KategorilerTURİZMAntik KentlerZeugma Belkıs Antik Şehri Tarihçesi Konumu ve Doğası

Zeugma Belkıs Antik Şehri Tarihçesi Konumu ve Doğası

06.09.2012

 

Belkıs/Zeugma Antik Kenti ,


Zeugma’ya Nasıl Gidilir? 

Zeugma, Gaziantep ilinin Nizip İlçesi, Belkıs Köyü sınırları içerisinde Fırat Nehri'nin kıyısında tahminen 20 bin dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş olan antik bir kenttir. Gaziantep ilinin Nizip ilçesinden Urfa’ya giderken Nizip- Urfa yolundan 10 km sonra kuzeye ayrılan yoldan da 10- 12 km sonra Belkıs köyü eteklerindeki antik kente ulaşılmaktadır. Nizip’ten Urfa’ya giderken Fırat’ın kıyısında ve karayolunun Kuzeyinde ilk fark edilen devasa bir höyük şeklinde gözüken tepeler Zeugma’nın olduğu yerdir. Karayolundan kuzeye bakınca fark edilen bu tepeler Zeuğma tepeleridir. 

Nizip- Urfa karayolunun onuncu kilometresinden sonra kuzeye ayrılan Belkıs yoluna dönüp, Zeuğma yoluna girdiğinizde Zeugma’nın yaslandığı 460 metre rakımlı Zeugma’nın dayandığı devasa büyüklükteki o tepenin eteğine zaten girmiş olursunuz. İki başı dev tepenin etekleri nekropoldür. Nekropoller yol yanında hemen sizi karşılarlar. Görülmesi ilk gereken zaten ölüler kentidir. Selevkos ve Roma tipi bu mezarlar çok ilginçtir. Mezarların içi dışı müstahkem bir ev gibidir. Ölenlerin odaları ayrı ayrı yapılmıştır. Kayalara oyularak yapılan bu mezarlarda  ölülerin sandukası  sandukası . Her biri bir aileye yapılmış ev mezarların mobilyası tabutlardır. Her mezar bir lahit gibi kayalara özel yerlerinde durur. Kayalardan kazılarak oyulan bu lahitlerin her biri   yatak gibidir. İçindeki ölülerden artık eser kalmamıştır.

Nekropoller antik yolların etrafında şehrin dışına doğru yayılmış durumdadır. Ana kayalara oyulmuş, ev tipi dörtgen, sandık ve tümülüs tipi mezarlar şeklindedir. Oda tipli mezarlar tek bir  oda şeklinde veya birlerine bağlı  bölmelerle yapılmıştır. Mezarların içleri bir oda yüksekliğinde bir oda hatta ev genişliğindedir.  Odalardaki mezar yerleri sanduka şeklinde ve yerden  yarım metre yüksekte sanki bir beşik gibidir. . Oda mezarlarının girişleri ve iç bölmeleri muntazam yapılmıştır. Odaların yüksekliği iki metreden fazladır. Bazı odalarda ölenlerin adları yazılmış, kabartmaları yapılmıştır. Oda mezarların girişlerine ve iç bölümlerine nişler yapılmıştır. 

ZEUGMA ANTİK ŞEHRİNİN DOĞAL ÖZELLİKLERİ VE TARİHİ KONUMU 

Fırat ile bu tepenin kavuştuğu en dar yerden Zeugma’ya girersiniz. Tepeden girişe kadar olması gereken surlar şimdi gözükmemektedir. Şehrin giriş noktasında duvar izi bile yoktur. Zeugma’nın girişinde Bilecik barajı ile baraj gölü karşıdadır. Zeugma’yla baraj gölü bir tabloda buluşmuştur. İki tablo bir sahneye yatay ve dikey serilir. Mavi zeminli göl ile yeşil etekli tepenin kıraç kel başı gözükür.

Giriş yeri Zeugma’yı en net gösteren yeridir. Buradan bakıldığında Fırat kıyılarından tepenin başına doğru yükselen kent fark edilir. Aşağı kent baraj gölü sularıyla örtülmüştür. Baraj gölünde boğulan yapıların duvarları kıyılara tutunmuştur. Aşağı kent artık mavi sular altında kalmıştır. Kıyıdan tepeye doğru yükselen bir şehir olan kentin Zeugma’nın korunağı yaslandığı tepelerdir. Sırtını tepeye veren Zeugma’nın bu konumu savunmaya çok uygundur. Önü Fırat, arkası dağ yanları dar bu arazi özellikle seçilmiştir. Şehrin kuzey ve güneyi doğal setlerle korunan önü Fırat, arkası dağ doğal bir kale gibidir. Zeugma Kuzeyini bir vadiye Güneyini doğal setlere doğusunu Fırat’ın engeline bırakırken kendi savunmasını da bu tepeye yaslamıştır.   

Şehir, Fırat'ın kıyısından batıya doğru 300 metre kadar yükselen engebeli yamaçlardan akropolün bulunduğu tepeye kadar yükselir.  Bu yamaçlarının güney ve batı kesimleri nekropol, doğu ve kuzeydoğu tarafları mahalleler, kuzey kesimi ise kentin yönetimi ve toplumsal bölümleri ile lejyon bölgesi imiş.

Zeugma Antik Kenti; Fırat'ın en sığ, geçilmesi en kolay yerinde kurulmuş olması, askeri ve ticari bakımdan çok stratejik bir bölgede bulunması nedeniyle tarihin her döneminde önemini korumuş antik bir kent olarak dikkatleri üzerine çekmiştir. O yıllarda Roma İmparatorluğunun doğudaki başkenti sayılan Antioch (Antakya) ile Çin ve Hindistan'a ulaşan ticaret yolları arasında Fırat nehri üzerinde kurulan geçitte büyük bir ticari önem kazanan şehir olarak büyümeye başladı.

Büyük İskender’in generallerinden olan ve İskender'in ölümünden sonra Suriye’de bir devlet kuran Selevkos Nikator kendi adıyla, Fırat nehrinin adını birleştirerek M.Ö.300 yılında burada Selevkos Euphrates ( Fırat’ın Silifkesi ) adında bir kent kurmuştur. Bu kentin karşısına da eşi Apameia’nın adıyla ikinci bir kent kurarak, bu ikiz kenti bir köprüyle birbirine bağlamıştır. (2-7 ) 

Fakat Fırat’ın dar vadilerden kurtulup geniş geniş aktığı bu sığ yerin üzerinde yapılacak bir köprünün uzunluğunun birkaç bin metre olması gerekir. Hiçbir kalıntısı olmayan bu uzunlukta bir köprünün o devirde taştan yapılabilmiş olması ihtimali çok düşüktür. Fakat iki şehrin birbirlerine köprüyle bağlandığını ısrarla yazan kaynaklar köprünün niteliği hakkında bir bilgi vermemektedir. Dolayısı ile buradaki köprünün tahtadan veya kütüklerden yapılmış olabileceği yüksek bir ihtimaldir. Zeugma adı zaten köprü veya geçit anlamına gelmektedir. Kısaca Zeugma tahta ve kütüklerden de olsa bir köprüye sahipti ve bu köprü ile Selevkos Nicator’un Pers asıllı karısı Apama’nın adının verildiği karşı kente bu köprü ile bağlanıyordu.  Konumu, sözü edilen bu köprüsü ile doğu ile batıya gidip gelen ipek yolunu birleştiren bu kent, Doğu Akdeniz’de genişleyen Selevkoslar zamanında yıldızı parlayan bir kent olarak büyümüştür.  Bu sayede Zeugma nüfusu 80.000’e ulaşan bir şehir olacaktır.

Kentin kurucusu olan Selevkos Nikator ipek yollarını bağlayan bu köprüyü yaptırtmakla yetinmemiş, Zeugma’ yı ve köprünün doğu yakasındaki Apameia kentini inşa edip bu şehirleri önemli imar faaliyetleri ile ihya etmiştir. Şehir ipek yolu üzerinde olması, Fırat’ı iki yakadan birleştiren bir köprüye sahip olması, ticari ve askeri olarak stratejik konumu sebebiyle önemini sürdürmüştür.

Kentteki Akropolün üzerine kader tanrıçası Thyke’nin bir tapınağı yapılmıştır. Bu tapınak halen toprak altındadır. Kommagane kralı Mitridates I. Kallinikos’un, Selevkos kralının kızı Leodike ile Zeugma’da evlenmiştir. Kentbu evlilik sonucunda, çeyiz olarak Kommagane krallığına verilmiş. Leodike’nin oğlu Antiokhos I, bu kentin geliriyle Nemrut dağındaki heykelleri yaptırmıştır. (7gaziantepkulturturizm.gov.tr/belge/1-60477/belkis) Zeugma Antik Kenti kendi şehir sikkesini de basmış Roma Kentlerinden biridir. Sikkeler üzerine bir tarafına Thyke tapınağı, diğer tarafına da güçlülüğü simgeleyen Roma Kartalı motifi basılmıştır. ( 1) 

Kent Selevekosların yıkılması ile M.Ö.1.yy.’da Roma hâkimiyetine girer. "Romalı Komutan Pompeius MÖ 64'de kendine yaptığı yardımlar karşılığında kenti Kommagene Kralı 1. Antiachos'a vermiştir." (2- 5) )   Önce Selevkoslara daha sonra da Romalılara bağlı olan Kommagene Krallığı'nın kontrolünde bir Roma koloni şehir olur. Kommagene Krallığı’nın dört büyük şehrinden biri olan kent, MÖ 31'den itibaren tamamıyla Roma İmparatorluğuna bağlanır.   " Bu hâkimiyet değişikliğiyle birlikte kentin adı da değişerek köprü, geçit anlamına gelen ve bütün dünyada bilinen şekliyle “ Zeugma” adını alır. Roma İmparatorluğu’nun 4.Skitia Lejyon Garnizonu’nun burada konuşlandırılması ve ticaret sebebiyle kısa zamanda 80 bin nüfusa ulaşan Zeugma’da Fırat manzaralı yamaçlara villalar inşa edilir." ( 1)  80 bin kişilik nüfus Zeugma’yı dünyanın en büyük kentlerinden biri haline getirir.  Zeugma , komşusu sayılan Antakya (Antiokheia) ile Mısır’daki İskenderiye’den ( Aleksandreia) ‘dan daha küçük, Atina (Athena) ile aynı büyüklükte oldukça önemli bir kent haline dönüşmüştür. ( 1)

Zeugma’nın en parlak günleri MS 2. yy dadır. Bu parlak günlerinde kentin yamaçlarında villalar yapılmıştır. Bu villalar su ve kanalizasyon şebekesi ile birbirine bağlanmış sütunlu salonları Fırat’ı seyreden villalarda Zeugma’nın zengin tacirleri ve lejyonerleri oturmuştur. Bu ihtişamlı günler Selevkos Nicator’un karısı Apama’nın torunları tarafından yok edilir.

Roma döneminde büyük bir zenginlik ve ihtişam yaşayan Zeugma, MS 256'da Sasani Kralı 1. Şapur tarafından ele geçirilerek yakılıp yıkılır. (2) Sasani istilasından sonra bir takım depremlere de maruz kalan Zeugma daha sonra terk edilen bir şehir haline gelmiştir. (3)  ( Zeugma Tarihi hakkında geniş bilgi için Bkz: Yrd. Doç. Dr. Rifat ERGEÇ, Ayıntap Dergisi Sayı: 4, https://zeugmaergec.wordpress.com/2008/06/03/zeugmanin-kronolojik-tarihi/ )  Bu tarihten sonra artık Zeugma bir daha kendini toparlayamamış ve eski ihtişamına ulaşamamıştır. Zeugma 5 ve 6 yüzyıllarda Bizans hâkimiyetine girmiştir. 7. yüzyılda ise Arap akınları neticesinde terk edilmiştir. (7) Fakat arkeolojik kalıntılar MS 9. 10 yya kadar şehirde yerleşimin devam ettiğini göstermektedir.

 Zeugma bölgenin Abbasi, Memluk, Selçuklu Osmanlı tabiiyetine girmesinden sonra önemini kaybeden, bir şehir haline geldi. Sonra da tamamen terk edildi.  Uzun süre toprak altında kalan Zeugma, Kırıkhan civarında Tel Acanna ve Tel Dahap Hitit antik kentlerinde kazı yapan arkeologlar tarafından 1917- 1918 yıllarında fark edilmeye başlandı. Meşhur İngiliz casusu Lawrance' de bu yıllar arasında Zeuğma'ya uğruyor Tel Acanna ve ve Zeugma arasında mekik dokuyordu. "Zeugma aslında, antik bir harita olan Peutinger Levhasından dolayı eskiden beri Fırat kıyısında olduğu bilinen, fakat kesin yeri belirlenemeyen bir antik kenttir. 20. yüzyılın başlarında, Karkamış’ta kazı yapan ekibe bir süre için katıldığı bilinen İngiliz Casusu Lawrens’in veya aynı gruptaki bazı kişilerin hem British Museum’a eser temin etmek ve hem de kendi çıkarları için (bu olaylar yakınlarda yayınlanan bir anı kitabındaki mektuplardan detaylı olarak öğrenilmektedir) başlamasına sebep oldukları kaçak kazı ve eser kaçakçılığının ardından, bölgede araştırma yapan bilim adamlarınca Zeugma’nın Belkıs köyü yakınındaki örenyeri olabileceği düşünülmüş ve soru işareti ile anılmıştı." (4) 


 ZEUGMA'YI KURTARMA ÇALIŞMLARI VE KAZILAR

MS 7 yydan itibaren terk edilerek toprak altına gömülmeye başlayan kent Lawrance'nin kaçırdığı ilk tarihi eserlerle dikkatleri üzerine çekmiş,  araya Birinci Dünya Savaşı ve Milli mücadele yıllarının girmesi ile unutulmuş ve gündemden düşmüştü. Zeugma'yı fark ettiren diğer bir gelişme 1960 tan sonra yaşanmaya başladı. Burada defineler olduğunu fark eden köylüler arkeolojik eserlerin para etmeye başlaması ile kaçak kazılarla şehri talan etmeye başladılar Bölgede arkeologlar tarafından varlığı sezilen bir antik şehir olarak bilinen bir şehir iken Türkler tarafından yapılan ilk kazılar civarda yaşayan köylüler tarafından yapılmaya başlandı.  Zeugma yıllar boyunca define arayıcıları ve civarda yaşayan köylüler tarafından yapılmış kacak kazılarla tahrip ediliyordu.

"60′lı yıllardan itibaren çevre köylülerce eski eserin para ettiğinin öğrenilmesi üzerine ören yeri adeta köstebek yuvasına dönmüş, hatta çevre köyler kendi kaçak kazı çalışma alanlarını belirlemişler ve topyekûn bir talana başlamışlardır. Nizip’te üslenen tacirlerin de, Belkıs’dan çıkan eserlerin yurt dışı pazarlamasını yaptıkları bilinmekte ve çevre halkı tarafından anlatılmaktadır." (4) 1987 yılında ilk kazılar başlanmış ilk mozaiklere ise 1992 yılında ulaşılmıştır. Yörenin Gap projesi sebebiyle sular altında kalacağı vesilesi ile kazı çalışmları yoğunlaştırılmış ve şehirde kaçak kazılardan arta kalan eserlerle mozaikler bulunarak müzeye taşınmıştır. ( 4) (  Zeugma kentindeki kazılar hakkında geniş bilgi için bkz Yrd. Doç. Dr. Rifat ERGEÇ “1992 – 1999 / 2000 BELKIS)

Baraj sularının yükselmeye başlaması üzerine Zeugma’nın sular altında kalmaya başladığı haberleri Batı ülkelerindeki basın organlarında dillenmeye başlamıştı. Batılılar telaşlanmadan endişelenmeye lüzum görmüyor olmalıyız ki bizden hiç ses çıkmamıştı. Batılı ülkeler telaşa başlayınca ülkemizde de Zeugma elden gidiyor çığlıkları duyulmuştu. Bu haberler üzerine herkes harekete geçti. Durumun vahametini basından öğrenen Üniversitelerimiz ve devlet adamlarımız teşebbüse geçmişlerdi.

"Birecik Barajının yapımı sebebiyle Zeugma’da kurtarma kazılarının yapılması için bütün üniversitelere çağrı yapılmıştır. 1993 yılında West Avustralya Üniversitesi ve 1995 de Nantes Üniversitesi bu çağrıya cevap vermiş ve Gaziantep Müzesiyle birlikte katılımlı kazılara başlanmıştır." (7)

"Gaziantep Valiliğinin desteğiyle, İl Özel İdaresi, SANKO Holding ve Birecik Barajı konsorsiyumun maddi katkılarıyla ve Gaziantep Müzesi sorumluluğunda Arkeolog Mehmet ÖNAL başkanlığında kurtarma kazı çalışmalarına hız verilerek 1999 ve 2000 yıllarında A-bölgesinde hiç ara vermeden çalışılmıştır." (7) Bilecik barajı suları yükselmeye başlayınca kentin bir kısmı kazılar daha bitmeden sular altında kalmıştı.  "Zeugma A-bölgesi su altında kaldığında, B- bölgesinde Kültür Bakanlığının izniyle, GAPİdaresi’nin (Güney Doğu Anadolu Projesi) organizasyonunda, PHİ (Packard Humanities Institutes)’nün maddi katkılarıyla, Oxford Unit ve Gaziantep Müzesinin şemsiyesi altında çok uluslu bir arkeoloji ekibiyle Temmuz 2000 de kurtarma kazılarına başlanılmıştır." (7) Kentin sular altında kalan kısmında kazı yapılma ve kalan eserlerin su üstüne çıkarılma şansı hiç kalmamıştı.  " İtalyan CCA restorasyon ekibi bu çalışmalarda görev almıştır. Birecik baraj gölü sularının B bölgesine de ulaşması sebebiyle kurtarma kazı çalışmalarına 4 Ekim 2000 de son verilmiştir. Son durum itibariyle Zeugma’nın yaklaşık 1/4’lik bölümü Birecik Barajı gölü suları altında kalmıştır."  Fırat’ın suları artık Zeugma A bölgesinin üzerinde yüzmektedir. Zeugma’yı ziyaret eden insanlar boğulan A bölgesini tepeden seyir etmektedir.

Baraj sularından önce Zeugma, kaçak kazılardan pek çok antik eser ve mozaik çıkartılıp müzelere yerleştirilmesine rağmen kamuoyu tarafından bilinmeyen ve gündeme gelmeyen bir antik kent olarak gizemini koruyordu. Fakat 2000 yılından itibaren Zeugma birden bire Türkiye'nin ve Dünya'nın gündeminde popüler olan bir şehir, mozaikleri konuşulan bir müze kent haline geldi. "2000 yılında New York Times gazetesinde Zeugma hakkında, hem de ” tahrip ediyorlar” diye aleyhte bahseden yazılar çıkmaya başlayınca dünya medyası da bu haberin üzerine atladı. İşte o zaman insanımızın aklı başına geldi.... “Medyadaki abartılı tanımlamalar yüzünden Zeugma’ nın adı, ait olduğu antik şehirden daha büyük hale gelmiş, baraj sularına kaybedilen bölümler sebebiyle de Belkıs Harabeleri izleyenin nazarında adeta daha da küçülmüştür." (6)

Zeugma’nın karada kalan kısımlarında yapılan kazı çalışmalarının bir kısmının bitmesi üzerine yüzeyinde ortaya çıkarılan eserlerin, villaların, evlerin ve binaların ayakta kalan kısımlarının görsel olarak şenlendirilmesi ve onarılarak müze kent haline getirilmesi fikri ortaya atıldı. Yüzeydeki eserleri onarma ve güçlendirme çabaları başlamıştı. Bu çalışmlar dönemim Gaziantep valisi tarafından 2003 yılında başlatıldı. "2003 yılında Zeugma’da kazmayı vurarak yenileme amaçlı kazı çalışmalarını başlatmıştır. Gaziantep Müze Müdürlüğü başkanlığında Arkeolog Mehmet ÖNAL’ın sorumluluğunda yapılan kazı çalışmalarında Dionysos Villasının kazısı tamamlanarak restorasyona hazır hale getirilmiştir."  (7)

 Zeugma'nın kronolojik tarihçesi

    MÖ 300 - Büyük İskender'in Generallerinden Selevkos I Nikator Belkıs/Zeugma’nın ilk yerleşimi olan Selevkeya Euphrates kentini kurar

    MÖ 1. yüzyıl - Kentin Selevkaya Euphrates adı korunarak Kommagene Krallığı'’ın 4 büyük kentinden biri olur.

    1. yüzyıl - 1. yüzyılın ilk çeyreğinde Roma İmparatorluğu’nun topraklarına katılır ve ismi de “köprü “, “geçit” anlamına gelen "Zeugma" olarak değiştirilir.

    252 - Sasani Kralı I. Şapur Belkıs/Zeugma’yı ele geçirerek yakıp yıkar

    4. yüzyıl - Belkıs/Zeugma geç Roma hâkimiyetine girer.

    5-6. yüzyıl - Belkıs/Zeugma Erken Roma hâkimiyetine girer.

    7. yüzyıl - İslam Akınları sonucu Belkıs/Zeugma terk edilir.

    10-12. yüzyıl - Küçük bir İslami yerleşimi oluşur.

    16. yüzyıl - Bugünkü adıyla Belkıs Köyü kurulur.

ANTİK ZEUGMA NASIL BİR ŞEHİRDİ.

Zeugma Fırat’ın iki kıyısında birbirine bakan iki şehirden oluşuyordu. Karşısındaki şehrin adı Apameia idi. Bu iki şehir bir köprü ile birbirine bağlanıyordu. Zeugma yedi tepe üzerine kurulmuş antik bir kentti. Batıda kalan Zeugma kenti aşağı ve yukarı kent olmak üzere iki parçadan oluşan korunaklı bir yerdeydi. Fırat kıyılarından başlayan kent sivillerin tüccarların ve halkın yaşadığı bir şehirdir. Korunmaya çok elverişli olan yukarı kentte ise meclis binası ve yönetim kademesinde olan yüksek düzeyli memurlarla kent valisi kalıyordu. Yukarı kentin kurulmuş olduğu ve aşağı kenti de koruyan ana tepe ve hemen güneyindeki diğer tepe arasındaki bölge her iki yüksek tepenin Kuzey ve güney cephelerinden surlarla çevrilmişti. Şehrin batı ve güney batı yakalarında yüzlerce metre yüksekliğindeki duvarlar gibi yükselen bu tepeler tarafından şehre girmek imkânsızdı. Korunması en zor kesim şehrin kuzey tarafıydı. Şehrin Kuzey tarafı da çok fazla derin olmayan bir vadiye yaslanmıştı.  Tepeden vadiye kadar muhkem surlar örülmüştü. O günün şartlara göre Fırat’tan kolayca geçip şehre girmek de çok zordu.

Surlar, şehrin kuzey batısındaki tepeden başlayıp Fırat’ın kıyısından güney sınırına kadar uzanıyor olmalıydı. Zeugma’nın karşısına kurulmuş Olan Apameia şehrinden bu gün hiçbir eser yoktur.  Apameia şehri üzerine kurulan bir köyün ve yükselen baraj gölünün altında kalmıştır artık.

Yaklaşık olarak 21 bir dekarlık bir arazi üzerinde yer alan bu şehrin yamaçlarına Fırat’ı seyreden villalar yapılmıştı. Altı bin kişilik askeri bir lejyona da sahip olan bu kent Doğudan Antakya'ya gitmek isteyen ticaret kervanlarının uğrak yolu üzerinde bir ticaret kentiydi.  "Zeugma bu bölgede ticaretin merkezi konumundaydı. Bu kent Roma’nın doğu sınırında en son kentlerden biri olması sebebiyle, stratejik konuma sahipti. Bu nedenle burada önce Anadolulu askerlerden oluşan ve “Sikitia (İskit) Lejyonu” adı verilen askeri birlik, sonraları ise 6 bin askerden oluşan “IV. Lejyon” konuşlandırılmıştır." (7)

Roma lejyonunun kente yerleşmesi ile Zeugma bir Roma kenti olmaya başlayacaktır. Helenistik kökenli kent Roma şehrine dönüşmeye başlayınca imar faaliyetleri de hız kazanmaya başladı. Kent büyüyünce surların dışına taşmaya başlayarak kuzeye ve güneye doğru büyümeye devam etti. Lejyon kentin kuzeyinde ve şehrin savunma açısından en zayıf bölgesi üzerinde konuşlanmıştı. Şüphesiz ki kentin yaslandığı tepe ile Fırat’ın arasındaki bu arazi üzerinde korunaklı surlar vardı.

Zeugma bu lejyonun, ticaret yollarının üzerinde ve geçit sağlayan köprüsünün ve Roma'nın doğu sınırındaki son ticaret kenti olmasının sayesinde gittikçe zenginleşti.  Kent yedi tane tep ve yamaçlarındaki Fırat manzaralı villalar, kent merkezinde yapılan resm binalar, agoralar, caddeler, tapınaklar, hamamlar, devasa sarnıçlar ve su kanalları ile mimari açıdan oldukça görkemli bir hale gelmişti. Bu binaların tabanları muhteşem mozaikler ile döşeniyordu. " Mozaikler bu villaların sığ havuz, çeşme ve odaların tabanında yer almaktaydı. Konuları ise Akhileus, Venus’un doğuşu, Dionysos-Telete, Müsalar, Fırat tanrıları, Galatya, Dionysos-Ariadne, Satyros Antiope vb. teatral, mitolojik sahnelerle, geometrik desenlerden oluşmaktadır. Fresk ve stüko tekniğinde yapılmış figürlü, bitkisel, geometrik duvar resimleri gün ışığına çıkarılmıştı" (7)

Kentteki kazı çalışmaları yüzlerce yıl sürecektir. Bu güne dek yapılan kazılarla gün yüzüne çıkartılan yapılar ise genellikle villalardır.  Bu villalar, Fırat’ı seyreden, serin rüzgârlar alabilen, şehrin arkasını yasladığı tepeye ve yukarı kente doğru yükselen yamaçların yüzündedir. Ortaya çıkan villalar bitişik nizamda yapılmıştır. Devam edecek olan kazılar sonucunda pek çok yapının daha ortaya çıkacağı şüphesizdir. Bu güne kadar ortaya çıkartılmış olan villaların üzeri doğal etkilerden korunmaları amacıyla kapatılmış durumdadır. Yapıların aşağı kentten başlayarak Akropol tepesine doğru yükselmektedir. Şehrin akropolünün bulunduğu bu tepe, Fırat’ın yardığı ve sere serpe yayıldığı ovanın batı kıyısında, koruduğu şehrin ihtişamına uygun bir görkemle boy gösterir.

"Zeugma’da, Fırat kıyısından küçük yükseltiler ve yamaçlarla 300 m. yükselen akropol tepesinde tüccarların ve kentin koruyucusu Tykhe tapınağı mevcuttu. Çevresindeki ovalara hâkim, kartal görünümlü olan bu tepe, aynı zamanda Zeugma’nın büyüklüğünü ve görkemini de yansıtmaktaydı. Bu tapınak Zeugma’nın kendi darp ettiği sikkeler üstüne resmedilmiştir. Kentin kuzeyinde toprak altında; agora, adion ve hamam gibi resmi binalar, batısında; tiyatro, askeri kamp, kuzey batısında; atölyeler, doğusunda ise villaların olduğu teraslar mevcuttur. Nekropol alanı kenti güney ve batıdan iki ucu Fırat nehriyle sonlanan yarım ay biçiminde sarmıştır." (7)

Zeugma, yüzlerce yıl sürecek kazı çalışmalarından sonra tamamıyla gün yüzüne çıkacaktır. Kazıla,  sular altında kalan aşağı kentten başlamış, yukarı kente doğru yapıla yapıla çıkacaktır.  Zeugma ile Bilecik barajının birlikte kurdukları tarihi, doğal ve turizm dokusuyla gözde bir turizm cenneti olmaya aday bir yerdir. Karşı kıyısında bulunan komşuları Bilecik ve Halfeti ile birlikte çok yakın zamanlarda ülkemizin çok gözde turizm sahasından birini kuracaktır.

 

 

KAYNAKÇA

  1. https://www.zeugmaweb.com/zeugma/tarihce.htm
  2. https://www.zeugmaweb.com/
  3. https://tr.wikipedia.org/wiki/Zeugma
  4. Yrd. Doç. Dr. Rifat ERGEÇ “1992 – 1999 / 2000 BELKIS / ZEUGMA” ÇALIŞMALAR, ARAŞTIRMALAR VE KAZILAR,Arkeoloji ve Sanat Dergisi sayı: 98, 2000
  5. Yrd. Doç. Dr. Rifat ERGEÇ, Ayıntap Dergisi Sayı: 4, https://zeugmaergec.wordpress.com/2008/06/03/zeugmanin-kronolojik-tarihi/ )
  6. Zeugma Gerçeği ve Gaziantep’te Çağdaş Müzecilik,
  7. https://www.gaziantepkulturturizm.gov.tr/belge/1-60477/belkiszeugma-antik-
  8. ttp://www.mercandagi.com/baglanti/zeugma.asp


Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da