28.06.2020
Serenad adlı roman Türk Edebiyatının çağdaş yazarlarından Zülfü Livaneli’nin yazmış olduğu romanlarından biridir. 1946'da Konya'nın Ilgın ilçesinde dünyaya gelen müzisyen, senarist, politikacı, yazar ve yönetmenlik yapan çok yönlü bir sanatçı olan Zülfü Livaneli’nin Serenad adlı kitabının ilk baskısı 2011 yılında yapılmıştır.
Romandaki olaylar II. Dünya savaşı yıllarında Şile açıklarında batırılan bir yolcu gemisi merkezinde yaşanılan sıra dışı ve hüzünlü bir aşk hikayesini anlatmaktadır. Roman: “II. Dünya Savaşı’ndaki Yahudi soykırımı, Ermeni ve Kürt sorununun yanı sıra Struma ve Mavi Alay facialarında hayatını kaybedenlerin hikâyelerini de gözler önüne seriyor.”
“Serenad, 60 yıldır süren bir aşkı ele alırken, ister herkesin
bildiği Yahudi Soykırımı olsun isterse çok az kimsenin bildiği Mavi Alay, bütün
siyasi sorunlarda asıl harcananın, gürültüye gidenin hep insan olduğu gerçeğini
de göz önüne seriyor” ( Zülfü Livaneli , Seranad, Arka kapak bilgisi )
Roman, devletlerin mücadelesi nedeni ile yok olan suçsuz günahsız insanlar ve sıra dışı bir aşk
romanı okuyanlar için tavsiye edilebilecek bir öyküye dayanmaktadır.
ROMANIN KONUSU
Bir zamanlar İstanbul'da görev yapan bir Profesör İstanbul'a gelmiş ve
Maya Duran adındaki teşrifat görevlisi onu karşılamıştır. Fakat Maya ile
profesörün peşinde ajanlar vardır. Üstelik bu yaşlı Profesör kış günü ortasında
Şile’ye giderek seranad yapmak isterken neredeyse soğuktan ölmek tehlikesi de
geçirir.
Maya , altmış yıl öncesine dayanan hazin bir aşk öyküsünü öğrenecek, bu aşk öyküsünün altından devlet mücadelesi ve devletlerin utancı çıkacaktır.
ROMANIN ÖZETİ
İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler bölümünde çalışan Maya Duran, Üniversiteye
çeşitli amaçlar için gelen konukları karşılamak ve ağırlamakla görevlidir. Maya,
eşinden boşanmış on dört yaşındaki çocuğu ile yaşayan dul bir kadındır.
Maya, Amerika’da yaşayan ama Alman asıllı bir hukuk profesörü olan Maximilian Wagner’i de hava alanında karşılamak ile görevlendirilir. Maya, hava limanına giderek çıkış kapısında profesörün isminin yazılı olduğu kâğıt ile onu bekler. Maya, gelen profesörün yaşlı bir hukuk doktoru olduğunu düşünmektedir. Fakat şık, yaşını göstermeyen yakışıklı bir adam yanına yaklaşarak beklediği kişinin kendisi olduğunu Maya’ya bildirir. Bu adam beklediği Profesör Maximilian Wagner’dir.
Profesör Maximilian Wagner, Maya’ya 1939-42 yılları arasında
İstanbul’da yaşadığını ve o yıllarda Pera Palas Otelinde kaldığını ve yeniden o
otele gitmek istediğini anlatır. Bunun üzerine de Maya onu alarak Pera Palas
Oteline götürür ve oraya yerleşmesini sağlar. Bu profesör, Üniversitede
konferans vermek için gelmiştir ve birkaç
gün daha İstanbul’da kalacaktır. Maya, profesörün
Sonra da vedalaşıp ayrılırken otelin önündeki beyaz bir araç dikkatini çekmiştir.
Maya, ertesi gün Profesör’ü almak için aynı otele gelir. Fakat
görevliler ona Profesör’ün otelden ayrıldığını söyler. Maya, otelden ayrılırken
otelin önündeki beyaz aracı yine görüp bu aracın içindeki adamın kendisini
takip ettiğinden şüphelenir. Fakat bu düşünce ona çok saçma gelmiş, Maya,
üniversiteye dönmüştür. Üniversiteye geldiğinde Rektör’ün onu beklediği
söylenmiş, Maya ‘da rektörün odasına gitmiştir. Rektörün odasına girdiğinde
daha da bir şaşırmıştır. Çünkü kendisini takip ettiğinden şüphelendiği adam rektörün
yanındadır ve onu beklemektedir. Rektör ile o adam Maya’dan o Profesör’ün yaptığı
her şeyi takip etmesini istemişlerdir.
Maya tekrar Pera Palas’a gider ve Profesör Wagner ile buluşur. Profesör, ertesi
sabah saat beşte gelip onu otelden almasını rica eder. Maya, ertesi sabah profesörün
yanına gelince profesör ona Şile’ye gitmek istediğini söyler. Oysaki hava çok
soğuktur ve Maya bu soğukta Şile’de ne yapacaklarını merak etmiştir. Şile’ye
geldiklerinde profesör sahile iner ve kemanını çıkartarak serenad yapmaya
başlar. Profesör sanki bir parçayı hatırlamak ister gibi çalmaya başlamıştır. Maya
ise uzaktan onu saatlerce izlemiş en sonunda profesörün yanına gittiğinde çok
şaşırmıştır. Çünkü Profesör, soğuktan donmak üzeredir ve elleri morarmıştır. Bunun üzerine Maya, profesörü arabaya götürmüş
ama araba çalışmayınca onu sahildeki otele taşımak zorunda kalır. Profesör
“sutma, sutum, struma” diye sayıklamakta ve ölmek üzeredir. Otelde hiç kimse yoktur
ve Maya, ilk önce elbiselerini çıkarıp onu ısıtmaya çalışır. Sonra ise vücudu
ile onu ısıtmak için sarılır.
Bir müddet sonra Profesör, kendine gelmiş Maya ‘da onu alıp hastaneye götürmüştür.
Ama b u defa da Maya’nın peşine ajanlar takılmıştır. Bunun üzerine Maya, bu
profesör hakkında araştırma yapmaya başlar. Maya, profesörü hastaneden almak
için gittiğinde doktor ona profesörün altı aylık bir ömrü kaldığını
söylemiştir.
Maya, profesörü alıp hastaneden ayrılır ve Profesöre sürekli sayıkladığı
struma’nın ne olduğunu sorar. Profesör de Maya’ya hikâyesini anlatır.
Katolik mezhebine mensup olan Profesör, Yahudi bir kadına âşık olup, onunla
evlenmiştir. Fakat evlendikten sonra karısı
adını değiştirmiş ve başka bir şehirde yaşamaya başlamıştır. Hitler de Yahudileri
öldürmeye başlayınca karı koca kaçarak Türkiye’ye sığınmışlardır. Ama yola çıktıklarında Gestapo onları
yakalamış ve karısını alıp kaçırmışlar, Profesör de İstanbul’a yalnız
gelmiştir. Profesör karısını kurtarabilmek için çok uğraşmış, en sonunda karısı
Filistin’e giden bir gemiye binerek İstanbul’a gelmek için yola çıkmıştır. Fakat
gemi Şile yakınlarında durdurulmuş ve Türkiye gemiyi kabul etmemiştir. Bu
geminin adı ise Struma’dır ve rotası Filistin’dir; ama motoru çatladığı için
Şile’de beklemektedir.
Struma Şile açıklarında beklerken, profesör de her gün karısına
kavuşmak umuduyla Şile sahiline gitmektedir. Gemi yetmiş gün beklemiş ama
gemiden hiç kimse inmemiştir. Fakat bir gün bir Rus denizaltısı bu gemiye bir
füze fırlatıp batırmış sahilde bunu izleyen profesör de şok geçirip hastalanmıştır.
Olayın üstünü kapatmak isteyen devletler profesörü alıp Amerika’ya
getirirler ve Wagner’i Harvard Üniversitesi’nde işe başlatırlar. Struma olayı İngiltere,
Rusya, Türkiye ve Almanya için ortaya çıkarılmasından korkulan bir hikâyedir. Her
devlet bu profesörün bu olayı ortaya çıkaracak diye korkmaktadır ve onu takibe
almışlardır. Oysaki profesörün tek amacı
karısının öldüğü yeri ziyaret ederek bir serenad yapmaktır.
Profesör, Amerika’ya geri döner. Maya profesörün yaşam hikâyesini araştırıp Profesörün
karısı için bestelediği ve unuttuğu şarkıyı dahi bulur. Hatta Struma batığında araştırma
yapan dalgıçlarla görüşüp batığın fotoğraflarını da onlardan temin etmiş ama
bunlarla uğraştığı için işinden de kovulmuştur.
Ama bir gün Maya’ya Amerika’dan Profesör Wagner’in gönderdiği bir paket
gelir. Bu paketin içinde profesörün kemanı ile çevirisi yapılsın diye gönderilen
bir kitap bulunmaktadır. Maya, Amerika’ya giderek bulduğu bilgileri ve
karısı için azıp unuttuğu besteyi de Profesör’e anlatır. Profesör Wagner çok hastadır ve ölmeden önce
yapılmasını istediği son bir arzusu vardır. Maya profesörün yakılan naşının küllerini getirip
Şile’de denize döker
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın