Asurlularda Heykel Mimari ve Diğer Sanat Dalları

16.02.2013

Dosya:Human headed winged bull facing.jpg

ASUR UYGARLIĞI

Babil ve Asur uygarlıkları, Mezopotamya’da, bölgesinde 5.000 yıl önce kurulan en büyük kent devletlerinden Babil ve Asur çevresinde yaratılan uygarlıklardır.  Mezopotamya’da ortaya çıkan Sümer , Akat, Elam Mitanni , Asur ve Babil’de ortaya çıkan uygarlıkları medeniyetin beşiği olmuş  doğuda İran ve Hintistan'a; batıda ise Filistin, Yunan istan ve Roma ’ya doğru yayılarak uygarlığın hareket noktalarını oluşturmuşlardır.

Neolotik çağda ortaya çıkan bu uygarlıklar zamanında höyükler oluşmaya başlamış, Tapınaklar ve kültler oluşmuş, ev ve Tapınaklara duvar süsleri yapılmaya başlanmıştır. Heykeller, pişmiş topraktan Seramik kaplar, eşyalar yapılmaya başlanmıştır. Ana erkil bir düzen oluşmuş, tapınma ve ayinler ortaya çıkmıştır. Mezopotamya ve Anadoludaki Çayönü ve Çatallöyük bu devre ait zengin buluntular içerir. Tekerlek icat edilmişi bir arada yaşamaya başlayan insanlar arasında işbölümü oluşmuştur. Toplumsal düzeni sağlayan yazısız hukuk kurallar ortaya çıkmış,  mülkiyet kavramı oluşmuş, resim ve  Heykel, çömlekçilik,  marangozluk, mimarlık, Sanatlarında da ilerlemeler görülmüştür. Dolmenler, menhirler ve Tümülüs ( ilkel anıtlar ) dikilmeye başlamıştır. Çıplak ana tanrıça,  çocuk ve diğer türden heykelcikler yapılmaya başlanmıştır.  Duvar resimlerinde  yaşam, ölüm, mücadele gibi temalar belirmiş, insan, hayvan figürleri, ölü gömme ve av törenlerinin resimleri yapılmıştır.[1]

Mezopotamya medeniyetleri Neolotik çağdan maden çağına geçişi ilk önceyaşayan uygarlıklardır.  Bu çağda Bakır tek başına kullanılmamış taş -Bakır karışımından araç- gereç yapımına da başlanılmıştır.  Bu devir Cilalı Taş Devri ile Maden Devri arasında geçiş dönemidir. Bakır, Gümüş, kalay  ve  Altın  işlenmeye başlar.  Tarım ve hayvancılık ilerlemiş, yerleşim merkezleri büyümüştür. Boyalı ve resimli çanak  çömlek, üretimi başlamış, ticaret ortaya çıkmıştır. [2]

Uygarlığın yükselişi

Asur ve  Babil uygarlıklarının ortaya çıkmasında üç medeniyet  katkıda bulunmuştur.  Bunların en eskisi, Fırat ile Dicle ırmakları ağızları çevresinde yaşayan Sümer lerdir.  Sümer lerin kim oldukları ve Mezopotamya da ortaya çıkan ve ileri bir uygarlık kuran Sümerler, İÖ 3000'de Babil'in güneyini egemenliği altında tutarak Ur, Uruk, Lagaş ve Eridu gibi kentlerde ileri bir medeniyet kurmuşlar Asur Ve Babil Medeniyetlerinin gelişiminde önemli etken olmuşlardır.

Sümerlerden sonra bölgenin en önemli kavmi  Akadlardır. Dünyanın ilk imparatorluğunu kuran Akatlar  ikiye ayrılıp bölünerek Aşağı Mezopotamya'da Babil lier’in  ve Yukarı Mezopotamya'da  Asurlu medeniyetinin doğmasına vesile olmuşlardır. 

Dosya:Asuri yazıtları.jpg  

ASURLULARIN TARİHÇESİ

Asurlar, Sami halklarındandı ve Mezopotamya'nın kuzeyinde yaşıyorlardı. Asurlular önce Sümer, sonra Akad, daha sonra da Subar, Kut ve üçüncü Ur hanedanı egemenliği altında kalmıştı. Fakat bu zamanlarda bölgeye Samiler gelmiş, yerli halk tabakası ile kaynaşarak yüzyıllarca süren Asur varlığının temelini atmışlardır.[3]

 Asur ülkesinin merkezi olan Asur kenti, İÖ 2000'den önce genellikle Babil krallarının denetimindeki güçsüz krallarca yönetiliyordu. Zamanla Asur kralları güçlenerek Babil ülkesinin bazı topraklarını da ele geçirdiler.  Hakkında bilgimiz olan ilk Asur kralı ( İÖ 1280’ler )  I. Şalmanezer,  Asur İmparatorluğu’nun güçlü bir devlet haline getirir. İÖ 1120 dolaylarında tahta çıkan I. Tiglat-pileser, Asur topraklarını Babil'den Akdeniz'e kadar genişleterek Fenikelileri de vergiye bağlayarak büyük tapınaklar, saraylar ve geniş bahçeler yaptırır.

 İÖ 883-859 arasında II. Asurnasirpal, I. Tiglat-pileser’in ölümünden sonra Asurluların yitirmiş olduğu toprakları geri alır. Tiglat-pileser III zamanında İÖ 745-727 Suriye’de Asur topraklarına katılır. II Sargon (Şarrukin), İÖ 722 deİsrail’i de işgal etmiştir.  Sargon'un oğlu Sinahheribal Ö 704-681 Yahuda Krallığı'nı ve Kudüs'ü talan ederek Babil kentini yaktırır.

Asurahiddina'nın (Asarhaddon) krallık döneminde (İÖ 680-669) Asurlular, Mısır’ı da ele geçiren Asurlular imparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştırırlar. Fakat kısa bir süre sonra İmparatorluk sınırlarındaki halklar merkezi yönetime karşı başkaldırır. İÖ 614'te Medler Asur topraklarını ele geçirerek Babil’e yerleşmiş olan Kaldelilerle ittifak kurup Asur başkenti Ninova'yı yerle bir ederler.  Bu korkunç yıkım Ninova’yı ve Asurluları tarih sahnesinden silmiştir.

Eski Asur Çağı: M.Ö. 2100-1800 yılları arasında gösterilebilecek olan Eski Asur Çağı’nda hükümdar İlusuma, Asur’u bağımsız bir devlet haline getirmişti. Kendisinden sonra gelen İrisum’la İkunum, Asur’un bağımsızlığını kuvvetlendiren, memleketi imar eden krallar olarak anılırlar. I. Sargon ise devletin sınırlarını doğuya doğru çok genişletmiştir.

Orta Asur Çağı: Bu çağda Asur gerek siyasal gerekse kültürel bakımdan değişik bir hüviyetle ortaya çıkar. Asur, Eski Çağ’ın sonlarında uzun zaman Babil ve Mitanni devletlerinin nüfuzu altında kalmıştı. Ünlü Asur kralı Asur-Uballit yurdunu bunların nüfuzundan kurtararak büyük bir devlet haline getirdi. Ondan sonraki krallardan Enlil-Harari (M. Ö. 1340-1326), I. Adad-Narari (M. Ö. 1310-1281 ), I. Salmanasar (M. Ö. 1280-1256), I. Tukulti-Nimurta (M. Ö. 1255-1216) zamanında da, Asur’un yükselişi devam etmiştir.

Bu dönem Asurluların Anadolu’da da koloniler kurdukları dönemdir.  MÖ 1.950 – 1.750 yılları arasında yaklaşık 200 yıl süren bu dönem Anadolu'da aynı zamanda yazılı tarihin ve  Orta Tunç Çağının  başlangıcı olarak kabul edilir. Dönemin sona erişi, Anadolu’da Hitit uygarlığının yayılması ile son bulmuştur.

3.eni Asur Çağı : Asur kültür tarihinin en önemli olaylarından biri bu çağa rastlar. M. Ö. XIV. yüzyıldan beri gelenek halinde yürürlükte olan hukuki esaslar nihayet M. Ö. 1100 yıllarında bir hukuk kitabı halinde toplanmıştır.[4]

Dosya:Asurbanipal Aslan Avında.jpg

Asurbanipal Aslan Avında

Sanat  ve mimarlık

Babil ile Asur Sanatı ve mimarlığında l Sümer Sanatının  derin izleri görülür. Onlar da Sümerler gibi Tapınaklarını ve saraylarını pişmiş kil tuğlalarla yaptılar. Kentlerin merkezine yerel tanrılar adına tapınaklar diktiler. Tapınaklar, merdivenler ya da eğimli yollarla çıkılan geniş bir platform üzerinde yükseliyordu. Babilliler, bu Tapınaklardan başka, basamaklı piramit biçiminde yükselen tapınaklar inşa ettiler. Ziggurat adı verilen bu yapıların tepesinde, genellikle mavi sırlı Çinilerle kaplanmış küçük bir Tapınak bulunurdu. Kutsal Kitap'ta öyküsü anlatılan Babil Kulesi'nin de bir ziggurat olduğu sanılmaktadır. Mimari açıdan önemli yerlerden biri, Asur başkenti Ninova’ydı. II. Sargon'un Ninova yakınlarında yaptırdığı görkemli sarayının bine yakın odası olduğu bilinmektedir. Sarayın hemen yanı başında dev bir ziggurat yükseliyordu. Sinahheriba, Ninova'da üç büyük saray yaptırmıştı. Asurlular ve Babilliler yapıları farklı biçimde süslüyorlardı. Babilliler duvarları renkli sırlı tuğlalarla kaplıyorlardı. Asurlular kalın ve yassı kireçtaşı ya da kaymaktaşıyla ördükleri duvarlara savaşları, avcılığı, din ya da saray yaşamını konu alan sahneler oyuyorlardı. Bu kabartma resimlerin çoğunda kral, sakalı ve kıvırcık saçlıdır. Çevresindeki öbür insanlar ise birbirine benzer. Av sahneleri çok canlı biçimde tasvir edilmiştir. Asur tapınaklarının ve saraylarının kapılarını, insan başlı aslan ya da boğa heykelleri koruyordu. Kentler, planlı biçimde kurulmuştu ve geniş caddeleri vardı. Su gereksinimi, büyük su kanallarıyla karşılanıyordu.

Asur sanatı komşu uygarlıkların temellerinden dirilen bir sanat olmasına rağmen birçok yönden de kendine özgülük yaratmayı başarmış bir sanattır.  Asur sanatının karakteri, gerçeğe uygunluk kaygısı, nispetlerde ve çaplardaki heybet, betimlerinde gerçeğe uygunluk kaygısının gözetilmeye başlanması. dini olmaktan kurtularak sosyal hayata da yer veren bir anlayış içine girmiş olmasıdır.  “Asurlular tanrı heykelleri yanında kıral heykelleri, tapınaklar yanında saraylar kurmakla kalmamışlar, aynı zamanda askerlerin bir nehirden geçmesi, bir şehrin zaptı, zafer anıtlarının dikilmesi gibi kendileri için daimi bir harb haliyle ifade edilebilen günlük hayatın çeşitli olaylarını da tasvir etmişlerdir.”[5]

Asur heykelciliğinden günümüze ulaşan birkaç örnek ten birisi . Başkentleri Khorsabat’ta bulunmuş olan insan başlı kanatlı boğa heykelidir.  Arkeoloji Müzesi İstanbul’da sergilenmekte olan Asur Kralı III. Salmanassar’ın dev boyutlu heykeli Asur heykelciliğinin bir başka örneğidir. Asurlular kalın ve yassı kireçtaşı ya da kaymaktaşıyla ördükleri duvarlara savaşları, avcılığı, din ya da saray yaşamını konu alan sahneler oymuşlardı. Bu kabartma resimlerin çoğunda kral, sakalı ve kıvırcık saçlıdır.[6]

Savaşçılık özelliklerini sanatlarına da yansıtan Asur Sanatı askeri ifadeyi esas kabul etmiştir. Mimaride, Sümer , Babil, Akad tesirinde ve etkileşimine olan Asurlular, Heykel , kabartma, Resim  ve desenlerinde kahraman tipli Kral, asker, tanrı ve tanrıca modeline yönelmiştir.   Cemdet-Nasr ve Naram-Sin zamanlarındaki gibi olduğu gibi Krallar erkek tipli, kuvvetli ve kudretli olarak gösterilir. Asker Karl, erkek ve halk motiflerinde şişkin adaleli atletik vücutlu insanlar tasvir edilmiştir.  Bu motiflerde büyük gözler, kalın kaşlar, merhametsiz ağız ve yüz ifadeleri, güçlü burun, uzun saçlar ve sakallar dikkati çeker.  Tasvirlerin pek çoğu silahlı ve heybetlidir.  Betimlenen kabartma ve heykeller savaş, av, fetih, istilâ, kale kuşatmaları, zafer ziyafetleri ve tanrılara kurban adama sahneleridir. Betimlenen krallar gösterişi, tantanayı, savaşmayı ve eğlenceyi seven kimselerdir. Asurluların saray, tapınak ve resmi binalarını süsleyen resim, kabartma ve heykellerde gösterişli hayatı anlatan, savaş ve fetihleri betimleyen eğlenceleri ve tanrıları betimleyen   Süsleme ler yer almaktadır.  Bu betimlemelerin konuları daha çok kralın savaşları ve av sahneleridir.

Asur resim heykel ve kabartmalarında ayrıntılara ve detay özelliklere çok önem verilmiştir. Fiğürlerin kalkanları, mızrakları, müzik aletleri, savaş arabaları, atları, atların koşum takımları vücut çizgileri dikkatle ifade edilmişlerdir.

 “Biçimlendirmede kesin bir çevre çizgisi dikkati çeker. Atlar zarif vücutları, güzel hareketli adaleleri ile dikkatle betimlenmişlerdir. At’ın, Küçük Asya’ya Şurri’ler tarafından sokulduğu tahmin edilmektedir. Şurriler rölyeflerde kalın kumaşlardan uzun elbiseleri ile bir dağ halkı olarak ayırt edilmektedir.”[7]

Aslan betimlemeleri Asur sanatının belli başlı motiflerindendir. Av sahnelerinde; Kral ayakta veya arabada vahşi hayvanlarla mücadele eder. Asur krallarının vurduğu aslanı kulağından tutarak arka ayakları üzerine kaldırması konusu Kralların güç ve görkemlerini vurgulayan önemli bir konudur. Bu bakımdan Asur ve ön Asya heykeltıraşlığının en mükemmel örneği “ YARALI DİŞİ ASLAN ” rölyefi olarak kabul edilmesi Asurluların bu konulara verdiği önemi göstermeye yeterlidir. “ Ölmek üzere olan yaralı aslan arka bacakları bir vuruşla hareketten yoksun bırakıldığı halde avcıya karşı durmak ve dövüşmek hırsıyla son gayretini harcıyor. Rölyefte canlılık ve şahane bir anlatım gücü bulunmaktadır.”[8]

  Asur Rölyeflerindeki aslanlar arabalara, askerilere saldıran güçlü bir hayvan olarak betimlenir.   Asur rölyeflerinde atlar, arabalar, aslanlar ve onların vücut çizgileri, koşumları yeleleri askerlerin kralların, arabaların ve koşum takımlarının en ince detayları büyük bir titizlik ile işlenmiştir.  Askerler ve krallar, savaş elbiseleriyle gösterilmişlerdir.  “Rölyeflerde savaşların nasıl yapıldığı ve savaş tekniklerine verilen önem, dikkati çekmektedir. Savaşa ait aletlerin ve bunların kullanılışlarını gösteren sahneler, insanın ifadesinden fazla değer bulur. Savaş arabaları, kale kuşatma araçları, sudan geçmek için yüzdürme tulumları, çadırlar, sandalyeler, askerin yemek ihtiyacının karşılandığı pişirme fırınları, kapkacak, kral arabasının şemsiyeleri, hep belirgin karakterleri ile tasvir edilmişlerdir. Bu rölyeflerdeki anlatım, Akad anlatımında değil, Sümer biçimlendirilişindedir. Adalelerin anlatımında, vücut uzuvlarının yuvarlak bir çıkıntılılıkta gösterilmesi yerine, alçak ve düz yüzeyli bir rölyef biçimlendirmesi, çizgi egemenliği ile dikkati çeker.”[9]

Önemli ölçüde, Sümer, Akad ve Babil sanatının tesirinde ortaya çıkan Asur sanatı birçok açıdan kendine özgü nitelikler kazanmıştır.  Asur sanatı Heykel ,  rölyef ve resimleme, yarıntılara verdiği önem, ifadeye, çizgiye ayrıntıya verdiği özen ile diğer milletlerden aldığı etkileşimlere özgünlük kazandırmıştır.  Asur sanatında detay işçiliği, ifade, bezeme, heybet, gösteriş, konu ve duruş özgün özellikler taşır.

Kral elbiseleri muhteşem süslemeler ve çizgilerle belirtilmiştir. Süsleme , Bezeme  , dekoratif anlayış, ve detay çizgilere gösterilen aşırı özen Asur Sanatı ile şekillenen özelliklerdir.  “ elbiseler, canavarların, efsanevi hayvanların kanatları, saç süslemeleri ve bukleleri, kıvrımlı sakallar, hep bezeme öğeleri olmuştur. Sakal ve saç motifi inşa ve yüzeysel olarak gösteriliyor. Şeritler, güller, inci dizileri, kralın muhteşem elbisesinde daima yer alıyor. Ağaçlar, palmiyeler, bilhassa hayat ağacı, stilize edilmiş sarmaşık biçimini ve zengin bezenmiş halini bu rölyeflerde kazanıyor. Bu motif, Hindu’larda Hitit lerde ve Selçuklularda da görülecektir.” [10]

Asur sanatı pek çok yönden Mezopotamya sanatının gençleşmesi ve gelişmesi olarak öne çıkar.  Asur sanatı Sümer ve Babil sanatını bezeme ve detay işçiliği yönünden geliştiren bir sanat olarak bilinir.

Eserlerde, hareket önemli bir unsurdur. Asur betimlemeleri hareketli sahneleri betimlemeyi seven bir tarz geliştirmiştir.  Eserlerde dörtnala giden, şaha kalkan atlar, saldıran aslanlar, savaşan askerler rakiplerini mızrakla yan savaşçılar ve hareketleri kesin çizgilerle betimlenir. Tanrılar ve şeytanlar atletik ve abartılı kaslar, şişkin adaleli olarak ve keskin çizgilerle gösterilmişlerdir. Rölyeflerdeki ve heykellerindeki vücutlar şişirilmiş gibidir.

Tanrıların doğaya müdahalelerini ürünlerin ve bitkilerin bolluğunu sağlamaları konulu betimlemeler Asur sanatının diğer bir yönüdür.  Mevsimlerin, ürünlerin ve bitkilerin tanrılar eliyle sağlandığına inanana Asur inancı resim, heykel ve rölyeflerde de karşımıza çıkan konulardır.  Tanrılar bitkilerin bol ürünlerin ve hasadın bolluğunu sağlar.  Tanrılar ellerinde üzüm salkımları su bakracı olan kuş başlı, insan vücutlu ve kanatlı tanrılardır.

Asurlular’ın sanatın birçok kolunda çok ileri gitmiştir. Heykel, resim mimari ve rölyeflerden başka Asur sanatının maden işleme, kuyumculuk, mühür, heykelcik veya levha şeklinde muskalar, taştan oyma kab yapımı, üstü sırla kaplı çanak ve çömlek yapımlarında da ileri düzeyde bir sanat seviyesine ulaştığı belli olmaktadır.

 

Din

Asurluların dini Sümerlilerin ve Babillilerin  dini inançları ile büyük benzerlik taşıyordu.  Dini efsanelerinin çoğu Sümer kaynaklıydı. Sümer tanrılarının en büyüğü, Uruk kentinin tanrısı Anu, Babillilerin en büyük tanrısı ise Marduk idi. Marduk’un yeri, göğü ve insanoğlunu yarattığına inanılıyordu. Babil’in baş tanrıçası İştar ise bereket tanrıçasıydı. Onun oğlu Tammuz ise bitkilerin tanrısıydı. Asurlular da büyük ölçüde Sümerlerin ve Babillilerin dinleriyle tanrılarını paylaşıyorlardı. Ama en büyük tanrıları, adını imparatorluğun başkentine verdikleri Asur'du. İştar aynı zamanda Asurluların da baş tanrıçasıydı.

 

Yazı ve bilim

Asur ve Babil’in dili, eski Sami dillerinin bir diyaleğidir. Asurlular Çivi yazısını Sümerlilerden öğrenmişler,  Edebiyatları da Sümer edebiyatının etkisi altında kalmıştır. Manzum olarak destanlar, ilâhiler, dualar gibi lirik parçalar, büyü metinleri yazmışlardır. Tarihi yazıtlar içinde kral yazıtları önemli bir yer tutmaktadır. Pek çok Asur Kralının savaş ve seferlerini anlatan hatıra veya günlük tarzında tuttukları yazıtları bulunmuştur.

Çivi yazısı kil tabletler üzerine yazılıyor, sonra bu tabletler pişiriliyordu. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan bu tür tabletlerin bazıları 5.000 yıl öncesine aittir. Çivi yazısında, kavramları belirtmek için köşeli simgeler kullanılırdı. Bulunan tabletlerin üzerindeki yazılar din, matematik, yasalar, bilim ve başka konulara ilişkindir.

Şiirler ve dini şarkılar da yazan Asurlular, yazdıkları tabletleri büyük kitaplıklarda saklıyorlardı. Asurbanipal'in Ninova'da bulunan "tablet evi"nde, değişik konuları içeren 25 binden fazla çivi yazısı tableti vardır.  Geliştirdikleri ağırlık ve ölçü sistemini daha sonra Yunanlılar ve Romalılar da kullanmıştır.

Asurluların Geometri, matematik, jeoloji, botanik, coğrafya, tıp ve kimya üzerine yazılmış eserleri de bulunmuştur.[11]

 

KAYNAKÇA

  • [1] https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/sanat/318-tarih_%C3%B6ncesi_caglar_ve_uygarligin_olusumu.html
  • [2] https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/sanat/318-tarih_%C3%B6ncesi_caglar_ve_uygarligin_olusumu.html
  • [3] https://www.nkfu.com/asur-medeniyetinin-ozellikleri-asurlular-hakkinda-bilgi/
  • [4] https://www.nkfu.com/asur-medeniyetinin-ozellikleri-asurlular-hakkinda-bilgi/
  • [5] https://www.nkfu.com/asur-medeniyetinin-ozellikleri-asurlular-hakkinda-bilgi/
  • [6] Sanat Tarihi Ansiklopedisi, Sümerler, GÖRSEL YAYINLAR ,1981
  • [7] https://www.felsefeekibi.com/sanat/sanattarihi/sanat_tarihi_asur_sanati.html
  • [8] https://edebiyatsahili.com/forum/showthread.php?t=1335
  • [9] https://www.felsefeekibi.com/sanat/sanattarihi/sanat_tarihi_asur_sanati.html
  • [10] https://www.felsefeekibi.com/sanat/sanattarihi/sanat_tarihi_asur_sanati.html
  • [11] https://www.nkfu.com/asur-medeniyetinin-ozellikleri-asurlular-hakkinda-bilgi/
  •  

Not: Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, Resim,Tablo, kaligrafi, ebru, Fotoğraf, minyatür, hat, sedef, el işi, oya, bezeme, Telkari, kazaziye  benzeri çalışma  ve araştırmalarınızı, sitemize üye olarak ,  bize başvurarak ESA'da paylaşarak kültürümüze katkıda bulunabilir, kendinizi ve ürünlerinizi tanıtabilirisiniz.

 

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar