Yüzyıllık Yalnızlık Romanı Hakkında Özeti Gabriel Garcia Marquez

26.03.2015
 
 
Yazıda “ Gabriel García Márquez’in , Cien años de soledad- Yüzyıllık Yalnızlık ” ,  romanı hakkında bilgiler, romanının özeti,  romanın konusu, ana fikri,  romanın kahramanları, romanın olay örgüsü,  romanın yazarı,  “Gabriel García Márquez’in , Cien años de soledad- Yüzyıllık Yalnızlık ” hakkında bilgiler  “Cien años de soledad- Yüzyıllık Yalnızlık  “   romanın şahıs kadrosu  yazarın diğer romanları, ”, Cien años de soledad- Yüzyıllık Yalnızlık “   adlı eserden alıntılar yer alır.  Eser hakkında yorumlar,  romanın anlatım tekniği, yazarın bakış açısı, romanın tekniği, romanın türü, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi, yazar ve eseri arasındaki, eserle yazarın biyografisi arasındaki alakalar incelenmiştir.
 
 
ROMAN HAKKINDA GENEL  BİLGİLER
 
Yüzyıllık Yalnızlık, 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödüllünü kazanan[1], Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez’in 1967 yılında yazmış olduğu bir romanıdır. Eserin özgün adı  İspanyolca, Cien años de soledad’dir. Eser, Türkçeye Yüzyıllık  Yalnızlık adıyla çevrilmiştir.
 
Yazar  bu eserini   kendi biyografisi ve çocukluk anılarından  pek çok şeyi katarak yazmıştır. Eser yazın kendi hayatıyla büyük ölçüde ilintilidir.  Eserin mekânı yazarın çocukluk yıllarının geçtiği Aracataca’dır.[2] 
 
Eser  bu mekânı Macondo adıyla fantastik bir kurgu içinde sunmaktadır.  Bu bilgiler yazarın kendisi tarafından  “çocukluk günlerini sanatsal bir dille ardında bırakmak[3] olarak açıklanmıştır. Eser eleştirmenler tarafından  “büyüleyici gerçekliği en iyi tanımlayan, bir kitap” olarak değerlendirilmiştir.
 
Eser pek çok dile çevrildiği gibi dilimize de çevrilmiş pek çok baskı yapmıştır. Eser Çağdaş Dünya Klasikleri arasına alınan beğenilen bir eserdir.  Yazar eserini 1965 yılında yazmaya başlamış ve 1967 yılında bitirerek yayımlamıştır. [4]
 
Eserin 27. baskısının arka kapağında García Márquez’in ağzından şu sözler yer almaktadır: “Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları birörnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım. Yüzyıllık Yalnızlık’ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız.”[5]
 
ESERDEN TADIMLIK
 
“Jose Arcadio, yatak odasının kapısını kapar kapamaz evde bir silah sesi çınladı.Kan, kapının altından süzüldü, oturma odasına geçti, sokağa çıktı, inişli çıkışlı yoldan karşıya ulaştı, kaldırımları indi çıktı, Türkler Sokağı’nı geçti, önce sağa, sonra sola saptı. Buendiaların evinin tam karşısına geldi kapalı kapının altından sızdı halıları kirletmemek için duvar diplerinden dolanarak salona geçti, oturma odasına girdi, yemek masasının çevresinde geniş bir kavis çizdi, begonyalı terasa uzandı, Aureliano Jose’ye matematik dersi veren Amaranta’nın sandalyesinin altından görünmeden süzüldü, kileri geçti, ekmek pişirmek için tam otuz altı yumurta kırmak üzere olan Ursula’nın bulunduğu mutfağa girdi.”
 
KONUSU
 
Yakın akraba evliliği yüzünden “ yüz yıl sonra soylarının tükenmesiyle bitecek olan yüzyıllık yalnızlıkla lanetlenmiş bir soyun Macondo adlı düşsel bir nehir kasabasındaki içsel yalnızlığı   eserin konusudur.
 
 
ÖZETİ[6]
Aslen José Arcadio Buendia – Ursula Iguarán çifti, oğulları José Arcadio Buendia – Aureliano Buendia(Albay), ve kızları Amaranta Buendia olmak üzere beş kişilik bir aile konu alınmakta fakat sonra çok geniş bir kitleye yayılan soylarının yüz yıllık ömrü eserin ana temasını oluşturmaktadır. Öldürdükleri bir adamın ruhunun verdiği rahatsızlıktan ve iç huzursuzluktan kaçan; yakın akraba evliliğiyle domuz kuyruklu bir çocuğun doğması vasıtasıyla lanetlenmiş bir soydan gelen José Arcadio Buendia ve Ursula Iguarán çifti, dağları aşarak bir nehir kıyısına yerleşir ve “Macondo” ismini verdikleri bir kasaba kurarlar.
 
Macondo Kasabası’nın yüz yıllık soylarının yalnızlık lanetine bir ömür ev sahipliği yapacağı o zamanlar hiç akıllarında yoktur. Her yıl bir çingene obasını ağırlamaya da başlayan kasabanın dış dünyayla olan tek bağlantısı bu çingeneler ve onların her yıl bir mucize gibi tanıttıkları icatlardır. José Arcadio Buendia’nın icatları takıntı haline getirip bir gün aklını tamamen yitirmesine ve bağlandığı acın altında yalnız başına ölmesine kadar sürükleyen ilham kaynağı da bu “mucize” aletlerdir. Ailenin kurucusu rolündeki Ursula ise çevresinde olup biten saçma veya sapkın her türlü olaya mantığıyla el koyabilen tek kişidir. Melquiades ise ne kadar önemli bir rolü olduğu ancak kitabın son sayfalarında tam anlamıyla ortaya çıkan ve aileyi tarihini yazacak kadar iyi tanıyan bir çingenedir. Belki yalnızlıktan tek kaçışları olarak gördükleri çingenelerin büyüsüne sonradan kendilerini kaptırıp soylarının yüksek rakamlı bir kitleye sahip olmasına yol açan ailenin gençleri üzerinde bu obanın çok önemli bir rolü olduğunu söylemek elbette yanlış olmayacaktır. Ne var ki ne kadar çoğalırlarsa çoğalsınlar.
Buendia soyu bir kere lanetlenmiştir ve bu çoğalma dürtüsü yüz yıllık bir laneti ortadan kaldırmaya yetmeyecek; ölüm elbet yalnız bir anında Buendiaların nefesinin önünde bitiverecektir. Hayatları boyunca yeniliklerle, iktidar çatışmalarıyla, takıntılarla ve gerçeküstü hastalıklarla savaşan Buendia ailesinde lanet gerçeği hep bir “korkulan sınır” niteliğini almıştır.
 
Din kavramınınsa çok da ön planda bulunmadığı bu eserde lanet kavramı o kadar ön plandadır ki; kaçarken, aslında onun gerçekleşmesine bizzat yol açtıkları düşünülürse dindeki “kader” kavramının yerine “lanet” kavramını atadıkları söylenebilir. Hayatları boyunca bu lanet korkusundan kaçıp saklanmaya çalışan Buendia ailesi her şeye rağmen bir şekilde pes etmiş, gerek kendilerini yalnızlıklarına kapattıkları bir odada, gerek yalnız yaşayan bir ağacın gölgesi altında; kimsesiz bir şekilde hayata gözlerini yumarak lanetlerine boyun eğmişler; ya da onu bizzat gerçekleştirmişlerdir.
 
[1]  
[2]  https://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C3%BCzy%C4%B1ll%C4%B1k_Yaln%C4%B1zl%C4%B1k
[3] https://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C3%BCzy%C4%B1ll%C4%B1k_Yaln%C4%B1zl%C4%B1k
[4] https://kitap.yazarokur.com/yuzyillik-yalnizlik.html
[5] Gabriel García Márquez, Yüzyıllık Yalnızlık, Çeviri Seçkin Selvi,  Can Yayınları 2005, arka kapak
[6] https://www.kitap-ozetleri.com/kitap-ozeti_kitap_ozetleri/y/yuzyillik-yalnizlik-kitap-ozeti.htm
 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar