan insandır. Toplum kendi değerlerini gök kubbeye aksettirmiş, beşeriyi ilahileştirmiştir", dedi; kimi, "insanlığı kurtaracak tek kılavuz ilimdir"; ne Rab ne ibad.
( Çağın dini Hümanizm –Cemil Meriç-Ocak-1980 Hisar
Dergisi.)”
“Hümanizmin en açık tarifini ise, bu felsefeye inananlar yapmıştır. Günümüzün önde gelen hümanist sözcülerinden biri olan Corliss Lamont, The Philosophy of Humanism (Hümanizm Felsefesi) adlı kitabında şöyle yazar:
Hümanizm, tüm gerçekliğin bizzat doğanın kendisinden ibaret olduğuna inanır, evrenin temel materyali, zihin değil madde-enerjidir... (Hümanizme göre) Doğaüstü varlıklar gerçek değildir; yani insan düzeyinde, insanlar doğaüstü ve ölümsüz ruhlara sahip değildirler ve tüm evren düzeyinde, evrenimizin doğaüstü ve sonsuz bir Yaratıcısı yoktur. Görüldüğü gibi, hümanizmin temeli doğrudan ateizme dayanmaktadır.
Bu gerçek, hümanistler tarafından da açıkça kabul edilir. Geçtiğimiz yüzyılda hümanistler tarafından yayınlanan iki önemli "manifesto" yani beyanname vardır. Birinci manifesto 1933 yılında yayınlanmış, dönemin bazı ünlü isimleri tarafından imzalanmıştır. 40 yıl sonra, 1973'te yayınlanan II. Hümanist Manifesto ise, birincisini teyit etmiş, ancak aradan geçen zamanın gelişmelerine göre bazı ilaveler içermiştir. II. Hümanist Manifesto'yu imzalayan binlerce düşünür, bilim adamı, yazar, medya üyesi vardır ve bu doküman hala son derece aktif olan American Humanist Association (Amerikan Hümanist Birliği) tarafından savunulmaktadır.
Manifestoları incelediğimizde, her ikisinde de en temel görüşün; evrenin ve insanın yaratılmadığı, kendi başına var olduğu, insanın kendisinden başka hiçbir varlığa karşı sorumlu olmadığı, Allah inancının insanları ve toplumları geri götürdüğü gibi, bilinen ateist dogma ve propagandalar olduğu görülür. Örneğin I. Hümanist Manifesto'nun ilk altı maddesi şu şekildedir:
Biz aşağıdaki görüşleri ilan ediyoruz:
BİR: Dinsel hümanistler, evrenin kendi başına var olduğunu ve yaratılmadığını kabul ederler.
İKİ: Hümanizm, insanın doğanın bir parçası olduğuna ve sürekli bir işlemin (sürecin) sonucunda oluştuğuna inanır.
ÜÇ: Hayat hakkında organik görüşü kabul eden hümanistler, zihin ve beden arasındaki geleneksel düalizmi reddederler.
DÖRT: Hümanizm, insanın kültür ve medeniyetinin, antropoloji ve tarih tarafından açıkça tanımlandığı gibi, insanın doğal ortamıyla ve sosyal birikimiyle olan ilişkisinden kaynaklanan kademeli bir gelişimin ürünü olduğunu kabul eder. Belirli bir kültür içinde doğan birey, büyük ölçüde o kültür tarafından şekillendirilir.
BEŞ: Hümanizm ileri sürer ki, evrenin modern bilim tarafından tanımlanan doğası, insan değerlerine ait herhangi bir doğaüstü ve kozmik garantiyi kabul edilemez hale getirir...
ALTI: Bizim kanaatimiz gelmiştir ki, teizm, deizm, modernizm ve çeşitli "yeni düşünce"lerin zamanı geçmiştir.
Yukarıdaki maddeler, materyalizm, Darwinizm, ateizm ve agnostisizm gibi isimler altında ortaya çıkan ortak bir felsefenin ifadeleridir. İlk maddede "evren sonsuzdan beri vardır" şeklindeki materyalist dogma öne sürülmektedir. İkinci madde, insanın, evrim teorisinin öne sürdüğü gibi, yani yaratılmadan var olduğu iddiasıdır. Üçüncü maddede, insan ruhunun varlığı reddedilmekte, insanın maddeden ibaret olduğu iddia edilmektedir. Dördüncü maddede "kültürel evrim" iddiası öne sürülmekte ve insanın "fıtratının" (yaratılıştan gelen özelliklerinin) varlığı reddedilmektedir. Beşinci madde, Allah'ın evren ve insan üzerindeki hâkimiyetini reddetmektedir. Altıncı madde ise, "Teizm"in, yani Allah inancının terk edilmesi gerektiğini, bunun "zamanın gereği" olduğunu savunmaktadır. “
Global Masonluk.. Harun Yahya
Araştırma yayınları Aralık
2005 İstanbul üçüncü baskı
Cilt 1. Sayfa 57-58
Hümanist saymak akla, mantığa, insafa sığar mı? Batının izmleri ile felsefî düşünce sistemleri ile bu büyük Müslüman Türk Tasavvuf şairini aynı paralelde görmek, düşünmek, değerlendirmek en azından Yunus’u anlamamaktır. Daha ötesi Türk aydınlarının bir kısmının batı kaşsısında ezikliği, pısırıklığı, aymazlığı yanında, Türk milletinin yetiştirdiği büyük mütefekkir ve şairlere panteist, hümanist, mistik yaftalarını yapıştırmakla onları yücelteceğini sanma zavallılığına düşmeleridir. İnsan sevgisini İslâm dinine imanından ve Tasavvuf’un engin tefekkürî boyutundan alan Yunus Emre, en müşkül meseleleri şiirlerinde arı-duru bir Türkçe ile halkın anlayacağı bir sadelikle söylemiştir. Türk tasavvuf şairlerimizin en önde gelenidir. Batının felsefî ve dinî inanç sistemleri ile değerlendirilemez. O sistemlerle alakalandırılamaz.
İbrahim SAĞIR