KategorilerGÜZEL SANATLARHeykel Sanat UygarlıklarTarih Öncesi Devirler ve Uygarlıklar

Tarih Öncesi Devirler ve Uygarlıklar

22.08.2016

  

 

Tarih Öncesi Devirler:

Yazının bulunmasından önceki dönemler, insanların kullandıkları araç gereç ve silahlara göre devirlere ayrılmıştır.  Yazının bulunmadığı devirlere Tarih Öncesi çağlar yazı bulunduktan sonraki devirlere de tarih çağları adı verilir. Tarih öncesi çağlar insanlığın yaşama biçimlerinde görülen aşamalar ve kullandıkları araç ve gereçlerde gösterdikleri gelişmelere göre sınıflandırılır. Tarihöncesi devirlerin sınıflandırılmasına dayanak olarak kullanılan aletleri ve silâhları temel alınmıştır. Bu temellendirmelerin çok sağlıklı olduğu söylenmese de genel bir durum değerlendirmesi ortaya koyabilmesi bakımından yararlıdır.

Buna göre, insanlığın tarihöncesi gelişimi şu üç aşamalarda incelenmeye çalışılmıştır. Bu aşamalar insanlığın, sanatın ve zanaat dallarının gelişim evrelerini de açıklamaktadır.

1) toplayıcılık aşaması,

2) tarımın geliştiği ve yerleşik toplum yapısının görüldüğü aşama,

3) kentlerin geliştiği ve modern uygarlığın başladığı aşama.

 

Bu gelişmelerde kendi aralarında bazı sınıflandırılmaya gidilmiş, tarih öncesi çağlar şu şekilde sınıflandırılmıştır:

    Taş devri

  1. Paleolitik (Eski Taş) Çağ: MÖ 600.000, 10.000

  2. Mezolitik (Orta Taş Çağı : MÖ 10.000, 8000

  3. Neolitik (Yeni Taş) Çağ: M.Ö. 5800-4800

  4. Kalkolitik (Maden-Taş) Çağ: M.Ö. 4800-3000

  5. Maden Devri

  6. Bakır Devri,

  7. Tunç devri,

  8. Demir Devri

Paleolitik (Eski Taş) Çağ: MÖ 600.000, 10.000:  Avcılık ve Toplayıcılık Dönemi:

Günümüzden on dört bin yıl öncesine kadar dayanan en uzun dönemdir.  “Eski Taş Çağı”  “Avcılık Toplayıcılık Dönemi” olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde insanlar küçük gruplar halinde yaşamakta av ve bitki – yemiş toplayıcılığına dayalı bir beslenme düzeninde ve mevsim şartlarına göre yer değiştiren göçebe bir yaşam biçimindedir. Kaya altları, Mağralar, çalı çırpı ve deriden yaptıkları barınaklarda ve kovuklarda barınmaktadırlar. Barınaklar geçicidir. 

Avlamak veya hayvanlardan korunmak ve gündelik işlerde kullanmak amacıyla basit aletler kullanmaktadır. Bunlar yontama taş aletlerdir. Bu taşlarla ok, ucu,, mızrak balta yapmışlardır. Bu devirde mağra duvarlarına çizilmiş basit resimlere de rastlanılmakta bu resimlerin haberleşme ihtiyacını karşıladığı sanılmaktadır.

İstanbul Yarımburgaz, ( Küçükçekmece, gölü kuzey ucunda,  Ağaçlı kumluğunda, Antalya Beldibi, Karain,Belbaşı ve Öküzönü Mağralarında bu devre ait buluntular bulunmuştur. 

  Meolitik (Orta Taş Çağı : MÖ 10.000, 8000 , Tarıma geçiş öncesi çağ,

Mikrolit adı verilen çakmak taşından geometrik biçimli taş aletlerin kullanılmaya başlanması bu çağa ait en özgün özelliktir. Antalya Beldibi, Karain,Belbaşı ve Öküzönü mağraları, Antep , Şarklı mağra,  Göbeklitepe ve Soğanlı tarla ( Urfa ) bu çağa ait verilerin bulunduğu noktalardır. Öküzini mağrasında bulunan öküz resmi bu devre ait önemli bir buluntudur. [1]  Mezolotik Çağda kemikten tıp ve bizlerin de yapılmaya başlandığı bir dönem olarak dikkat çeker. Bu çağda henüz kalıcı konutların yapılmadığı, mimari eserlerin oluşmadığı tezi, Göbeklitepe, kazıları ile çürütülmüştür. Göbeklitepe de ortaya çıkan buluntular, Mö, 10.500 yılına kadar uzanmakta son derece gelişmş mimari kalıntılar, kabartmalar ortaya çıkmaktadır. Bu kazılar tarih öncesi çağlara ait mevcut bilgilerin gözden geçirilmesinin gerekmesine yol açmıştır.[2]

 

Göbeklitepe bulunana kadar dünyadaki en eski yerleşim yerinin MÖ 5000 yılında Avrupa’da Malta adasında olduğu sanılıyordu. Bu bulgulara göre de taş çağında insanların yerleşik hayata geçmemiş olduklarını, mimari eserler yapmadıklarını, dini inançlarının gelişmediğini ve tapınaklar inşa etmediklerini düşünüyorlardı. Araştırmalar Göbeklitepe’nin Schliemann´ın Troiası'ndaki gibi üst üste tabakalardan oluşan ancak Priamos´un şehrinden en azından 5000 yıl daha eski bir yer olduğunu söylüyordu. Alman arkeolog Klaus Schmidt'in, Göbeklitepe'nin Mezopotamya 'daki ilk şehirlerden beş bin beş yüz yıl, İngiltere'deki ünlü Stonehedge anıtından da yedi bin yıl daha yaşlı olduğunu belirtmektedir. [3]

 

Neolitik (Yeni Taş) Çağ: M.Ö. 5800-4800

 

Bu dönemde kalıcı barınakların ortaya çıkmaya başladığı,  kalın  Ahşap direklerden çatkı sistemi ile çatıların yapıldığı, kerpiç duvar işciliğinin geliştiği, ilk köy yerleşimlerinin oluşmaya başladığı, İnsanlığın tarla işleme ve tarıma dayalı bir yaşama biçimine kavuştuğu görülür. Genellikle tek odalı olan yapıların içlerinde, yine dallar ile örülmüş bölme duvarları, kil sekiler, ocak, fırın, ambar gibi işlevsel alanlar da bulunmaktadır. Artık bu topluluklar evlerini kerpiç ya da taş yerine meşe ağaçları, saz ve kamış kullanarak yapmaya başlamış, köylerde evler bitişik olarak değil, bağımsız birimler durumuna gelmiştir. Koyun – keçi ve sığır evcilleştirilmiştir. Bu dönemde kilden kap – kacak yapımı da ortaya çıkmış, kırmızı renkli ve boya bezemeli, üstün nitelikli çok güzel kaplar, kilden dini inançları da yansıtan küçük Heykelcikler, aşındırılarak biçimlendirilen taşlardan baltalar, tarım araçları ve süs eşyaları yapılmaya başlanmıştır.

Bu devir uygarlığın oluşmaya başladığı, kullandıkları araç ve gereçlerin şekillenmeye ve çeşitlenmeye başladığı devirdir. İlk yerleşim yerlerinin kurulduğu, kabaca yapılan aletlerin yerini daha iyi ve özenle işlenmiş  cilalanmış aletlerin aldığı, obsiden taşında yapılmış  kesici silahların da kullanılmaya başlandığı, ağaç ve kemiklerden alet ve araçlar yapılmaya başlandığı, tarıma geçildiği, hayvanların evcilleştirildiği bir dönem olarak dikkat çeker. Keten, kenevir gibi bitkiler yetiştirilerek bu bitkilerin liflerinden giysiler yapıldı, dokumacılık başlamıştır. Buğday, arpa, bakla, darı gibi ürünleri yetiştirilmeye başlanmıştır.

Bu devirde höyükler oluşmaya başlamış, Tapınaklar ve kültler oluşmuş, ev ve Tapınaklara duvar süsleri yapılmaya başlanmıştır. Heykeller, pişmiş topraktan Seramik kaplar, eşyalar yapılmaya başlanmıştır. Ana erkil bir düzen oluşmuş, tapınma ve ayinler ortaya çıkmıştır. Anadoludaki Çayönü ve Çatallöyük kazıları bu devre ait zengin buluntular içerir. Tekerlek icat edilmişi bir arada yaşamaya başlayan insanlar arasında işbölümü oluşmuştur. Toplumsal düzeni sağlayan yazısız hukuk kurallar ortaya çıkmış,  mülkiyet kavramı oluşmuş, resim ve  Heykel,çömlekçilik,  marangozluk, mimarlık, Sanatlarında da ilerlemeler görülmüştür. Dolmenler, menhirler ve Tümülüs ( ilkel anıtlar ) dikilmeye başlamıştır. Çıplak ana tanrıça,  çocuk ve diğer türden heykelcikler yapılmaya başlanmıştır.  Duvar resimlerinde  yaşam, ölüm, mücadele gibi temalar belirmiş, insan, hayvan figürleri, ölü gömme ve av törenlerinin resimleri yapılmıştır.

Neolitik Devir Anadolu Yerleşim Merkezleri: Bu devirde Anadolu’da en önemli yerleşim yerleri höyükler, Diyarbakır Çayönü, Alacahöyük, Çatalhöyük- Konya, Gaziantep Sakçagözü ve Konya ’dIr.  [4] Çayönü’nde orak, bıçak ve tahıl öğütme taşlarının bulunmuştur.  Çatalhöyük- Konya ise, insanlık tarihinin ilk şehir yerleşmesinden birisi olarak kabul edilir.

 

Çatalhöyük-, Orta Anadolu'da, günümüzden 9 bin yıl önce iskân edilmiş, çok geniş bir Neolitik Çağ ve Kalkolitik Çağ yerleşim yeridir. Doğu ve batı yönlerinde yanyana iki höyükten oluşmaktadır. Doğudaki Çatalhöyük (Doğu) olarak adlandırılan yerleşme Neolitik Çağ'da, Çatalhöyük (Batı) olarak adlandırılan batıdaki höyük ise Kalkolitik Çağ'da iskân görmüştür.[5] Höyükler kabaca 2 bin yıl kesintisiz iskân edilmiştir. Özellikle neolitik yerleşimin genişliği, barındırdığı nüfusu, oluşturduğu güçlü sanat ve kültür geleneği ile son derece dikkat çekicidir.

Yerleşimin genelinde evlerin birbirine bitişik inşa edildiği, dolayısıyla duvarların ortak kullanıldığı, aralarında avluya açılan dar geçitlerin bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu avlular bir yandan hava ve aydınlatma sağlayan, diğer yandan da çöp alanı olarak kullanılan alanlardır.[4][12] Avlular etrafından yapılmış bu konutlar mahalleleri oluşturmuştur. Bu mahallelerin yan yana sıralanmasıyla da Çatalhöyük kenti ortaya çıkmıştır.[7]

Konutlar birbiri üstüne, aynı plana göre inşa edilmiştir. Bir önceki konutun duvarları, bir sonrakinin temelleri olmuştur. Konutlaın kullanım süresi 80 yıl gibi görünmektedir. Bu süre dolduğunda ev temizlenmiş, toprak ve molazla doldurulmuş, üstüne aynı planda yenisi inşa edilmiştir. [6]

  Kalkolitik (Maden-Taş) Çağ: M.Ö. 4800-3000

Bu devirlerde Bakır tek başına kullanılmamış taş -Bakır karışımından araç- gereç yapımına da başlanılmıştır.  Artık tarım, avcılığın önüne geçmeye başlar.  Kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılamaya başlamıştır.  Kalkololitik Çağ kendi arasında Erken, Orta  ve Geç Kalkolitik çağ olarak üç devreye ayrılır. BakırTaş Çağı veya Kalkolitik Çağ MÖ 5000-3000 yılları arasını kapsayan tarih öncesi dönemdir. Bakır Çağı'nın bir diğer adı Maden Taş Çağı'dır. [7] Geç Neolitiğin bir devamı olduğu Hacılar, Canhasan, Kuruçay gibi yerleşim yerlerindeki devamlılıktan anlaşılmaktadır. Bu çağda da, Neolitikde olduğu gibi, bölgesel özellikler hâkimdir. Kalkolitik Çağ Erken, Orta ve Geç olmak üzere üç evrede incelenir.

Bu devir Cilalı Taş Devri ile Maden Devri arasında geçiş dönemidir. Bakır, Gümüş, kalay  ve  Altın  işlenmeye başlar.  Tarım ve hayvancılık ilerlemiş, yerleşim merkezleri büyümüştür. Boyalı ve resimli çanak  çömlek, üretimi başlamış, ticaret ortaya çıkmıştır.  İdoller gelişmeye başlar.  Ölü gömme gelenekleri değişir, sanduka, kap, tabut veya oyma mezarlara ölüler gömülmeye başlanmış, yanlarına ölü hediyeleri konulmaya başlanmıştır.  Evler dörtgen planlı ve tek odalıdır. Taş temelli kerpiç yapılar yapılmaya başlanmıştır. Odalarda ocaklar ve tahıl ambarları bulunur.  Megaron adı verilen yapıların temelleri bu devrede atılmıştır.

 

Bu dönemde dini inançlar gelişmiş ve insanlar doğuruculuk özelliğinden dolayı “ Büyük Ana”ya tapmışlardır. Neolitik Çağın devamı olan pişmiş toprak tanrıça heykelciklerinin çoğu oturur durumda ve daha şematik olarak yapılmıştır. Taş, kemik ve az sayıdaki bakır eşya da aynı geleneğin devamıdır. Bu çağ heykellerinde görülen ve idol adı verilen tek veya çok başlı üsluplaştırmaya dayalı Ana  Tanrıça  heyekelleri  Neolotik çağa göre daha da simgeselleştirilmiştir.[8]

Bu devre ait Anadolu Yerleşim Merkezleri: Çanakkale Truva, Denizli Beycesultan, Burdur Hacılar, Yozgat Alişar, Çorum Alacahöyük, [9] Van Tilkitepe’dir. Konya ili, Karaman ilçesinin 13 km. kuzeydoğusundaki Kalkolitik Çağ yerleşim yeri olan Canhasan’da bu çağın üç evresi (3 - 1. katlar) saptanmıştır. Hacılar’a benzer dikdörtgen planlı evlerin duvarları geometrik motifli resimlerle bezelidir. El yapımı, ince çeperli seramik krem ya da devetüyü astarlıdır. Tek renkliler yanında kırmızı ya da siyah renk boyalılar ve bazıları beyaz bir madde ile doldurulmuş çizi bezekli olanlar vardır. Bakırdan bir bilezik, topuz ya da asa başı ile bazı bakır parçalar Canhasan’ın önemli bakır buluntuları arasında yer alırlar.[10]

Alacahöyük‘teki ilk kazılar, Osmanlı arkeolog Theodor Makridi tarafından 1907‘de yapıldı. Buradaki kazılar 1935‘ten sonra Hamit Zübeyr Koşay ve Remzi Oğuz Arık‘ın başkanlığında yürütüldü. Bu kazılarda Bakır-Taş Çağından Osmanlı dönemine kadar gelen uzanan dönemlere ait buluntular ele geçmiştir.

 Kalkolitik Çağın ilk evresi olan Erken Kalkolitik’te nüfus artışıyla birlikte yerleşim yeri sayısında da artış vardır. Önemli yerleşim yerleri arasında Hacılar Höyük, Kuruçay Höyüğü, Can Hasan Höyüğü, Köşk Höyük, Yümüktepe, Tülintepe Höyüğü, Norşuntepe, Korucutepe, Kurban Höyük, Samsat ve Tilkitepe sayılabilir. Tüm bu yerleşimlerin yanı sıra Doğu Anadolu'da, günümüz Malatya şehri sınırları içersinde yer alan Arslantepe (Eski Malatya) yerel kalkolitik kültürlerin anlaşılması ve doğru tanınması bakımından çok önemlidir. Arslantepe ve Hacınebi (Şanlıurfa) gibi kazılardan elde edilen sonuçlar Mezopotamya’nın etkisi ile bölgede bir kentleşme sürecinin başladığı fikrini kökünden yıkmıştır. [11]

Truva'da, Priamus'un hazineleri olarak adlandırılan altın ve gümüş süs eşyaları, Alacahöyük'te ise; prens mezarları, elbise ve süs eşyaları, toprak ve maden kaplar, boğa ve geyik heykelleri ile güneş kursları bulunmuştur.

 

MADEN ÇAĞI: Tunç Çağı

Maden insanlık taihine MÖ 10.000 yıllarında girmiş, Kalkolitik çağda kullanılmaya başlamış,  ama maden çağında önem kazanmıştır. Tunç Çağı veya Bronz Çağı, antik Avrupa, Asya ve Ortadoğu halklarının hammadde ve alet kültürlerindeki üçüncü evresidir.. Bölgeden bölgeye farketmekle birlikte yaklaşık olarak MÖ 3.000 - MÖ 1.000 yılları arasında gerçekleşmiştir. Kalay ve bakırın karışımından oluşan tunç Anadolu'da Kalkolitik sonunda görülür. Ancak tunç madeninin alet ve kap yapılmasında kullanılması MÖ 3. binyıl başlarına rastlar.

İlk Tunç çağından itibaren özellikle kalay, bakır, altın ve gümüşün işlenemeye başladığı, hemen her madenin eritilerek ve alaşımları yapılarak kullanılmaya başladığı görülür. Bu çağda Madenlere istedikleri şekilleri vermeyi öğrene insanların, şehir yaşamını da başlattıkları görülür.Madenciliğin gelişmesi kent yaşamını başlatırken ilk sosyal örgütlenmeler, ilk siyasal yapılar, toplumsal dayanışma, iş bölümü gibi uygarlığın aşama kaydetmesine zemin hazırlayan örgütlenmeler de oluşmaya başlar.  Böylece ilk siyasi yapılar da ortaya çıkarak, beylikler, şehir devletleri ve krallıklar oluşmaya başlamıştır.

 

Bu yaşam biçimi, hukuk, sanat dalları, dayanışma, örgütlenme, edebiyat, ortak tapınma, ilgili kavramların ve ritüellerin gelişmesini sağlar. Böylece sosyal sınıflar ve kent devletleri de ortaya çıkmaya başlar. Bu çağ Uyarlığın başladığı çağ olarak kabul edilir.

 

Mezopotamya'da vevMısır 'da tunçtan eserlerin yapılmaya başlandığı sıralarda (MÖ 4. binyıl sonu) yazı keşfedilmiş bulunduğundan bu ülkeler için Tunç Çağı deyimi yerine yazılı belgelerden elde edilen kronoloji ve sınıflandırmalar kullanılır. Buna karşılık yazıyı henüz kullanmayan Anadolu , Hellas (Yunanistan), Balkanlar ve Avrupa gibi bölgeler için Tunç Çağı deyimi geçerlidir. Tunç Çağı Anadolu'da MÖ 3.000, Girit'te, Ege 'de ve Hellas'ta 2.500 - 2.000, Avrupa'da ise 2.000 yıllarında başlar.

Anadolu'da Tunç Çağı üç evre gösterir:

Tunç Çagı üç bölümü ayrılır:

    Erken Tunç Çağı (3.000 - 2.000)[12]

    Orta Tunç Çağı (2.000 - 1.750)

    Geç Tunç Çağı (1.750 - 1.200)

Anadolu Yerleşim Merkezleri: Tunç devri Türkiye’de Eski Tunç (bakır) , Orta Tunç ve Yeni Tunç Devri olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. Bu dönemde (MÖ.2000 yıllarında) Anadolu'da Malatya ile Konya arasındaki bölgede, Mezopotamyalı olan Asurlular, ticaret amacıyla pazaryerleri kurmuşlardır. Yazının bulunmuş olması, madenlerin işlenmesi ile bu çağda takas ticareti başlamış bu devrin ortalarına doğru da para bulununca paraya dayalı ticarette başlamıştır.  Asur Koloniler Çağı olarak adlandırılan bu dönemde, Anadolu ile Asurular arasında yoğun bir ticaret başlamıştır.  Anadolu'ya yazı Asurlu tüccarlar aracılığıyla  (MÖ.2000- 1800) arasında gelmiş ve Anadolu’da da Tarih çağları,  yazılı dönem başlamıştır. İlk yazılı belgeler Kayseri civarındaki Kültepe (Kaniş)'de bulunan ticari ve hukuki tabletlerdir. Bu tabletler çivi yazısı ile yazılmıştır. Kültepe de bir Asur kolonisi dir.

 

Demir çağının başlaması ile Anadolu ve Dünyanın diğer yerleşim yerlerinde uygarlık hızla şekillenmeye başlar. Demirin yüksek derecede ısıda işlenmesi sanayinin gelişmesine neden olmuş, bakır KILIÇların ve silahların yerini demirden yapılan silahlar alamaya başlamış, silah üstünlüğü sağlayan ulusların ilk imparatorlukları kurmalarına yol açmıştır. Üretim, silah teknolojisi ve ticaret gelişmiştir. Yazınının bulunması ile tarih öncesi devirler sona ermiştir.

Bu çağa ilişkin önemli buluntular Çatalhöyükten çıkmıştır. Çorum’un 45 kilometre kuzeybatısında, Boğazköy’ün 25 kilometre kuzeydoğusunda, Ankara ’nın 160 kilometre doğusundadır.[13]

Alacahöyük'ün Kalkolitik Çağdan günümüze kadar kesintisiz olarak iskâna sahne olan höyükte 4 kültür katı tespit edilmiştir. Kalkolitik, Eski Tunç, Hitit ve Firig  dönemlerini kapsayan bu katlar kendi aralarında 15 ayrı mimari tabakaya ayrılmaktadır. Buna göre;

Kalkolitik Çağ : M.Ö. 4000-3000 ana toprak üzerine 15-9 tabakada,

Eski Tunç Çağı : M.Ö. 3000-2000 8-5 tabakada,

Hitit Çağı : M.Ö. 1800-1200 4-2 tabakada,

Firig Çağı : M.Ö. 750'den itibaren 1. tabakada yer almaktadır. 1935'ten sonra Dr. Hamit Zübeyir Koşay ve Remzi Oğuz Arık'ın başkanlığında yürütüldü. Bu kazılarda Bakır-Taş Çağından Osmanlı dönemine kadar gelen uzanan dönemlere ait buluntular ele geçti.

 

Alacahöyük’ün birinci kültür evresi olarak adlandırılan üst katlarında, Friglerden başlayarak Roma, Bizans, Anadolu çanak çömlek, özellikle içi boyalı toprak kaplar ve ayaklı meyvelikler göstermektedir. Bu katlarda ortaya çıkarılan silah ve kullanım eşyalarının çoğu taştandır. Bu höyükte dört ayrı kültür evresinden kalma 14 yerleşim ya da yapı katı saptanmıştır[14]

 

Troya veya Turuva Anadolu’da bu çağa dair önemli buluntuların olduğu diğer yerleşkedir. Buradaki evler tapınaklar ve saraylar Megaron planlıdır. Buradan çıkan çanak çömlek ve seramikler çömlekçi çarkının henüz bulunmadığını ispat edecek şekillerde yapılmış ürünlerdir.  Seramikler siyah, zeytin renginde ve gri renklidir. Seramikleri özgündür. Altın, gümüş, kaplar ele geçmiş diğer madeni eşyalar da bulunmuştur.

 

 

 

KAYNAKÇA

[1]  Doç. Dr, Zeki İbrahimgil, Lise 1 Sanat Tarihi Dersi,  Koza Yayınları, 2012 Ankara,shf, 17

[2] : https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/gobeklitepe-urfa-cihanda-ilk-tapinak-ve-gizemleri/80367

[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/gobeklitepe-urfa-cihanda-ilk-tapinak-ve-gizemleri/80367

[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/catal-hoyuk-konya/80366

 [5] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/catal-hoyuk-konya/80366

[6] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/catal-hoyuk-konya/80366

 [7] https://tr.wikipedia.org/wiki/Bak%C4%B1r_%C3%87a%C4%9F%C4%B

[8] Doç. Dr, Zeki İbrahimgil, Lise 1 Sanat Tarihi Dersi,  Koza Yayınları, 2012 Ankara,shf, 17

[9] https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/81-alacah%C3%B6yuk_ve_acikhava_muzesi.htm

[10] https://tr.wikipedia.org/wiki/Bak%C4%B1r_%C3%87a%C4%9F%C4%B

[11] https://tr.wikipedia.org/wiki/Bak%C4%B1r_%C3%87a%C4%9F%C4%B

[12] Dç. Dr. Halime Güryılmaz, Hacettepe Üniversitesi Sosyol Bilimler Dergisi, sayı 17, Sh.: 86

[13] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/alacahoyuk-ve-acikhava-muzesi/80280

[14] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/alacahoyuk-ve-acikhava-muzesi/80280

 

 

 

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da