Yurtta Sulh Cihanda Sulh

16.07.2013

Bu Eser 17.07.2013 Tarihinde Günün Yazısı Seçilmiştir

Bu yazı kurtuluşun felsefesi yazı dizim içeriğindeki bir bölümdür.

 

Söz gelimi, Atatürk; "yurtta sulh cihanda sulh" derken, asla pısırıklık ifade etmemişti. Cephelerden gelen biri, bu konuda pısırık olamaz. Aksine böylesi tutumlar sizi hevese tutuşturuşla, savaş yanlısı bile yapabilirdiler.

 

Bu yorum, hem izanı kıtların, hem kışkırtıcıların; hem de söylenen sözün şartlarından uzakta olan kopuşların, şimdiki güncel durumlar içinde anlamlandırılmasıyla söylenmiş saptırmaları oluşuyla; akıldan, bilimsellikten, tarihsellikten yoksun söylemdirler.

 

Neden mi? Siz Atatürk'ün anı olmuş siyasi hayatını bilmeseniz de, bir tarih bilincinizle dahi; bir önder olmanın, açık söylemlerinde, konjonktürle bağıntılı alakasını rahatça kurabilirsiniz. Elinizde kuruluşun felsefesi var. Sizin aydın oluşunuz da zaten buradadır. Değilse aydınlık keramet değildir.

 

Atatürk gibi bir önder, hem tarihselliği olmayan, hem halin şartı olmadan; bir sözü alenen söylemez. Cumhuriyetin içindeki mücadele edilen ikilemlerden birisi de, Osmanlıcılık hülyasıyla; yine çağdışı kalmış olan Osmanlıcılık şiarıyla, Osmanlı hilafet ve saltanatını, yeniden dayatmaların politika hevesleriydi.

 

Bu güncel sertliğin sürüp gittiği demlerde, bu ikilemlere karşı; Gazi'nin, Osmanlıcılığı; hem güncel olmayışıyla, hem taşınamayacak bir devasa oluşuyla; hem de Osmanlıcılıkla şimdiki zaman arası köprü altında çok sular akmış olması, kaynaklı; bilinci ve kararlılığından ötürü; eskiyi ihya etmek gibi macera hevesiyle savaşmaya dönük tasavvur ve tavırlarının olmayacağına ilişkin beyanla; bu özlü sözü, bu güncelliğine istinaden bu sınırlarla söylemiş olacağı vakıadır. Yani bu sözüyle, Osmanlıcılık yapmayı isteyen  heveslilerine kısaca; bunun böyle olamayacağını, açıkça ilan etmektir.

 

Yine çok değerli bir meslek adamı oluşla ama konjonktürü kavrayamayışıyla beyhude olacak olan Enver Paşa'nın siyaseti; genel olarak bu bağlam üzerinde o günkü gündemin turani oluşla hem tartışmasıydı hem eylemiydi. Bu sözü söylemeğe giden somut yollardan biri bu.

 

Ha keza Ulusal meclisle ve düzenli orduyla, bağlantılı olan siyasetini koparan; yine konjonktürü kavrayamamaktan malul, değerli kişilik; uzun vadede saman alevi olacak kendi usulleriyle kurtuluşa olanca katkın olmuş Çerkez Ethem; İstanbul hükümetine sığınırken, yine bu şümul içindeydi vs.

 

Biz bunlardan bağımsız oluşla bir önderin açık deklarasyonunu zamanın dışına taşırsak; başta akıl, olmak üzere çok şey kaybederiz. Bu veciz sözdeki siyasetçe, söylenen zeminin; konjonktüründeki süren durum bunlardı. Bu tartışmalara noktayı koyan, kendi politikasını açıklıkla ortaya koyan bu özlü cümlenin, bu şartlarla ifade edilmiş olması çok çok kuvvetli olasılıktır.

 

İnsanlar kendisine yabancılaştığı gibi böylesi düşüncelere de yabancılaşmaktadırlar. Yani o düşünceyi kendisine yabancılaştırıp, araya mesafe koymaktadırlar. Biliyoruz ki çoğu barış, savaşmaktan geçtiği gibi çoğu savaşta barışnı yapmaktan geçer. Şartları sizin bahtınızadır!

 

Bir sözü zamanlar üstü oluşla ileri görüşlü türünden göstermek, bu hezeyanın kendisidir. Zamanının olgularıyla anlaşılmayan bir söz, başka zamanların pek pek ifadecisi olamazlar. Bu bağlamda güzide İslam dini de pek çok mustariptir.

 

İslam’ın başlanışında, vahiy indiğinde; herkes vahyi anlıyordu kimse kimseye pek pek sormuyordu.  Bu yüzden Ebucehil gazaba geliyor, Ömer’ de Müslüman oluyordu. O günün Kuranı anlayan insanları bu günkü insanlardan sosyo ekonomik ve sosyo toplumsal bilgi ve teknoloji kullanımıyla daha geriydiler ve buna rağmen anlıyordular. Bu gün insanlar sakızın orucu bozup bozmadığını danışıyorlar.

 

Kuran, rehber olarak gelmişti ve zaman zemin sistematikli devinimini size rehber kılıyordu. Rehberlik bir son değil, aksine kendi yeni yeni işletişlerinizle sürece bir ilkeler manzumesiyle başlayışınızdı. Oysa şimdi kuran açıklanıyor. Kuranın boy boy tefsirleri yapılıyor. İlahiyatçılar mide gazının oruca etkisini açıklıyor.  Ama değerli Müslüman insanlarda ne bir icraat,  ne bir üretim var.

 

Siz dışarda bünyeye sürekli vitamin (birinin açıklamasını) verirseniz, vücudun vitamin üretimini (beynin düşünmesini kadük edip) engellersiniz. Bu da din olarak gelen güzide ilamın şiarı değildir.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar