Ahmet Muhip Dranas Şiirleri

25.03.2015

Ahmet Muhip Dranas Şiirleri


Ahmet Muhip Dranas Hayatı ve Şairlik Yönü

Ahmet Muhip Dranas Şiirleri

FAHRİYE ABLA ŞAİRİ AHMET MUHİP DRANAS

Ahmet Muhip Dranas Tüm Şiirleri : ttps://edebiyatvesanatakademisi.com/category/ahmet-muhip-dranas-siirleri-saf-siir-sade-dil-musiki-ahenk/405

ADAMLAR 

Sönmüş saçlarında son damla ışık,
Bir düş'ün içinde gibi her akşam
-Ve yüzleri duman kadar dağınık-
Geçer bu sokaktan binlerce adam.

Umut gözlerinde ölü bir bakış,
Çığlık bir bükülüş dudaklarında;
Bulamadıkları nedir ki, yaz kış
Dolaşırlar şehrin sokaklarında?

Sanki yalvaran bir duadır onlar,
Belki tanrılara açık vesvese,
Bir nehir. Bu nehir her akşam akar
Derinden ruhları çağıran sese.

 

 

 

AĞIT....

Bir sevdiğim güzel vardı, bu evrenden vazgeçti;
Sevdiğini yitirenin hali nice olur belli.
Fidan boylum, güvercin bakışlım, şimdi n'etmeli?
Sevip koklamadım, doyamadım; benden vazgeçti.

Benim varımdı o, benim tadım, benim ereğim;
Direğimdi, kırıldı da çöktüm, bir oldum yerle.
Çığrış canım, kuşlarla, böceklerle, bitkilerle;
Gel sevdiğim, gel güzelim, gel gülüm, gel direğim!

Rüzgarlar üşüttü onu, kuzeyden esen yeller,
Boz bulutlar öyle benzini soldurdu, dert değil.
Bir sanırım, bu sümbül o sümbüldür! elbet değil.
Nazlı çiçeklerle bile açmaz onu bu iller.

Bu gamlı güz akşamı, yola düşmüş hali midir?
Edalı boyuna göz mü değdi, dil mi uzandı,
Ya ala gözlü görke yüzünü kimler kıskandı,
Üzerine eğildiği sular vebalı mıdır?

Garip kişi! gez git gayrı bu dağları dul, mahzun.
Bu dağların güzeliydi o, güzellerin hası.
Elbet garib olur garip kişinin yavuklusu;
Büker de boyuncağzını kor gider melul mahzun...

 

 

AYAKLAR 

Ölmüş o, ayrı düşmüş sürüden,
ayakları dışarda örtüden.

Ölmüş herkes gibi ölen insan,
Yalnız ayaklar kalmış yaşayan.

Ardından ölüme düşen başın
İki kardeş bakakalmış şaşkın.

Der ki, bu ayakları görenler,
Başım değilmiş düşünen meğer.

Ayaklarım, az gide uz gide,
Ayaklarım, ümitler peşinde!
Yolcu ölmüş; işte ayaklar hür!
Yolcu ölmüş; ayaklar düşünür...

 

 

BALAD... 

Yağmurlar dindiği zaman
Geleceksin
Ki karanlık ölümdür.
Işığım söndüğü zaman
Güleceksin
Ki karanlık ölümdür.

Karanlığımda dişlerin
Parıldar ki
Yine görüneceksin
Kuraklığımda düşlerin
Işıldar ki
Yine arınacaksın.

Bekliyeceğim elbette
Gelişini
Yaşamak başka nedir;
İsterse ta kıyamete
İlle seni
Ki bu aşk başka nedir.

Bütün ömrümüz onunla
Böyle geçti;
Toprakla gök arası,
Varla yok arası öyle;
Derken uçtu.
Dranas yalvarası:

Tanrım merhamet et kula.

 

 

BİR SOKAK 

Dün gece lambaların kör ışığı içinde
-Herkes ömründe bir kez olsun o yoldan geçer___
Bir sokağa düştüm ki her köşede bir gölge,
Her pencerede bir baş, her kapıda bir fener.

Onların iki yana dizili yüzlerinde
Kalmamış gibiydi bir damla ışıktan eser
Ve körler gibi, sanki elleriyle derinde
Yitmiş hayallerini arıyorlardı yer yer.

Balkonundan sarkarak biri: 'Yavrum, diyordu
Hatırlamaz olmuşsun artık eski karını;
Göğsümde geçirdiğin sevda akşamlarını.'

Biri memelerini gösterip gülüyordu:
'Pencereme bakmadan geçme öyle, güzelim!
Ben Leyla'dan sevdalı, Zeliha'dan güzelim..

 

 

ESENLİK SİZE

O gün bu gün size özendim 
Her yerde, hava, toprak, deniz
Bir serüvendi, gökteyseniz
Çıktım, yok, yerdeyseniz indim

İlkin, size içkiyi tattırdım
Ömür boyunca sarhoşsunuz
Ne açsınız artık ne susuz
Sizsiz ben de susuz kalırdım

Size geceyi de öğrettim
Onda düşlerle çoğaldınız
Yaşantıda yorgun ve yalnız
Değilsiniz; sizi ürettim

Biterdi belki bir uykuyla
Her şey ve tadından ötürü
Gördünüz ki bundan ileri
Bir şey var çağıran tutkuyla

Çağırdım, çağırdım, çağırdım
Bir böcek gibi titreyerek
Koştunuz tükeninceye dek
Ha bir adım, daha bir adım

Sizi ölümle perçinledim
Bana... ve sımsıkı ve sıcak
Üşürdünüz ah, çırılçıplak
Ölüm döşeğinde; önledim

Size yani günahı sundum
Öptünüz ve güzelleştiniz
Çirkindiniz ilkin, tek ve pis
Irmak oldunuz, sizde yundum

Şimdi olay, hep ya hiç gibi
Vardan ve yoktan özge bir şey
Sevgiden de öte bir düzey
Olmak ya da olmamak belki

 

Fahriye Abla

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye Abla!

Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye Abla!

Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı;
Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı.
İçini gıcıklardı bütün erkeklerin
Altın bileziklerle dolu bileklerin.
Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin;
Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla.
Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye Abla!

Gönül verdin derlerdi o delikanlıya,
En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya.
Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın,
Hâlâ dağları karlı Erzincan’da mısın?
Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın;
Hâtırada kalan şey değişmez zamanla,
Ne vefalı komşumuzdun sen, Fahriye Abla!

 

GECE..

Ah, sen ey, ölüm kadar sonsuz olan
Ve dar bir tabut gibi rahat uyku!
Islak geceyi örtün kalbim, uyu!
Artık uykuyla tek başına kalan

Ruhum gemiler uğramaz bir liman

Bir tanrı gibi her tarafta korku;
İşliyor bütün saatler kurmadan,
Dışarda yağmur yağıyor durmadan,
Görmüyor pencereler sonsuzluğu.

Beni dibine çeker misin kuyu!

Bitti gücüne güvendiğim zaman,
Gökler yakın bir ayrılıkla dolu;
Aynasında yüzüm dalgalanan su,
Nağmesine vurgun olduğum umman.

Al beni rüzgar! Kül et beni volkan!

Toprakta o baş döndürücü koku
Ve ölüm, gece ucundaki çoban.
Gel yetiş, ey pişmanlık! İşte yaman
Bir gecedir, yaman bir gecedir bu.

O derin gözlerin ne güzel, puhu!

 


GERÇEK 

Uyandığı zaman gökte yıldızlar
İnsan düşünür : belki de Allah var!
Tanrısal bir öpüştür soken şafak.

Ne hoştur insanın bir gül açası,
Koşan göklerde kuş gibi uçası,
Bulutlarla yağmur olup ağlamak.

Gitmek, sona ermedenbir zamanda
Başıboş bir tekne gibi ummanda;
Fırtınalarda ne yelken, ne bayrak.

Fakat beni sen uyandır, ey zeka !
Bak, işte önümde her günkü çorba,
Ekmek, kaşık ve kasesiyle bu aşk.

Sarhoş eden, davet eden bu ölüm
İçinde ben salt bir ademoğluyum,
Korkan, ölüsünü hatırlayarak.

Ey, ışığın boşandığı gerçek düş !
Bütün zamanı kucaklayan öpüş ;
Yaşamak, eken insan, veren toprak.

HER GÜNKÜ ŞARKIM 

Her gün ekmeğimi bölüşürsün
Yalnızlığımın sofrasında,
Yorganımın altında üşürsün
Her güz ve bahar arasında.

Bağlayansın her göz yaramı,
Gülmek görevin ben gülünce;
Yağmur senin gibi ağlar mı
Gözlerimden yaş dökülünce?

Her düşüncemin ıstıraplı
Serüveni, hayırlı rüyam.
Sen ey, günahlı ve sevaplı,
Allahlı ve şeytanlı dünyam!

Her günkü şarkısı dudağın,
Havayı dolduran kokusu
Yağmura kavuşmuş toprağın;
Yediğim ekmek, içtiğim su.

 

KARA GÖZLERİN 

Kara gözlerindeki umut
Siyah saçları kadar karamsardı
ve kadere küsmüştü O, bir kere
Sevgiyi öldürdü diye...
Sanki ona uzanan ellerde
Keskin bir bıçak
Ha vurdu ha vuracak
Bu, benim karanlıklarım,
Bu benim sırlarım diyor hep
Bir gün gelecek
Şefkatle kollarına saracaklar...
Asılsız sevgilerdi onu yıkan aslında
Umutları umduğu gibi çıkmamış
Beklentileri hep korkuları olmuş
Sanki bütün hayatı,
Kupkuru bir odadaymış kopamadıklarıyla..
Gülüşleri bir sigara içimi zamanı kadar az
Her nefeste biraz daha kısalırken
Bütün beklentileri
Duman duman uçuyorlardı.
Kurallar koymak isterken dostluklarına,
Kuralları bozduğunun farkında değildi aslında...
Şimdi o gözlerde,
Vakitsiz yağan yağmurlar var,
Hasat mevsimi bitmiş bahçelere
Sağnak sağnak yağacaklar.,
Belki gönlünde gökkuşağı açacak
Ama, altından çocuklar geçmeyecekler.
Su yerine zehir akacak ırmaklarından,
Hiç kimse içmeyecek...
ya Ben,
Şimdilerde bir bağ bozumu hüznü var içimde,
Üzümlerim gazap üzümü
Şaraplarımsa gözyaşları...
Sen güz güneşinde, sanki kanadı kırık bir kuş,
Konmuştu bahçeme,
Ona şefkatle eğilirken
Pır diye uçtu birden
Kırık sandığım kanatlarındaki sahtelik,
ve inancımla birlikte.

 

 

RÜZGAR....

Bu ne yeşil, ne mavi bu, ne sarı? Yolumuzda.
Nasıl koyup gitmeli bu denizi, bu kırları?
Uğulda, uğulda, uğulda sonbahar rüzgârı,
Bir dal kırabilir misin bakalım, gönlümüzde?

Bu şarkılar, bu hâlis sözler varken, dilimizde.

 

 

SEN VE GÖKYÜZÜ 

Bir güzelim sensin, bir de gökyüzü,
Gerisi denizler ötesi, hepsi.
Gökyüzüyüm gündüzüyle, gecesiyle,
Sen güzelim aşkıyla, neşesiyle
Uyumlu, esgin, el ele, ikiniz,
Mutlarla bezer, gönendirirsiniz
Ömrümü, kıyısında bir akşamın.

Bu kutlu anlarında yaşamamın
Solumayı bile unutuyorum;
Sanki ölümsüzlüğü tutuyorum!
Ya o gökyüzü; öylesine mavi
Üstümüzde, öylesine ebedi
O gökyüzü ve öylesine gerçek;
Büyük, büyük, büyük, kocaman çiçek.

 

 

SERÇELER 

Bir gün gelir geçer bu geceler
Tırtıllar tırmanır yapraklara.

Damla damla sızmaz dudaklara
Kalbin kaynağından bu heceler.

Alnı işleyerek düşünceler
Gözyaşları düşer zambaklara.

Ve üşüşür olgun başaklara
Akşamın dallarından serçeler..

 

 

SOKAKLAR 

Sokakta gün, sokakta gece,
Ben sen o biz kuş ve karınca.

Sokaktan gelir vehimlerim,
Sokakta geçer bayramlarım.

Sokakta kibarlar, sakatlar,
Alaylar, düğünler, tabutlar.

Sokakta ağlanır, gülünür,
Hayal kurulur ve ölünür.

Memelerinde keder sütü,
Şairi sokak anne büyüttü.

Sokaktan işitti her gelin
Seferberlik haberlerinin

Gecede ayak seslerini.
Çiziyorken kavislerini

Ay, güneş, yıldızlar, koşarak,
Unutuş da sendedir, sokak!

 

STEP

Ey bir at üstünde doğduğum memleket,
Oynadığım vadiler, geyikli ve sarp.
Kızıl bayrakların uçuştuğu serhat,
Davullar ve kafesinde çırpınan kalp!

Yaylının rüzgarlanıp duran örtüşü,
Karasız deniz gibi boş bir gökyüzü;

Bir uçtan öbür ucu Yemen türküsü,
Öten çıngırak, koşan atlar ve step...
Ah. sonsuz Anadolu'm, sen! Sen, sen, sen hep!

 

 

TESTİ

Dolu bir testi idim ben,
Baş aşağı ettiniz beni;
Eh, boşalıverdim derken...
İyi mi ettiniz yani?

Sevgiler vardı içimde
Ezgiler vardı, iyilikler...
Boşaltıverdiniz, hem de
Düşürüp kırmaktan beter.

Hoş, yine bir testiyim ben,
Yine varım ama bomboş...

 

 

ÜLKERİN GÖZLERİ 

Bir bahar sabahının karanlığında ıssız
Gökte diz çökmüş iki titrek ışıklı yıldız
Olan gözlerinize aşıkım, Bayan ülker!

Mutlu, esen ve hoşken ve gülerken gülerken
Nerden gelir bilinmez üzgünlüklerle birden
Solan gözlerinize aşıkım, Bayan Ülker!

Ne zaman perdelese içlerini bir buğu
Ölümüm güzelliği, özlemim yorgunluğu
Dolan gözlerinize aşıkım, Bayan Ülker!

Kalbinizin sezilmez parıltıcıklarını
Bir büyük ateş gibi göstermenin sırrını
Bulan gözlerinize aşıkım, Bayan Ülker!

 

 

YAŞARKEN 

Ağaçların daha bu bahçelerde
Bütün yemişleri dalda sarkıyor,
Umutların mola verdiği yerde
Geceler bir nehir gibi akıyor.

Baksan bir uzaklık var hangi yana,
Hangi eşyaya dönsen boş bir ayna;
Varmak istediğim uzak limana
Gemiler beni almadan kalkıyor.

Gelmedi gün daha çalmadı saat,
Daha uçurmuyor beni bu kanat;
Sabırsızlanma, ey kapımdaki at!
Güneş daha gözlerimi yakıyor.

 

 

1939 

Bin dokuz yüz otuz dokuz:
Karanlıkların içinde
Ölülerle yaşıyoruz.

Puslu havayı sever kurt;
Kaplamakta gökyüzünü
Kurşundan ağır bir bulut.

Her şey uyuduğu zaman
Kıracak zincirlerini
Gecede uyanık duran

 

 

 

 

 

ATLIKARINCA 

Ne çektik böyle gülünceye dek
Eh, şeniz işte hep bu düğünde!
Karım şen bir deliler evinde,
Yirmisindeki hemşirem Van'da,
Babam tenha tezgahının üstünde,
Ben bir hayal atının sırtında
Ve anam mahzun... ölünceye dek.

 

AYIŞIĞI 

Yüzün beyaz, abajur yeşil, gece mor;
Esrimiş kalbim, şarkısını söylüyor.
Her yanın avuçlarıma dökülüyor
Çeşmeden akan suyun berraklığında.

Dolaşan bir dudak mı var saçlarını?
Ay tırmanıyor zeytin ağaçlarını.
Sürü bulutlar gece yamaçlarını
Otlayıp yayılıyor gök kırlığında.

Üzerinden örtüyü mü çekti bir el?
Gece ayaklarından akıp giden sel;
Seyrine doyulmuyor ruhunun, güzel
Bu manzara gibi, bu ayışığında...

Yeniden yarattı seni gizli bir el!

 

AYNALAR.

Gençliğimi kaybettim birtakım odalarda;
Kaybolan gençliğimi aradığım aynalarda
Ölüler dolaşıyor böğürlerinde elleri,
Aynı şeyi arayan akraba hayalleri.
Yalnız bir taze kadın yaşlılığı arıyor;
Yaşlılığım, yaşlılığım! Diye yalvarıyor.
Sırları dökülüyor baktığı aynaların;
Söndürüp yürüyor bir bir aynaları kadın.

 

AYRILIŞ 

Gün batıyor, gün batıyor,
Veda etsem hepinize.
Ufuk kanlı bir denize
Dönüyor, sizi bıraksam.

Gün batıyor, gün batıyor,
Evimi, eşyamı, paramı
Nem varsa yaksam ve bir an
Kaybetsem kara bir duman
Arkasında hafızamı,

Koşsam, koşsam, koşsam, koşsam...

 

BAHAR ŞARKISI.. 

Titrek bir damladır aksi sevincin
Yüzünün sararmış yapraklarında
Ne zaman kederden taşarsa için
Şarkılar taşırsın dudaklarında.
İşlerken hülyama sesten örgüler
Bir çini vazodan dökülen güller
Gibi hülyada fecirler güler
Buruşmuş bir çiçek parmaklarında.

Gözlerin kararan yollarda üzgün,
Ve bir zambak kadar beyazdı yüzün;
Süzülüp akasya dallarından gün
Erir damla damla ayaklarında.

Sesin perde perde genişledikçe
Solan gözlerinden yağarken gece
Sürür eteğini silik ve ince
Bir gölge bahçenin uzaklarında.

Sen böyle kederden taştığın akşam
Derim dudağında şarkı ben olsam
Gözlerinde damla, içinde gam
Eriyen renk olsam yanaklarında

 

BEN BİR YILDIZIM


Ben bir yıldızım yıldızlar ortasında,
Sağa bakarım, sola bakarım, eyvah,
Yapayalnızım yıldızlar ortasında.
Bir bitmez düzelikte akşamla sabah.

Alabildiğine bana vermişler,
Dayanılmaz boşluğuyla bu evreni
?u gerçek, bunu al! Bu düş, bunu da al! 
Ne ki varsa, bana yazılmış nedeni.

Mutluyum, bu güzel, bu tek yıldızlıkta;
Milyonlarca sunu, adak sana, tanrım!
Ama kalbim çatlayacak yalnızlıkta,
Hiç olmazsa bir ayna ver bana, tanrım!

 

BÜYÜK OLSUN 
Ben büyük şarkıları severim; büyük olsun
Deniz gibi, gökyüzü gibi herşey ve mahzun.
Seviyorsam seni aşk ölümsüzdür gönlümce
Aşıksam kadınım değil tanrıçasın, ece.
Denizler yolculuğa çağırır durur da beni
Gitmem düşünerek geri döneceğim günü.
Ben büyük rüzgarları severim büyük olsun
Aşkım da, özlemim de hepsi, herşey ve mahzun.
İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı,
Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı

 

DARAĞACI 

Ve günlerden bir gün, bir sabah erken
Kuşluk vaktinde, bülbüller öterken
Kentin meydanında bir darağacı.
Sallanıyor boşlukta bir yabancı.
Geçiyor sabahın yolu alnından
Ve yalın ayakları bir gecede...
(Yeni yollarını mı düşünmede
Bu ayaklar? .. son durağına kadar
Ne uysal yürümüştür bu ayaklar!)

Esintili alanda üç beş adam;
Uykusuz yüzleri donuk birer cam,
Bakadurmuşlar öyle... ve garibi,
Hepsi ayrı ayrı asılmış gibi.
Ben de aralarında üç beş adam;
Uzatsam elimi, alnını tutsam,
?yan, kardeşim! Desem, bu uykudan
Yüzünü kapardı hemen, korkudan.

Çekilirken gece batıya doğru,
Konmuş da bir çatıya karga ruhu
Söylenip duruyordu: ?ün doğmada 
Ben miyim bu? ben mi, bu baş bu eller,
Bu ayaklar? .. ya hani nerde yollar?
(Anlamamış ne olup bittiğini
Zavallı karga; atın yittiğini.
Sadece bir göğe, bir yere bakıp
Ölüyü ölüye çekiştirir hep.)
?iye geldin bu çıkmaza, be ayak? 
Var mı beni boşlayıp, burda barınmak?
Ben insanoğlunun aynası mıyım?
Şu garip yolcunun aynısı mıyım?
Benzeten kim bana bu dağarcığı*
Orda sadece bir darağacı
Ve onda rüzgarla sallanan bir dal! ..
Yalnız, beni düşünür gibi bir hal!

Bir yağmur gölcüğü yerde akşamdan,
İçinde titrek bir yansı idamdan...

Bu biçim üzre bitecekken gece,
Dağılacakken artık seyirci de,
Birden, kargalarla doldu gök yüzü.
Tüm asılmışların ruhlar sürüsü
Tamusal bir koroyla, dişi erkek,
Alçalarak, yükselerek, dönerek,
İlenirlerdi bağrışa çağrışa
Hem asılana, hem asan nebbaşa:

?şte Ölen, ama işte Öldüren, 
İşte Bulan, ama işte Bulduran,
Filozof ve kurtarıcı, hem yalvaç,
Hem doğrucu bir ruh ve de yalancı
Ve siyasacı ve hakcı ve hırsız
Ve can çalan ve övüngen ve arsız...

Gün doğmak üzre, eşya kabarıyor,
Yeryüzünün çatısı ağarıyor;
Acı bir gün! Karga ağlanır durur,
Adam darağacında sallanır durur..

 

EVRENİ SEVMEK Kİ 

Aç mısın kardeşim, gel olanı bölüşelim,
Ama şiirlerimle seni doyuramam ki;
Ta, yıldızlara değin uzansa bile elim,
Daha ötelerine, daha... buyuramam ki.

İnsanı insan diye sevmişim, hep severim;
Ve onu tanrılara karşı bile överim.
Ben bütün bir evreni sevmişim; alın terim
Var evrende; öz, üvey diye ayıramam ki.

Güzellikleri alır satarım, gel işim bu.
Güzel tellalıyım ben; alan var mı? neşem bu.
Güzelle yüceltirim insanlığı, işim bu,
Çirkini, kabayı ve hamı kayıramam ki.

İnsanoğulluğunu kulluk diye almışsın!
Düşüncenin orakla biçilmesine karşın
Bir geleceğin dulda düşlerine dalmışsın;
Bu derin aldanıştan seni uyaramam ki.

Kim zafere erecek? Zafer ne? Bir akşamda
Güneşi bağlamaksa geceye karşı, ya da
Haykırmaksa, gür... varım, bir güldür açan, ama
Kini bir hançer gibi kından sıyıramam ki.

Hep Tanrı mı gerek, ey tapınağı dünyanın,
Özgürlükler üstünde?.. Bir yüce aramanın
Yıldızsal kulesinden sesleniyorum: kalkın!
Duyuramam ki ama beni, duyuramam ki..

 

OLVİDO

Hoyrattır bu akşamüstüler daima. 
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden,
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan

Lavanta çiçeği kokan kederleri; 
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.

Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar 
Unutuşun o tunç kapısını zorlar
Ve ruh, atılan oklarla delik deşik;
İşte, doğduğun eski evdesin birden,
Yolunu gözlüyor lamba ve merdiven,
Susmuş ninnilerle gıcırdıyor beşik
Ve cümle yitikler, mağluplar, mahzunlar...

Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir. 
Kâğıtlarda yarım bırakılmış şiir;
İnsan yağmur kokan bir sabaha karşı
Hatırlar bir gün bir camı açtığını
Duran bir bulutu, bir kuş uçtuğunu,
Çöküp peynir ekmek yediği bir taşı...
Bütün bunlar aşkın güzelliğiyledir.

Aşklar uçup gitmiş olmalı bir yazla 
Halay çeken kızlar misali kolkola
Ya sizler! ey geçmiş zaman etekleri,
İhtiyar ağaçlı, kuytu bahçelerden
Ayışığı gibi sürüklenip giden;
Geceye bırakıp yorgun erkekleri
Salınan etekler fısıltıyla, nazla.

Ebedi aşığın dönüşünü bekler 
Yalan yeminlerin tanığı çiçekler
Artık olmayacak baharlar içinde.
Ey ömrün en güzel türküsü aldanış!
Aldan, gelmiş olsa bile ümitsiz kış;
Her garipsi ayak izi kar içinde
Dönmeyen aşığın serptiği çiçekler.

Ya sen! ey sen! esen dallar arasından 
Bir parıltı gibi görünüp kaybolan
Ne istersin benden akşam saatinde?
Bir gülüşü olsun görülmemiş kadın,
Nasıl ölümsüzsün aynasında aşkın;
Hatıraların bu yanma vaktinde
Sensin hep,sen, esen dallar arasından

Ey unutuş! kapat artık pencereni, 
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! kurtar bu gamlardan beni.

 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar